Oluşturulma Tarihi: Ağustos 31, 2018 22:59
Doğuştan ortopedik engelli Sare Aydın, doktor olma hayali kurmaya başladığında 10 yaşında, sık sık hastaneye giden ve henüz okula başlamamış bir çocuktu. İlkokulu, liseyi ve tıp fakültesini birincilikle bitirdi. Hasta ve yakınlarının tekerlekli sandalyesinden ötürü, “tekerlekli doktor” dediği Dr. Aydın, “Ben hep ‘yapamam’ diye değil, ‘nasıl yapabilirim’ diye düşünürüm” diyor.
Sare Aydın, Tokat Yeşilyurtlu 5 çocuklu bir ailenin ortancası. Nedeni bilinmeyen, doğuştan hastalığı nedeniyle hiç yürüyemedi. Çocukluğunda hastaneye sık gidiş-gelişlerinde doktorları sevdi. O da beyaz önlük giymeyi, steteskop takmayı hayal etmeye başladı. Oysa ailesi fiziksel koşullarında zorlanır diye onu okula dahi yollamamıştı. Aydın, çok hevesliydi. Okula giden kardeşlerinden okuma-yazmayı öğrenmiş, evine gelen arkadaşlardan sınıflarda olan biteni dinliyordu. Aydın, “Ben de okula gitmek, arkadaşlarım gibi tahtada soru çözmek istiyorum” diyordu.
Ailesi hevesini karşılıksız bırakmadı. Babası memurdu, tayinini aldırdı. Turhal’da engellilerin okuduğu bir okula kaydını yaptırdı. Ailesi, çevreden gelen “İnsanlar normal çocuğunun peşine bu kadar düşmüyor, sakat çocuğun okuyup ne yapabilir” eleştirilerine aldırmadı. Yatılı bırakmak yerine, evlerini oraya taşındılar.
SINIF ATLAYARAK MEZUN OLDU
Aydın’ın başarısı okulda kısa zamanda fark edildi. Sınıfları atlayarak ilköğretimden mezun oldu. “İstediğim gibi bir okul hayatı yaşadım. Engelliler okulu olması büyük avantajdı. Çevremdeki herkes engelliydi ve yadırganmıyordum. Tahta boyuma göreydi. Yardım almaya gerek duymadığım bu okul, özgüvenimi geliştirdi” diye anlatıyor o yılları.
Aynı ilçede, yine engelliler için meslek lisesi vardı. Ama öğretmenleri farklı hayaller de kurabileceğini söyledi: “Müdürümüz Serdar Fırat ve öğretmenlerim beni çalıştırmak için özel kitaplar aldı. Anladım ki eğer gayret ediyorsan, birileri mutlaka fark ediyor ve yardımcı oluyor” diyor.
İyi bir Anadolu lisesini kazandı. Babası, “Gittiğin lisede seni yadırgayabilirler, yalnız kalabilirsin, kırıcı cümleler duyabilirsin. Bunu göz önüne al” dedi. Aydın babasına, “Ben arkadaş için değil, eğitimim için gidiyorum” karşılığı verdi. O yılları, “Kendimi hazırlamıştım ama zor oldu gerçekten. İlk 1.5 yıl yalnızdım. Sabah sınıfa girip, masama oturuyor, öğle arası yemeğimi yalnız yiyordum. Önyargılar çok fazlaydı. Sonra arkadaşlarımla inanılmaz derecede bağ kurduk. Akülü sandalyemle üst katlardaki sınıflara taşıdılar. Artık benim gibileri anlayacaklarını biliyordum” diye anlatıyor.
