Dışişleri’nde solcu-sağcı ayrımı 1978'de başladı

Güncelleme Tarihi:

Dışişleri’nde solcu-sağcı ayrımı 1978de başladı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 14, 2001 00:00

Emekli Büyükelçi Yalım Eralp'in arkadaşımız Yener Süsoy'a anlattığı anıları, büyük tartışma çıkardı. Eralp, Dışişleri’nde görev yaptığı süre içinde tanık olduklarını içtenlikle anlattı.Gündüz Ökçün, dünyayı hep siyah-beyaz görürdüDışişleri'nde solcu, sağcı, Üçüncü Dünyacı gibi ayırımlar 1978'de Gündüz Ökçün'ün bakanlığında başladı. Dünyayı hep siyah beyaz görürdü, O sırada Amerikan Dairesi'ne baktığım için bana ‘‘Amerikancı’’ derdi. İlter Türkmen zamamında bir başka heyecan vardı, ne yazık ki onu zamanla yitirdik.Diplomatlık bana siyah-beyazlardan çok gri alanlarda yürümeyi öğretti. Görüşlerini her zaman paylaşmadım ama İlter Türkmen, Coşkun Kırca ve Şükrü Elekdağ'dan çok şey öğrendim.Brüksel'deki NATO merkezinde görev yaparken Sovyetler Birliği sefaretinden bir müsteşar beni yemeğe davet etti. Büyükelçimiz aracılığıyla NATO sekreteryasına gideceğimiz lokantaya kadar her şey ayrıntılarıyla bildirildi. Biz yemek yerken yandaki masalarda şapkası öne eğik klasik casus tiplerinden altı tanesini gördüm.Gümülcine'de görevliyken Yunanistan'da cunta yönetimi olduğu için çok zor günler yaşadık. Oralarda yaşayan soydaşlarımıza büyük baskı vardı, bunu hep anlatırdık. Yunan gizli servisi bizi devamlı takip ederdi, mesela arabamın lastiği patladığı zaman onlardan birini çağırıp stepneyi taktırırdım.HİNDİSTAN ANILARICezalar arttıkça rüşvet de artıyorGandhi'nin diyarında 1987'den 1991'e Türkiye'nin temsilcisidir Yalım Eralp.- Rajiv Gandhi'ye bir gün aynen ‘‘Hindistan'la ticareti olan bütün büyükelçilerin buradaki rüşvet olaylarından çok şikayetleri var’’ dedim. Bana ‘‘Biliyorum, cezalar arttıkça rüşvet miktarı da artıyormuş’’ deyip devam etti: ‘‘Ben bu konuyu bizim ekonomistlere incelettim, sonunda karşıma bir sonuçla geldiler. Nedenini bilmiyorlar ama, bir ülkedeki yolsuzluğun boyutu dış borcunun 3'le çarpılmasıyla ölçülürmüş.’’ GANDİ TÜRKİYE'DE Rajiv Gandi, Türkiye'ye geldiğinde ‘‘Bir laiklik bahçesine geldim’’ diye bir konuşma yapmıştı. O konuşmasının büyük bir kısmını bana yazdırdı. Döndüğümde konuşmasını yazarken Turgut bey; ‘‘Öğrenelim Gandi ne yazmış’’ deyince, ‘‘Ben biliyorum efendim, onu da ben yazdım’’ dedim. HİNDİSTAN YOLLARI Hindistan'da görev yaptığım süre içinde hiç otomobil kullanmadım, çok ödüm koptu. Çünkü yollarda aynı anda otomobil, kamyon, inek, bisiklet, maymun ve insan yürüyor. Yeni Delhi'den önce inek, etini yiyebildiğim bir hayvandı ama, oradaki örf ve ádete uymak için adını bile anmadım. Hindistan'da sürekli yaşasam herhalde vejetaryan olurum. Bu arada bizim TMO'nun elinde kalan 200 milyon dolarlık mercimek ve nohutu Hindistan'da şehir şehir gezip hepsini sattım. Sonunda bana hediye olarak Amerika üzerinden uçakla 10 kilo T-bone steak yolladılar.Evren Paşa’nın sözleri Hintli valiyi bitirdiEvren paşamız yurtdışı gezilerinde de halk deyişlerini kullanmayı severdi.- Yeni Delhi Büyükelçiliğimde Hindistan'ı ziyaret eden ilk Türk Cumhurbaşkanı olarak Kenan Evren Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz'la birlikte l989 Şubat'ında geldi. Gezilecek yerler arasında Hindistan'ın uzay merkezi Bangalore da vardı. Eyalet valisini tanıştırırken kendisinin eski İçişleri Bakanı olduğunu söyledim. Kenan paşa, valiye ‘‘Hangisi daha önemli görev?’’ diye sordu. Hintli memurlar klasik İngiliz memur tipidir, vali de cevaben her ikisinin de şerefli kamu görevi olduğunu söyledi. Evren sorusunda ısrar edip aynı cevabı alınca ‘‘Bizde bir tabir vardır, baş ol da soğan başı ol derler’’ dedi. Evren'in tercümanlığını yapan hanımın elini morartırcasına sıkıp bu sözleri kelime kelime İngilizceye çevirdim. Ertesi gün vali Evren'i uğurlamaya gelmedi. Delhi'ye döndüğümde valiyi Türkiye'ye çok önem veren, Turgut beyi çok seven Rajiv Gandhi'ye şikayet ettim. Gandi, valiyi ertesi gün görevden alınca bütün Hint gazeteleri neden olarak adamın büyük yolsuzlukları olduğunu yazmaya başladılar. Vicdan azabı çekmeye başladım, hemen Hindistan'ın Ertuğrul Özkök'ü olan gazeteci dostuma gidip olayın perde arkasını anlattım, vali aleyhine yürütülen haksız kampanyayı durdurmasını rica ettim. Benim yanımda öteki gazetelerin yöneticilerini arayıp bu sırrı paylaştı ve yayınlar durdu.Mesut Yılmaz gececi Tansu Hanım sabahçıTansu hanım konuşmanın iyisini kötüsünü çok iyi anlar. Yazdığım metinlerin kısa cümleli ve çok çarpıcı olmasını isterdi. Mesut bey daha çok dış politika üzerine konuşma yazdırırdı. Tansu hanım ise iç ve ve dış beraber. Tansu hanımın belli uyku saati yoktur, mesela sabaha karşı 03.00'te telefon edip 06.00'da bitmek üzere konuşma metni istediği oldu. Mesut bey çok geç yattığı için sabahları afyonu zor patlar, Tansu hanımsa 06.00'da ayaktadır. Bir de Tansu hanım sizi her an bulabilmek ister. Bir hanıma konuşma yazmanın çok farklı olduğunu sonradan anladım. 1996 Mart'ında Mesut bey Başbakan olunca beni tekrar danışmanı olarak çağırdığında doğrusu ilk hafta zorlandım, çünkü elim kadınsı konuşma yazmaya alışmıştı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!