Dişi beyaz devenin taşıdığı boş mezar Mezar-ı Şerif’te

Güncelleme Tarihi:

Dişi beyaz devenin taşıdığı boş mezar Mezar-ı Şerif’te
Oluşturulma Tarihi: Kasım 11, 2001 00:00

Mevlana'nın da doÄŸduÄŸu kentte Hz. Muhammed'in amca oÄŸlu ve damadı Hz. Ali'nin boÅŸ türbesi yer alıyor.Afganistan'da bundan iki gün önce Kuzey Ä°ttifakı'nın eline geçen ‘‘Mezar-ı Åžerif’’in isminin ilginçliÄŸi bilmem dikkatinizi çekti mi? Merak etti iseniz öğrenmeye çalışmanızı pek tavsiye etmem, zira ÅŸehrin isim macerası sadece ihtisas kitaplarında geçen bir efsanedir. Bu efsaneye göre Hazreti Muhammed'in amcasının oÄŸlu ve damadı Hazreti Ali'nin cenazesini düşmanlarından korumak isteyen yakınları cenazeyi Necef'teki türbeden gizlice çıkartıp beyaz bir diÅŸi deveye yüklemiÅŸ ve başıboÅŸ bırakılan deve nereye çökerse mezarın orası olacağına karar vermiÅŸler, deve bugün Mezar-ı Åžerif'teki türbenin bulunduÄŸu yere çökmüş ve ÅŸehir adını bu türbeden almıştır.General RaÅŸid Dostum, Mezar-ı Åžerif'i ele geçirdi. Åžehrin düştüğünü Taliban da doÄŸrulayınca Afganistan'ın kuzeyindeki bu küçük ama son derece stratejik bölge, bir anda gündemin ilk sırasına oturdu.Günlerdir kanlı çarpışmalara sahne olan ‘‘Mezar-ı Åžerif’’in isminin ilginçliÄŸi bilmem dikkatinizi çekti mi? 'Åžerefli mezar' anlamına gelen ‘‘Mezar-ı Åžerif’’ sözüyle neyin kastedildiÄŸini, ÅŸehrin adındaki bu ÅŸerefi kimin verdiÄŸini acaba hiç düşündünüz yahut merak edip öğrenmeye çalıştınız mı?Pek aramanızı tavsiye etmem, zira Mezar-ı Åžerif'in isim macerası sadece ihtisas kitaplarında yeralan bir hikáyedir. Ruyalardan baÅŸlar, acı ve ıstırab dolu tarih çizgisiyle bugünlere uzanır, daha da önemlisi birkaç günden beri barut ve kan kokularının geldiÄŸi Mezar-ı Åžerif ve çevresi, bizde çok önemli olan bazı isimlerin doÄŸum yeridir.Ä°ÅŸte, Mezar-ı Åžerif'e yani ‘‘Şerefli Mezar’’a ismindeki ÅŸerefi veren mezarın öyküsü:Hazreti Muhammedin amcasının oÄŸlu ve damadı olan dördüncü halife Hazreti Ali, 661 senesinde Kufe'de Ä°bn-i Mülcem adında bir Harici tarafından katledilir ve bugün Irak'ın sınırları içerisinde bulunan ve Necef olarak bilinen ÅŸehre defnedilir. ‘‘Harici’’, Hazreti Ali'nin de, onun rakibi olan ve Emevi hanedanını kuran Muaviye'nin de tarafını tutmayan kiÅŸilere denmektedir.SENCER YAPTI, CENGÄ°Z YIKTI Bu cinayet henüz çok genç olan Ä°slam inancında ve Müslüman toplumda bölünmelere sebep olacak, tartışmaları asırlar boyu devam edip bugünlere kadar gelecektir.Cinayetten sonra çeÅŸit çeÅŸit söylentiler çıkar. Åžark dünyası kendisine mahsus ádetlerden birini yerine getirmekte, efsane üstüne efsane yaratmakta ve daha da önemlisi bu efsanelerle gerçek hayat arasında baÄŸlantı kurmaya çalışmaktadır.