Güncelleme Tarihi:
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökalp Kökçü tarafından yürütülen Dink cinayeti soruşturması kapsamında, "resmi görevlendirmeleri olmamasına rağmen cinayet öncesi ve sonrasında, tetikçi Ogün Samast ve maktul Dink'i izlediği, cinayetin işlenmesine FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün nihai amacı doğrultusunda nezaret, yardım ve iştirak ettiği" gerekçesiyle tutuklanma istemiyle sevk edildiği nöbetçi İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği tarafından hakkında "yurt dışına çıkış yasağı" ve "evine en yakın güvenlik birimine haftada bir imza verme" zorunluluğundan oluşan adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilerek serbest bırakılan Esenyurt Belediyesi Zabıta Müdürü olarak görev yapan eski uzman jandarma Yusuf Bozca'nın emniyet ifadesi ortaya çıktı.
''DİNK CİNAYETİ FETÖ ÜYELERİ TARAFINDAN ORGANİZE EDİLDİ''
Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayına sevk edilmeden önce gözaltında tutulduğu İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce ifadesi alınan Bozca, Dink cinayetinin FETÖ/PDY üyeleri tarafından organize edildiğini, cinayete göz yumulduğunu ve bu cinayetle 15 Temmuz'da gerçekleşen darbe girişiminin temellerinin atıldığını savundu.
DÖNEMİN JANDARMA İSTİHBARAT ŞUBE AMİRLERİ
İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde, 2006 yılı Ağustos ayında Adıyaman'dan İstanbul'a tayininin çıkması sonrası göreve başladığını ve istifa ettiği tarihe kadar bu birimde çalıştığını belirten Bozca, bu birimde PKK terör örgütü masasında "uzman jandarma" rütbesiyle görev yaptığını aktardı. Bozca, bu birimdeki görevlerini "sahada bölücü terör örgütleriyle ilgili istihbari çalışma yapmak" şeklinde tanımladı.
Görev yaptığı 2006 yılında İstanbul Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü'nün Yarbay Aycan Oktaylar, Kısım Amiri'nin Yüzbaşı Ali Barış Sevindik, Tim Komutanı'nın Yüzbaşı Muharrem Demirkale, Unsur Komutanı'nın Astsubay Niyazi Malkoç olduğunu aktaran Bozca, şu bilgileri verdi:
"Bizim ekip Niyazi Malkoç, Akar Karaçimen ve benden oluşmaktaydı. Diğer ekip Astsubay Emre Cingöz ile uzman çavuşlar Hacı Şefik Şimşek ve Ecevit Emir'den oluşmaktaydı. Bu iki ekip, Avrupa yakasından sorumluydu. Anadolu yakasından sorumlu diğer bir ekip ise Astsubay Canan Harputlu, uzman çavuşlar Yusuf Bozman ve Fatih Gültekin'den oluşmaktaydı. İlerleyen dönemde Mutlu İnal astsubayımın gelmesiyle ekip sayısı dörde çıktı. Şube müdürlüğünde ASAF (Aşırı Sağ Örgüt Faaliyetleri), ASOF (Aşırı Sol Örgüt Faaliyetleri) ve BÖF'ün (Bölücü Örgüt Faaliyetleri) kısım amiri, Yüzbaşı Ali Barış Sevindik'ti. Bu 3 kısmı da bu kişi koordine etmekteydi. Ayrıca BÖF kısmından Muharrem Demirkale de sorumluydu. Ali Barış Sevindik'in şoförlüğünü değişik dönemlerde O.K, A.K. ve M.D. yapmıştı. Muharrem Demirkale'nin ise sabit bir şoförü olmamakla birlikte şoförlüğünü genellikle Hacı Şefik Şimşek, Emre Cingöz, Fazlı Gezici ve M.D. yapmaktaydı."
DİNK'İN EVİNİN ÇEVRESİNDE KEŞİF YAPAN JANDARMA GÖREVLİLERİ
Bozca, çalıştığı dönemde İstanbul dışı görevlendirmelerde Jandarma Genel Komutanlığının yazısı olduğunu ve il dışından İstanbul'a gelen personel hangi kısımda görev yapıyorsa o kısma uğrayarak kente hangi amaçla geldiği hakkında bilgi verdiğini aktardı.
Bu kapsamda sorulan, "8-9-10 Ağustos 2006'da İstanbul'a gelerek Hrant Dink'in ikameti ve sahibi olduğu Beyaz Adam Yayıncılık çevresinde keşif yaptıkları anlaşılan Trabzon Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileri Okan Şimşek, Gazi Günay, Ergün Yorulmaz ile ilgili bildikleriniz nelerdir?" sorusu üzerine Bozca, belirtilen tarihlerde İstanbul Jandarma Komutanlığında göreve başlamadığını ifade ederek, bu kişilerin geliş-gidişleriyle kısım amiri veya tim komutanlarının bilgi sahibi olduğunu belirtti.
"İstanbul Jandarma Komutanlığında Adnan Acar isimli herhangi bir jandarma personeli var mıdır?" sorusu yanıtlarken Bozca, komutanlıkta soyismini bilmediği Adnan Yüzbaşı diye birisinin çalıştığını duyduğunu ancak bu kişinin hangi birimde görev yaptığını bilmediğini söyledi.
