Din gerçeğe yönlendirmeli

Güncelleme Tarihi:

Din gerçeğe yönlendirmeli
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 2014 01:16

Prof. Dr. Atay, dini anlayışta bir yenilik ortaya koyabilmek için uğraşmanın, gerçek Müslüman için gereklilik ve dini bir farz olduğunu savunuyor.

Haberin Devamı

Herhangi bir konuda yeniliğe gitmek, önce yenilenmeye ihtiyaç duymayı gerektirir. Bu ihtiyaç insanı düşünmeye sevk eder. Yenilenmeyi düşünen, yenilenmenin ögelerini öğrenir. Onları proje ve plan haline getirir, tanzim eder, düzenler ve sonra onları icra eder.Ama yenilenmeye ihtiyaç duyulmazsa, yenilenme düşünülmez, böylece duraklamanın etkisi devam eder.

Yenilenme nerede başlar?
Çoğu kez yenilenmeye ihtiyaç olduğu halde, yenilenmeyi kendi menfaatine aykırı görenler onu engellemeye çalışırlar. Yenilenme zihinde başlar. İnsan önce yenilenmenin gereğini, sonra şartlarını ve ögelerini, daha sonra da nerede ve nasıl başlayacağını düşünür. Bunlar hep zihni, akli işlerdir. Dini hayatta yenilenmeye olan ihtiyaç asırlar önce başlamış, ama çoğunluk ve hâkim idare (dini ve siyasi) bunların kendi aleyhinde olduğunu düşündüğü için yenilenmeye yanaşmamıştır. Siyasi idare diğer sahalarda yenilenme çabaları gösterdiği halde gereken başarıyı sağlayamamış olmasının sebebini incelememiş ve genellikle anlamamıştır.
Başarısızlığın nedeni nedir?
Bize göre başarısızlığın temel sebebi dini zihniyetin ihmal edilmesi hatta tamamen saf dışı bırakılmasıdır. Sanılmıştır ki, din işe hiç karıştırılmazsa, göz ardı edilirse kalkınma daha iyi yapılacak ve dinsiz bir temel daha sağlam olacaktır. Bu inanca göre hareket ettikler için neticede kalkınmayı, siyaseti ve idareyi yüzlerine gözlerine bulaştırmışlar ve sınıfta kalmışlardır. Başarıları yüzde ellinin altındadır ve bu başarı da gayesiz, sistemsiz ve dağınık halde kalmaya mahkumdur.
Yeni anlayışları kim engeller?
İslam toplumlarında din genellikle övülürse de bu, dini olumlu ve etkili bir şekilde hayata sokmak ve kalkınmada, ilerlemede ona bir rol vermek için değil, toplumun uykusuna, taklitçiliğine, eski tarihi geleneği içinde uyuşuk halde devam etmesini sağlamak içindir. Çünkü dinde bir yenilik; yeni anlayışlar ve hayata cevap verecek fikirler ve içtihatlar ortaya atılırsa, siyasi ve idarecilerin istediklerini istedikleri gibi yapmalarına engel olabilir. Burada şahsi ihtiraslar toplumun menfaatine tercih edilmektedir.
Dinin gerçek yaklaşımı nedir?
Din, gerçek anlamı ile hem şahsı hem toplum menfaatini düşünerek fikir üretip yeni içtihatlar ortaya koyar. Toplum menfaatini şahsi menfaate kurban etmez. Din buna izin vermediği için de bir takım siyasi otoritelerce maziye itilmek, hayattan uzaklaştırılmak suretiyle halka ancak geçmişi ve gelenekleriyle övünme imkânı tanınır. Dini anlayışta bir yenilik ortaya koyabilmek için uğraşmak, gerçek Müslüman için gerekli ve dini bir farzdır. Dini inanç, inançların ve ideolojilerin en kutsalı ve insanın hem zihninden hem gönlünden kucaklayan en geniş tabanlı bir bilinç ve şuurdur. Din nasıl anlaşılırsa insanları öyle yönlendirir. Bunun için önce gerçeği konuşmaya çalışmalı ve sonra dini bu gerçeğe göre anlamalı ki, din insanı gerçeğe doğru harekete geçirebilsin.