Ä°ÅŸte bu efsanelerden birine göre, Hazreti Ali'nin çok yakını olan birkaç kiÅŸi katledilen Halife'nin cesedini Necef'ten kaçırmaya karar verirler. Gerekçe, Ali'nin düşmanlarının, onun saÄŸlığında alamadıkları intikamlarını cenazesinden almaya kalkışmaları ihtimalidir. Bu tehlikenin önüne geçebilmek için bir gece Hazreti Ali'nin mezarını gizlice açar, cenazesini diÅŸi bir beyaz deveye yükler ve kendilerinin de bilmedikleri bir yere doÄŸru yola çıkarlar. Cenazeyi taşıyan deve canının istediÄŸi ve gidebildiÄŸi kadar gidecek, nerede bitkin düşüp yere çömelirse Hazreti Ali'nin mezarı orası olacak ama bu yeni mezarın yerinden hiç kimse haberdar edilmeyecektir. Cenazenin böylece sonsuza kadar emniyette kalacağına inanılmaktadır.Devenin peÅŸinden günlerce, haftalarca gider, çöller, daÄŸlar aÅŸarlar. Günün birinde yorgunluktan artık adım atamaz hale gelmiÅŸ olan hayvan durur ve olduÄŸu yere çöküverir. Hazreti Ali'nin bendeleri cenazeyi devenin sırtından indirip hemen oraya defneder ve sonra hepsi bir baÅŸka tarafa gider izlerini kaybettirirler.Derken aradan dört asır geçer, vakti zamanında devenin çöktüğü topraklara Selçuklular hakim olurlar ve o zamana kadar gizli kalan mezar 1136'da zamanın sultanı Sencer'in ruyasına girer. Hükümdar o devrin en iyi ustalarını toplar, ruyada gördüğü yere hemen bir türbe ve bir de cami yaptırır. Türbede yatanm kiÅŸinin kerametini görmek isteyenler caminin etrafına kısa zamanda evler inÅŸa ederler ve ufak bir kasaba haline gelen yerin adı ‘‘Mezar’’ oluverir.Sultan Sencer'in inÅŸa ettirdiÄŸi türbenin ve caminin ömrü pek uzun sürmez. DoÄŸudan öncü MoÄŸol atlıları, arkalarından da MoÄŸollar'ın hükümdarı Cengiz Han gelir sadece Mezar'ı deÄŸil bütün o memleketleri yerle bir ederler. Hazreti Ali'nin türbesinin yeri gene unutulur ve Sencer'in inÅŸa ettirdiÄŸi camiden tek bir iz bile kalmaz...Bir sonraki ruya için aradan 300 küsur sene geçer ve ruya görme sırası bu defa Timur'un soyundan gelen Hüseyin Baykara'ya gelir. TimuroÄŸulları'nın bu ÅŸair sultanı, 1481'de aynı yere daha büyük bir türbe inÅŸa ettirir ve türbenin etrafındaki yerleÅŸim yeniden canlanır. O topraklara Hüseyin Baykara'dan sonra hakim olan Özbek hükümdarları da türbenin etrafına gömülmeye baÅŸlayınca mekán gittikçe büyür, güzelleÅŸir ve dinî kimliÄŸinin yanısıra siyasi bir hüviyete de bürünür. Mezar, artık Afganistan'da kurulan devletlerin hakimiyet alámetlerinden sayılmakta, hacca giden Orta Asyalılar'ın yolculukları sırasında akın akın ziyaret etmeleri sayesinde de zenginleÅŸmektedir. Ä°smi, artık ‘‘Mezar-ı Åžerif’’ olmuÅŸtur...NEYSE KÄ° BOMBALANMADIBundan iki gün önce Kuzey Ä°ttifakı'nın eline geçen