OluÅŸturulma Tarihi: Mart 04, 2002 00:00
Cinsiyetler arasında yaÅŸanan mücadelenin, evrim süreci için zorunlu olduÄŸu saptandı. Toronto Ãœniversitesi’nden Locke Rowe ve Uppsala Ãœniversitesi’nden Göran Arnquist’e göre, diÅŸi- erkek mücadelesi farklı türlerin geliÅŸmesine yol açıyor. AraÅŸtırmacılar bu sonuca, suda yaÅŸayan bir tahta kurusunun davranışlarını inceleyerek ulaÅŸtılar.Cinsiyetler arasındaki çıkar çatışmaları hayvanlar dünyasında sıkça görülür. ErkeÄŸe avantaj saÄŸlayan davranışlar bazen diÅŸilerin aleyhine iÅŸleyebilir- mesela çok sık çiftleÅŸme gibi. Tahtakurularının ‘ön gösterisi’ bir tür güreÅŸ biçiminde seyrederken erkek diÅŸiyi tutmaya, diÅŸi de kurtulmaya çalışır. Erkekler bu konuda baÅŸarılı olabilmek için evrim sürecinde daha güçlü kıskaçlar geliÅŸtirmiÅŸ. DiÅŸilerin de arkalarında dikenli çıkıntılar oluÅŸmuÅŸ. Fakat savunma mekanizmalarındaki bu denge her zaman korunamıyor. AraÅŸtırmacılar, farklı türde su tahtakurularında silahlanma üstünlükleri keÅŸfetti. Mesela bir türde diÅŸi, az sayıda çiftleÅŸmeyi saÄŸlayan savunma mekanizmasına sahipken, bazı türler daha fazla çiftleÅŸiyordu. AraÅŸtırmacılar cinsiyetler arasındaki savaşımın bedensel deÄŸiÅŸimler doÄŸurabileceÄŸini ve her deÄŸiÅŸimin güdü olarak diÄŸer kuÅŸaklara aktarılabileceÄŸini ileri sürmekte. Ve iÅŸte bu süreç de yeni türlerin doÄŸmasına neden olabiliyor.Paslanmaz çelik niçin paslanıyor?Gökdelen, asma köprü ve barajların inÅŸasında mimarlar genelde çeliÄŸin dayanıklılığına güvenir. Fakat demir ve kromdan elde edilen bu deÄŸerli alaşımda bile çoÄŸunlukla yer yer bozulmalar meydana gelir ve bu paslanmalar da kolayca yayılabilir. Ä°ngiliz araÅŸtırmacı Mary Ryan’ın Nature dergisindeki raporuna göre, çelikteki mangan sülfit yoÄŸunlaÅŸması bunda etkili bir rol oynuyor. Kızgın çelik soÄŸuduktan sonra bu tür yoÄŸunlaÅŸmalar önlenemiyor. Mangan sülfit yoÄŸunlaÅŸması bozulmanın kenarlarında oluÅŸuyor. Bu bölgedeki krom yoÄŸunluÄŸu yaklaşık olarak %12-14 oranında azalarak tıpkı demirdeki gibi bir korozyonu baÅŸlatmakta. Oysa çeliÄŸin pastan korunabilmesi için en az %15-25 oranında krom gerekli. Fakat krom oranının yeterli olduÄŸu durumlarda da bazen kromda bozulmalar meydana gelebiliyor. Gerçi bir miktar kükürt bu bozulmaları önleyebiliyor ama bu seferde bazı alanlarda kullanılmayacak kadar pütürlü oluyor. Molibden gibi elementlerin ilavesiyle daha iyi bir koruma saÄŸlanabiliyorsa da bu maddeler oldukça pahalı. SoÄŸutma sürecinden sonra uygulanacak hararet iÅŸlemi krom atomlarının yeniden zayıf bölgelere yerleÅŸmesini saÄŸlayabilir. Krom yoÄŸunluÄŸunun artması da çeliÄŸi birkaç on yıl daha dayanıklı hale getirir.KreÅŸ çocukları daha saÄŸlıklı Ä°ki yaşına kadar kreÅŸte büyüyen çocuklar, evde yetiÅŸen yaşıtlarına göre daha çok