Güncelleme Tarihi:
Sağlık Bakanlığı yetkilileri ile Türkiye'de domuz gribi salgınına karşı yürütülen çalışmalar konusunda istişarelerde bulunan DSÖ ve Avrupa Hastalık Koruma ve Kontrol Merkezi (European Centre for Disease Prevention and Control)(ECDC) yetkilileri, soruları yanıtladı.
DSÖ Avrupa Bölgesi Danışmanı ve Nottingham Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Jonathan Nguyen Van Tam, 1918'deki İspanyol gribi salgını ile karşılaştırıldığında daha hafif seyreden bu salgının, mevsimsel gripten farklı olarak daha çok genç erişkinlerle küçük çocukların ölümüne yol açtığını söyledi.
İngiltere'de bu hastalıktan hastaneye daha çok çocuklar, gençler ve genç erişkinlerin yattığını anlatan Van Tam, bu hastaların yüzde 13'ünün de yoğun bakım veya solunum cihazı desteğine ihtiyaç duyduğunu belirtti.
Van Tam, “Bütün bu gerçekleri dikkate alarak konuşmak gerekirse bütün hükümetlerin yapabilecekleri tek şey aşı temin edip uygulayarak ölümlerin önünü almaktır. Dünya genelinde olası bütün riskleri çok dikkatle inceledik. Ciddi riskle yüz yüze olan sağlık çalışanları, kronik hastalığı bulunanlar, hamileler, genç yetişkinler ve çocuklar mutlaka aşılanmalı” diye konuştu.
“Kimin hangi öncelik sırasına göre aşılanacağı konusunda Türkiye'nin şu ana kadar her adımı doğru attığını” vurgulayan Van Tam, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye aşı konusunda Avrupa bölgesinde çok ciddi saygınlığa sahip firmaların aşılarını aldı. Bunların tabi tutulduğu test düzeyleri, İngiltere dahil diğer Avrupa ülkelerinin aldığı aşılar ile aynı. Türkiye'nin aşı aldığı firmalardan biri, aynı zamanda İngiltere'nin de en fazla miktarda aşı temin ettiği firmalardan birisi. Salgın şu anda Türkiye'de tam hızlanma aşamasında. Henüz daha en kötü durumla karşılaşılmadı. Vaka, hastaneye yatış ve ölümlerde artış bekliyoruz.”
Aşıyla ilgili Türkiye'de olduğu gibi diğer ülkelerde de bazı spekülasyonlar yapıldığını kaydeden Van Tam, şu uyarıları dile getirdi:
“Ama şunu hiç unutmamak gerekir ki aşı bir tedavi değil, önleme aracıdır. Hastalık her yanı sarana kadar bekleme kararında olanlar varsa çok gecikeceklerini bilmeleri lazım. Harekete geçme zamanı tam şu andır. Türkiye'nin hali hazırda bulunduğu durumda, hazırlık seviyesinde bulunabilmek, elindeki aşı imkanlarına sahip olabilmek ve bütün nüfusu aşılayabilmek için sahip oldukları pek çok şeyi feda edecek çok ülke. Türkiye'ye bu konuda gıptayla bakıldığını bilmek lazım.”
“YOĞUN BAKIM ÜNİTESİNE YATIRILMASI RİSKİNİ KABUL EDER MİSİNİZ?”
Türkiye'de yakında okullarda başlayacak aşılama konusunda ailelere tavsiyelerde bulunan Van Tam, İngiltere'de domuz gribinden hastaneye yatırılanların büyük çoğunluğunu çocukların oluşturduğunu yineleyerek, şunları dile getirdi:
“Ailelere şu soruyu yöneltmek isterim: Çocuğunuzun pandemik grip nedeniyle hastaneye ve sonrasında da yoğun bakım ünitesine yatırılması riskini kabul etmek ister misiniz? Eğer bu riski göze almak istemiyorsanız lütfen çocuğunuzu aşılatın. Sizin çocuğunuz bu gribe karşı aşılanan ilk çocuk olmayacak. Dünyanın her yerinde milyonlarca çocuk bu pandemik gribe karşı aynı aşıyla aşılanmış durumda. İngiltere'de pandemi başladığında ilk salgınlar okullarda patlak verdi. Çünkü çocuklar gribi etkili şekilde çevrelerine yayarlar.”