SEN HAYAL KUR ARKANDAYIZ Aydın’ın çabası yine boşa gitmedi, liseyi birincilikle bitirdi. Tıp fakültesinde okuyan kendi gibi
engelli var mı yok mu diye araştırıyordu. Lise müdürü Muzaffer İyimaya
tıp fakültesi için cesaretlendirdi: “Bunun yolunu sen neden açmayasın, neden sen örnek olmayasın”... Aydın, “Çevremde soranlara doktorluk hayalimden bahsetmiyordum bile. ‘Eczacılık, diyetisyenlik istiyorum’ diyordum” diyor. Sınav sonucu gelince çevresindekiler ikiye ayrıldı. “Tıp fakültesini yaz” diyenlerle, “Kesinlikle yazma” diyenler şeklinde. “Engellisin, nasıl yapacaksın.”Ailesi ise her zaman arkasındaydı. “Sen hayal kur, yapabileceğini düşünüyorsan, biz her zaman arkandayız” diyorlardı. Aydın, “Hayatımın her anında ailem yanımda oldu, tüm hayallerimin arkasında durdu. Bu hikayenin asıl kahramanları annem ve babam” diyor. Tıp fakültesini kazandığını öğrendiği gün evde bayram havası yaşandı. Puanı yüksek olsa da ailesinin düzenini tekrar bozmamak için Tokat’daki Gaziosmanpaşa Tıp Fakültesi’ni ilk sırada yazdı ve oraya da yerleşti.
Dr. Aydın, “Okulda tekerlekli sandalye için rampa bile yoktu. Zaten beni dersler asla korkutmadı. Asıl korkutan okulların fiziksel zorlukları ve önyargılarıydı hep. Ama fakültede mükemmel insanlar tanıdım. Hocalarım cesaretinden dolayı tebrik ediyordu” diyor. 4’üncü sınıftan itibaren stajyer
doktor olarak vizitlere girmeye başladı: “Stajla birlikte zor günler geldi. Hastaların bana bakışı ne olacak diye düşünüyordum. Hasta odalarına girip çıkmak benim için büyük stresti. Ama hasta ve yakınlarının çok güzel tepkileriyle karşılaştım. Tebrik eden, ‘Çocuğum da senin gibi olsun’ diyen, çocuğuyla fotoğraf çekilmemi isteyenler oldu. Çocuk hastaların benim için ‘tekerlekli doktor abla’ dediklerini duyuyordum” diye anlatıyor.
Sare Aydın - Mesude ErşanÖZGÜVENİMİ ARTIRDIAsansörlü tekerlekli sandalyesinin insan boyu kadar yükselebildiğini anlatan Dr. Aydın, “Muayenelerimi yapabildim. Hiçbir şeyden eksik kalmamaya çalıştım. Hayallerimle başladım ama sorumluluklarımla devam ettim tıp fakültesine. Kendimi sorumlu hissettim hep. Nöbetlerde, pratiklerde ayrıcalık yapılmadı bana hiç. Zaten aksini hocalar da kabul etmezdi. Sadece tekerlik sandalyemin steril olmaması nedeniyle ameliyatlara giremedim. Ama videolarını izledim. Sütür (dikiş) atmayı öğrendim. Tıp eğitimi kendime güvenimi daha da artırdı. Her sınıfını severek okudum ve mezun oldum” diyor.
MEZUNİYET TÖRENİNDE AYAKTA ALKIŞLANDI Tıp fakültesini birincilikle bitirdiği mezuniyet töreninde ayakta alkışlanan Aydın, şunları söylüyor: “Her şey bizim elimizde. Kendimiz değişirsek her şey değişir aslında. Mezuniyetimi filmin galasına benzetiyorum. O ana kadar yaşadığım her şey, sıkıntılar, kırıcı cümleler vs. gözümün önüne geldi. Olumsuz şeyler de yaşadım, güzel şeyler de. Tıp fakültesi bana empati yapmayı öğretti. Düşündüm ki ‘o insan bana öyle bakabilir, yapamazsın’ da diyebilir. Çünkü sınırlarımı, yapabileceklerimi bilmiyorlar. Ama beni tanıdıkça, yapabildiklerimi gördükçe acıma duygularının yerini imrenmeye, takdire bıraktığını görüyorum. Beyaz önlüğümü giyip, hastane koridorlarından geçerken dışarıdaki bakışları hiç hissetmedim. Hissettiğim hep imrenme oldu. Onun için kendimi en rahat hissettiğim yer hastaneydi hep.”
Aydın, iki hafta önce girdiği TUS sınavından da derece bekliyor. Aydın, dermatoloji veya patoloji uzmanlığı yapmak istiyor.