Güncelleme Tarihi:
Kanal 7'nin sorularını yanıtlayan Babacan, AK Parti hakkında açılan kapatma davasıyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Senegal'de geçen hafta düzenlenen İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) zirvesi sırasında gerek kendisi, gerek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün birçok ikili görüşme yaptığını aktaran Babacan, Türkiye'nin, teşkilat içerisinde, demokrasisi gittikçe derinleşen, temel hak ve özgürlükler konusunda hızla ilerleyen, reformları ilham kaynağı olan, hukukun üstünlüğü ilkesinin gerçek anlamda uygulandığı bir ülke olarak örnek gösterilen ve herkesin gıptayla baktığı bir ülke olduğunu belirtti. Babacan, Türkiye ile ilgili bu olumlu değerlendirmelerden sonra böylesine bir gelişmenin herkesi çok şaşırttığını ve üzdüğünü kaydetti.
Bir soru üzerine, zirvenin tam bitme saatlerinde davayla ilgili haberin kendilerine ulaştığını, bu nedenle diğer ülkelerden konuyla ilgili bir tepki almadığını anlatan Babacan, gelişmeleri "oldukça enteresan" diye niteleyerek, bunun Türkiye'nin hem kendi içinde, hem de dışarıda çok kritik dönemlerden geçtiği bir döneme denk geldiğine dikkati çekti.
Dünya ekonomisinin onlarca yıldan bu yana görülen en büyük çalkantının tam ortasında olduğuna ve küresel krizin daha ne kadar süreceği ve yaygınlaşacağının henüz ölçülemediğine işaret eden Babacan, içinde bulundukları bölgede de Irak, Lübnan, İsrail-Filistin meselesi gibi birçok sorunun bulunduğunu, diğer yandan ülke içinde de terör sorununun olduğunu ifade etti.
"TÃœRKÄ°YE, TÃœM KURUMLARIYLA TEK VÃœCUT OLURSA ZORLUKLARI AÅžABÄ°LÄ°R"
Bu bakımdan, Türkiye'nin kendi içerisinde en derli toplu olması gereken bir zamanda olduklarını kaydeden Babacan, "Türkiye ancak tüm kurumlarıyla, iktidarıyla, muhalefetiyle, yasamasıyla, yürütmesi ve yargısıyla tek vücut olursa bu zorlukları aşabilecektir. Aksi halde bu tartışmalar, bu tür olumsuz gelişmeler Türkiye'yi son derece zayıflatacak, Türkiye'nin görünümünü son derece bozacak gelişmelerdir" dedi.
Türkiye'nin siyasi istikrarının sadece Türkiye değil, tüm bölge için önemli olduğuna, Türkiye'nin yaptıklarının sadece Türkiye değil, çok geniş bir coğrafyada olumlu sonuçlar getirdiğine işaret eden Babacan, "Böylesine önemli bir zamanda, Türkiye'nin böylesine adeta liderlik rolü oynadığı bir dönemde kendi içindeki bu gelişmeler son derece kaygılandırıcı" diye konuştu.
Babacan, davanın açılma tarihinin özel olarak seçilmiş olması ihtimaline ilişkin bir soruyu, "Cuma günü piyasalar kapandıktan sonra böyle bir şeyin açıklanması, tabii acaba dedik, az çok bununla ilgili bir zaman hesabı yapılıyor mu? Bunu bir miktar belki değerlendirdik, ama genel anlamda neden şu anda böyle bir şey yapılıyor, eğer özenle seçilmişse tabii bizim için çok daha vahim bir durum. Ama ona doğrusu çok ihtimal vermiyorum" diye yanıtladı.
Bu gelişmelerin Türkiye'nin güven ve istikrarıyla çok ilişkili olduğunu, güven ve istikrar olmazsa kalkınmanın da mümkün olmadığını belirten Babacan, bunun da ancak iyi işleyen bir demokrasiyle mümkün olduğunu söyledi.
