Oluşturulma Tarihi: Kasım 24, 2002 00:06
Lab21 üç yıl önce ABD'de kuruldu. Şirket bugüne kadar 10 bin müşteriden cilt örneği aldı, analiz etti ve kişiye özel nemlendirici, temizleyici ve yaşlanmaya karşı serum üretti. Bazı bilimadamları bu yöntemin sanıldığı kadar etkili olmayacığını söylüyor, ama kozmetik endüstrisinin gelecekte bu yolda ilerleyeceği belli oldu.
Çoğumuzun genetik doktorası filan yok. Lisedeki biyoloji derslerinden de aklımızda çok az bilgi kalmış. O yüzden DNA biliminin bugün ulaştığı noktayı anlamakta zorluk çekiyoruz. Tek bildiğimiz, hayvanların klonlandığı bir de artık insanın babasının kim olduğunun anlaşılabildiği...
1990'da ABD hükümetinin çabalarıyla, insan DNA'sında varolduğu tahmin edilen yaklaşık 30 bin genin tanımlanması için ‘‘İnsan Genom Projesi’’ adıyla bir çalışma başlatıldı. 18 ülkeden sayısız bilimadamının katıldığı bu çalışmanın 15 yıl süreceği tahmin edildi. Çalışma son yıllarına yaklaşırken başlangıç anına göre çok hızlı adımlar atılmaya başlandı. Şimdiden ortaya çıkan sonuçlar, domateslerin yetiştirilmesinden tutun da, kanserle savaşa kadar sayısız alanda insan hayatını altüst olacağını gösterdi.
GENOM’DAN PARAYA
İşte genetik biliminin irili ufaklı sayısız sonucundan biri de kozmetik alanında görülüyor. Buna kozmetikten çok, insan cildindeki yaşlanmanın önlenmesi de diyebiliriz. Üç yıl önce ABD'de Lab21 adında bir şirket kuruldu. Lab21, İnsan Genom Projesi'nin sonuçlarını paraya dönüştürmek için kurulan şirketlerden sadece biriydi. Amaçları, genetik bilimine dayalı cilt bakım ürünleri üretmekti. Pazarlama kısmıyla ilgilenmeleri için kozmetik şirketi EsteeLauder'den üç yöneticiyi transfer eden şirket, bugüne kadar 10 bin müşterisinin cildi hakkında data oluşturdu. Amaç, kişiye özel cilt temizleyici, nemlendirici ve yaşlanmayı önleyen serum üretmekti.
İnsan DNA'sındaki 30 bin genin bir bölümü de cilt açısından önemliydi. Kolajenin sekansı, İnsan Genom Projesi sırasında çözümlenmişti. Kolajen, cilt açısından çok önemli olduğundan bu bilgiden yararlanılabilirdi.
250 DOLARA SATILIYOR
Lab21 adlı şirket şöyle çalışıyor: Müşteri önce bir Cilt Profili formu dolduruyor, sonra cildinden bir örnek alınıyor. Örnek laboratuvara yollanıyor, orada birçok başka hastalık için de yaptırılan bir genetik analiz olan RT-PCR analizi (reverse transkripsiyon-polimeraz zincir reaksiyonu) yapılıyor. Bu testte, tükürük ya da deriden alınan az miktarda DNA büyütülerek analiz ediliyor.
İşte Lab21'in bilimadamları, RT-PCR analiziyle sağlıklı bir cilt için belirleyici olan kolajen, elastin, hiyalüronik asit ve seramidler konusunda çok önemli bilgiler edinildiğini söylüyorlar. Şirket, bu bilgiye dayanarak bir DNA kremi üretiyor. Örneğin eğer genetik olarak yeterli miktarda kolajen üretmiyorsanız, ürün bu eksikliği gideriyor. Krem 250 dolara satılıyor ve müşteriye bir hafta içinde postayla yollanıyor.
Peki bu ürün gerçekten iddia edilen sonucu sağlayabiliyor mu? Eleştiriler var. Bunların başında da şu argümanlar geliyor: Şirket sonuçta analizini ölü bir deri örneği üzerinde yapıyor. Yarattığı ürün de yüzeysel olarak cilde sürülüyor. Bu tür yüzeysel ilaçların çok etkili olmadığı biliniyor. O halde nasıl güçlü bir sonuç elde edilebilir ki?
Bu eleştirilerde haklılık payı olsa bile, kozmetik endüstrisinin gelecekte genetik biliminin gösterdiği yoldan ilerleyeceği şimdiden belli.
