Oluşturulma Tarihi: Mayıs 09, 2003 00:00
SAYIN okurlarım, Diyanet İşleri Başkanı olarak 11 yıl 2 ay 15 gün hizmetten sonra bu görevden ayrıldım. Ancak kendisini hizmete adamış insan, kanuni olarak emekli olsa bile vicdanen emekli olmuyor. Bu sebeple muhabbet bağımızı, bundan böyle bu köşede bilgi ve birikimlerimi sizlerle paylaşarak devam ettireceğim. Sizlerin değerli katılım ve soruları ile şekillenip gelişecek olan bu köşeye göstereceğiniz ilgiye şimdiden teşekkür ediyorum.Din, tarihin her döneminde birey ve toplumun ilgilendiği ve vazgeçemediği tek kurumdur. Tarihte din gerçeğinden etkilenmeyen, dine ilgisiz kalan bir toplum yoktur. Bu gerçek, insanlık var olduğu müddetçe devam edecektir. Günümüzde insanların, hakkında az bilgileri olduğu halde en çok konuştukları kavram şüphesiz dindir. Din, akıl sahibi insanları, kendi tercihleri bizzat hayırlı olan şeylere götüren ilahi prensipler bütünüdür.* * *Dinin amacı; insanları iyiye, güzele, hayra sevk ederek onları hem dünyada, hem de ahrette mutlu kılmaktır. Din, kişileri başka insanlara karşı kin ve nefrete, intikama ve kan dökmeye sevk etmez. Hak din, sevgi, saygı ve nezaketi telkin eder. Din, insanı hayatın menşei, anlamı ve geleceği gibi var oluşun en temel soruları üzerine düşünmeye çağırır, insanları yaratılıştaki sebep ve amaçtan haberdar eder.Şu gerçek unutulmamalı ki, müspet ve menfi manada Türkiye'nin ve dünyanın geleceği büyük ölçüde dine bağlıdır. Çünkü din bugün hálá çok büyük kitleleri etkileme özelliğine sahiptir. Din istismarı yoluyla ülkenin başına büyük gaileler açılabileceği gibi, dinimizin engin hoşgörü ve birleştiriciliğinde insanlarımızı kaynaştırmak ve toplumumuza dinamizm kazandırmak da mümkündür. İşte bu istismarın önüne geçmek, insanlarımızı yüce dinimizin etrafında kaynaştırmak ve milli birliği sağlamak için dinin asıl öz kaynağından (Kuran ve sahih sünneti esas alarak) öğrenilmesi gerekir.* * *Şunu da belirtmek isterim ki, insanlara Kutsal Kitap yoluyla her şey bildirilmemiştir. İnsanın önünde her zaman bilinenden hareketle bilinmeyenleri öğrenme gibi bir görev durmaktadır. Bu görev ise elbette yorumlama ve anlamlandırma yoluyla yerine getirilir. Yorumlama ve anlamlandırma, insanın en temel ihtiyacı ve önüne geçilmez güçlerdendir.Yorumlama ve anlamlandırma tabii bir ihtiyaç ve zorunluluk ise bu gücün tabii sonucu olan uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır.Farklı yorum ve anlayışlar bir tablodaki birbirini tamamlayan farklı kareler gibidir. Güzelliğin ortaya çıkması, karelerin ahenkle bir araya gelmesiyle mümkündür. İnsanların önüne birden fazla çözüm yolu koymak, insanlara olanak sağlamak anlamına gelir. İslam inancı, farklı unsurları yok etmeyi değil onları bir araya getirerek insanlığın hayrına dönüştürme gayesini güder.* * *İşte vatandaşlarımızın dini konulardaki sorularını cevaplamak ve dini hayatlarını sağlıklı bir şekilde pratize etmelerine yardımcı olmak maksadıyla bu köşe oluşturulmuştur.Yüce Mevla'dan mutluluklar diliyor; gönlümüzün kurak yamaçlarını doya doya rahmetiyle sulamasını niyaz ediyorum.İSLAM DÜŞÜNÜRLERİMuhammed İkbalÇAĞDAŞ İslam düşüncesinin önde gelen simalarından biri olan Dr. Muhammed İkbal, bugüne kadar değişik yönlerden incelenmiştir. Onu öncelikle bir filozof gibi görenlerin yanında, sadece bir şair olarak benimseyenler de olmuştur. Ancak İkbal, hem filozof ve şair, hem fikir adamı ve sosyolog, hem de Batı ve İslam kültürüne vakıf bir bilim adamıdır.M. İkbal'in dünya görüşü İslam düşüncesine dayanır.M. İkbal, öncelikle insanın kendi nefsiyle olan seziş ve ilgisini irdelemekle ilgi çekmiştir. O, insan yaratıkların en üstünü olduğuna göre ‘‘Nefsini tanıyan bilen, Allah'ını da tanır bilir’’ sözünün doğruluğuna inanır, evreni bir bütün olarak kabul eder. Nefs, evrendeki en büyük gerçektir.M. İkbal, benlik üzerinde çok durmuş, kişinin şahsiyetini yitirmesine karşı çıkmış, benliğini tanımasını ve kişinin kámil insan olmasını istemiş, örnek olarak da Hazreti Muhammed'i (S.A.S) göstermiştir.‘‘Hak Teala bizim kalıbımızı yarattı. Tenimize peygamberleri vasıtasıyla can üfledi.Biz bu álemde sessiz harf idik,Peygamberler sayesinde vezinli bir mısra haline geldik.Cihanda bizim varlığımız peygamberler sayesindedir,Dinimiz, ayinimiz onlar tarafından vaz edilmiştir.’’SORALIM ÖĞRENELİMDiş kaplaması ve boy abdestiAğzımda kaplama diş var. Kaplama diş yaptırmadan önce boy abdesti alınması yönünde sonradan bazı bilgiler edindim, bu doğru mu? Doğru ise ne yapmalıyım?Semra DEMİRİSTANBULDiş kaplaması için önceden boy abdesti alınması gibi bir zorunluluk yoktur. Bu bakımdan sizin durumunuz açısından herhangi bir sakınca bulunmaktadır.Nemada sakınca yokMemur ve işçilerden kesilen zorunlu tasarruflara yapılan nema ödemelerinin dinimiz yönünden sakıncalı bir yanı var mı?HaydarÖZTÜRK/TOKATNema, devletin tek yanlı bir tasarrufuyla yapılmaktadır. Nema ödemeleri yine devletin, çalışanına uyguladığı bir takdirdir. Bunların alınmasında bir mahzur yoktur.
button