"YENÄ° BÄ°R SINAVLA KARÅžI KARÅžIYAYIZ"
Babacan, sözlerine şöyle devam etti:
"Geçen yıl zaten çok önemli bir demokrasi testinden geçtik. 2007 yılı Türkiye için önemli bir sınav yılıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın seçilmesiyle gerçekleşen o dönem, Türk demokrasisi için çok önemli bir sınavdır. Bu dönemde de yeni bir sınavla karşı karşıyayız, ama ben inanıyorum ki Türkiye bu sınavı başarıyla verecektir. Çünkü Türkiye artık bir açık toplumdur. Açık toplumlarda, açık demokrasilerde hatalara yer yoktur. Her şey göz önünde oluyor. Türk milleti dünyadaki en iyisini de görüyor, en yanlışını, en kötüsünü de görüyor.
Üstelik partimizle ilgili alınan böylesine bir başvuru kararı şu açıdan da enteresan:
Sayın Başbakanımız partinin ilk kurulduğu yıllarda sık sık vurguladı, 'Bu partiyi halk kurdu, biz sadece tabelasını astık' dedi. Burada çok derin bir anlam vardır. Bu, tabandan gelen bir harekettir. Bir bakıma milletin tercihleri sonucunda bu parti oluşmuştur, iktidar, iş başına gelmiştir. Biz bunu partimizi kurulmadan önce yaptığımız pek çok ankette görüyorduk. Ve sürekli olarak da her ay düzenli birkaç anket yapılarak bunlar devamlı ölçülüyor. Biz halkımızın iradesinin tersine asla bir şey yapmıyoruz, yaptığımız her şey hak ve özgürlükler adına. Biz Türkiye'de yaşayan tek bir insanın hakkını, özgürlüğünü de korumak zorundayız, Türkiye'de yaşayan geniş kitlelerin de haklarını, özgürlüklerini savunmak zorundayız. Temel hak ve özgürlüklere bakışımız tamamen çoğulculuk perspektifinde."
"PARTÄ° KAPATMANIN MODERN HUKUKTA YERÄ° YOK"
Genel anlamda parti kapatma kavramının aslında toplu bir cezalandırma olduğunu belirten Babacan, bunun artık modern hukukta yerinin olmadığını söyledi. Babacan, bu gelişmelerin Türkiye'nin siyasi ve ekonomik istikrarında herhangi bir sarsıntıya yol açmamasını ümit ettiğini belirtti.
"Hele biraz işler karışsın da, sonra toparlanır" deme lükslerinin olmadığını ifade eden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onun için biz parti ve hükümet olarak aynı şevkle, aynı azimle çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu işler sanki hiç yokmuş gibi günlük tempomuz, günlük çalışmamız aynen devam edecek. Bu konuda kimsenin en ufak bir endişesi olmasın. Bu işin sorumluluğu bizde. Eli taşın altında olan biziz. Biz laf değil, iş üretiyoruz. Ürettiğimiz işle de, hem kendi halkımızın refahını yükseltirken, kendi halkımıza daha demokratik, daha özgür ortam sağlarken, hem de bölgemizde ve çok geniş coğrafyada önemli bir değişimin öncüsü oluyoruz. Biz bu kadar ağır bir sorumluluğun altındayken, kendi iç meselelerimizle enerji tüketecek kadar lükse sahip değiliz. Tabii ki bu görüşülecektir, tartışılacaktır, bu bir hukuk sürecidir. Hukuk da herkesin saygı göstermesi gereken bir kurumdur. Dolayısıyla bir yandan bunlar devam edecek, ama bir yandan da bizim çalışma azmimiz kırılmadan hizmete devam edeceğiz."
Bu alanda bir reform planı olup olmadığının sorulması üzerine Babacan, kapsamlı bir anayasa değişikliği çalışmalarının söz konusu olduğuna dikkati çekerek, bu fikirlerin de baştan beri görüşüldüğünü, ancak bunun zamanlaması konusunda şu anda bir şey söylemesinin doğru olmadığını kaydetti.
Babacan, gelişmelerin hükümet ve parti içinde değerlendirileceğini, bundan sonra nelerin yapılacağı, nasıl bir çizgi izleneceği konusundaki açıklamaların, iç istişarelerin ardından ayrıca yapılabileceğini söyledi.
Halka karşı sorumlu olduklarını, yetkiyi kendilerine halkın verdiğini vurgulayan Babacan, yaptıkları ölçümlerin neticesinde, son 6 ayda yaptıklarının halktan yüzde 50'nin de çok üstünde destek bulduğunu tespit ettiklerini anlattı.
