Güncelleme Tarihi:
Evi bombayla yıkıldıktan, eşi Beşir'i de savaşta kaybettikten sonra en büyüğü 7 yaşında, en küçüğü de 15 günlük bebeğiyle Türkiye'ye sığınan Maha Mansour (32) ile akademisyen Şüra Baykan'ın yolu, Basmane Meydanı'nda kesişti.
Gönüllü olarak Suriyelilere erzak dağıtan Doç. Dr. Baykan, bir ağaç altında 6 çocuğuyla bekleyen Maha ve çocuklarının ellerini hiç bırakmadı.
Anneyi yasa dışı yollardan botla Avrupa'ya geçme hayalinden vazgeçiren Şüra Baykan, o gün hiç tanımadığı aileyi alıp evine götürdü.
Maha ve çocuklarına bir süre evinde bakan Doç. Dr. Baykan, kendi imkanlarıyla onları Gaziantep'in İslahiye ilçesindeki çadır kente taşıdı.
SURİYELİ, MOUNES ALANİ YAŞADIĞI ZORLUKLARI ANLATTI
Suriyeli anne ile bağlantısını koparmayan Şüra Baykan, çadır kent koşullarında küçük çocuklarıyla yaşamakta zorluk çeken aileyi almak için yine İslahiye'nin yolunu tuttu.
"BİR AN BİLE DÜŞÜNMEDİM"
Maha ve çocuklarına karşılaştıkları ilk gün "benim evime gelmek ister misin?" sorusunu yönelttiğini söyleyen Şüra Baykan, yardım malzemesi dağıtırken Maha ve ailesini bir ağacın altında yalnız halde gördüklerini belirtti. Baykan, "Maha, biraz konuşunca botla karşıya geçeceklerini söyledi. Baktık, 6 çocuk var, biri daha 15 günlük. Hava soğuk. Bir an bile düşünmedim. Çok çaresizdi, yapacak bir şeyi yoktu. Teklifimi çekinerek kabul etti. Aldım eve getirdim. Biz o akşam o çocukları orada görmeseydik, ertesi gün kıyıda cesetleriyle karşılaşabilirdik. Aklımda tek bir şey vardı, onları güvenle gidecekleri yere ulaştırmak" diye konuştu.
Maha ve çocuklarını 1,5 ay kadar evde misafir ettiğini dile getiren Baykan, "Benim de bir kızım var, 7 yaşında. Onları o ağaç altında bıraksaydım, o gün orada onlara arkamı dönüp gitseydim kızıma insanlığa dair hiçbir şey anlatamazdım, bir daha onun yüzüne bakamazdım. Çok kötü durumdalardı. En büyüğü 7 yaşında olan çocuklar gözünüze çipil çipil bakıyorlar. Kızım da onların hayatına dokunma fırsatı buldu. Hayatta ona hiçbir şey ona bunu kazandıramazdı. Şimdi düşünüyorum da bu çocukları sobanın yanında böyle mutlu görmekten daha önemli bir şey de yok" ifadelerini kullandı.
Oluşturdukları fon sayesinde ailenin geçimini şimdilik sağlayabildiklerini belirten Şüra Baykan, asıl amaçlarının aileyi İsveç'e legal yollardan ulaştırmak olduğunu, bunun için de Birleşmiş Milletlere mülteci başvurusu yaptıklarını söyledi.
Şüra Baykan ve Maha Mansour'un tercümanlığını yapan EÜ Eczacılık Fakültesi 3. sınıf öğrencisi Hadil Bitar ise bir gün öğretmenin derse girdiğini ve tüm sınıfa "Suriyeliler'e yardım etmek ister misiniz?", "Arapça bilen öğrenci var mı?" sorularını yönelttiğini anlattı.
Çok şaşırsalar da yardım etmeye çalıştıklarını söyleyen Bitar, "Şüra hocam bize insanlık dersi de verdi" dedi.
Evlerinin bombalanmasını, eşi Beşir'in ölümünü gözyaşları içinde anlatan Maha Mansour ise İzmir'e geldiği ilk gün Şüra Baykan ile karşılaştıklarını söyledi.
Basmane'deki o ağacın altında çocuklarıyla otururken çok korktuğunu sadece dua edebildiğini anlatan Mansour, şöyle konuştu:
"Çocuklarım ona da anne diyor ama biliyorum ki uzun süre kalmam mümkün değil. Akrabalarımın yanına İsveç'e gitmem gerekiyor. Eğer başarabilirsek hocayı da oraya davet edeceğim. Bir gün yine onu görmek ve yaşamamızı sağladığı için teşekkür etmek isterim."