Güncelleme Tarihi:
FOTOĞRAFLAR, Fransız L’Illustration dergisinin 16 Aralık 1911 tarihinde yayımlanan sayısında Jean Weinberg tarafından çekilmiş. O yılki Kurban Bayramı’nda (Iyd-i Adha), Dolmabahçe Sarayı’nın bahçesinde Sultan V. Mehmed Reşad’ın önünde kurban kesiliyor. Sultan Reşad duayı okurken yanında dönemin Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa, şehzadeler, paşalar ve devlet erkânı görülüyor. Tabii bu törendeki önemli detaylardan biri kurban edilen koçların gösterişli hali. Saraydaki kurban kesimi için özellikle Sakız koçu tercih edilirdi. Halit Ziya Uşaklıgil’in belirttiğine göre Sakız koçları etinin lezzeti ve gösterişli yapısından dolayı diğer koyun cinsleri arasında tercih ediliyordu. Sarayın kurbanlıkları Rami civarındaki Küçükköy’de bulunan ve 1908’e kadar görevini sürdüren Saya Ocağı tarafından getirilirdi.
Kurban derileri Hicaz Demiryolu’na
Bayram tebrik merasimleri 19’uncu yüzyılın ortalarına kadar Topkapı Sarayı’nda, 1867 yılından itibaren (Sultan Abdülhamid döneminde Yıldız Sarayı’nda yapılan iki bayram töreni hariç) Dolmabahçe Sarayı’nın orta kısmındaki Büyük Muayede Salonu’nda yapıldı. Bu dönemde padişahlar kurban kesmeyi bıraktı, kendileri adına kesilecek kurbanlar için hizmetkarlarını vekil tayin ettiler. Son bayram alayı ise Sultan Vahdeddin’in katılımıyla Kurban Bayramı münasebetiyle 1922 yılında gerçekleştirildi. Kurban derilerinin nereye bağışlandığı konusunda da birkaç küçük notla bitirelim. Önceleri medrese öğrencilerine bırakılan kurban derileri, Sultan Abdülhamid döneminde 1902’den itibaren Hicaz Demiryolu’na kaynak yaratmak için devlet tarafından toplanmaya başlandı. 1909 yılında Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra ise kurban derileri Donanma Cemiyeti gibi kurumlar tarafından toplanmaya başlandı.
Bizzat padişah keserdi
Şimdi biraz daha eskiye, padişahın Topkapı Sarayı’nda oturduğu günlere dönelim. Üstad Reşat Ekrem Koçu, sarayda kurban bayramlarını şöyle anlatıyor: “O dönemde Kurban Bayramları’nda sarayda kesilecek kurbanlardan birini veya birkaçını bizzat padişahın kesmesi anane idi. Namazdan dönünce Enderun’da Hırka-i Saadet dairesi önündeki şadırvanın yanında ‘Kurban Kapısı’ denilen yere konulmuş bir iskemleye otururdu. Silahdar Ağa padişahın keseceği koçları getirir, duası edilir, Hazinedar Ağa’nın getirdiği tülbentlerle hayvanların gözleri bağlanır, Bıçakçıbaşı bir gümüş tepsi içinde bıçakları getirir, Başlala bunlardan birini seçerek padişaha verirdi. Padişahlar için 18 kurban kesilirdi. Bizzat kestiklerinin dışındakiler için Kızlarağası’na vekalet verirdi. Kurban etleri harem bendegânına, Enderun koğuşlarına, saray kapılarına, baltacı, haseki, kozbekçi, sakalar, kuşhane, helvahane, odun ambarı, hasfırın ve kayıkçı ocaklarına dağıtılırdı.”