"HALKIN İRADESİNİ GÖZ ARDI EDEN HİÇBİR ADIM ATILAMAZ"
"Bu kadar açık bir toplum, açık bir demokrasi haline gelen Türkiye'de halkın iradesini göz ardı eden hiçbir adımın atılamayacağının" altını çizen Babacan, "Tabii şu son gelişme de enteresandır: Bir yandan halkın iradesini temsil eden bir parti söz konusu, öte yandan da Türk milleti adına yetki kullanan bir yargı söz konusu. İkisini karşı karşıya getirmek Türkiye için iyi bir şey değil" diye konuştu.
Amaçlarının Türkiye'nin "birinci sınıf" demokrasi olması, ölçütlerinin de Kopenhag siyasi kriterleri olduğunu vurgulayan Babacan, "Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün kurumları bizim kurumlarımızdır. Hepsinin amacı, emeli birdir. Türkiye'deki insanların daha mutlu, daha müreffeh yaşam sürmeleridir herkesin istediği" dedi.
Konunun ekonomiyle de çok yakından ilgisi bulunduğunu anlatan Babacan, Türkiye'nin her yıl sadece bir milyar dolar civarında doğrudan sermaye çekerken, 2005 yılında 10 milyar dolar, 2006'da 20 milyar, geçen yıl da 22 milyar dolar cezbettiğini belirtti.
Doğrudan sermayenin Türkiye'ye siyasi istikrar olduğu için geldiğini, siyasi istikrar olmayan ülkeye yoğun sermaye akışının mümkün olmadığını ifade eden Babacan, "Doğrudan sermaye demek Türkiye'nin 10 yıl, 20 yıl sonrasına yatırım yapmak demektir. Türkiye'deki demokrasi sağlam olacak ki, bu yatırımcılar kendilerini güvende hissetsinler. Her gün bir başka sürprizle uyanan, her gün bir başka istikrarsızlık kaynağı olabilecek gelişmeler yaşayan bir ülkede kuşkusuz ekonomiyle ilgili sıkıntılar da anında baş gösterir" diye konuştu.
Türk halkının sağduyusunun çok güçlü olduğunu, kritik zamanlarda doğru tercihlerde bulunduğunu belirten Babacan, "Türkiye artık yeni bir ortamda. Böylesine bir reform süreci yaşamış bir ülkede bu tür gelişmelerin yaşanması doğru değil. Bir tabir vardır, anakronizm diye. Yani zamanlama hatası. Farklı olayların bir arada yaşanması, ama olayların bir tanesinin çok sırıtması. O günün şartlarında bunun olmaması gerektiği. Diyelim ki 16. yüzyılı gösteren bir filmde arkadan bir uçağın geçmesi ya da 8. yüzyılı anlatan bir filmde insanların saat takması gibi. Bu tür olayları aslında bir anakronizm vakası olarak değerlendiriyorum" diye konuştu.
Gelişmelerin, dünyanın görmek istediği Türkiye tablosuyla uyuşmadığını kaydeden Babacan, "Umarız halkın sağduyusu galip gelecek ve bu zorlukları aşacaktır" dedi.
"AVRUPALILAR ŞAŞKINLIK İÇİNDE"
Gerek yurt içinden, gerek yurt dışından gelen tepkilerde öncelikle ciddi bir "şaşırma", arkasında da "kaygı ve üzüntü"nün ve Türkiye ile ilgili "endişe" ifadelerinin söz konusu olduğunu belirten Babacan, dün akşamdan itibaren çok yoğun bir telefon trafiği içine girdiğini anlattı.
Babacan, telefon görüşmelerinde görüştüğü Avrupalıların tepkisini şöyle anlattı:
"Öncelikle ne olduğunu anlamaya çalışma söz konusu. 'Gördüklerimize, duyduklarımıza biz inanamıyoruz, sizden duymak istiyoruz, nedir gelişmeler, böyle bir şey Türkiye'de olabilir mi?'... Biraz da bunun açıkçası şaşkınlığıyla görüşmelerimiz oldu. Biz tabii anlattık, Türkiye demokrasisinin artık güçlü bir demokrasi olduğu, değişim sürecinde bazı istenmeyen gelişmelerin olabileceği, ama hükümetimiz ve partimizin hem moralinin, hem iradesinin sağlam olduğu, Türkiye'yi çok daha iyi bir demokrasi için verdiğimiz mücadelenin devam edeceği konusunda beyanlarda bulunduk.
