Güncelleme Tarihi:
Aralarında kulübün kurucusu olan Türkiye’nin St. Petersburg Başkonsolosu Tanju Bilgiç de vardı.
Bu edebiyat kulübünün özelliği Rus yazarların eserlerini yazar tarafından tasarlandıkları, kaleme alındıkları mekânları ziyaret ederek, bu mekânların havasını soluyarak, hissederek tartışmalarıydı. Örneğin Dostoyevski’nin ‘Beyaz Geceler’ini tartışırken de ünlü yazarın bu eserini yazdığı mekânlarda onun izini sürmüşlerdi.
GÜMÜŞHANELİ
St. Petersburg’daki Türk başkonsolosunun hafta sonlarını değerlendirdiği bu edebiyat gezileri 2014 yılı başında kendisinin Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğü için Ankara’ya çağrılmasıyla son buldu. Şimdi basına yapılacak resmi açıklama metinlerini şekillendirerek geçiriyor zamanının neredeyse tümünü ve Dışişleri Bakanlığı’nın kurumsal yüzü olarak Türk kamuoyunun karşısına çıkıyor. Her sabah 06.00’da kalkıp gazeteleri okuyor, dünya basınını tarıyor ve gazetecilerden gelebilecek sorulara göre hazırlığa başlıyor.
Tanju Bilgiç, Gümüşhane’nin köklü bir ailesinden geliyor. Gümüşhane’de doğmakla (1971) birlikte, devlet memuru babasının tayini nedeniyle küçük yaşta Sinop’a gitmiş, lise eğitimini de Samsun Anadolu Lisesi’nde tamamlamış. Ardından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuş.
Bilgiç’in Dışişleri Sözcülüğü’ne kadar uzanan serüveni bakanlığa 1995’te adım atmasıyla başlıyor. Yurtdışındaki ilk görev yeri (1998) savaştan yeni çıkmış olan, acıların hâlâ canlı olduğu bir dönemde gittiği Saraybosna. Bunu 2000 yılında geçtiği Kopenhag izliyor.
İNSAN HAKLARI UZMANI
Danimarka’da görev yaparken bakanlığın da desteğiyle İtalya’ya giderek dünyanın en eski üniversitelerinden biri olan Padoa Üniversitesi’nde insan hakları alanında master yapması kariyerinin ondan sonraki 10 yıllık seyrini de belirledi. Tezi “İnsan haklarının AB’nin ortak güvenlik ve dış politikasındaki yeri”ni konu alıyordu.
İnsan hakları alanındaki uzmanlaşması 2002 yılında merkeze döndüğünde onu yine bu konularla meşgul olacağı Avrupa Konseyi Dairesi’ne taşıyacak, ardından 2005 yılında da Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ndeki Daimi Temsilciliği’ne görev almak üzere Strasbourg’a gidecekti. 2008 yılında Kıbrıs Dairesi’nde çalışmak üzere merkeze döndüğünde, daha önce başladığı Gazi Üniversitesi’ndeki doktora çalışmasını da sonuçlandırdı ve “Dış Politikada AB Örneğinde İnsan Haklarının Kullanılması” başlıklı tezinin kabul edilmesiyle 2011 yılında doktor unvanını aldı. Bilgiç, doktora tezinde insan haklarının bazen amaç bazen de araç olarak kullanılabildiğini tezini işliyor ve “tutarlı bir insan hakları dış politikasının nasıl olması gerektiği konusunda” görüşler ortaya koyuyor.
2011 yılı sonunda Başkonsolos unvanıyla gittiği St. Petersburg, misyon şefi olarak görev üstlendiği ilk yurtdışı görev oldu. Buradaki ilginç bir tecrübesi, 2013 yılında Kuzey Buz Denizi’nde bir petrol platformunu hedef alan eyleme katıldığı için Rus makamları tarafından tutuklanarak Murmask’ta bir hapishaneye konan Greenpeace görevlisi Gizem Akhan için yaptığı mesaiydi.
Gizem Akhan
1000 KM GİDİYORDU
Belli aralıklarla St. Petersburg’dan 1.000 km uzaklıktaki Murmansk’a gidip Gizem Akhan’ı ziyaret ediyor, serbest bırakılmasıyla ilgili girişimlerde bulunuyordu. Gizem Akhan, iki ay sonra serbest bırakılmasının ardından Ayşe Arman’a verdiği mülakatta hapishanede iken kendisini ziyaret eden Tanju Bilgiç’in sayesinde ailesiyle konuşabildiğini anlatarak, “Bir gün bir tepsi baklava getirdi. Harikaydı, hiçbir şeyi bu kadar iştahla yediğimi hatırlamıyorum. Bana Türkçe kitaplar getirdi...” diyecekti.
Tanju Bilgiç’in bugünlerdeki mesaisi daha çok IŞİD, Rusya ile sürmekte olan kriz, Suriye’deki savaş, mülteciler meselesi gibi dosyalar üzerinde geçiyor. Tabii ifade özgürlüğü alanında yaşanan sorunlarla ilgili Batı’dan artmakta olan eleştirilerle ilgili haberlerin de muhtemelen sıkça önünden geçmekte oluşu, insan hakları sorunlarına yıllarını vermiş bir diplomat için talihin bir cilvesi olmalı.
SİMGESEL ANLAM
Türkiye, dış politikada belki de Cumhuriyet döneminin en sıkıntılı dönemlerden birinden geçiyor. Bu sıkıntıyı en çok yaşayan Dışişleri görevlilerinden biri de bakanlık sözcüsü olmalı. Dışişleri kulislerine bakılırsa Bilgiç’in bakanlıkta odasındaki koltuğun kırmızı renkte olması da bu açıdan simgesel bir anlam taşıyor.