Eylem ÖZKAYA
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 03, 2002 02:12
Red Hot Chili Peppers üyeleri yirmi yıl boyunca Los Angeles'ın kendi paylarına düşen karanlık yüzünü beraber yaşadılar. Dökülen apartmanlar, köhne kulüpler ve uyuşturucuya boğulmuş bir hayat.
Hatta sözcüleri Anthony Kiedis bu hayatı bir hit şarkıyla ölümsüzleştirdi; ‘‘Şehrin varoşlarındaki köprünün altındaki şu ünlü yer’’ Grup bu çalkantılı hayata rağmen yepyeni bir albümle döndü:
‘‘By The Way’’.
Klasik hatta kirli seks, uyuştrucu, rock'n roll ekolünden gelen Red Hot Rock Chili Peppers yirmi yıllık maceraları boyunca yaşadıkları iniş ve çıkışlara rağmen son albümleriyle sıkı bir ‘yıkılmadık ayaktayız’ çekiyor.
Californication ile 12,5 milyon kopya satan grup bugünlere pek de kolay gelmedi. Tam bir gitarist öğütme makinesi olarak çalışan grup bu güne dek yedi gitarist gördü. Albümlerinin sayısının -by the way ile - sekiz olduğu düşünülürse, durumun ciddiyeti anlaşılır. Solist Kiedis bazen günde dört defa ‘yerinde duruyor mu diye’ gitaristleri saydıklarını söylüyor.
Bu gitarist meselesini niye bu kadar önemsiyorlar derseniz mesela 1997'de şu anki gitaristleri Frusciante'nin yerine gelen Dave Navarro ile yaptıkları albümleri One Hot Minute tam bir düş kırıklığıydı. Albüm hiç satmadı ve yaratıcılık açısından da felaketti. İşler böyle olunca grup o dönemde bir 'batsın bu dünya' sendromu yaşamaya başladı. Kanıt? Basçı Flea ve davulcu Smith gruptan ayrılmak için valizlerini toplamaya başlamışlardı. Kiedis de yeniden uyuşturucu kullanmaya başladı.
EROİN BAŞLARINA BELABöylelikle grubun bir diğer önemli sorunu su yüzüne çıktı: Eroin. Eski gitaristleri Hillel Slovak 1998 yılında eroin yüzünden ölmüştü. Frusciante beş yıl terapi gördü ve gruba ancak 1998'de geri dönebildi. Kiedis de eroinden bir türlü tam olarak yakasını kurtaramıyordu.
O dönemde grubun başına gelenler bu kadarla bitmedi. Büyük ses getiren Californication turnesinin sonuna doğru Frusciante stresli bir ilişkiye saplandı, hatta psikosomatik sırt ağrısından ölüyordu. Aynı dönemde Flea da beş yıllık kız arkadaşından travmatik bir biçimde ayrıldı. O da panik atakları yüzünden dayanılmaz acılar çekiyordu.
KENDİNE YARDIMBu kötü gidişata bir son vermek isteyen Flea olaylı Californication turnesinin yarısında kendine yardım kitapları yazarı Caroline Myss'e başvurdu ve düzelmeye başladı. ‘‘Her sahneye çıktığında kendini seyirciye bir şey kanıtlamak zorunda hissediyorsun. Aslında bir halt kanıtlamak zorunda değilsin. Kendini bu şekilde öldüreceksin dedi. Hayatımda aldığım en iyi nasihat buydu. Bu kesinlikle bir dönüm noktasıydı‘‘diyor Flea.
Bütün bu badireleri atlatmış görünen Red Hot Chili Peppers önce kötü başlayan Californication turnesini kazasız belasız bitirdi, hatta silkinip kendine geldi. Şimdiyse geçmişi arkalarına alıp son albümleri ‘By The Way' ile yollarına devam ediyorlar.