Van Tam, ailelerin aşının içerdiği adjuvan konusunda endişeye kapılmamaları gerektiğini belirterek, bu aşıların güvenilirliği konusunda hiçbir şüpheye düşülmemesini istedi.
Domuz gribi aşısının deneme grubunda olduğunu, dolayısıyla kendisine “adjuvanlı mı adjuvansız mı” aşı yapıldığını bilmediğini anlatan Van Tam, “Her iki aşının güvenilirliği konusunda şüphem olmadığı için bu önem taşımıyor” dedi.
“AVRUPA'DA ÖLÜ SAYISININ ARTMASI BEKLENİYOR”
Avrupa'da domuz gribi salgını ile ilgili çalışma yürüten en önemli kuruluşlardan biri olan Avrupa Hastalık Koruma ve Kontrol Merkezi (European Centre for Disease Prevention and Control)(ECDC) Grip Koordinatörü, çocuk hastalıkları ve halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Angus Nicoll de ebeveynlerin hem kendilerinin hem de çocuklarının aşılanmasına çok büyük önem vermeleri gerektiğini belirtti.
“Bu hastalıktan Avrupa'da kaç ölüm beklendiği ve aşılamanın bunu ne kadar önleyeceği?” sorusu üzerine Nicoll, “Avrupa genelinde ölü sayısının artmasının beklendiğini” bildirdi.
Aday ülkelerle birlikte AB ülkelerinde bin dolayında kişinin bugüne kadar bu hastalıktan öldüğünü kaydeden Nicoll, ölümlerin devam edeceğini ancak beklenen toplam ölü sayısı hakkında bir öngörüde bulunmalarının mümkün olmadığını söyledi.
Nicoll, domuz gribi aşısının etkinliğinin çok iyi olduğunu, aşılamanın ölüm oranını azaltacağını bildirdi.
Aşılamanın devam ettiği Avrupa genelinde Türkiye'deki aşının aynısıyla bağışıklanmış milyonlarca insan bulunduğunu kaydeden Nicoll, yaşadığı İsveç'te 55 bini çocuk olmak üzere 2 milyonun üzerinde insana domuz gribi aşısı yapıldığını söyledi.
Nicoll, aşılama sırasında ortaya çıkan ağrı, şişlik gibi yan etkilerin laboratuvar aşamasında görülen yan etkilerle aynı olduğunu bildirdi.
“Aşı sonrası ölüm” iddialarını da değerlendiren Nicoll, bunların çok yakından incelendiğini, şu ana kadar aşıyla ölümler arkasında hiçbir ilişki kurulamadığını, tamamen rastlantısal olduğunu söyledi.
İrlanda, Almanya, Norveç, Danimarka, İsveç gibi tüm Avrupa ülkelerini yakından izlediklerini vurgulayan Nicoll, kamuoyunun bu konuda bir çok bilgiyle karşılaştığını ancak bu bilgilerin yetkili kurumların internet sitelerinden takip edilmesinin önem taşıdığını kaydetti.
Salgının dünyadaki gelişimiyle ilgili DSÖ ile hazırladıkları son raporla ilgili de bilgi veren Nicoll, “Şu an itibarıyla pandemi eğilimi batıdan doğuya, kuzeyden güneye kaymakta. Güneydoğu Avrupa'da pandemi dalgası kendisini göstermeye başladı ki Türkiye ve çevre ülkeler de dahil. Batıda pik noktasına ulaşıldı” şeklinde konuştu.
Türkiye'de de salgının artış gösterme eğiliminde olacağını bildiren Nicoll, “Türkiye'nin çok ciddi bir avantaja sahip olduğunun altını çizmek lazım ki bu da aşıdır” dedi.
