Dokuz soruda YAŞ kararları

Güncelleme Tarihi:

Dokuz soruda YAŞ kararları
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 05, 1998 00:00

Haberin Devamı

Soru 1) Yüksek Askeri Şura'daki atamalarda son sözü kim söyledi?

YANIT: Türk Silahlı Kuvvetleri'nin orgeneral rütbesindeki atamalarda son sözü, müstakbel Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun söylediği belirtilebilir. Çünkü, TSK'nın geleneğinde ‘‘Müstakbel Genelkurmay Başkanı’’na, çalışacağı kadroyu istediği şekilde görevlendirme imkanı tanınıyor. Ancak Kıvrıkoğlu'nun hazırladığı listeyi selefi Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'ya da danıştığı, ayrıca bu ikilinin mutabık kaldıkları listeyi nihai onay makamı olan hükümete de gösterdikleri ve bir itirazla karşılaşmadıkları anlaşılıyor.

Soru 2) YAŞ'ta şekillenen Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üst kademesindeki atamalar ne anlama geliyor?

YANIT: Atamaların anlamı, TSK'nın geleneklerine, teamüllerine uygun bir şekilde hareket edilmiş olmasında yatıyor. Orgeneral Çevik Bir'in 1. Ordu Komutanlığı'na getirilmesi bunun en önemli göstergesi. Bir, Orgeneral Karadayı ve Orgeneral Boztepe'nin emekli olmalarından sonraki hiyerarşi içinde Orgeneral Kıvrıkoğlu ve yeni Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş'ten sonraki en kıdemli komutan ünvanını kazanıyor. 1. Ordu'ya genellikle kıdemde üçüncü olan orgeneralin gönderildiği hatırlandığında, bu geleneğin bir kez daha işlediği söylenebilir.

Soru 3) Betir'in Jandarma Komutanlığı'na atanması ne anlama geliyor?

YANIT: Kıvrıkoğlu'nun bu görev için elinde başka seçenekler de vardı; ancak 2. Ordu'da henüz iki yılını doldurmuş olan Betir'i seçti. Bunun nedenlerinden biri, Betir'in bu görevde iki yıl kalacak olması, yani yönetimde süreklilik arayışı olarak gösterilebilir. Ayrıca, Betir'in teröre bitişik bir bölgede yer alan 2. Ordu Komutanlığı'ndaki tecrübesinin Jandarma Komutanlığı'na getirilmesinde bir başka etken olduğu da söylenebilir.

Soru 4) Diğer atamalar için ne denilebilir?

YANIT: Orgeneralliğe yeni terfi eden Edip Başer'in NATO Komutanlığı'na gelmesi, beklenen bir gelişme oldu. İki nedenle: Birincisi, NATO karargahına genellikle yeni orgeneraller gönderilmesi gelenekten. İkincisi, Başer'in yabancı dilinin kuvvetli olması ve geçmişte NATO tecrübesinin bulunması. Başer, 1993 yazından 1994 YAŞ'ına kadar dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in askeri danışmanı olarak da görev yapmıştı. Doğu Aktulga'nın Ege Ordu Komutanlığı'nda, Necati Özgen'in Harp Akademileri Komutanlığı'nda ve Necdet Timur'un Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı'nda kalmaları da doğal görülmeli. Çünkü, orgenerallik rütbesinde bir görevde iki yıl kalınması teamüle uygunluk gösteriyor. Her üç paşa da, bu görevlerinde birinci yılı henüz doldurdular.

Soru 5) Orgeneral Özkök'ün Genelkurmay İkinci Başkanlığı'na gelmesi ne anlama geliyor?

YANIT: Özkök, NATO Komutanlığı'nda iki yılını doldurmuştu ve teamül gereği yeni bir göreve çıkması gerekiyordu. Kıvrıkoğlu'nun Özkök'ü Genelkurmay İkinci Başkanlığı'na getirmesi, beklenen bir gelişme oldu. Özkök, Kıvrıkoğlu'nun karargahtaki en yakın mesai arkadaşı olacak. Ayrıca Genelkurmay'ın kamuoyu ve hükümet karşısındaki sözcüsü konumunda olacak. Özkök'ün bu görevde en çok bir yıl kalması beklenebilir. Çünkü önü kapalı olan Çevik Bir'in önümüzdeki yıl emekliye ayrılması halinde, yerini Özkök'ün doldurması en muhtemel gelişme. Bu durum, Özkök'e 2000 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve 2002 yılında da Genelkurmay Başkanlığı'nın kapısını aralıyor.

