Güncelleme Tarihi:
Göreme'deki herhangi bir kaya evin kapısını çalın. Kapıyı ya ünlü bir Alman botanikçi ya da uluslararası ünde rehber kitapları hazırlayan bir İngiliz açabilir. Göreme, dünyanın en uzak coğrafyalarından,
teknolojilerinden kaçanların sığınağı. Göremeliler, yabancılardaki bu tutkuya, ‘‘Bölgeye aşık olma hastalığı’’ teşhisi koymuşlar. Bakmayın ‘‘hastalık’’ demelerine. Göremeli yabancıyla, yabancı Göreme'yle çok mutlu.
Kapadokya Cafe'nin yeraltına uzanan basamaklarından iniyoruz. Bar arkasında duran, servis yapan herkes yabancı. Müşteriler kocaman öbekler oluşturmuş sohbet ediyor. Bir kısmı da dev ekrandaki uydu yayınını izliyor. İçeride her cinsten tasmasız köpek, oynayıp zıplıyor. Kimsede rahatsızlık belirtisi yok. Aksine, gittikleri masalarda sevgiyle okşanıyorlar. Belli ki Göreme'nin yerli-yabancı misyonuna dahiller. Geceyarısına kadar bekliyoruz. Çünkü görmek istediğimiz, Londra'daki beş yıldızlı bir otelin aşçıbaşısı ve pasta ustası Jackie.
Beklerken, onun hazırladığı çok farklı ve tanımlayamadığımız tattaki yemeği yiyoruz. Yabancı garson kadından su istediğimizde yine alışık olmadığımız bir seçenek sunuyor bize: ‘‘Şişe suyu mu, musluk suyu mu?’’ Bulaşıkları da Jackie yıkadığı için işinin bitmesini bekliyoruz. Üst kata çıktığımızda mutfağın fayanslarını ovuyordu, soğuk sudan elleri kıpkırmızı olmuştu. İşi devam ediyordu. Otoriter bir sesle, ancak ertesi gün 12.00'de görüşebileceğimizi, 10 dakikasını ayırabileceğini söyledi.
İngiliz Jackie ve Mustafa, birbuçuk yıldır evli. Ertesi gün akşamkinin tam tersine, Jackie güler yüzlü ve konuşkan. Birbuçuk yıl önce iki arkadaşıyla Bodrum'a gelmiş. ‘‘Göreme'yi görmeden dönmeyelim’’ demişler. Halıcıda çalışan Mustafa'yı görür görmez aşık olmuş. Birkaç günlüğüne geldiği Göreme'de bir ay kalmış. Londra'ya dönmüş ama bir ay kalabilmiş. Ailesine durumu açıklamış, ailesi de gelip Mustafa'yla tanışıp onay vermiş. Bol kazanç ve ünlü müşterileri bırakıp seçtiği yeni hayatında, eskiden kazandığının yedide birini bile kazanamadığını söylüyor. Ama hiç umurunda değil, Mustafa'ya sarılıp sevgiyle bakıyor. Gelme nedenini kısa ve öz olarak açıklıyor: ‘‘Güneş ve Mustafa için.’’
BUDİZM, ŞAMANİZM, GÖREME
S.O.S Pansiyon'un sahibi Sururi ve Polonya asıllı Avustralyalı eşi Grazyna Tosun'a gidiyoruz. Neden Göreme, sorusunu Grazyna şöyle cevaplıyor: ‘‘Avustralya'daki herkes göçmen. Oranın da yabancısıyız sonuçta. Ailemden üniversite yıllarımdan itibaren, 15 yıldır ayrı yaşıyorum. Avustralya'da benim bulunduğum şehirle ailemin bulunduğu şehir arasında otobüsle üç günlük mesafe vardı. Göreme'den 24 saatte ulaşabiliyorum .’’ İki yıl öncesine kadar, Avustralya'da uluslararası üne sahip bir botanik parkında botanikçilik yapıyormuş. O da 10 günlük tatil için Göreme'ye gelmiş ve Sururi'yle tanışmış. Ülkesine döndükten bir ay sonra Sururi ve Göreme'siz yapamayacağını anlamış. Ailesinin tepkisini gülerek anlatıyor; ‘‘Uzun bir seyahatte olduğumu, günün birinde döneceğimi düşünüyorlar. Hayatın kendisi bir seyahat değil mi zaten?’’