Nicoll, sağlık çalışanlarına, “Lütfen kendinizi aşılatınız. Böylelikle hem kendinizi hem hastalarınızı koruyun. Aşı çok güvenli bir üründür. Bunu kullanınız ve avantajından mahrum kalmayınız” çağrısında bulundu.
Aşıdaki adjuvan maddesiyle ilgili tartışmaları da değerlendiren Nicoll, hekimlerin dünyadaki otoritelerin web sayfalarını izleyerek aşının çocuklar üzerinde ne kadar etkili olduğunu takip etmelerini istedi.
Bu konudaki her adımın titizlikle izlendiğini bildiren Nicoll, bir çok ülkede aşılamanın daha önce başlaması nedeniyle Türkiye'nin bunların sonuçlarını takip edebileceğini söyledi.
Ailelere de seslenen Nicoll, “Çocuklarını koruma konusunda çok titiz davranan Türk aileleri, lütfen çocuklarınızı aşılatın ve korunmalarına katkıda bulunun. Zira bu aşının diğer yaptırdığınız aşılardan hiçbir farkı yok. Adjuvanlı ve adjuvansız aşılar arasında fark olduğuna dair kanıt yok. Tam aksine adjuvanlı aşıların avantajı var. Virüs değişiklik geçirirse bu aşılar daha geniş yelpazede koruma sağlar. Benim çocuklarım da adjuvanlı aşıyla aşılanacak. Türkiye'nin sahip olduğu aşılar diğer ülkelerdeki adjuvanlı aşılarla aynıdır” ifadesini kullandı.
Yüksek ateşi bulunan bir çocuğa bu belirti ortadan kalkıncaya kadar aşı yapılmaması gerektiğini belirten Nicoll, ancak sadece burun akıntısı gibi belirtiler olması halinde aşının yapılabileceğini söyledi.
Van Tam da laboratuvarda A(H1N1) tanısı konmadığı sürece grip geçirenlerin tümünün aşılanması gerektiğini, domuz gribi geçirenlerin bile aşılanmasında sakınca olmadığını, hatta bunun antikor seviyesini yükselteceğini söyledi.
“DSÖ AŞIYI DESTEKLİYOR”
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Merkezi Küresel Grip Programı Pandemi Hazırlık, Eğitim ve Bilgilendirme Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hande Harmancı da pandemik grip aşısının, 60 yıldır yapılagelen mevsimsel grip aşısından farklı olmadığını, örgütün bu aşının arkasında olduğunu ve uygulamaları desteklediğini bildirdi.
Şimdiye kadar dünya genelinde 65 milyon kişinin aşılandığını vurgulayan Harmancı, aşı yerinde şişlik, kızarıklık ve ağrı gibi beklenen yan etkilerin dışında herhangi bir beklenmeyen yan etkiye rastlanmadığını söyledi.
Aşının eylül ayından itibaren ilk olarak Avustralya ve Çin'de uygulanmaya başlandığını anlatan Harmancı, Danimarka, Katar, İngiltere, ABD, Fransa, İsveç gibi pek çok ülkede de aşılama yapıldığını söyledi.
“Aşı sonrası ölüm iddiaları konusunda DSÖ'nün ne gibi çalışmalar yaptığı” sorusu üzerine Harmancı, şöyle konuştu:
“Her aşıda olduğu gibi bu aşı da piyasaya sürülüp insanlar üzerinde uygulanmaya başlandıktan sonra ulusal sağlık otoriteleri izlemler yapıyor. Aşıya bağlanan olaylar, ölümler ortaya çıkabiliyor. Fakat şöyle yaklaşmak lazım, 'Bu olay oldu ve arkasından öldü' demek için, iki olay arasındaki bağlantıyı araştırmak ve net bir şekilde ortaya koymak gerekir. Bu tip olaylar oluyorsa ölümün bu olaya bağlı olup olmadığının araştırılması lazım. Bütün ülkelerde de bu yapılıyor.”
“Hastalığın dünyada da Türkiye'de olduğu gibi gençleri mi etkilediği?” sorusuna karşılık Harmancı, bu gribin her yıl görülen mevsimsel gripten farklı olduğuna işaret etti.