Tabii olan biteni Avrupa şablonlarına koydukları zaman, hiçbir yere sığmıyor. Kopenhag siyasi kriterlerine tamamen uygun olmayan bir açılım. Hele hele bunun daha ileri aşamalarında, umarız olmaz, olabilecek gelişmeler Türkiye'nin AB müzakerelerini etkileyecektir. Kopenhag siyasi kriterlerine uymama eğilimi gösteren bir gelişme olduğu zaman müzakerelerin devamı dahi riske girebilir benim anladığım, tamamen bir askıya alma bile söz konusu olabilir. Umarız bunlar gerçekleşmez."
DışiÅŸleri Bakanı ve BaÅŸmüzakereci AliÂBabacan, Türkiye'nin Irak'ın kuzeyine yönelik operasyonlarla ilgili neÂsöz verdiyse yerine getirdiÄŸini, operasyonların baÅŸarısını tüm dünyanınÂgördüğünü belirtti.
Babacan, Kanal 7'nin sorularını yanıtlarken, "nokta atışı ve beyinÂameliyatı hassasiyetinde" yapılan hava operasyonları ve olaÄŸanüstü kışÂÅŸartlarında düzenlenen kara operasyonunun baÅŸarısını tüm dünyanınÂizlediÄŸini ve Türkiye'nin askeri kabiliyetlerini gördüğünü ifade etti.
ABD ile 5 Kasımda varılan mutabakat sonucu terör örgütü PKK'nın siyasiÂaçıdan izole edildiÄŸini kaydeden Babacan, "Türkiye ne söz verdiyse, onuÂyapıyor. Kara operasyonuyla ilgili sınırlı süre dedik, 8 günde bitti.ÂSınırlı asker dedik, sınırlı sayıda askerimiz gitti, geldi. Hedef sadeceÂteröristler dedik, tek bir sivilin dahi burnu bile kanamadı. Bu, kolayÂdeÄŸildir. Ä°srail'in Gazze'de yaptıklarını görüyoruz" diye konuÅŸtu.
       Â
"PKK'YA ULUSLARARASI DESTEK EN DÜŞÜK DÜZEYDE"
       Â
Babacan, terör örgütü PKK'nın uluslararası desteÄŸinin en düşük seviyedeÂolduÄŸunu kaydetti. Örgütün fiziksel kapasitesine ciddi zararÂverildiÄŸini anlatan Babacan, artık terör örgütünün Kürt kökenliÂinsanlardan aldığı desteÄŸin önemli ölçüde azaldığını belirtti. Babacan,Â"Çünkü bir bakıma varlık sebebi artık ortadan kalkıyor. Aslında PKK daÂbir baÅŸka anakronizm. Bugünün ÅŸartlarında artık böyle bir ÅŸeyin olmamasıÂgerekiyor" dedi.
Terörle mücadelenin uzun soluklu bir mücadele olduÄŸuna dikkati çeken  Babacan, son kara operasyonundan sonra bazı dedikoduların çıktığınaÂiÅŸaret ederek, şöyle konuÅŸtu:
"Burada ÅŸu önemli: Irak daha yeni yeni kendi ayakları üzerinde durmayaÂçalışan bir ülke. Kendi kırılganlıkları var. 2008 yılı Irak açısından ÅŸuÂaçıdan da önemli: BM Güvenlik Konseyi Irak'taki Amerikan varlığınınÂsüresini son kez uzattı, Aralık ortalarına kadar. Dolayısıyla bundanÂsonra Irak'taki Amerikan askeri gücünün varlığı, ancak Irak ile ABD'ninÂyapacağı ikili anlaÅŸmalarla sürebilir. Dolayısıyla, Amerikalıların buÂgörüşmelerde karşılarına bir muhatap gerekiyor. ABD'nin operasyonlaÂilgili bizde olumsuz izlenimler uyandıracak bazı açıklamaları olduysa,Âbunun sebebi Irak'taki 'siyasi kırılganlığın' daha kötü bir noktayaÂdoÄŸru gitmemesi. Yani bir bakıma bizim operasyonun Irak'ın kendi içÂsiyasi dengelerinde kalıcı bozulmaya yol açmaması, bu ABD'nin önemsediÄŸiÂbir konu, endiÅŸesi bu."