Grazyna, Kapadokya'nın, Göreme'nin adını dahi duymamış. Geldiğinde yeraltı şehirlerine, kiliselerine hayran kalmış. Özellikle tüften oyma evlerine. Ve elbette Sururi'ye. Sururi Tosun, bu arada eğilip fısıldıyor: ‘‘Bende ilk görüşte aşık oldum ve ikinci eşimden ayrıldım. O da yabancıydı.’’ Biraz sonra altı çocuk koşarak yanımıza geliyor. Sururi Bey'in, diğer evliliklerinden olan çocukları. Bir de dünya güzeli, iki gözü de kör olan köpekleri geliyor: Joe... Sururi Tosun, eşinin Türkiye'ye gelmeden önce gittiği Moğolistan'dan çok etkilendiğini anlatıyor. Orada Türkler'le tanıştığını, kısa dönem Budizm ve Şamanizm üzerine felsefe dersleri aldığını, Göreme'de bu felsefeye uygun şeyler yakaladığını söylüyor. ‘‘Şimdi bu felsefeyi bana aşılamaya çalışıyor.’’
YALNIZ JAPON
Grazyna, parayı, paranın getirilerini hiç önemsemiyor. ‘‘Burada mutluyum. Gerisi önemsiz.’’ Bizden de bir ricada bulunuyor. Belediyenin imara açtığı SİT alanlarının Göreme'yi mahvedeceğini, inşaatların sürdüğü taktirde turizmin biteceğini söylüyor. Sururi Tosun, Peri Bacaları'nın ortasında Afet Evleri için ayrılan boş alanı gösteriyor, üzüntüyle. Birbiri ardına açılan turistik otellerin Göreme'nin doğal dokusunu bozduğuna da işaret ediyor.
Saksağan Motel'in resepsiyonunda, mini minicik, güler yüzlü ve mahçup bir Japon olan Yuri karşılıyor bizi. 29 yaşında. Dört yıl önce Türkiye'yi keşfetmiş. Japonya'nın kuzeyinde küçük bir kent olan Kuşiro'da bankada çalışıyormuş. Broşürlerde gördüğü Türkiye, onun için sadece Kapalıçarşı'dan ibaretmiş. Bir turizm acentasında çalışarak para biriktirmiş. Çanakkale, Bergama, Efes ve İstanbul'u gezmiş. İstanbul'da tanışıp arkadaş olduğu bir vatandaşıyla birlikte Doğu ve Güneydoğu'yu gezmiş. sonunda Kapadokya'ya gelmiş. Göreme'de tam ikibuçuk ay kalmış. ‘‘Atmosferi ve tüfleri beni büyüledi’’ diyor.
Göreme halkı da Yuri'yi çok etkilemiş. ‘‘Diğer şehirlerinizde turiste zorla pahalıya ve kalitesiz eşya satıyorlar. Burada böyle bir şey yoktu.’’ Yuri, Göreme insanının ve doğasının bozulmadığını söylüyor. '98 ilkbaharında Suriye ve Ürdün'ü gezdikten sonra Göreme'ye uğramadan edememiş. İki ay kalmış. Ülkesine dönmüş ama temmuzda tekrar gelmiş. Geliş o geliş... ‘‘Annem ve babam, hemen dönmemi istiyorlar. Üç ay sonra gidip hemen döneceğim.’’
