<B>Merve YENAL</B>
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 11, 2002 15:56
Türkiye'de 10 kadından yalnızca ikisi çalışıyor. Daha doğrusu 'para kazanma amacıyla bir işte' çalışıyor. Kadınların dörtte üçü ev kadınlığını tercih ediyor ya da buna mecbur bırakılıyor. Bekarların yüzde 42'si, evlilerin yüzde 21'i işgücüne katılıyor. Evlilik, doğum, çocuk bakımı, ev bakımı, eş bakımı vb. nedenlerle kadınlar iş hayatından uzaklaşıyor. Toplumsal 'kanunlar' aile için fedakarlık yapmayı kadının sırtına yüklüyor. İşte Anneler Günü'nde, annelerle ilgili araştırmalardan en çarpıcı sonuçlar.
Bugün özel bir gün... Diğer özel günlerden oldukça farklı. Anneler günü... Biz bu 'özel' güne farklı bir açıdan bakacağız. Türkiye'deki 'annelerin' ve 'kadınların' durumlarıyla ilgili araştırmalardan derlediğimiz bir portre sunacağız.
Önce bilinenler... Türkiye'de geleneksel aile yapısı evin lideri olarak erkeği, yardımcısı olarak kadını görüyor. Evlilik kadınlara 'ekonomik kurtuluş aracı' olarak öğretilirken, erkekler 'eve ekmek getirmekle yükümlü kişi' kimliğini taşıyor.
A&G araştırma şirketinin 2001 yılı şubat ayında 23 ilde gerçekleştirdiği araştırmaya göre Türkiye'de kadınların yalnızca yüzde 14.7'si çalışıyor. En geniş kitleyi yüzde 74.9'la ev kadınları oluşturuyor. Kadınların yüzde 6.7'si öğrenci ve yüzde 2.6'sı emekli. Çalışan kadınların yüzde 56'sı devlet memuru veya işçi olarak görev yapıyor. Özel sektörde çalışanların oranı yüzde 15'ken, esnaflık yapanların oranı yüzde 14. Kadınların iş hayatında yer almasına yönelik beklentilerde hala geleneksel bakış açısı hakim. Türk toplumu kadına öncelikli olarak ‘eş ve anne‘ rolünü uygun görüyor. Kadının asli görevi ‘ev kadınlığı‘ olarak tanımlanıyor.
Aslında ev kadını-iş adamı ayrımı bir zamanlar tüm dünyayı sarmış bir olgu. Dünyada kadınların iş dünyasının dışına itilmesinin başlangıcı 19. Yüzyıl'a dayanıyor.
SANAYİ DEVRİMİ
Sanayi Devrimi'yle birlikte üretim makineleşti ve fabrikalara taşındı. Böylece ev içi ve atölye üretimi yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Ev ile özdeşleştirilen kadınlar işgücü piyasasının dışında bırakıldı. Dayanıklı olmadıkları ve işyerinde süreklilik sağlayamayacakları bahanesi ile fabrikalarda görev alamadılar. Görevleri çocuk bakmak ve ev işi yapmakla sınırlandırıldı.
Türkiye'de de sanayileşme ile birlikte benzer gelişmeler yaşandı. 1950'lerde başlayan tarımdaki makineleşme ve tarımsal faaliyetlerden çekilme yoğun bir iç göç furyası başlattı. İşgücüne katılan kadınların sayısı hızla düşmeye başladı. 1955'te yüzde 70'lere varan bu oran 1990'lı yıllarda yüzde 30'lara kadar düştü. Kadınlar köylerde tarım sektöründe çalışırken, şehirlerde evlere hapsoldular.
Bugün birçok sektörde kadınlar söz sahibi. Gerekli eğitimi alan kadınlar en üst düzeye kadar yükseliyor. Aralık 2000'de yayımlanan 'Kadın Erkek Eşitliğine Doğru Yürüyüş' adlı TÜSİAD raporunda bulunan bir araştırma eğitim konusunda kadın erkek eşitsizliğine değiniyor. 1997'de Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından yapılan 'Örgün Ve Yaygın Eğitim' anketinin sonuçlarına göre kadınların eğitime devam etmeme nedenleri arasında aile izni alamamak yüzde 29.9'la birinci sırayı alıyor. Bu oran erkeklerde yalnızca yüzde 3.1.
TRİO Araştırma ve Tanıtım Hizmetleri tarafından yapılan ‘Kentlerde Kadınların İş Yaşamına Katılım Sorunlarının Sosyo-ekonomik ve Kültürel Boyutları‘ adlı araştırma kadınların işgücüne katılımı ile ilgili çarpıcı veriler sunuyor.
İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana'da 15-49 yaş arası bin 125 kadının katılımıyla gerçekleştirilen araştırmaya göre eğitimsiz kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 17'lerde kalıyor. Üniversite ve yüksekokul mezunlarında bu oran yüzde 74'e çıkıyor.
