Cem EMİR/DİYARBAKIR, (DHA)
Oluşturulma Tarihi: Eylül 26, 2010 23:41
Diyarbakır'da düzenlenen ‘Türkiye, Diyarbakır Cezaevi Gerçeğiyle Yüzleşiyor’ sempozyumunun sonuç bildirgesi yayınlandı. Bildirgeyi okuyan Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu üyesi Celalettin Can, “Bu cezaevinde yaşananlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir utancıdır.
Sempozyuma katılan hukukçular, Diyarbakır'da yaşananların insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu konusunda görüş birliğine vardı” dedi.
Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu'nca Diyarbakır'da düzenlenen ‘Türkiye, Diyarbakır Cezaevi Gerçeğiyle Yüzleşiyor’ sempozyumu sona erdi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen ve iki gün süren sempozyumun sonunda hazırlanan sonuç bildirgesini, Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu üyesi ve 78'liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can okudu.
Bildirgede, 3 yıl önce ‘Diyarbakır Askeri Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu’nun kuruluş süreci başlatıldığı hatırlatılan ve şimdiye kadar Şanlıurfa, Gaziantep, Siirt, Hakkari, Mersin, Ankara, İstanbul ve İzmir'in de aralarında bulunduğu çok sayıda il ve ilçede yaşayan Diyarbakır cezaevi çıkışlı 451 kişi ve aileleriyle görüşmeler yapıldığı belirtildi. Amaçlarının cezaevlerinde yaşanan kötü muamele ve işkenceyi ulusal ve uluslararası kamuoyuyla paylaşmak olduğunu ifade eden Can, hazırladıkları çalışmanın Kürt halkı ve Türkiye toplumunun kaderi açısından son derece önemli bir tarihsel dönemi anlattığını savundu.
‘GÖRÜŞ BİRLİĞİMİZ: İNSANLIK SUÇU İŞLENDİ’
Türkiye'nin 1980 darbesiyle tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşadığı ifade edilen bildirgeyi okuyan Can şöyle dedi:
“Bu cezaevinde yaşananlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir utancıdır. Diyarbakır cezaevinde yaşanan tekil bir olay değil, etnik hınç ve öfkenin askeri bir sistem içerisinde uygulanmasıdır. Uygulanan vahşet ve zulmün amacı aşağılamak, kişisizleştirmek, Kürt kimliğini yok etmek ve Türkleştirmektir. Sempozyuma katılan hukukçular, Diyarbakır'da yaşananların insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu konusunda görüş birliğine vardı. Başta, dinlenen tanıklar olmak üzere, tüm mağdurlar, özel konumlarını, şikayetlerini, koğuşlarını ve bildiği görevlilerin kimliklerini açıklayarak faillerin tespiti ve cezalandırılması için Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı'na başvurmalıdır. TBMM'de Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma Komisyonu kurulması sağlanmalıdır. Komisyona, Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu'nun elinde bulunan tüm belgeler verilmeli. Faillerin kim olduğunun mümkün olan en geniş inceleme sonucunda tespiti sağlanmalıdır. Meclis Araştırma Komisyonunda mağdurların tanık olması sağlanmalıdır. Meclis Araştırma Komisyonu raporunu yasal süresi içerisinde tamamlamalı ve rapor TBMM Genel Kurulunda genel görüşmeye açılmalıdır. Meclis Araştırma komisyonu raporundan hareketle TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'na yapılacak başvurularla, mağdurların zararlarının devlet tarafından giderilmesi talep edilmelidir. Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı'nın kapsadığı illerdeki baroların genel kurullarında karar alarak Diyarbakır Cezaevi'yle ilgili bilgi ve belgelerin biraraya getirilmesi sağlanmaladır. Diyarbakır Cezaevi'nin bir utanç, yüzleşme ve insan hakları müzesine dönüştürülmesi için başlatılan kampanyalar artırılmalı, ulusal ve uluslararası düzeyde bir projenin gerçekleştirilmesi için konunun ilgililerine çağrı yapılmalıdır. Diyarbakır cezaevinde yaşananların tüm Türkiye ve dünya tarafından bilinmesi, buradan hareketle kamuoyunun ve medyanın konuya ilişkin duyarlılığını artırmak amacıyla yapılan kayıtların gezici bir sergiye dönüştürülmeli ve bu sergi kent kent gezdirilmelidir.”
Daha sonra, Diyarbakır Cezaevi'nde kendilerini yakan Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Eşref Aynık ve Mahmut Zengin'in resimlerinin bulunduğu çerçevelere sarılan bezler yakıldı.