ABD'de ev tipi defibrilatöre izin
ABD Sağlık Bakanlığı ev tipi defibrilatör cihazı satışını onayladı. Kalp krizi sırasında hastaya ilk müdahaleyi yapmayı sağlayan elektro şok cihazının evlerde kullanılabilecek basitlikte olanı ‘‘HeartStart Home Defibrillator’’ adıyla 2995 dolara satılıyor. Cihazı satın alabilmek için doktor reçetesi gerekiyor.
Nikahlı seks daha zevkliymiş
Birçoklarına, özellikle de evli çiftlere hadi canım dedirtecek bir anket sonucu çıktı ortaya: Evli kadınların üçte ikisi, hayatlarındaki en zevkli seksi eşleriyle yaşadıklarını söylüyorlar. İngiliz Top Sante Dergisi'nin iki bin kadına, en zevkli seksi kimle yaşadıklarını sordu. Kadınların yalnız yüzde 13'ü evlilik dışındaki ilişkilerine tam puan verdi. Evliyken yaptıkları kaçamağın en iyi seks olduğunu söyleyen kadınların yüzdesi ise 9'da kaldı. Kaçamak ilişkilerin çok daha heyecanlı ve zevkli olduğu miti en azından sallanmış oldu. En azından kadınlar için.
Huzurlarınızda yine sarmısak
Sarmısağın her derde deva mucizeleri sıkça yazıldı. Fakat Kanadalı bilim adamı Brian Foster'ın araştırmasına gore, AIDS, kanser gibi, kalp gibi majör hastalıkların ilaçla tedavisi sırasında yenilen sarmısak ve diğer baharatlar, ilacın iyileştirme etkisini azaltıyor. Foster, tükettikleri insanları endişelendirmek istemediğini, ancak ciddi hastalığı olan ve ilaç tedavisi gören kişilerin sık tükettikleri besinler konusunda doktora danışmalarını tavsiye ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü 150 bin dolar verdi 1250 çocukta verem araştırması yapılacak
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı ile Oxford Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü'nün, kan testinin çocuk tüberkülozunun tanısındaki güvenilirliğini araştırmak için başlattığı ortak projeye Dünya Sağlık Örgütü 150 bin dolarlık (yaklaşık 250 milyar lira) burs verdi. Tüberkülozu ‘‘dünyanın acil sorunu’’ diye nitelendiren Dünya Sağlık Örgütü'nün sağladığı bu fon, tüberküloz için bugüne kadar ayırdığı en yüksek para. Türkiye'deki 1250 çocukta yapılacak araştırmanın sonucunda, tüm dünyada tüberküloz enfeksiyonun tanısının gelişmesi, gereksiz tedavilerin önlenmesi hedefleniyor. Araştırmayı, Marmara Tıp Fakültesi Pediatrik Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Bakır ile Oxford Üniversitesi Radcliffe Hastanesi'nden Dr. Ajit Lalvani birlikte yürütecek.
Çocuk tüberkülozu son yıllarda bütün dünyada çok ciddi bir salgın haline geldi. Biyolojik bilimlerde görülen büyük ilerlemeye rağmen, bu hastalığın teşhisinde kullanılan yöntemler sınırlı kaldı. Çocuk tüberkülozunda şikayetler ve belirtiler büyüklere göre farklı. Fizik muayene, akciğer filmi bulguları büyüklere benzemiyor. Çocuklar balgam çıkaramadığı için balgamdan tanı koymak da zor. Belirtiler zatürreeyle karıştırılıyor.
İşte proje, bu konuda yeni geliştirilen başka bir tanı testinin uygulanmasına dayanıyor. Prof. Dr. Mustafa Bakır projeyi şöyle anlatıyor:
‘‘Sadece tüberküloz basilinde bulunan, ESAT-6 adlı bir protein var. Oxford Üniversitesi'nde bu proteine dayanılarak bir kan testi geliştirildi. Çeşitli ülkelerde yetişkinlerde kullanılıyor. Şimdi bunu Türkiye'de çocuklara uygulayacağız. Testte kullandığımız malzemeler, WHO'nun bursuyla alınıyor ve Oxford'dan geliyor.’’
Hastanede bunun için özel bir laboratuvar kuruldu. Test sonuçları Oxford Üniversitesi'nde de değerlendirilecek. Projeye katılacak çocuklar, Ümraniye, Kadıköy, Üsküdar, Maltepe, Beykoz, Kartal, Pendik Verem Savaş Dispanserleri'nden gönderilecek.