Kadınların iş hayatındaki konumunu etkileyen en önemli faktörlerin başında evlilik geliyor. Araştırma verilerine göre bekarların yüzde 42'si işgücüne katılırken, evlilerde bu rakam yüzde 21'e düşüyor. Eğer kadın evlenmeden önce çalışma hayatına adım atmışsa da kısa süre sonra işine ara veriyor. Bu kısa ara çoğu zaman bir vedaya dönüşüyor.
EŞLERİN BASKISI
Araştırma kadınların yüzde 26'sının evlilik nedeniyle çalışmaya ara verdiğini gösteriyor. Bu kadınların yüzde 35'i çalışmayı kocalarının isteği ile bırakmış. Yüzde 38'i ise ‘beraber‘ karar verdiklerini ancak kocalarının isteklerinin ağır bastığını belirtmiş. Kadınlar bu kararın en önemli nedeni olarak mesleklerini ev işleriyle birlikte yürütmenin zorluğunu göstermişler.
Araştırmaya katılan kadınların yalnızca yüzde 18'i çalışıyor. Çalışan kadınların yüzde 97'si yaşamının bir döneminde çalışmaya ara verdiğini belirtiyor. Bunun önde gelen sebepleri ise evlilik ve çocuk sahibi olmak. Çocuklar hayatlarını önemli ölçüde etkiliyor. İyi bir eş olma sorumluluğu iyi bir anne olma isteğiyle birleşince kariyer arka plana itiliyor.
Çalışan kadınlar, çocuklarının iyi bakılamayacağı korkusuyla dadıları ve kreşleri pek tercih etmiyor. Anneanne ve babaanneler böyle durumlarda tercih nedeni oluyor. Bu da mümkün değilse iş başa düşüyor. Çocuk nedeniyle çalışmayı bırakanların yüzde 77'si bunu çocuğu bırakacak bir yerin olmamasına bağlıyor. Aynı zamanda ‘içlerinin rahat etmesi‘ de anneler için büyük önem taşıyor. Kadınların yüzde 87'si çalışmayınca ailelerine daha çok vakit ayırabileceklerini düşünüyor.
Çalışmaktan vazgeçen kadınların yüzde 41'i çocukların bakımları ve eğitimleriyle ilgilenmek için, yüzde 22'si kocanın veya babalarının istememesi nedeniyle, bir diğer yüzde 22'si ise ailesine zaman ayırmak için iş hayatını feda ediyor.
VE DİĞERLERİ...
Bir de hiç iş hayatına girmeyen kadınlar söz konusu... Araştırmaya katılan kadınların yüzde 71'i bugüne kadar hiçbir işte çalışmadıklarını belirtiyor. Bu kadınların yüzde 44'ü bunun kendi seçimleri olduğunu söylüyor. Yüzde 47'si üzerindeki aile baskısı nedeniyle iş hayatından uzak kaldığını kaydediyor. Kendi seçimi nedeniyle çalışmayanların yüzde 31'i bunu ev ve aileleri ile ilgilenmeleri gerektiğine bağlıyor.
Evlilik, doğum, koca, kişisel tercih
TRİO Araştırma’nın dört büyük kentte bin 125 kişi arasında yaptığı ‘‘Kentlerde Kadınların İş Yaşamına Katılım Sorunlarının Sosyo-ekonomik ve Kültürel Boyutları‘‘ araştırmasının bazı çarpıcı sonuçları şöyle:
Araştırmaya katılan kadınların yalnızca yüzde 18'i çalışıyor.
Bekarların yüzde 42'si, evlilerin yüzde 21'i işgücüne katılıyor.
Kadınların yüzde 26'sı evlilik nedeniyle çalışmaya ara veriyor.
Evlilik nedeniyle işine ara verenlerin yüzde 35'i kocalarının isteğine boyun eğmiş.
Çalışanların yüzde 97'si yaşamının bir döneminde çalışmaya ara vermiş.
Yüzde 19'u doğumdan sonra çalışmayı bırakmış.
Yüzde 38'i doğum nedeniyle işine kısa bir ara vermiş.
Yalnızca yüzde 43'ü aynı işe devam etmiş.
Çocuk nedeniyle çalışmayı bırakanların yüzde 77'si bunu çocuğu bırakacak bir yerin olmamasına bağlıyor.
Kadınların yüzde 87'si, çalışmayınca ailelerine daha çok vakit ayırabileceklerini düşünüyor.
Yüzde 71'i bugüne kadar hiçbir işte çalışmadıklarını belirtiyor.
Hiç çalışmamış olanların yüzde 44'ü bunun kendi seçimleri olduğunu söylüyor.
Hiç çalışmamış olanların yüzde 47'si üzerindeki aile baskısı nedeniyle iş hayatından uzak kaldığını kaydediyor.
Kendi seçimi nedeniyle çalışmayanların yüzde 31'i bunu ev ve aileleri ile ilgilenmeleri gerektiğine bağlıyor.