Haberin Devamı

BÖBÜRLENEREK YÜRÜMEYİN

Haberin Devamı

İSRA SURESİ: Mekke döneminde nazil olmuştur. Sure adını, “Gece yolculuğu” anlamına gelen, birinci ayette geçen “İsra” sözcüğünden almıştır. Bütün dinlerde ortak olan bazı kurucu ilkeleri bu surede bir arada bulmak mümkündür. Bu ilkeleri şöyle sıralayabiliriz: Allah’la beraber başka tanrı edinme, ana- babaya iyi davran (17/22) Ne cimri, ne de müsrif ol (17/29) Yoksulluk kaygısıyla çocuklarınızı öldürmeyin (17/31) Zinaya yaklaşmayın (17/32) Haksız yere kimseyi öldürmeyin (17/33) Yetim malı yemeyin (17/34) Ölçtüğünüzde ölçüyü tam tutun, tartıyı da doğru terazi ile yapın (17/35) Bilmediğiniz şeyin ardına düşmeyin (17 /36) Yeryüzünde böbürlenerek yürümeyin (17/37) İnsanlarla en güzel şekilde konuşun (17/53).

Haberin Devamı

KURAN’DAN DUALAR

ALLAH VAADİNDEN ASLA DÖNMEZ:
Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi saptırma ve bize katından bir rahmet bahşet; şüphesiz Sen sonsuz bir lütuf sahibisin. Ey Rabbimiz! Geleceğinden kuşku duyulmayan o günde Sen insanlığı bir araya toplayacaksın! Çünkü Allah vaadinden asla dönmez.” (AL-İ İMRAN/8-9)

AB koridorlarında ezan sesi

AVRUPALI muhafazakârlar ve Reformculer İttifakı (ECR), Avrupa Parlamentosu’nda önceki akşam ilk kez iftar yemeği düzenledi. İftar dolayısıyla Avrupa Birliği (AB) koridorlarında ilk kez ezan sesi duyuldu ve iftar yemeği verildi. Yemeğe Türkiye’den AB’den sorumlu Devlet Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, hakkındaki yolsuzluk iddiaları nedeniyle görevi bırakan eski AB Bakanı Egemen Bağış ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay da katıldı. İftar yemeğinde ECR Grubu Başkanı Syed Kamall başta olmak üzere grup üyesi muhafazakâr milletvekilleri de bulundu. Yemekte ECR’in sembolü aslan deseni ile AK Parti’nin sembolü ampül işaretlerini içeren posterler yan yana konuldu.

Haberin Devamı

13 yılda 400 kişi oldular

Din gerçeğe yönlendirmeli


HZ. MUHAMMED aleyhisselam 40 yaşlarında peygamberlikle görevlendirilmiştir. Yaklaşık 23 yıl süren bu ağır ve onurlu görevin 13 yılı Mekke’de, ata yurdunda; tahmin edilemeyecek kadar zor koşullarda geçmiştir. Hz. Peygamber, amcası Ebu Talib sayesinde pek çok olumsuzluktan kısmen uzak kalmayı başarmıştır. Buna rağmen, amcası olan Ebu Leheb’in Hz. Peygamber’e yönelik, Kuran’a da intikal eden olumsuz tutum ve tavırları, hiçbir şekilde hafızalardan silinmiş değildir. Ne var ki, özellikle İslam’ı kabul eden köle statüsünde olanların ve zayıf kabilelere mensup bulunanların durumu gerçekten içler acısıydı. Bunlar, akla hayale gelmedik işkencelere maruz kalmışlardır. Habeşli Bilal, Hz. Ebu Bekir sayesinde, hem işkenceden, hem de kölelikten kurtulmuştur. Yasir ailesinin gördüğü işkence, Hz. Peygamber’i derinden üzmüştür; Yasir ve karısı Sümeyye Müslüman oldukları için hayatlarını kaybetmişlerdir.