''YÜZBAŞI DEMİRKALE, SAVCI ÖZ, MİT PERSONELLERİ VE PAŞALARLA SÜREKLİ İRTİBAT HALİNDEYDİ''
Yusuf Bozca, "Sizin de görev yaptığınız BÖF kısmından sorumlu Yüzbaşı Muharrem Demirkale'nin, dikkatinizi çeken olağandışı çalışma sistematiği ya da davranışları var mıdır?" sorusuna şu karşılığı verdi:
"Muharrem Demirkale, benim görev yaptığım dönemde MİT personelleri, emniyet istihbarat ve terörcüler ile adliyede görev yapan savcılarla, bu savcılardan Zekeriya Öz'le ayrıca TSK bünyesinde görev yapan paşalarla sürekli irtibat halindeydi. Benimle birlikte aynı birimde görev yapan Fazlı Gezici, Emre Cingöz, Hacı Şefik Şimşek, Ali Kepir adlı kişiler, Muharrem Demirkale'ye yakın kişilerdi. Bu kişiler Muharrem Demirkale'nin özel ilgi gösterdiği işleri yaparlardı. Normalde bu kişiler sahada görevli olmamalarına rağmen bazen dinleme alarak, dinleme kısmında da görev yaparlardı. Zaten dinleme kısmında görevli personel yoktu. Demirkale'nin özellikle dinlenilmesini istediği kişileri sadece bunlar dinlerdi. Ayrıca Muharrem Demirkale kendinden rütbece düşük olan astsubaylardan hangisi olduğunu tam hatırlamamakla birlikte Şeref Ateş ya da Yavuz Karakaya'ya 'abi' diye hitap ederdi. Normalde kendisi yüzbaşı rütbesinde, Ateş ve Karakaya astı olarak astsubay rütbesinde görev yapmaktaydı. Diğer astlara da 'abicim' diye hitap ederdi. Emre Cingöz'ün, Mehmet Baransu isimli bir gazeteciyi usulsüz dinlediği için halihazırda yargılandığını biliyorum."
''CİNAYET İŞLENDİKTEN SONRA PERSONELDE PANİK HAVASI VE BİTİKLİK SEZDİM''
Hrant Dink'in öldürüldüğü 19 Ocak 2007 günü nerede, hangi görev yaptığı sorulan Bozca, o dönemde genellikle Hadımköy, Esenyurt, Büyükçekmece, Silivri, Çatalca ve Beylikdüzü bölgelerinde görev yaptığını, dışarıda olması durumunda bu bölgelerden herhangi birinde ya da il jandarma komutanlığında olabileceğini dile getirerek, cinayeti 19 Ocak 2007 günü akşam televizyondan öğrendiği bilgisini verdi.
"Hrant Dink cinayetinin işlendiği süreçte özellikle ASAF-BÖF ve ASOF kısmında herhangi bir olağan dışılık sezdiniz mi?" sorusunu Bozca, "Tarihini tam hatırlamamakla birlikte, cinayet işlendikten sonra özellikle ASAF kısmında bir hareketlilik vardı. Personelin birçoğunda panik havası ve bitiklik sezdim. Özellikle Mustafa Küçük'ün psikolojik olarak iyi durumda olmadığını sezinledim" diye yanıtladı.
CİNAYET ÖNCESİ OLAY YERİNDE GÖRÜLEN 15 KİŞİDEN 6'SINI TEŞHİS ETTİ
Şüpheli Yusuf Bozca'ya, Dink'in öldürüldüğü gün Agos gazetesi çevresindeki bazı şüpheli şahısların hem zanlı Ogün Samast'ı hem de maktul Hrant Dink'i takip ettikleri belirtilerek, "1 Ağustos 2016 tarihli fotoğraf teşhis tutanağından, 1'den 15'e kadar numaralandırılmış şüpheli şahısların kim ya da kimler olduğu, cinayet öncesinde ve sonrasında olay yerinde olduğu görülen 2 gri renkli Renault Clio marka araçların İstanbul Jandarma Komutanlığına ait olup olmadığı" soruldu.
Şüpheli şahıslardan 1 numaranın Ogün Samast olduğunu belirten Bozca, 2 numaranın Astsubay Emre Cingöz, 7 numaranın Astsubay Yavuz Karakaya, 8 numaranın Uzman Çavuş Bekir Yokuş, 13 numaranın Yüzbaşı Ali Barış Sevindik'i andırdığını, 11 numaranın ise Yüzbaşı Muharrem Demirkale'nin yanına gelip gittiğini gördüğü ve asker olmadığını bildiği şahıs olabileceğini beyan etti.
Bozca, fotoğraf teşhis tutanağında belirtilen Renault Clio marka 2 aracın kime ait olduğunu bilmediğini ancak bu araçların İstanbul Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğüne bağlı Asayiş Şube Müdürlüğü ya da Kaçakçılık Şube Müdürlüğü'ne bağlı araçlar olabileceğini düşündüğünü dile getirdi.
