Güncelleme Tarihi:
Dijital mecralarla ilgili atılan en büyük adımlardan biri olan ‘Sosyal Medya ve Dezenformasyonla Mücadele Yasası’nın 2022’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesinin ardından ‘Dijital Telif Yasası’ ile ilgili çalışmalar da start aldı.
Türkiye’de fikir ve sanat eserleri üzerindeki telif hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) kapsamında korunuyor. Ancak dijital içerik üreticilerinin ortaya koyduğu eserleri korumak konusunda yetersiz kalan yasa, 1952 yılında yürürlüğe girmiş ve ilim, edebiyat, müzik, güzel sanat ve sinema eserleri olarak listelenmişti.
Bu durumda ise habercilikte ‘telif’ geri planda kalıyor ve habercilerin eserleri yeterince korunamıyor. Ek olarak dijital yayıncıların yanında sosyal medyada da eserlerin hem mülkiyet hakkı hem de güvenilirliği sağlanamıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) hazırlıkları yapılan Dijital Telif Yasası'na ilişkin İstanbul Medeniyet Üniversitesi (İMÜ) Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Av. Doç. Dr. Cahit Suluk Milliyet.com.tr’den Zeynep Dilara Akyürek'e konuştu.
‘TBMM’DEN TELİF HAKKI TANINMADIĞI SÜRECE KAN KAYBEDECEK’
Haber üretim sürecinin sağlıklı şekilde devam edebilmesi için yasa koyucunun araya girerek serbest pazarın işleyişine müdahale etmesi ve basın yayıncılarına telif hakkı tanıması bir zorunluluk haline geldi. Avrupa Birliği (AB) Dijital Tek Pazar Yönergesi'ni 2019 yılında kabul ederek 2021 yılından itibaren yürürlüğe koydu. Geçtiğimiz günlerde Kanada da bu konuda harekete geçen ülkelerden biri olmuş ve Google, Kanada merkezli haber kuruluşları ve şirketlerine yıllık yaklaşık 74 milyon dolarlık ödeme yapmayı kabul etmişti. Doç. Dr. Cahit Suluk, Dijital Telif Yasası'yla korunacak basının demokratik ülkelerin vazgeçilmez bir unsuru olduğuna dikkat çekti. TBMM’de çalışmaları süren yasaya ilişkin dikkat çekici açıklamalar yapan Doç. Dr. Suluk, “Habere telif hakkı tanımadığı sürece gazetelerin daha da kan kaybedecek” diye konuştu.
Doç. Dr. Suluk, “Ülkemizde faaliyet gösteren gazetelerin fiziki satışları büyük ölçüde sona erdi ve buradan bir gelir elde edilemiyor. Dünyada olduğu gibi ülkemiz de haber dijitale kaydı ve reklam gelirleri de aynı şekilde eşik bekçilerinin eline geçti. Sonuçta gazeteler ciddi olarak kan kaybetti ve gazetecilik sürdürülebilir bir sektör olmaktan çıktı. Türkiye Büyük Millet Meclisi habere telif hakkı tanımadığı sürece gazetelerin daha da kan kaybederek bir kısmının kapanacağı, bir kısmının da şekil değiştirerek oradan buradan toplayacağı içeriklerle okuyucuyu oyalayacağı bir döneme giriyoruz. Oysa demokratik toplumlarda haber alma ve verme hürriyeti vardır. Anayasayla güvence altına alınan bu hürriyet gereği basın, demokratik toplumların vazgeçilmez unsurlarındandır.”
'HABER DİYE TOPLUMA YUTTURACAKLAR'
Doç. Dr. Cahit Suluk, içerik üreticilerin giderek azalmasının ilerleyen dönem için, haberlerin niteliğinin düşüşünde etkili olacağından bahsetti.
Doç. Dr. Suluk, "Bu düzenlemenin yapılması zorunlu. Aksi halde haber sektörü göz göre göre yok oluyor. İçerik üretenler, üretemediklerinde 'misenformasyon' diye adlandırılan yalan yanlış bilgileri ve şirketlerin reklamvari bilgilerini haber diye topluma yutturacaklar. Avrupa'daki telif hukukçuları buna karşı çıkıyor. Buna rağmen AB bu konuda gerekli düzenlemeyi yaptı. Türkiye'de de düzenlemelerin yapılması zorunlu. Aksi halde haber sektörü göz göre göre yok olacak. Bu durumun düzelmesi için yasa koyucunun işe müdahil olup, basını ayakta tutuyor ve koruyor olması gerekiyor. Bu, demokratik toplumların vazgeçilmez unsurlarından biri" dedi.
‘DİJİTAL TELİF YASASI İÇİN ZAMAN KAYBEDİLMEMELİ’
Doç. Dr. Cahit Suluk, haberlerin de tıpkı sanat eserleri gibi bir fikri ürün oluğunu belirterek AB’nin hayata geçirdiği düzenlemenin önemine değindi. Doç. Dr. Suluk, Türkiye’nin de haberciyi ve haberin niteliğini korumak için zaman kaybetmeden benzer bir uygulama yapması gerektiğini ekleyerek sözlerini şöyle sonlandırdı:
"Haberin dijitalleşmesinin yol açtığı ‘haber krizi’ yasal bir müdahaleyi gerekli kılıyor. Patent, tasarım ve telife benzer şekilde haberler de bir fikri üründür. Fikri mülkiyet hakları, yasalarla teşvik edilmekte ve ödüllendirilmektedir. Yasa koyucular, fikri ürün sahiplerine deyim yerindeyse ‘torpil’ yapar ve ilgili hakkın izinsiz kullanımını yasaklar. Oysa tarihsel süreçte haberler, kamu menfaati (haber verme ve alma özgürlüğü) nedeniyle telif dışında bırakıldı. AB, 2019 yılındaki düzenlemeyle bu yaklaşımı terk ederek habere telif hakkı getirdi. İlginç bir şekilde bu düzenlemenin altında yatan da ‘kamu menfaati’dir. Ülkemizde de zaman kaybedilmeksizin benzer bir yol izlenerek yasal düzenleme yapılmalıdır.”