ABD'nin operasyonun amacını gayet iyi bildiÄŸini, her ÅŸeyin öncedenÂkonuÅŸulduÄŸunu, bu açıdan basın üzerinden mesaj vermelerine gerekÂolmadığını ifade eden Babacan, "Buna raÄŸmen bazı açıklamalar geliyorsa,Âbu açıklamaların mutlaka Irak'ın kendi iç siyasi dengeleriyleÂiliÅŸtirilmesi gerektiÄŸini düşünüyorum" dedi.
       Â
"KARA OPERASYONU, TÜRKİYE'NİN GİZLİ GÜNDEMİ OLMADIĞINI GÖSTERDİ"
       Â
Kara operasyonunun, Türkiye'nin Irak ile ilgili gizli bir gündemininÂolmadığını gösterdiÄŸini söyleyen Babacan, TSK'nın açıklamalarınaÂherkesin itibar etmesini istedi. Babacan, Türkiye'nin terörle mücadeleÂverdiÄŸi böylesine bir dönemde kendi içinde tek vücut olmasının önemineÂiÅŸaret ederek, "Bu, bir ulusal güvenlik meselesidir. İç siyasetÂkarıştırılmaz" dedi.
Babacan, "Bugün herhangi bir muhalefet partisi lideri SayınÂBaÅŸbakanımızdan randevu isteyecek, BaÅŸbakanımız bunu reddedecek, böyleÂbir ÅŸey mümkün deÄŸil. Gelip niye baÅŸ baÅŸa görüşmüyorlar. YaptıklarıÂaçıklamalar öyle açıklamalar ki, diyalog imkanını da zorlaÅŸtırıyor.ÂMaalesef ulusal güvenlikle ilgili meselelerde iÅŸin içine iç siyasetÂkarışınca, olaylar bambaÅŸka yöne gidiyor. Ve ne oldu? Son dereceÂbaÅŸarılı bir askeri operasyon, son derece baÅŸarılı bir terörle mücadeleÂhamlesi, bu tartışmalar sebebiyle hem içeride, hem dışarıda gölgelendi"Âdiye konuÅŸtu.
Atılan her adımda tüm kurumların tam mutabakatının olduÄŸunu vurgulayanÂBabacan, muhalefet partilerinin ise terörle mücadelede yapıcı olmayanÂtutumlar sergilediÄŸini söyledi. Babacan, kara operasyonunun baÅŸlaması veÂbitmesinin tamamen Türkiye'nin iradesinde olduÄŸunun altını çizdi.
       Â
"TALABANÄ° VE MALÄ°KÄ°, OPERASYONLARA OLUMLU YAKLAÅžTI"
       Â
Irak Devlet BaÅŸkanı Celal Talabani ile Ankara'da yapılan görüşmelereÂiliÅŸkin de bilgi veren Babacan, Irak'ın kuzeyindeki yönetimin olumsuzÂtavırlarının ve terör örgütü PKK ile mücadelede somut sonuç getiriciÂadımlar atmamasının ciddi sorun teÅŸkil ettiÄŸinin kendisine anlatıldığınıÂbelirtti.
"Açıkça terör örgütü olarak nitelendirmiyorlar PKK'yı, bu bizim içinÂproblem" diyen Babacan, Irak merkezi yönetimiyle ise daha iyi birÂdiyalog içinde olduklarını, kara operasyonu öncesinde Talabani ve IrakÂBaÅŸbakanı Nuri El Maliki ile telefonda görüşüldüğünü, ikisinin de sonÂderece olumlu yaklaÅŸtıklarını, görüşmelerde en küçük bir olumsuz cümleÂbile geçmediÄŸini kaydetti.
Babacan, "Ne de olsa merkezi hükümet ileride Irak genelindekiÂkapasitesini güçlendirecek, ama ÅŸu anda maalesef kuzeyde kapasiteleriÂyok. BaÄŸdat ziyaretimde Talabani açık açık söyledi, hatta Kur'an-ıÂKerim'den bir ayet okudu, anlam olarak şöyle: 'Kimseden yapabileceÄŸininÂüstünde bir ÅŸey istenmez'. O zaman dedik ki, 'Madem gücünüz yok kuzeyde,Âbunu duymak önemliydi, o zaman biz gereken neyse yaparız'. Åžu açıdanÂönemliydi: Onlardan bunu bizzat duymak, bizim operasyonlarla ilgiliÂmeÅŸruiyetimizi güçlendirmiÅŸ oldu" dedi.
