Doğruyol tepesini nasıl geri aldık?

Güncelleme Tarihi:

Doğruyol tepesini nasıl geri aldık
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 20, 2000 00:00

Haberin Devamı

Kıbrıs çıkarmasının en kritik anlarında, savaşın kaderini değiştirebilecek kadar değerli Doğruyol tepesi Rumlar'ın eline geçti. Geri alınması gerekiyordu. Bolu Komando Tugayı, 1. Tabur, 2. Komando Bölüğü'nün komutanı Haluk Üstügen ve askerleri bir destan yazarak bu tepeyi geri aldılar. Komutanın ele geçirdiği tepenin adı Doğruyol'du. Daha sonra adı Üstügen tepesi oldu. Haluk Üstügen, stratejik önemi tartışılmaz bu savaşı Kıbrısım Dergisi'ne anlattı. Özetleyerek yayınlıyoruz...

Bugün yaşları kırkın üzerinde olan Kıbrıs Türkleri çok iyi bilirler ki, Anadolu'nun yavru vatana açılan kapısı Senthilarion bölgesidir. Bu hakim arazi kesimi; Senthilarion Kalesi - Şato - Beyaz Ev - Yüzbir Evler - Atak (Oğuz Tepe) - Doğruyol (Üstügen Tepe) - Adatepe ile çevrili, dar fakat oldukça sarp ve elde bulunduran tarafa büyük avantajlar sağlayan bir kale niteliği taşır.

Kısaca Senthilarion bölgesi, elde bulunduran taraf için son derece kritik ve hayati önemi haiz bir arazi kesimidir.

Anılan bölgenin en yüksek tepesi ise Doğruyol'dur. Geçmişte her iki taraf da bu bölgeyi elde bulundurmak için çeşitli mücadeleler vermiş iseler de, bölge uzun yıllardan beri Türkler'in elinde bulunmakta idi.

DOĞRUYOL'U ELE GEÇİRDİLER

20 Temmuz 1974 sabahı adaya icra edilen uçarbirlik harekatının öncüsü olarak görev alan 2'nci komando bölüğü saat 08.20'de Kalpuzan çiftliği güneyine inerek bölgeyi emniyete aldı (...)

Doğruyol yedek personelle takviyeli bir mücahit bölüğü tarafından tutuluyordu. Ayrıca Atak'da Türkiye ile irtibat kuran bir muhabere müfrezesi vardı. Doğu tarafı emniyette idi. Arazi yapısı itibarı ile buranın düşman tarafından ele geçirilmesi imkansız gibi idi. Fakat sanıldığı gibi olmadı...

Saat 23.30'a geliyordu ki yukarıdan koşarak gelen Senthilarion Mücahit Tabur Komutanı Yüzbaşı Mehmet Mecit'in tabur komutanımıza yalvaran bağırışları ile irkildik:

‘‘Komutanım, Doğruyol gitti - ada gitti - tüm Türkler gitti. Ne olur Doğruyol'u geri al’’ diye haykırıyordu.

Binbaşı Eruç çok bilgili, her hususta iyi yetişmiş, otoriter ve soğukkanlı bir komutandı. Daha önceleri Senthilarion'daki Mücahit Komando Eğitim Merkezi'nde hocalık yaptığından, Doğruyol'un önemini iyi biliyordu.

Kısacası durum birden çok vahim bir safhaya girmiş, Girne - Lefkoşa yolu düşman kontrolüne geçmiş, böylece amfibi harekatın ilk hedefi olan havadan inen birliklerle denizden çıkan birliklerin birleşmeleri önlenmiş ve de en vahimi adadaki Türkler'le inen ve çıkan birliklerin hayatları tehlikeye girmişti.

GÜNAHI BENİM SEVABI SİZİN

Binbaşı Eruç'un bize verdiği görev tipi emri bugün gibi hatırlıyorum:

‘‘Arkadaşlar bütün çabalarıma rağmen Tugay Komutanımız ve hatta Kolordu Komutanımızla irtibat kuramadım. Bütün irtibatlar kesilmiş durumda. Bu emri tamamen kendi inisiyatifimle veriyorum. Emrin günahı benim, sevabı sizindir. Fazla zamanımız yok. Doğruyol ve Atak ne pahasına olursa olsun ele geçirilecektir. Bunun için kanımızın son damlası dahi feda edilecektir. Haluk sen sağdan taarruzla Doğruyol, Oğuz sen soldan taarruzla Atak mevkiini ele geçireceksiniz, buluşma noktanız Atak telsiz rolesidir. Role 3'üncü bölüğe aittir. İrtibat sağdan olacaktır. İsteğiniz üzerine ilave ateş desteği kaledeki mücahitlere ait 1 adet 106 mm.'lik ve 1'inci bölüğün 60 mm.'lik havanları ile yapılacaktır. Yılmaz sen bir takımını Şato bölgesinde bırakıp geri kalan unsurlarınla Benek mevziinde ihtiyatı teşkil edeceksin. Sana ve Şato takımına müteakip emirleri ben vereceğim. Saat şu anda 24.00'tür. Gazanız mubarek olsun...’’