Mezar-ı Åžerif'in öyküsü iÅŸte böyle... Kabil'in 400 kilometre kadar kuzeyinde bulunan ve krallık zamanında Afganistan'ın en geliÅŸmiÅŸ yerleÅŸim merkezi olan ÅŸehir ÅŸimdi ne durumda, Hüseyin Baykara'nın inÅŸa ettirdiÄŸi ve bir sanat ÅŸaheseri sayılan türbeyle savaÅŸta neyse ki isabet almadı ve duruyor. Ama halkının çoÄŸunluÄŸunu Türkçe konuÅŸan kavimlerin meydana getirdiÄŸi Mezar-ı Åžerif taraflarında doÄŸup Anadolu'ya yerleÅŸen ve námı bütün dünyaya yayılan bir kiÅŸi var ki, öyküsü yandaki sütunda...Mevláná’nın anavatanıMezar-ı Åžerif, Afganistan'ın kuzeyindeki Belh eyaletinin merkezidir ve burası sadece Türkiye'nin deÄŸil, bütün dünyanın çok yakından bildiÄŸi bir ismin anavatanıdır: Mevláná Celáleddin-i Rumî'nin...Mevláná, 1207'nin 30 Eylül'ünde bugün Mezar-ı Åžerif'in banliyösü olan ve ÅŸehre on dakika mesafede bulunan Belh'de doÄŸdu. Tarihi çok daha önceki asırlara dayanan Belh, eski kaynaklarda ‘‘Máder-i Åžehrhá’’ yani ‘‘Şehirlerin Anası’’ diye geçerdi ve o devrin önde gelen ilim merkeziydi.Belh'in önde gelen álimlerinden olan Bahaeddin Veled, yani Mevláná'nın babası, ÅŸehirde karışıklıklar çıkınca Belh'ten ayrıldı ve uzun bir yolculuktan sonra Konya'ya yerleÅŸti. Mevláná o sırada yirmi yaÅŸlarındaydı ve eÄŸitimi tamamlanmış sayılırdı.Mevláná'nın oÄŸlu Sultan Veled, ailesinin Afganistan'dan Anadolu'ya göçetmesini ‘‘İbtidánáme’’ isimli eserinde anlatırken şöyle yazacaktı:‘‘...Bahaeddin Veled, Belhliler'den incinince, o ebedi padiÅŸahın gönlü onlara kırılınca, Tanrı'dan ‘‘Ey kutupların ulu padiÅŸahı’’ diye ona nidá geldi: ‘‘Madem ki bunlar seni incittiler, tertemiz gönlünü kırdılar; sen de bu düşmanların arasından çık da ben onlara azáb edeyim, belá göndereyim’’. Tanrı'dan bu hitabı duyunca hışım ipliÄŸini eÄŸirdi, Belh'den Hicaz'a hareket etti. Daha yolda iken o sırrın eserinin zuhur ettiÄŸine dair haber geldi, Tatarlar (MoÄŸollar) onlara saldırmış, Ä°slam ordusu bozulmuÅŸtu. BeÅŸh'i almışlar, o kavimden sayısız adam öldürmüşlerdi. ...Kábe'den Rum iline (Anadolu'ya) geldi. Rum ülkesinin halkının da rahmete ulaÅŸmasını diledi. Bütün Rum ülkesi içinde Konya'yı seçti, orayı yurt edindi (Abdülbaki Gölpınarlı'nın ‘‘Mevláná Celáleddin’’inden).1220'de Cengiz Han tarafından yaÄŸma edilen ve yakılıp yıkılan Belh, eski güzel günlerine bir daha asla kavuÅŸamadı. Timur'un oÄŸlu Åžahruh Bahadır'la karısı Gevher Åžah'ın 15. asrın ilk çeyreÄŸindeki iktidarları sırasında kısa bir zaman için önemli bir ticaret yolu haline geldi ama daha sonraları devam eden savaÅŸlar ÅŸehri gene harabeye çevirdi. Belh, Taliban'ın geliÅŸine kadar Mezar-ı Åžerif'in pazar yeriydi.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!