Güncelleme Tarihi:
Diriöz, kendisine yöneltilen bir soru üzerine, rapor taslağının,
Komite'de ilk okumasının bugün yapılmasının öngörüldüğünü hatırlatarak, raporların AB'ye katılım sürecinde kaydedilen ilerlemelere iliÅŸkin bir durum tespiti yapılmasını amaçladığını, bu nedenle de ''her raporda yeni unsurların ortaya atılmamasının, sürecin devamlılığının saÄŸlanması açısından önem arz ettiÄŸini'' kaydetti. Diriöz, şöyle devam etti:Â
  Â
''Bu açıdan bakıldığında, Raportör Oostlander tarafından kaleme alınan taslakta, Raportör Lamassoure tarafından hazırlanmış olan 25 Ekim 2001 tarihli bir önceki rapordan bu yana Kopenhag kriterlerine uyum yönünde ülkemiz tarafından kaydedilen somut ilerlemelerden ziyade, AB'nin temel deÄŸerlerini ağırlıklı olarak Musevi-Hıristiyan kültürü perspektifine oturttuÄŸu bilinen Raportör Oostlander'in ülkemizin tarihi geliÅŸim sürecine iliÅŸkin sübjektif deÄŸerlendirmelerine ve bundan hareketle Türkiye-AB iliÅŸkilerinin geleceÄŸine dair kiÅŸisel zihin egzersizine ağırlık verildiÄŸi görülmektedir.'' Â
  Â
TÜRKİYE'NİN ÖNCELİKLİ HEDEFİ
AB'ye tam üyelik sürecinin ilerletilmesinin, Türkiye'nin öncelikli hedefleri arasında olduÄŸuna iÅŸaret eden Diriöz, ''Söz konusu rapor taslağı, bu ÅŸekliyle AB üyeliÄŸine aday bir ülke olan Türkiye için yapıcı ve yol gösterici olmaktan uzaktır'' ifadesini kullandı.Â
  Â
Diriöz, rapor taslağının, Komite çalışmaları sırasında, Türkiye-ABilişkilerinin mevcut parametreleri çerçevesinde, objektif, önyargılardan arınmış, hakkaniyetli ve akılcı bir yaklaşımla gözden geçirilerek, dengeli bir içeriğe kavuşturulacağının ümit edildiğini belirtti.
Diriöz, böyle bir yaklaşımın, AB'nin özünü oluşturan ortak değerlere olduğu kadar, Türkiye ile AB'nin çok yönlü ortak çıkarlarına da daha uygun düşeceğini kaydetti. Türkiye karşıtı tavır ve görüşleriyle tanınan Oostlander'in bu yaklaşımını raporuna ve karar tasarısına da geniş ölçüde yansıttığı, ''Kemalist felsefenin, Türkiye'nin AB üyeliğine engel oluşturduğunu'' savunduğu görülüyor. Karar tasarısında, 3 Kasım seçimlerinde güçlü çoğunlukla iktidar olan AK Parti'nin, reformları uygulamak alanında büyük sorumlulukları bulunduğu belirtilerek, seçimlerdeki yüzde 10 barajı eleştiriliyor ve bugünkü TBMM'nin, seçmenin sadece yüzde 55'ini temsil ettiği üzerinde duruluyor. Tasarıda şu ifadeler yer buluyor: ''Türk devletinin temel felsefesi olan Kemalizm, Türk devletinin bütünlüğüne yönelik ölçüsüz bir endişe kaynağı oluyor. Kemalizm, Türk kültürünün ve milliyetçiliğinin homojenliği üzerinde duruyor. Devletçilik, ordunun güçlü rolü, dine karşı çok katı bir tavır gibi yaklaşımlara öncelik veren Kemalizm felsefesi, Türkiye'nin AB'ye katılımına köstek oluşturuyor.'' ''Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunmasının, Türkiye-AB ilişkileri açısından temel önemde olduğu'' kaydedilen raporda, Türkiye'deki devlet yapısında ''çok kökten değişiklikler yapılması gerektiği'' öne sürülüyor. ''AB'nin siyasi değerlerinin, Yahudilik ve Hıristiyanlık kültürüne dayandığının, ancak bu değerlerin İslam ağırlıklı bir toplum tarafından da kabul edilebileceğinin ve savunulabileceğinin'' yazıldığı karar tasarısında, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Türk halkı tarafından güvenilir bir kurum olarak görülmesi eleştiriliyor. ''Türk halkı, TSK'ya, Parlamento dahil birçok kurumdan daha fazla güveniyor. Bu, TSK'nın, Türkiye'nin çoğulcu demokrasiye doğru gelişmesini frenleyen bir rolü olduğunu gösteriyor'' denilen karar tasarısında, sivil otoritenin güçlendirilmesi ile, ''derin devlet'' olarak nitelendirilen bürokrasi ve ordunun, AB ülkelerindeki şekillerini almaları gereğinden söz ediliyor. Tasarıda, MGK ve RTÜK gibi kurumların kaldırılması da isteniyor. ''Türk hükümetinin, devlet reformunu başarmak için, köktendincilik ve bölücülük korkularını yenmesi gerektiği'' savunulan tasarıda, ''Türkiye'de Kemalizm'i değil, demokratik Avrupa ilkelerini temel almış yeni bir Anayasa oluşturulması'' gereğinden söz ediliyor. Türkiye'nin milliyetçi ve laik yaklaşımlarının AB modeli ile uyumsuz olduğu ileri sürülen tasarıda, ''bu engelleri ortadan kaldıracak yeni bir anayasa ihtiyacı'' olduğu iddia ediliyor. İşkenceye son verilmesinin gerektiği kaydedilen raporda, ''Kürtlere daha kapsamlı haklar verilmesi, Süryanice gibi dillere de özgürlükler getirilmesi, düşünce suçundan tutuklu olanların serbest bırakılması, antiterör yasasının değiştirilmesi, dini azınlıklara ayırımcılığa son verilmesi, AB'deki Kürt siyasi mültecilerin dönüşlerinin kolaylaştırılması'' gibi taleplere yer veriliyor. Tasarıda, Kıbrıs Türklerinin ve Türkiye'nin ''cesur kararlar almaları'', Ermenistan'a ambargoya son verilmesi, ''Türk ve Ermenilerin geçmişteki sorunları aşmak için diyalog kurmaları'' gibi istekler de yer buluyor. Avrupa Parlamentosu'nun bu karar tasarısı, AFET'te, çeşitli değişiklik önergelerinin de görüşülmesinin ardından onaylanarak Genel Kurul'a gönderilecek. Avrupa Parlamentosu kararlarının hiçbir yaptırım gücü bulunmuyor.
  Â
Diriöz ayrıca, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin, AB Genel İşler Konseyi'nde 14 Nisan 2003 tarihinde kabul edilmesi öngörülen gözden geçirilmiş Katılım Ortaklığı belgesi temelinde yürütüleceğini ve AP Dış İlişkiler Komitesi raporlarının, bu sürecin dışında olduğunu da hatırlattı.
AP: KEMALİZM TAM ÜYELİĞE KÖSTEK
Avrupa Parlamentosu DışiÅŸleri Komisyonu (AFET), Hollandalı Hıristiyan Demokrat grup üyesi parlamenter Arie Oostlander tarafından hazırlanan yıllık Türkiye Raporu'nu ve bu rapora baÄŸlı karar tasarısını görüşmeye baÅŸladı.Â