Güncelleme Tarihi:
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, hak ve özgürlüklerin teminatı olan bir mesleğin mensubu olarak tarihi ve topluma karşı sorumluluk ve hukuka olan saygıları gereği uyarma görevini yerine getirdiklerini söyledi.
Diyarbakır Adliyesi önünde bir araya gelen baro başkanları ile avukatlar, cübbeleriyle Diyarbakır Valiliği önüne kadar yürüyüş düzenledi. Hükümetin Meclis gündemine getirmeyi planladığı sıkıyönetim ve OHAL dönemini aratmayan yasaların yer aldığı iç güvenlik paketine tepkiler devam ediyor. Doğu ve Güneydoğu’daki baro başkanları ile çok sayıda avukat, paketi protesto etmek amacıyla cübbeleriyle yürüdü. Elazığ Caddesi üzerindeki Diyarbakır Adliyesi önünde bir araya gelen avukatlar, üzerinde ‘Güvenlik paketi, hukuk devleti hayalinin sonuna doğru’ yazılı pankartla Büyük Alp Caddesi'nde yürüyüş düzenledi. Diyarbakır Valiliği önüne gelen avukatlar, burada basın açıklaması yaptı. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, Türkiye’de bütün muhalefet partilerinin ve toplumun tepkisi üzerine bir süredir ertelenen güvenlik paketinin seçimlerden önce yasalaştırılmasının öngörüldüğünü dile getirdi.
'TASARI YASALAŞIRSA DEMOKRATİK BİR GELECEKTEN YOKSUN KALACAĞIZ'
Elçi, "Biz barolar olarak hak ve özgürlüklerin teminatı olan bir mesleğin mensubu olarak tarihe ve topuma olan sorumluluk, hukuka olan salgımız gereği uyarma görevimizi bugün yerine getiriyor. Gerçekten uyarıyoruz hükümeti. Bu yanlıştan bir an önce dönün. Öteden beri Türkiye’de hukuk güvenliği ve yargı güvencesi söz konusu değildi. Bu yasal düzenleme temel hak ve özgürlükleri, hukuk güvenliğini ve yargı güvencesini şeklen de ortadan kaldırmaktadır. Barolarımızın önünde ortak sloganı gibi bu yasa tasarısı Meclis'ten geçerse artık çabasını yürüttüğümüz bütün Türkiye toplumun özlemi olan demokratik bir gelecekten yoksun kalacağız. Hukuk devleti hayalinin sonuna geleceğiz." diye konuştu.
'TASARI KOLLUĞA GÖZALTI YETKİSİ VERİYOR'
Baro başkanları adına yapılan ortak açıklamada ise yaşam hakkından başlayarak, siyasi faaliyetlerin yürütülmesinden, demokratik bir toplum için vazgeçilmez olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının kullanımı ve hatta her türlü kutlama ve protesto hakkı gibi günlük yaşamın tamamını etkileyecek bu düzenlemenin yasalaşması ile en temel demokratik haklar ağır cezalarla tehdit altında alınacağı vurgulandı.
Açıklamada şöyle denildi: "Yaşanılan bunca acı tecrübeye rağmen ‘kamu düzeni’ni neredeyse yargısal yetkilerle donatılmış kolluk ve idare eliyle, daha ağır cezalar ihdas ederek sağlamaya çalışmak, toplum gerçekliğine yabancılaşmış bir anlayışa işaret eder. Söz konusu tasarı ile hâkim ve savcı kararı aranmaksızın polisin arama yetkisi genişletilmekte, savcı talimatı olmadan kolluğa gözaltına alma ve yakalama yetkisi tanınmakta, yine polise yargı denetimi olmadan telefon dinleme yetkisi verilmekte, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının meşru olup olmadığının nitelemesi ve dolayısıyla müdahale yetkisi polisin takdirine bırakılmaktadır.
TOPLUMSAL OLAYLARDA BELEDİYENİN ARAÇLARI VALİLİK EMRİNE VERİLECEK
Toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının kullanımı sırasında insan sağlığı üzerinde olumsuz ve kalıcı etkisi tartışmasız olan boyalı su kullanımının önü açılmakta, gaz ve boyalı su kullanımından korunmak için yüzün kısmen dahi olsa kapatılması halinde bile, bireylerin ağır bir şekilde cezalandırılmasının yolu açılmaktadır. Düzenleme ile bireysel ve topluluk haklarının kullanımı ciddi ceza tehdidi altına alınmakta, ceza miktarı arttırılarak ve cezaların ertelenmesi imkânı da ortadan kaldırılmaktadır. Düzenlemenin yasalaşması ile valilerin idari tasarrufu ile verdiği kararlar adeta yargısal bir nitelik taşıyacak ve bu kararlara uymayanlar hakkında ceza verilebilecek, toplumsal olaylarda araçlarını valilik emrine vermeyen belediyelerin araçlarına polis marifetiyle el konulacaktır. Tüm bunların yanı sıra polise tanınan oldukça geniş ve hiçbir objektif kriterle sınırlanmayan silah kullanma yetkisiyle kişilerin yaşam hakkı tehdit altına alınmaktadır.
POLİSLERİN İŞLEDİĞİ SUÇLARA YASAL GÜVENCE GELİYOR
Toplumsal olaylarda kolluk güçlerinin yetki aşımı ile yaşam hakkının ihlaline kadar varan suçları sorunlu idari ve yargısal pratiklerle cezasız kalmakta iken, bu düzenlemenin yasalaşması ile adeta yasal bir güvenceye kavuşturulmuş olacaktır. Kolluk güçlerinin yetki aşımı, orantısız güç ve hatta kasti eylemleri ile yaşanan can kayıplarına rağmen, yoğun kamuoyu baskısı ile açılan davaların cezasızlıkla sonuçlanması karşısında toplumun beklentisi PVSK’da güç kullanımının sınırlanması ve kolluk eliyle işlenen suçlarda etkili soruşturma ve cezalandırma iken, tam tersi bir düzenleme ile demokratik bir toplumun gerektirdiği hakların kullanımını engelleyecek ve hatta yaşam hakkını pervasızca ihlal edecek uygulamaların önünün açılmasını kabul etmek mümkün değildir. Yargının ve kolluğun günlük siyasi hesaplarla toplum beklentileri ve demokratik değerler yerine, siyasal iktidarın ihtiyaç ve amaçlarına hizmet edecek şekilde dizayn edilmesinin bedellerini bütün bir toplum ağır bir şekilde ödeyecektir. Kamu düzeninin polisiye tedbirlerle sağlanamayacağı konusunda yaşadığımız bunca acı tecrübeye rağmen, güvenlikçi yaklaşımlarla temel hak ve hürriyetleri sınırlamak, aksine toplum devlet ilişkilerinde derin bir güvensizliğe sebebiyet verecektir. Kamu düzeni tarafsız ve bağımsız bir yargı ile suç ve suçlu ile mücadelede demokratik ölçüler içinde temel insan haklarına saygılı bir idari pratik ile sağlanabilir. Biz aşağıda imzası bulunan Doğu, Güneydoğu Bölge ve Ankara Baroları olarak, iktidar partisine gerek Mecliste bulunan tüm partilerin gerekse de sivil toplum örgütlerinin itirazlarına ve muhalefetine kulak vermesini ve bu düzenlemeyi meclisten bir an önce geri çekmesi çağrısını yapıyoruz."
Ortak açıklamaya Adıyaman, Ağrı, Ankara, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Hakkari, Iğdır, Kars, Ardahan, Kilis, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Şanlıurfa, Tunceli ve Van baro başkanları imza attı.