Oluşturulma Tarihi: Haziran 24, 2004 00:00
HASTALIK galiba virütik... Geçenlerde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, 28 Mart seçimlerinde partisinin yenilgiye uğraması üzerine kusuru genel başkanda arayan muhaliflerini, ‘Parti içinde söz dinlemez hale gelen milletvekilleri’ diyerek azarlamıştı.Dahası, bu muhalifleri 3 Temmuz günü toplayacağı Olağanüstü Kurultay’da ‘haşlayacağını’ saklamamış, nitekim Kurultay gündemine:‘Bazı milletvekillerinin Yerel Yönetim Seçimleri öncesinden başlayarak ısrarla sürdürdükleri parti bütünlüğünü zedeleyen, parti çalışmalarına zarar veren, Türkiye’nin gündemini saptıran faaliyetlerinin değerlendirilmesi ve bu konuda Kurultay iradesinin açıklanması’ şeklindeki bir de madde koydurmuştu.Ehh... CHP Genel Başkanı, üstelik ‘muhalefet partisi’ iken böyle celallenirse Başbakan Tayyip Erdoğan, hem de iktidar partisinin başında iken ondan geri kalabilir mi?Eski DEP milletvekillerinin (Leyla Zana ve arkadaşlarının) cezaevinden salıverilmelerinden sonra Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından kabul edilmelerini bir bildiri ile eleştiren AKP milletvekillerini de önceki günkü AKP Meclis Grup toplantısında Tayyip Erdoğan azarlamış. Onun söyledikleri Baykal’ınkinden hiç de farklı değil:‘Efendim ben milletvekiliyim, açıklama yaparım...’ Bağımsızsan yaparsın. Bu marka altına, AKP çatısı altına gelmişsen yapamazsın kardeşim. Öyle, bildiri, mildiri... (...) Açıklama yapılacaksa, grup yapar, ki ben yaptım. (...) Bence hepiniz birer efsane olabilirsiniz, ama kimse parti disiplininin dışına çıkmayacak.(...)’ (23 Haziran 2004, Cumhuriyet)Görüyorsunuz, en ufak bir eleştiri siyasi hayatımızın parti lideri sıfatlı büyükleri tarafından ‘partiye ihanet’ olarak algılanıyor. Biri ‘haşlama’ işini kurultaya bırakıyor, öteki uzatmıyor, başkaları da cesaret bulmasın diye milletvekillerini Meclis Grubu’nda, herkesin gözü önünde haşlıyor.Bunları demokrasiye, özellikle parti içi demokrasiye taban tabana zıt buluyoruz. Bu zihniyetin egemen olduğu bir Türkiye’de demokrasinin hiçbir zaman çocukluk döneminden kurtulamayacağını söylüyoruz ama, itiraf edelim ki tüm bunları normal buluyoruz. Dahasını söyleyelim:Milletvekillerimize bunlar meheldir diyoruz. Çünkü onlar kartvizitlerinde milletvekili yazıyor olsa bile, şimdi kendilerini azarlayan parti liderlerinin tayini ile Meclis’e girdiler. O nedenle milletvekili değil onlara lidervekili demek daha doğru olur.Hem kuzum... Parti Genel Başkanı salona girince sınıf öğretmeni için ayağa kalkan öğrenciler gibi topluca ‘Hazır ol!’a geçen ve bundan rahatsızlık duymayan milletvekillerinden ne bekleyeceksiniz ki?Bu utanç verici durumdan kurtulmanın tek yolu var:Milletvekilleri el ele verirler. Parti içi demokrasiyi lidere dayatırlar. Meclis grup toplantılarını genel başkanın müsamere platformu olmaktan çıkartıp parti politikalarının üretildiği arena haline getirirler. Milletvekili sıfatını hakkıyla ancak o zaman kullanırlar.
button