hastalanıyor. KreÅŸte çocukların uzun süre diÄŸer çocuklarla birlikte olması ayrıca uzun vadede daha bağışıklı olmasını da saÄŸlıyor. Bu çocuklar mesela ilköğretimin ilk beÅŸ yılında arkadaÅŸlarına göre daha az gribe yakalanıyorlar. Oysa evde büyüyen çocuklar aynı bağışıklık seviyesine ancak 13 yaşında ulaşıyor. Arizona Ãœniversitesi bilim adamlarının ‘Archives of Pediatric and Adolescent Medicine’ dergisinde yayımlanan raporlarında, küçük yaÅŸtaki çocukları sık hastalanan annelerin tedirgin olmamaları, hatta enfeksiyonların uzun vadede yarar saÄŸlayabileceÄŸi de belirtiliyor.Otistlerin beyinleri farklıOtistlerin, saÄŸlıklı insanlara göre daha farklı bir beyin yapısına sahip olduklarını Amerikalı bilim adamları görüntülü bilgisayar tekniÄŸiyle kanıtladılar. Otistlerin alın ve ÅŸakak loblarında hem daha küçük hem da daha fazla minik kolonlar var. Beyin etkinliklerinin bu temel fonksiyon birimleri, beyin hücreleri arasındaki baÄŸlantıları kurarak, bilgilerin algılanmasını, iÅŸlenmesini ve bunlara uygun tepkilerin üretilmesinden sorumludur. AraÅŸtırmacılara göre otistlerde beyin hücreleri aşırı derecede uyarılmakta. Bu sonuç aynı zamanda hastaların neden kasılmış bedenleriyle saatlerce sallandıklarını ya da kafalarını yere vurduklarını da açıklıyor. Avrupa ve Türkiye üzerindeki ozon delikleriAvrupa Uzay Dairesi (ESA), Avrupa kıtası üzerinde git gide daha fazla küçük ozon delikleri oluÅŸtuÄŸunu açıkladı. Son uydu görüntülerini inceleyen uzmanlar ,özellikle de güney Ä°spanya, Fransa, Almanya ve Türkiye üzerinde çok sayıda parmak biçiminde ozon delikleri saptadı. Bu yüzden de bu bölgelerde cilt kanserine neden olan zararlı UV ışınları atmosfere %30 daha fazla yansıyor. Alman Havacılık ve Uzay Dairesi’nden Thilo Erbertseder’e göre ozon tabakasında çoÄŸalan delikler ve incelme nedeniyle Avrupa’daki UV ışın deÄŸerinin tüm dünyadan daha yüksek olduÄŸunu tahmin ediyor. Ozon tabakasının bozulmasıyla, Avrupa’nın düşük ozon içerikli tropikal bir hava akımının etkisinde kaldığı bildiriliyor ESA raporunda da. Uzmanlar bu tür hava akımlarının stratosferdeki deÄŸiÅŸimlerle yoÄŸunlaÅŸacağından endiÅŸeleniyorlar.Krema kıvamında dondurma Kanadalı bilim adamı Douglas Goff, kışlık buÄŸdayın donmasını önleyen proteinden yararlanarak, dondurma ürünlerinin iyileÅŸtirilebileceÄŸini buldu. BuÄŸday, hücrelerindeki buz kristallerinin büyümesini kontrol eden proteinleri üreterek hücre zarlarını kristallerden gelebilecek zararlardan koruyor. AraÅŸtırmacı aynı proteinlerle dondurma üretiminde kullanılan ÅŸekerli suyun kristalleÅŸmesini saÄŸlayarak, gayet yumuÅŸak bir dondurma türü elde etti. Golff, ürününü dondurma sektöründe pazarlayacak.Uzaylılar dünyayı gözetliyor!EÄŸer varsa ‘Uzaylıların’ insanlardan daha geliÅŸmiÅŸ teknolojilere sahip