OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 12, 2005 00:00
Medüzlerin bedeninde oksijen rezervi varJölemsi bedenlerini oksijen deposu olarak kullanan medüzler bu sayede düşük oksijenli sularda bile yaşayabiliyorlar. Oksijen rezervi, diğer birçok hayvanda oksijen nakli ve dokunun bakımı için gerekli olan kalp/dolaşım sisteminin görevini görmekte. Medüzlerin beden yapısı çok basittir. Dış ve içi doku tabakası arasında, içinde hücre bulunmayan yoğun sulu jöleden oluşan biraz kalınca bir tabaka (Mesolglea) bulunmakta. İşte bu jöle sadece bedenin iskelet yapısını korumakla kalmayıp, enerji depolayarak kasları önemli minerallerle de beslemekte. Medüzlerin, kalp/dolaşım sistemine sahip olmamalarına rağmen düşük oksijenli sularda da yaşayabilmesi nedeniyle Evergreen Eyalet Koleji’nden Erik Thuesen, bu tabakanın hayvanların oksijen ihtiyacının karşılanmasında da önemli bir rol oynadığını tahmin ediyordu diyor Bild der Wissenschaft (www.wissenschaft.de) dergisi. Bilim adamları bu tezlerini kanıtlamak için farklı oksijen yoğunluğuna sahip akvaryumlarda yaşayan Aurelia aurita medüzlerini incelemişler. Elde edilen sonuç şöyle: Medüzlerin bulunduğu akvaryumdaki oksijen miktarından bağımsız olarak tüm medüzlerin hepsi aynı oranda oksijen kullanmışlar. Suyun içindeki oksijen miktarı hayvanların davranışları üzerinde de etkili değil. Sadece hiç oksijen kalmadığında medüzlerin hareketleri yavaşlıyor. Mesoglea’da yapılan oksijen ölçümleri jölenin gerçekten de oksijen içerdiğini ve oksijen birikiminin kas tabakasının yakınında bulunduğunu göstermiş. Anlaşıldığı üzere kas hücreleri ihtiyaç halinde jölemsi tabakadaki oksijeni alıyorlar. Sistem, hayvanların en düşük oksijenli sularda bile iki saatten fazla oksijenle besleyecek kadar etkili diyor bilim adamları. Dinozorlar Alaska’da bile yaşamışBugüne kadar Alaska’da diznozorların yaşadığı bilinmiyordu. Bir üniversite öğrencisi dinozorların burada da yaşadığının kanıtlarını buldu.Denali Milli Park yakınında Alaska Fairbanks Üniversitesi jeoloji öğrencisi tarafından bulunan fosilleşmiş ayak izi 15cm genişliğinde ve 23cm uzunluğunda. Üç parmaklı ayak izi Dallas Doğa Tarihi Müzesi’nden Anthony Fiorillo’ya göre iki ayaklı Theropod’a ait. İlk bakışta büyük bir kuşun ayak izi gibi görünse de uzman etçil bir dinozora ait olduğunu sanıyor. Bulgu, tebeşir döneminin sonlarında Alaska’nın iç kesimlerde dinozorların bulunduğunu göstermesi açısından önem taşımakta. Bu tür bulgulara daha önceleri Arktik sahili yakınlarındaki Colville nehrinde rastlanıyordu. Yeni bir yunus türüKüt yüzgeçli yunus, Avustralya sahilleri yakınında yaşamasına rağmen bilim adamları, ayrı bir tür oluşturduğunu fark etmemişlerdi. Yeni bulgu sayesinde on yıllardan bu yana ilk kez yeni bir yunus türü keşfedilmiş oldu. Küt yüzgeçli yunus Avustralya’nın sığ sahil sularında ve olasılıkla da Papua Yeni Gine sularında yaşıyor diyor araştırmacılar Isabel Beasley ve Peter Arnold. DNA testleriyle, bugüne dek bilinmeyen bir tür olduğu kanıtlanan yunusun bilimsel adı Orcaella heinsohni. Beasley’e göre küt yüzgeçle yunuslar sığ sularda yaşadıkları için örneğin
balık aÄŸları yüzünden tehdit altındalar. Orcaella heinsohni 30 yıldan bu yana bulunan ilk yeni yunus türü. Â
button