Oğuz'la birlikte çok kısa bir koordinasyonu müteakip bölüğümün yanına gittim. Takım komutanlarıma daha önce ön emrimi vermiş olduğumdan, zaman kaybını önlemek maksadıyla çepeçevre düzende ve dar bir alanda bulunan bölüğümün tamamına bağırarak şu emri verdim:

‘‘Arkadaşlar Doğruyol düşman eline geçmiş, mücahitlerimiz şehit edilmişlerdir. Ada Türkleri'nin, birliklerimizin hayatları, şerefimiz ve namusumuz Doğruyol'dadır. Analarımız bizleri bugün için doğurdu. Soldan sağa 1, 2 ve 3'üncü takımlar taarruz kademesinde olarak hücumla Doğruyol ele geçirilecektir. 3'üncü bölük ile buluşma noktamız role istasyonudur. Ben 2'nci takımla birlikte hareket edeceğim. Gazanız mubarek olsun.’’

Emri alan takımlarım gecenin karanlığına, arazinin sarplığına ve hemen tepemizde yoğunlaşan düşman ateşine rağmen süratle taarruz düzenine geçti. Tabur komutanımız Binbaşı Eruç'un tecrübesi ve cesurane kararı sayesinde düşman baskınından ve hatta imha olmaktan kurtularak inisiyatifi ele geçirmiş bulunuyorduk.

Düşman çok kalabalıktı. Rumca bağırışıyorlar ve Cenevre anlaşmalarına göre yasak olduğu halde üzerimize çok sayıda 12.7 mm'lik uçaksavarlarla ateş ediyorlardı. Biz de yer yer yanan koruların ışığında seçebildiğimiz hedeflere ve düşman silahlarının namlu ağzı alevlerine göre ateş ediyorduk.

Bir süre sonra bağırışların çoğaldığını, yaralanan düşman personelinin abartılı biçimde çığlıklar attıklarını tesbitle zaiyat vermeye başladıkları ve morallerinin bozularak emir komutadan çıkmak üzere oldukları kanaatine vararak, havan ateşlerimizi gerilerine ve çekilme istikametlerine doğru kaydırdım.

ÜSTEĞMEN OĞUZ ŞEHİT OLDU

Tabur komutanım telsizle 3'üncü bölük komutanı ve devre arkadaşım Üsteğmen Oğuz Yener'in şehit olduğunu, 3'üncü bölüğün de emir komutasını bana verdiğini bildiriyordu. Telsizle 3'üncü bölük komutan yardımcısı teğmen Vecdi Bingül'ü bulup, emrime girdiğini bildirerek manevrası hakkında bilgi istedim.

3'üncü bölük biraz oyalanmış ve geride kalmıştı. Daha kötüsü 1'inci takım komutanım teğmen Atilla Turan birkaç dakika sonra bana telsizle, 3'üncü bölük ile irtibatın koptuğunu ve tahminine göre 3'üncü bölükten yan ateşi yediğini bildiriyordu. Hemen telsizle teğmen Vecdi'ye ilerlemesini durdurup doğuya doğru kanat kırarak mevzilenmesini, bizim yan emniyetimizi almasını, düşmanı kesin tanımlamadıkça ateş etmemesini, zira aşağısında 2'nci komando taburunun bulunduğunu, 60 mm. havan timlerini yanıma göndermesini emrettim.

Bu genç ve yetenekli teğmen harekat süresince görevlerini en iyi biçimde yapmış, gümüş harekat madalyası ile takdir edilmiştir.

Yaptığım kısa durum muhakemesine göre Doğruyol, Atak'a nazaran daha hakim oludğundan, ele geçirilmesi halinde 3'üncü bölük cephesindeki düşmanın bulunduğu mevzide direnebilmesi mümkün değildi. Çünkü çekilme yolları tıkanacak, gerileri kesilmiş olacaktı.

Zaten bir saate kadar hava ağarmaya başlayacak, jetlerimiz geleceklerdi:

Son direnişlerini Doğruyol'un batısındaki hakim kayalıkta 3 adet uçaksavar ile yaparak batıdan gelecek takviyelerini beklemek istediler ve bizi bir süre oyaladılar. Fakat Astsubay Erkan Çoktel'e takviyeli bir manga ile yan-gerilerine doğru yaptırdığım manevrayı görünce uçaksavarları kayalardan aşağıya atarak kaçtılar. Böylece son direnişleri de bitti.

Zaman zaman elbombası mesafesinde cereyan eden Doğruyol muharebesi 10 saat sürdü ve 21 Temmuz Pazar günü saat 10.30'da bu şanlı tepenin ele geçirilmesi ile neticelendi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!