PEYGAMBERİN’İN KIZLARI DA VARDI

Mekke dönemi Müslümanlar açısından acı hatıralarla doludur. Sıkıntı çeken, işkence görenler sadece köleler ve zayıflar değildir. Mekke’de hayat katlanılamaz hale gelince bazı Müslümanlar, Hz. Peygamber’in bilgisi dahilinde Habeşistan’a göç etmişlerdir. On iki erkek, dört kadından ibaret olan Habeşistan yolcuları arasında Osman b. Affan ve Hz. Peygamber’in kızı olan eşi Rukayye, Zubeyr b. Avvam, Abdurrahman b. Avf gibi tanınmış isimler de vardır. Habeşistan’ın seçilme sebebi, orada adaletin ve özgürlüğün olmasıdır. Bu kafile, Mekke’de durumun düzeldiği hakkında bir yanlış bilgi nedeniyle geri dönmüş; eskisinden daha kötü bir durumla karşı karşıya kalmışlardır. Daha sonra, 100 civarında Müslüman’dan oluşan ikinci bir göç dalgası olmuştur. Bu defa Mekke’nin ileri gelenleri, gidenleri geri getirebilmek için Habeş kralı Necaşi’ye elçiler göndermişlerdir. Necaşi her iki tarafı da dinlemiş, kendisine sığınanları geri göndermemiştir. Bu süreçte Müslümanların sözcüsü olan Cafer b. Ebi Talib’in Necaşi’ye söylediği şu sözler, o zaman diliminde İslam’dan ne anlaşıldığını anlama imkânı vermektedir:

Haberin Devamı

Habeşistan’ın adalet ve özgürlüğü

“EY Kral! Bizler müşrik bir topluluktuk, putlara tapar, cehalet içinde yaşardık. Bir gün Allah bize, içimizden birisini peygamber olarak gönderdi. O’nun doğruluğunu, güvenilirliğini ve vefasını çok yakından biliyorduk. O bizi, bir olan, eşi benzeri bulunmayan Allah’a ibadet etmeye; atalarımızdan miras aldığımız yanlışları terk etmeye, putları reddetmeye davet etti. Bizleri doğru söylemeye, emanete ve komşuluk hakkına riayete, akrabalık bağlarına saygı göstermeye; cinayetten ve kan dökmekten kaçınmaya, ahlaksızlıkları terk etmeye, yalancı şahitlik yapmamaya, öksüzün malını yememeye ve namuslu kadınlara iftira atmamaya davet etti. Bize namaz kılmayı, zekât vermeyi emretti. Bizler bu peygambere inanmış, onun davet ettiklerini kabul etmiş kimseleriz. Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmuyoruz. Allah’ın bize helal kıldıklarını helal, haram kıldıklarını haram kabul ediyoruz...” Bu sözler üzerine Necaşi, Kuran’dan birkaç ayet okumalarını ister. Cafer, Meryem suresinin ilk ayetleri okur. Necaşi de Müslümanların kendi ülkesinde diledikleri kadar kalabileceklerini belirtir. İnsanları Habeşistan’a çeken adalet ve özgürlüktür. Risaletin beşinci yılında gerçekleşen Habeşistan göçü bize, Müslümanların o zaman dilimindeki muhtemel sayıları hakkında bir fikir vermektedir. Tahmini rakam yüz kişi civarındadır.

13 yılın Müslümanları

MEKKE döneminin olumsuz koşulları artarak devam etmiştir. Hz. Peygamber farklı arayışların içine girmiş; insanlara İslam’ı anlatmak için Taif’e gitmiştir. Maalesef aradığı desteği bulamamıştır. Daha sonra tarihin akışı değişmiş; İslam Medine’ye sıçramıştır. Hz. Peygamber’in ilk işi, oradaki insanlara İslam’ı anlatacak, Kuran’ı öğretecek bilgili bir kişiyi görevlendirmek olmuştur. İslam’a açılan bütün kapılar, bilgi, yüksek bir bilinçle açılmıştır. 13 yıl süren Mekke döneminde toplam Müslüman sayısı 350-400 kişi civarındadır. Bu kimseler, İslam’ı daha sonraki nesillere taşıyan öncü/kurucu isimlerdir. Kur’an, bu cesur, dürüst, bilgili insanlardan övgü ile söz eder. Ve son bir not: Hz. Muhammed Aleyhisselam’ın vefatı sırasında ise Medine’nin nüfusu 16 bin civarındadır; bugün ise birbuçuk milyardan fazla Müslüman yaşamaktadır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!