Soru 5) Atamalarda siyasi bir müdahale söz konusu oldu mu?

YANIT: Gerek alınan duyumlar, gerek atamaların analizi siyasi bir müdahalenin olmadığına işaret ediyor. Siyasi bir müdahale olsaydı, bu kendisini olsa olsa Orgeneral Çevik Bir'in 1. Ordu yerine İzmir'deki NATO Karargahı'na gönderilmesi şeklinde gösterebilirdi. Çünkü hükümet, geçen yıl bu eğilime girmiş, ancak bu yöndeki siyasi telkinler Genelkurmay Başkanı Karadayı'dan dönmüştü. Bu bilindiğinden, Bir'in teamülün gerektirdiği 1. Ordu yerine, sürpriz bir şekilde NATO Komutanlığı'na atanması tenzil-i rütbe gibi görülebilir ve rahatsızlığa yol açabilirdi. Hükümetin bu eğilimden bu kez uzak durması, bu tür izlenimleri yaratmaktan kaçındığı şeklinde değerlendirebilir. Herhangi bir orgeneralin görev süresini teamül dışı uzatma girişiminin olmaması da YAŞ'ın rahat geçmesine yol açtı.

Soru 6) Bu atamalarla birlikte ordunun irticaya karşı tutumunda bir değişiklik olabilir mi?

YANIT: TSK'nın irtica karşısındaki tutumu kurumsallaşmış bir çizgiyi temsil ediyor. TSK, irticayı birinci tehdit olarak belirledikten sonra, kendi iç bünyesinde buna göre bir organizasyona gitti. Batı Çalışma Grubu'nun oluşturulması bunun en somut göstergesi. TSK'nın bir tehdide göre kendisini yapılandırmasından sonra, tehdit olarak saptadığı bir olgudan dikkatini uzaklaştırmasını beklemek hatalı bir değerlendirme olur. Bir başka deyişle, ordunun bu konudaki tutumu kişilerden, komutanların kimliklerinden bağımsız bir olgu olarak görülmeli. Göreve yeni gelen her komutan, önünde yazılı olan talimatların çizdiği çerçeve içinde hareket etmek durumunda.

Soru 7) Müstakbel Genelkurmay Başkanı'nın irticaya bakışı nedir?

YANIT: Kıvrıkoğlu, irtica konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri'ne hakim olan genel bakışın dışında düşünen bir komutan değil. Geçmişte kendisinin bu konuda yeterince kararlı olmadığı konusunda çıkarılan dedikodular ve işletilen yıpratma mekanizması, Kıvrıkoğlu'nu ciddi şekilde rahatsız etti. New York Times'da çıkan ve kendisinin BÇG'yi lağvedeceğini öne süren hatalı bir haber-yorum, Kıvrıkoğlu'nu çileden çıkardı. Kıvrıkoğlu, kendisiyle ilgili olarak yaratılan bu havanın yanlışlığını altını kalın bir şekilde çizerek gösterme ihtiyacını hissedebilir.

Soru 8) Ordunun irtica konusundaki tutumu nasıl değişir?

YANIT: Ordunun bu konudaki tutumunda bir değişiklik, ancak bir koşulda gerçekleşebilir. O da, ordunun mevcut tehdit değerlendirmesini gözden geçirerek, yaptığı yeni değerlendirmede irticanın birinci tehdit olmaktan çıktığına karar vermesidir. Böyle bir gelişmeyi beklemek gerçekçi olmadığı gibi, Türkiye de bu noktadan oldukça uzak duruyor.

Soru 9) Üslupta bir değişiklik olabilir mi?

YANIT: Ana çizgide bir oynama olmaz. Ancak yeni komutanların kişilik üslupları, olsa olsa hükümet ile ilişkilerde üsluba dönük bazı farklılıklar getirebilir. Örneğin bir komutanın sert görülebilen üslubu, bir başka komutanda yerini sertlikten uzak bir çizgiye bırakabilir. Ancak bu tür nüansların çalışma ilişkisi içinde hükümet-ordu ilişkilerindeki psikolojiyi bazen olumlu, bazen olumsuz yönde etkileyebileceği de teslim edilmelidir.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!