Güncelleme Tarihi:
Müezzin Yıldırım, avukatı Ali Tizik aracılığıyla 21 Mart 2014’te İstanbul 4’üncü İdare Mahkemesi’ne verdiği dilekçede, şöyle dedi:
İDARECİLERE ULAŞAMADIM
“Gezi Parkı olaylarının başladığı 31 Mayıs 2013 akşamı, polisin gaz sıktığı eylemcilerin bir kısmı duvarları aşarak caminin bahçesine, bir kısmı da içeriye girdi. Dışarı çıkarılan grup kapıları tekmeleyip, kilitlerini kırdı. Eylemciler küçük gruplar halinde sabaha kadar caminin önünde slogan attı, dolayısıyla biz de sabaha kadar gaz yedik. Hiçbir idareci de olaya müdahale etmedi. Ertesi gün, etraftaki ilçelerden gelen insanlar Dolmabahçe Meydanı’nda toplanmaya başladı. Camide yalnızdım ve uğraşmama rağmen idarecilere ulaşamadım. Polis gaz sıkınca eylemciler gruplar halinde camiye girmeye başladı. Akşam eylemci sayısı 50 bini buldu. Caminin hemen 500 metre ilerisinde eylemciler bir polis otobüsünü yaktı. İtfaiye araçları alana sokulmadı. İnsanlar çıldırmıştı, sanki küçük bir kıyametti. Durum vahimdi. Gün boyu polisten yardım talep ettim. Fakat hiçbir netice alamadım.
CAMİ YARALI DOLUYDU
2 Haziran’da da olaylar devam etti. Pazar günü izinli olmama rağmen gece yarısı camiye döndüm. Cami imamı Halil Necipoğlu o gün görevli olmasına rağmen yoktu. Cami yaralılarla doluydu. İnsanlar ayakkabıyla cami içinde dolaşıyorlardı. Herkes başıboş bir şekilde, kargaşa ve panik haldeydi. Hemen müdahale edemedim. Çünkü provoke edip beni linç edebilirlerdi. Camiye sürekli yaralılar taşınıyordu ve oradaki doktorlar tarafından tedavi ediliyordu. Cami içine giren eylemcilerin çoğunluğu dışarıda alkol almış, sarhoş ve ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Saatler geçtikçe olay büyüyordu. Ortam provoke ve sabote edilmeye çok hazırdı. Biber gazından gözlerimizi açamıyorduk. Caminin yakılmasını, insanların birbirini öldürmesini, çevreye zarar verilmesini önlemek için mikrofonla eylemcilere seslendim. Molotofkokteyli atılırsa caminin yanabileceğini, yaralıların zarar göreceğini ve caminin Sivas’taki Madımak Oteli olayına dönebileceğini söyledim. Camideki yaklaşık 3 bin eylemci panik içindeydi. Dışında kalan eylemciler sinirlenerek caminin cam ve kapılarını tekmelemeye başladı. Önlerine ne geldiyse kırıyorlardı. Ortalık cehennem gibiydi. Allah korusun bir molotof veya bir el bombası atılsaydı hem insanlık olarak hem de ülke olarak biterdik. Belki de bu güzel ülke iç savaşa gidecekti. Dışarıya çıkıp bir polis müdürüyle konuşmamın ardından grubu dışarı çıkartabildim. Cami kan ve ilaçlarla doldu, iç tarafta pencerenin önünde ezik bir bira kutusu ve müezzin mahfilinde yarım paket sigara tespit ettik.”
İFADEYİ TEKRARLADI
İstanbul 4’üncü İdare Mahkemesi'nde görülen davanın duruşmasında dava dilekçesindeki ifadelerini tekrarlayan Yıldırım, yer değiştirme kararının iptalini istedi. Diyanet’in avukatı da kararın hukuka uygun olduğunu savunarak davanın reddini talep etti.