ALBÜM UĞRUNA STÜDYO EVE DÖNÜŞTÜBy The Way'in prodüktörlüğünü Rick Robin yaptı. Grup son dört albümde de onunla çalışmıştı ama sound tamamen farklı. Albüme adını veren parçanın yarattığı kısa bir heyecan dalgası dışında grubun eski funk-metal tarzından hiçbir iz yok. Bunun yerine Beach Boys ve Beatles şarkılarını hatırlatan kadife gibi yumuşak melodiler ve kariyerlerinin en akıcı performansı var. Bu albümde ayrıca gitarist Frusciante de repertuvarını genişletmiş. Bu arada solist Kiedis'in söz yazarlığı da gayet usta ve ikna edici. Frusciante 2000'in sonlarında, grubun basçısı Flea ile birlikte Tricky'nin Blowback albümünde çalıştı ve isimsiz bir Joy Division cover albümü yaptı. Sonuç olarak grup şu anki başarılı performanslarını bu çalışmalara borçlu.
Yirmi yıllık Red Hot Chili Peppers, ömrü bu kadar uzun olan pek çok grubun aksine bildiği ve dinleyicisinin alışık olduğu sound'la devam etmek yerine risk alıyor ve yeni bir şeyler deniyor. Belli ki müzisyenlik ve söz yazarlığı yeteneklerine de yeni bir yön vermişler. Klasik beklentilerle albümü alan dinleyicinin şaşıracağı kesin ama pek çok müzik yazarı artık onların büyüdüklerini düşünmeye başladı.
Gelelim albümün ön hazırlık aşamasına; Frusciante ve Kiedis vokaller için Frusciante'nin yaşadığı Marmont Şatosu'nda birkaç ay çalıştı. Ayrıca By the Way'in kayıtları sırasında grup ev ortamını hissedebilsin diye stüdyo yeniden düzenlenmiş. Yanlarında işlemeli duvar kağıtları,
film posterleri ve tütsü getirmişler. Anlaşılan bu düzenleme onlara çok iyi gelmiş ki davulcu Chad Smith poker oynayan köpeklerin olduğu bir resme bakarak ‘‘Hah, işte benim ilham kaynağım ’’ diyor.
Konser ve parti bir arada
6 Ağustos 2002'de Türkiye'de pek örneği gerçekleşmemiş bir etkinlik düzenleniyor. İstanbul'un en önemli tarihsel mekánlarından biri olan Yedikule Zindanları dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say'ı ve DJ Arkın Allen'ı (Mercan Dede) ağırlayacak.
İki bölümden oluşacak etkinliğin piyanoyla başlayan birinci bölümünden sonra Fazıl Say, tanınmış müzisyen ve DJ Mercan Dede'yle birlikte elektronik müzik üzerine piyano ezgileri yükleyerek izleyiciye yeni ve deneysel bir müzikal doku sunacak. Böylece konser şeklinde başlayan etkinlik giderek parti havasına bürünecek.
Yurtiçi ve yurtdışındaki başarıları ve projeleriyle sürekli gündemde olan Fazıl Say ile Sufi müziği geleneğini çağdaş müzik tınılarıyla harmanlayarak eskiyle yeni, Doğu'yla Batı arasında müzikal bir birleşme sağlayan Mercan Dede'nin bu buluşması, deneysel müziğin önemli duraklarından biri olmaya aday görünüyor. Bu önemli müzikal deneyimin Yedikule Zindanları gibi tarihsel bir mekánda yaşanacak olması da etkinliğe ayrı bir cazibe katıyor.
Birbirinden çok farklı türde müzik dinleyen insanları bir araya getirecek bu konser hakkında şunları söylüyor Mercan Dede: 'Zindan, belirli bir mekandan ziyade kendi iç dünyamızdaki ve çoğu zaman kendi ellerimizle ruhumuzu hapsettiğimiz dar çerçeveyi belirler. Müziğin ruhun ve vücudun etrafındaki gereksiz ve karanlık kapıları açabilen sihirli anahtarı herhangi bir isim, sıfat ya da tarzla sınırlı değildir. DJ'lik belli enstrümanlardan çıkan sesleri bir araya getirip dağıtabilmek, bir kalp atışı gibi tekrar eden tribal ritimlerin dokusunda dünyanın etnik renklerini; müziğin bizi farklı coğrafyalara trans halinde götüren büyüsünü sadece o an için yaratabilmek sanatıdır. Büyülü bir mekanın içinde ve sihirli bir piyanistin peşinde plakları çevirmekse her zamankinden daha heyecan verici.