olmaları gerektiÄŸinden yola çıkan bilim adamları, yabancı gezegenlerdeki uygarlıkların dünyadaki yaÅŸamı uzun süreden beri gözetlediklerini savundular. Dünya üzerindeki yaÅŸam belirtileri tayf analizleriyle izlenebiliyor. ‘Bir gezegen erguvan renginde parlıyorsa üzerinde yaÅŸam olasılığı çok yüksektir’ diyor ABD’de Smithsonian Astrofizik Merkezi’nden Wesley Traub. Kırmızı renk fotosenteze dolayısıyla da canlı bitkilere, enfrarujdaki eksik dalga boyları da atmosferdeki oksijene iÅŸaret eder. Aynı yöntemle, uzaydan dünyamızdaki okyanus ve kıtalar da tespit edilebiliyor. Dünya, varlığını milyarlarca yıldan beri sürdürdüğüne göre, eÄŸer varsalar dünyaötesi varlıklar tarafından fark edilmiÅŸ olmalı, diyor bilim adamları. Nasa ve Esa uzay kuruluÅŸları 2013 yılında, GüneÅŸ Sistemimiz dışındaki gezegenleri doÄŸrudan doÄŸruya izleyebilen uyduları uzaya göndererek bu iddiayı kanıtlamaya çalışacak. Yetersiz beslenen çocuklar düşük zekalı Ä°ki yaşına kadar yetersiz ya da kötü beslenen çocuklar ilkokul çağına geldiklerinde yaşıtları kadar baÅŸarı olamıyorlar. Daha önce bir araÅŸtırma yapılmış ve 234 bebeÄŸin beslenmeleri doÄŸumlarından itibaren üç yıl süreyle izlenmiÅŸ ve her ÅŸeyden önce bebeklerin geliÅŸimleri ve yetersiz beslenmeye baÄŸlı olarak çıkan diyare hastalıkları kaydedilmiÅŸti. AraÅŸtırmacı Dougles Berkman da, bu çocuklardan 143’ünü zeka testinden geçirdi. Yetersiz beslenen çocuklar iyi beslenenlere göre on puan, yetersiz beslenmeyle birlikte diyare hastalıklarına sık yakalananlar ise 14 puan geride kaldılar. AraÅŸtırmacılar, geliÅŸmekte olan ülkelerdeki eÄŸitim düzeyinin geliÅŸtirilmesi sırasında çocukların beslenme alışkanlıklarının da dikkate alınması gerektiÄŸi görüşünde.Cep telefonu ışınlarıyla hızlı büyümeCep telefonları ışınlarının canlılar üzerinde çok temel deÄŸiÅŸiklikler yaptığı kanıtlandı. Ä°ngiliz araÅŸtırmacılar ‘Caenorhabditis elegans’ türü kurdun larvalarını mikrodalga ışınlarının etkisinde bıraktılar ve ipliksi kurtların daha çok ve hızlı büyüdüklerin gördüler. Deney, ısı yaymayan ışınların da biyolojik süreçleri deÄŸiÅŸtirdiÄŸini kanıtladı. Nottingham Ãœniverstitesi biyologlarından David de Pomerai tarafından gerçekleÅŸtirilen benzer bir deney de bu araÅŸtırma sonucunu doÄŸruladı. 28 derece sıcaklıkta geliÅŸen kurt larvalarının üreme yetilerinin zayıfladığından yola çıkan Pomerai, 750 ve 1000 megahertzlik mikrodalga ışının, hücre dokusunu ısıtmadan da organizmaları etkilediÄŸi sonucuna vardı. Ancak ışınların kurtları ne ÅŸekilde daha üretken kıldığı henüz açıklanamıyor. Mikrodalga ışınlarının canlı dokular üzerindeki etkisinin daha ayrıntılı bir biçimde araÅŸtırılması gerekiyor, çünkü cep telefonlarındaki maksimum ışın deÄŸeri, hücreleri etkileyen ısı deÄŸerine göre belirlenmekte.Â
button