Domuz gribinin daha çok genç grupta ortaya çıktığını anlatan Harmancı, “Küçük çocuklarda çok büyük oranlarda hastaneye yatış görüyoruz. Bu, mevsimsel gripte görmeye alışık olduğumuz bir durum değil. Hamileler de çok büyük risk altında. Özellikle hamileliğin sonlarında hastalık ortaya çıkarsa ölüm riski normal nüfusa göre 4-5 kat daha fazla oluyor. Dolayısıyla bu hastalığa normal grip diye bakmamak lazım” diye konuştu.
“Belirli ürünler alınarak veya bir beslenme yöntemi benimsenerek bu hastalıktan korunmanın mümkün olup olmadığı?” sorusu üzerine Harmancı, sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı benimsenmesinin bütün hastalıklar için tevsiye edilebileceğini fakat “şu çayı içerseniz veya şunu yerseniz domuz gribi olmazsınız” diye bilimsel açıdan kanıtlanan bir şey olmadığını söyledi.
Harmancı, “DSÖ'nün tavsiyeleri arasında böyle bir şeyi bulamazsınız. Bağışıklık sistemi açısından beslenme, uyku ve stres düzeyine dikkat etmek bütün hastalıklar için önemli. Fakat şu andaki pandemik grip için aşının dışında, 'şunu yaparsanız hasta olmazsınız' gibi bir korunma sağlayabilecek herhangi bir madde bilimsel olarak kanıtlanmış değil” dedi.
El yıkama, maske gibi bireysel korunma yöntemlerinin de hastalığın bulaşmasını önleyebileceğini kaydederek, “Bunlar da aşı da çok önemli. Niye hepsini kullanmayalım? Elimizde var olan önlem paketinin hepsini kullanalım, ölümler olmasın” diye konuştu.
“Salgında bundan sonra neler beklendiği” sorusuna karşılık, havaların soğumasıyla Türkiye'de olduğu gibi beklenenden çok önce hastalık aktivitesinin arttığını belirten Harmancı, bu artışın bir süre daha devam edeceğini ama ne kadar daha devam edeceğinin öngörülemediğini söyledi.
Harmancı, virüste bir değişiklik olup olmadığının sürekli izlendiğini ifade ederek, “Büyük bir salgının yaşandığı Ukrayna'da virüsün değişim gösterdiği” iddialarıyla ilgili şöyle konuştu:
“DSÖ'nün dünya genelinde ülkelerde birlikte çalıştığı 100'den fazla ulusal grip laboratuvarı, 5 de referans laboratuvarı var. Ukrayna'dan alınan örnekler İngiltere'deki merkeze gönderildi ve buradan gelen sonuçlara göre virüste anlamlı bir değişiklik olmadığı gösterildi. DSÖ dünya sağlığı için çalışan bir örgüt. Herhangi bir bilgiyi saklamamız söz konusu olamaz. Elbette var olan bilgi paylaşılır.”
Harmancı, vatandaşların güvenilir kaynaklardan bilgi edinmelerini, DSÖ'nün, Avrupa'daki sağlık kurumlarının ve Sağlık Bakanlığının bilgilerine güvenilmesini istedi.
Çin'de 11 milyon kişinin aşılandığını, aşıdan sonra 2 ölüm görüldüğünü, otopsiden sonra bu ölümlerin altta yatan hastalıklara bağlı olduğunun gösterildiğini vurgulayan Harmancı, bu aşıdan korkulmaması gerektiğini söyledi.
“TÜRKİYE ŞEFFAF DAVRANIYOR”
Dünya Sağlık Örgütü Türkiye Ofisi Başkanı Maria Cristina Profili de 2006'daki kuş gribi salgınından dolayı ciddi bir bilgi birikimine sahip Türkiye'nin domuz gribine karşı ciddi bir hazırlık evresi geçirdiğini anlattı.
Profili, “Türkiye'nin hazırlık seviyesi, uygulamalar çok iyi, durum kontrol altına alınmış durumda. Tam bir şeffaflık içinde hareket ediliyor” dedi.