''FETHULLAH GÜLEN'E AİT BİRKAÇ KİTAP GÖRMÜŞTÜM''
Emniyet görevlilerinin, "Görev yaptığınız dönemde İstanbul Jandarma Komutanlığı bünyesinde görevli TSK mensupları içerisinde FETÖ/PDY'ye mensup olduğunu bildiğiniz kişiler kimlerdir?" diye sorulan Bozca, "Tarihini tam hatırlamamakla ASOF ya da ASAF kısmında görev yaptığını bildiğim bir kişinin eşi vefat etmişti. Biz de personel olarak babasının evine taziyeye gittiğimizde Fetullah Gülen'e ait birkaç kitap görmüştüm. Bunun dışında net olarak bildiğim kimse yoktur" şeklinde konuştu.
Şüpheli Bozca, "Fetullah Gülen adlı şüphelinin vücuda getirdiği FETÖ/PDY'nin TSK'nın hiyerarşik yapılanmasından farklı olarak, kendi oluşturduğu örgütsel hiyerarşi içerisinde hareket ederek ülke yönetimini ele geçirilmek suretiyle darbe teşebbüsünde bulunulması için sistemli bir şekilde faaliyet yürüttüğü anlaşılmıştır. Böyle bir örgütsel çalışmanın içerisinde bulundunuz mu? Böyle bir örgütle bağlantınız var mı?" sorusu üzerine, mesleki ve sivil hayatında böyle bir örgütle herhangi bir bağlantısı olmadığını, bugüne kadar devletine ve anayasaya bağlı olarak TSK bünyesinde şerefiyle görev yaptığını kaydetti.
''BİZE BURADA İNSAN MUAMELESİ YAPILMIYORDU''
TSK'dan istifa etme nedenlerini de anlatan Bozca, çalıştığı süreçte, özellikle sön dönemlerde kendisi ve birlikte görev yaptığı birkaç arkadaşına karşı yıldırıcı, sindirici uygulamalar yapıldığını öne sürdü.
"Açık söylemek gerekirse bize burada insan muamelesi yapılmıyordu. Ben de bundan dolayı TSK'dan istifa ederek daha önceden tanımış olduğum Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu aracılığıyla Esenyurt Belediyesinde Zabıta Müdürü olarak göreve başladım. Göreve başladıktan sonra benim maruz kaldığım uygulamalara maruz kalan birçok TSK personelinin belediye bünyesinde zabıta olarak çalışmalarına önayak oldum." diyen Bozca, 15 Temmuz gecesi gerçekleştirilen darbe girişimine karşı da belediyenin imkanlarını ve elindeki yetkileri kullandığını kaydetti.
Hadımköy'deki askeri kışlanın çıkışı, Esenyurt ilçesinin tüm giriş çıkışlarını ve Bakırköy'deki hava harp okulunun çıkışını belediyeye ve özel şahıslara ait hafriyat kamyonları, iş makinaları ve çöp arabalarıyla kapattırdığını ileri süren Bozca, "Darbe girişiminde bulunan kişilerin tank, zırhlı araç gibi araçların çıkışını engellemek suretiyle devletimin ve milletimin yanında olduğumu gösterdim. Yapmış olduğum çalışmalar ilgili kişilere sorularak teyit ettirilebilir." şeklinde konuştu.
''TSK MENSUPLARININ DİNK CİNAYETİNE DAHLİ VAR''
Şüpheli Bozca, FETÖ/PDY'nin Dink cinayetindeki rolüyle ilgili ise şu ifadeleri kullandı:
"Hrant Dink cinayetinin işlenmesiyle ilgili kişisel kanaatimi belirtmek gerekirse, bu cinayet FETÖ/PDY'ye mensup kişilerce organize edildi ve cinayetin işlenmesine göz yumuldu. Bu cinayet sonrasında jandarmada ve emniyet birimlerinde tasfiyeler başladı. Bu tasfiyelerden sonra Fetullahçı yapılanmaya mensup kişiler, tasfiye edilen kişilerin yerlerine görev aldı. Bu olaydan sonra Ergenekon ve Balyoz operasyonları Fetullahçı yapı tarafından yapılarak, ordu ve emniyet içerisindeki FETÖ/PDY'ye mensup olmayan birçok kişi tasfiye edilerek yerlerine de kendi yapılanmalarına mensup kişiler getirildi. 2007 yılından gelmiş olduğumuz süreç göz önüne alındığında, 15 Temmuz günü gerçekleşen darbe girişiminin temellerinin bu cinayetle atıldığını düşünüyorum. Basından da öğrendiğim kadarıyla Muharrem Demirkale ve Yavuz Karakaya'nın, 15 Temmuz gecesi, Ankara Jandarma Genel Komutanlığında darbecilerle iş birliği yaparak anayasal düzeni değiştirmeye ve meşru hükümeti yıkmaya çalıştıklarını biliyorum. Tüm olayları bir bütün olarak değerlendirdiğimde Muharrem Demirkale ve onunla aynı görüşe sahip olan TSK personellerinin Hrant Dink cinayetinin işlenmesinde dahli olduklarını düşünüyorum."