Yuri, Saksağan Motel'de çevirmenlik, aşçılık, bulaşıkçılık ve temizlikçilik yapıyor. Nedenini sormadan hemen söylüyor. ‘‘Kentlerde diyalog yok. Ben ben, sen sen... Burada herkes bir. Herkes konuşuyor. Japonya'da yalnızlık var.’’ Yuri, Japonya'daki hayatın yorucu olduğunu anlatıyor. Çalışmanın ve paranın en çok da başarının şart oluşunu çok yorucu buluyor. ‘‘Göreme'de yorulmuyorum’’ derken, üzerine geçirdiği iş önlüğünde ellerini kuruluyor. Anne ve babasını Göreme'ye birkaç kez çağırmış, gelip kızlarının ne kadar mutlu yaşadığını görsünler diye. ‘‘Terör ve bombadan korktukları için gelmediler. Ama biz gençler için farketmiyor. İki kuzenim geldi. Aileme anlatmışlardır.’’ Göreme'de kalmak, benimsenmek için büyük çaba harcayan Yuri, karın tokluğuna çalışıyor. Bundan hiç şikayetçi değil. ‘‘Para kazanmak istesem, hemen Japonya'ya giderim.’’ Japonların teknolojileriyle ne kadar ünlü olduğunu hatırlattığımızda gülüyor. ‘‘Burada çamaşır makinesi bile yok. Çarşafları ellerimle yıkıyorum. Sorun yok.’’ Motel sahibiyle iyi anlaştığını, çünkü onun da kafasının Japon gibi çalıştığını söylüyor. Japon müşterilerin ağırlıkta olduğu pansiyonda, Türk yemeklerini Japon usulü pişiriyor. En çok pilavı özlemiş. Yuri, diğer yabancıların aksine, Türkler'le arkadaşlığı tercih ediyor. Bir an önce Türkçe öğrenmek istiyor. Aşk? ‘‘Şimdilik yok.’’ İzin isteyip ‘‘Sevgilimi getireyim’’ diyor. Az sonra kucağında, Sahara adını verdiği minicik kedi yavrusuyla dönüyor.
Geçici ilişkiler
Hediyelik eşya satıcısı Yusuf Tosun, 1969 Göreme doğumlu. Göremeli gençleri daha farklı bir bakışla değerlendiriyor.
Çoğu ilk ve ortaokul mezunu. İş alanı dar olduğu için gençler burada ya da Avrupa'da sermaye sahibi olmak istiyorlar. Erkekler bu nedenle yabancı kadınları tercih ediyor. Geleceği kurtarma amacı güdüyorlar. Uzun süreli evlilikler de var. Turist kadınların yüzde 80'i Türk erkeklerini tanımak amacıyla geliyorlar. Türk ve İspanyol erkeklerini üstün bulduklarını bizzat bana anlattılar. Bu düşünceyi yerinde bizzat yaşamak için geliyorlar. Hayal kırıklığına uğrayanların bir kısmının İspanya'da şansını denemeye gittiklerini biliyorum. Birlikteliklerin ilk zamanlarında kıskançlık ve dini inanç geri planda. Zamanla bu çelişkiler ortaya çıkıyor. Bir arkadaşım pansiyonda işçi olarak çalışıyordu. Turist kızla tanıştı. Evlendi, çocukları oldu. Ayrı pansiyon açtılar. Kadın Avustralya'daki gibi rahat davrandı. Arkadaşım sonunda boşandı ve buralı bir kızla evlendi.
1994'de Avustralyalı bir kadınla tanıştım. 61 yaşındaydı ve Türk erkeğiyle evlenmek istediğini söyledi. Buranın insanlarını çok sevdi. Kalmak istedi. Yaşlı kuşak, tedirgin oldu. Göreme'deki erkekler arasındaki dengenin bozulacağını düşündü. Göremeli bu kadınla selamı kesti. Kendini kovulmuş saydı ve ülkesine döndü.
Sekiz yıllık evliyim. Yıllar önce ben de yabancı bir turistle birlikte oldum. Evlenmeyi düşünüyordum. Ama öyle dindar davrandı ki bana baskı kurdu. Bana, ‘‘Dünyayı bağışlasan da dinimi değiştirmem’’ dedi. Ayrıldık.
Sedef Restaurant çalışanları ise Yusuf Tosun'dan daha iyimserler. Yabancı turistin Göreme'nin veli nimeti olduğunu söylüyorlar. ‘‘en bonkör’’ turist olan Almanlar'ın üç-dört yıldır gelmeyişlerine üzülüyorlar. Yeni Zelanda ve Avustralyalılar ise en parasızları. ‘‘Yine de vazgeçmeyiz. Onlar buranın gülü. Yeme, içme, eğlenceye düşkünler çünkü.’’
Sururi Tosun, Avustralyalı Grazyna'yı görür görmez aşık oluyor ve yine yabancı olan ikinci eşinden hemen boşanıp onunla ile evleniyor.