DışiÅŸleri Bakanı Babacan, "BaÅŸka bir ayetten örnek vermiÅŸsiniz, öyle birÂÅŸey yazılmıştı" ÅŸeklindeki soruya, "Yok hayır, öyle bir ÅŸey olmadı. AmaÂbugünlerde o da bir baÅŸka manaya çekilir" yanıtını verdi.
       Â
"KUZEYDEKÄ° YÖNETÄ°MLE Ä°LETİŞİM PROBLEMÄ°MÄ°Z YOK"       Â
Kuzeydeki yönetimle de bazı kanallardan iletiÅŸim kurduklarını,Âaralarında iletiÅŸim probleminin olmadığını kaydeden Babacan, siyasiÂdiyaloÄŸun bugüne kadar söz konusu olmadığını, ancak son dönemlerdeÂkuzeyde de bir arayışın olduÄŸunu, onların kendilerini ciddi bir siyasiÂaçmazda olduklarını gördüklerini belirtti.
Bölgeye uygulayabilecekleri bir ambargonun Türkiye'yi çokÂetkilemeyeceÄŸini, ama oradaki hayatı tamamen felce uÄŸratabileceÄŸiniÂkaydeden Babacan, "Biz o kadar baskıya raÄŸmen halkın günlük yaÅŸamınıÂolumsuz etkileyecek hiçbir adım atmadık. Biz toplu cezalandırmalaraÂkarşıyız" dedi.
       Â
DTP'YE ELEÅžTÄ°RÄ°
       Â
Babacan, bir soru üzerine, DTP'yi terör örgütüyle arasına mesafeÂkoymamakla eleÅŸtirerek, şöyle konuÅŸtu:
"DTP'nin bu terörle arasına mesafe koyamaması Türk demokrasisi adınaÂtalihsizlik. Arzu ederdik ki, Meclis içerisinde tamamen demokratikÂçerçevede temsil edilebilsin. DTP milletvekillerinin gerçekten özgür,Âkendi iradeleriyle hareket ettiklerini bilsem, belki daha farklı ÅŸeylerÂsöyleyebilirim. Ama maalesef daha geniÅŸ bir çerçevenin bir unsuru olarakÂbir görüntü sergiliyorlar. Bu algılama iyi bir algılama deÄŸil. BuradaÂhalkın iradesini, kimden oy aldılarsa o oy verenlerin iradesini temsilÂetme gücünü bulmaları son derece önemli. Bunu ÅŸu ana kadarÂsergileyemediler maalesef. Arkada baÅŸkaları var, sanki onlar bu iÅŸleriÂyönetiyor gibi bir algılama söz konusu. Bu da tabii milletvekilleri veÂTürkiye Cumhuriyeti'nin bir siyasi partisi için iyi bir görüntü deÄŸil.ÂBunu aÅŸabilmeleri, daha özgür irade koyacak ÅŸekilde icraatleriniÂyapmaları Türk demokrasisi adına iyi olacak."
       Â
CHENEY'NÄ°N ZÄ°YARETÄ°Â Â Â Â Â Â Â Â
ABD BaÅŸkan Yardımcısı Dick Cheney'nin ziyaretine iliÅŸkin bir soruÂüzerine Babacan, Cheney ile yapılacak temaslarda Ä°srail-Filistin, Irak,ÂLübnan, terörle mücadele ve enerji gibi konuların ele alınacağınıÂbelirtti.
NATO'nun Afganistan'da asker sayısını artırmaya yönelik talebine iliÅŸkinÂbir soru üzerine de Babacan, Türkiye'nin, bir yandan kendi terörleÂmücadelesi söz konusuyken, diÄŸer yandan da NATO müttefiki olmasındanÂdolayı taşıdığı sorumluluklar olduÄŸuna iÅŸaret ederek, konuyla ilgiliÂaskeri ve siyasi deÄŸerlendirmelerden sonra bir karar verecekleriniÂkaydetti.
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â