Güncelleme Tarihi:
Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde düzenlenen programda konuşan Erbaş, “Kur’an-ı Kerim’de saygı gösterilmesi istenen dört aydan biri olan muharrem ayı, faziletine, ilahi feyz ve bereketinin bolluğuna işaretle Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) tarafından 'Allah’ın ayı' olarak nitelendirilmiştir. Peygamberler tarihinin pek çok önemli hadisesine sahne olan bu ay, Müslümanların inanç ve gönül dünyalarında özel bir yere sahiptir. ‘Muharrem’ hürmet edilen demektir. İçinde barındırdığı hikmetlere binaen muharrem ayı, hürmete layık bir aydır. Peygamber Efendimiz, bu aya hürmeten 10. günü olan aşure gününe bir öncesini veya bir sonrasını da ilave ederek oruç tutmuştur. Ramazan'dan sonra en faziletli orucun muharrem ayında tutulan oruç olduğunu bildirerek Müslümanlara da bu ayda oruç tutmalarını tavsiye etmiştir” şeklinde konuştu.
'MUHARREM AYI, O TARİFİ İMKANSIZ ELEMİ BİZLERE YENİDEN HATIRLATIR'
Hz. Hüseyin ve beraberindeki pek çoğu Ehl-i Beyt'ten 70 kadar müminin Kerbela’da acımasızca şehit edildiğini belirten Erbaş, “Muharrem ayı, aynı zamanda hicri takvimin başlangıç ayıdır. Bu bakımdan muharrem ayı, bizlere Müslümanların bir muştu serinliğinde yeni başlangıçlara doğru yürüyüşünü hatırlatır. Rasul-i Ekrem (s.a.s) ve ona tabi olanların cahiliye karanlığından uzaklaşarak aydınlık bir çağın temellerini attıkları kutlu hicreti hatırlatır. Diğer yandan ise muharrem ayı, Ehl-i Beyt'in kutlu mensubu Hz. Hüseyin’in (r.a.) ve arkadaşlarının şehadetinin acısını ve hüznünü taşır. Maalesef hicri 61. yılı 10 Muharrem'inde Peygamber Efendimizin çok sevdiği torunlarından Hz. Hüseyin ve beraberindeki pek çoğu Ehl-i Beyt'ten 70 kadar mümin Kerbela’da acımasızca şehit edilmiştir. Dolayısıyla muharrem ayı, o tarifi imkansız elemi bizlere yeniden hatırlatır. Yüreklerimizi derin bir hüzne gark eder. Çünkü Hz. Hüseyin, Peygamber Efendimizin övgüsüne, ilgisine ve muhabbetine mazhar olmuş bir şahsiyettir” diye konuştu.
'KERBELA MÜSLÜMAN ŞAHSİYETİNİN HAKSIZLIK KARŞISINDAKİ SARSILMAZ DURUŞUNU TEMSİL EDİYOR'
Kerbela olayının haksızlık karşısında cesur ve kararlı bir duruşun timsali olduğunu ifade eden Erbaş, “Kerbela hadisesi, tarihte yaşanmış bir acı olay olmanın ötesinde çağları aşan mesajlar da içermektedir. Müslüman şahsiyetinin haksızlık karşısındaki sarsılmaz duruşunu temsil etmektedir. Kerbela, adaletsizliğe karşı onurlu bir mücadelenin adıdır. Kerbela, ahde vefanın, sadakatin ve verilen söze bağlılığın sembolüdür. Kerbela, her türlü zulme karşı hak-hakikat adına asil bir yürüyüşün simgesidir. Kerbela, adaletin, cesaretin, yiğitliğin ve yüksek ahlakın Hz. Hüseyin efendimizin şahsında vücut bulduğu yerdir. Kerbela çöllerinde zulme karşı onurlu bir mücadele verenler, bu asil duruşlarıyla, hak yolunda yürüyenlerin gönüllerinde müstesna bir yer edinmişlerdir. O mübarek canlara eziyeti reva görüp onları şehit edenler ise insanlık tarihinin karanlık sayfalarında ilelebet mahkum edilmişlerdir. Ve zalimler, yaptıklarının asıl cezasını ise ahirette göreceklerdir” dedi.
Müslümanların aralarındaki küçük farklılıkları kavga sebebi haline getirerek bütün İslam coğrafyasını Kerbela’ya dönüştürme planları yapıldığını dile getiren Erbaş, “Bugün İslam dünyası bir hüzün mevsimindedir. Kerbela’da yaşanan acının mümin yüreklere taşıdığı hüznün yanında İslam dünyasının maruz kaldığı savaşlar ve işgaller, Müslümanların yurtlarını adeta hüzün diyarına çevirmiştir. Bugün, siyasi ihtiraslar uğruna şehit edilen Hz. Hüseyin ve dostlarının acısıyla yürekler dağlanırken İslam coğrafyasında fitne, tefrika ve terör ateşinde nice canlar yanmaya devam etmektedir. Açıkça ifade edeyim ki bugün, Müslümanların aralarındaki küçük farklılıkları kavga sebebi haline getirerek bütün İslam coğrafyasını Kerbela’ya dönüştürme planları yapılmaktadır. Bunlara karşı daima uyanık olmak zorundayız. Kerbela gibi tarihte vuku bulmuş acı olayları doğru okuyup akl-ı selim ile hareket ederek bugün yaşanan fitneleri bertaraf etmek mecburiyetindeyiz. Öyleyse her türlü fitne ve tefrika tuzaklarına karşı basiret ve ferasetle hareket etmeliyiz” ifadelerini kullandı.