Dilimizi Osmanlı sayesinde koruduk

Güncelleme Tarihi:

Dilimizi Osmanlı sayesinde koruduk
Oluşturulma Tarihi: Kasım 02, 2002 00:00

Ä°spanya Kralı Juan Carlos ve Ä°spanya BaÅŸbakanı Jose Maria Aznar'la birlikte CumhurbaÅŸkanı Ahmet Necdet Sezer ve Kültür Bakanı Suat ÇaÄŸlayan'ın da onur konuÄŸu olarak davet edildiÄŸi Dünya Sefarad Kongresi, 14-17 Ekim tarihleri arasında Ä°spanya'nın Barselona ÅŸehrinde yapıldı. Kongre'de bir Ä°stanbul Yahudisi olan Gad Nassi'nin Sefarad Ä°spanyolcası ile kaleme aldığı ‘‘En Tierras Ajenas Yo Me Vo Murir / Gurbet Ellerde Bu Diyardan GöçeceÄŸim’’ adlı kitap da tanıtıldı ve büyük ilgi topladı. Hüzünlü bir kültürel coÄŸrafyayı ve bu coÄŸrafyanın mütemmim cüzlerinden biri olan Sefarad Yahudileri'nin dünyasını anlatan kitabın Türkiye tanıtımı 13 Kasım'da Cervantes Kültür Merkezi'nde yapılacak. Törene, Ä°spanya'nın Türkiye Büyükelçisi ile Kültür Bakanı'nın yanısıra çeÅŸitli ülkelerde yaÅŸayan çok sayıda Türk Yahudisi katılacak. Türkiye açısından Kongre'yi ilginç kılan sadece 15. yüzyılda engizisyondan kaçan Ä°spanyol Yahudileri'ne kucak açması deÄŸildi. Kongre'de, Sefarad Yahudileri'nin dili olan ve halen dünyanın çok az yerinde varlığını sürdüren Ladino'nun (judeo espanyol-yahudi ispanyolcası) mevcut durumu da tartışıldı. Halen Ä°srail'de yaÅŸayan Gad Nassi ile kitabını konuÅŸtuk. Bu kitap nasıl bir düşünceden doÄŸdu?-Ä°ki sene kadar önce, bir internet yazışma grubunda, Ä°stanbul doÄŸumlu Roz Kohen Drohobyczer tarafından judeo espanyol dilinde yazılmış kısa bir çocukluk hatırasına rastladım. Yazı beÅŸ yaÅŸlarındaki bir kız çocuÄŸuyla, ev hizmetlerini gören yaÅŸlı ve fakir bir kadın arasındaki duygusal iliÅŸkiyi anlatıyordu. Aradan geçen 45 yıla raÄŸmen, bu duygusal deneyimin saflığını ve canlılığını korumuÅŸ olması beni çok etkiledi. Bu yazıyı derledim ve bir dergiye gönderdim. Daha sonra bunları bir kitapçık halinde toparlama fikri uyandı.Kitap geniÅŸ bir coÄŸrafyayı ele alıyor, öyle deÄŸil mi?-Kitap Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan, Fas, Makedonya, Yugoslavya, Ä°spanya ve Kafkasya kökenli 36 müellifin yazılarını içeriyor. Ayrıca, deÄŸiÅŸik kökenli dokuz kiÅŸinin çizimleri mevcut. Ben de, Yahudi Ä°spanyolcasının kısa tarihçesini ve özelliklerini yansıtan bir derleme, Meliselda araÅŸtırması, 42 halk öyküsü, üç çeviri, ayrıca ön ve arka kapak grafik tasarımı ile bu çabaya katıldım. Azınlık konumundaki bir toplumun dilini muhafaza edebilmesi zor olsa gerek?-Osmanlı topraklarındaki azınlık statüsü koÅŸulları, Museviler'in özellikle içe dönük bir toplum olarak yaÅŸamalarına yol açtı. Bunun sonucu olarak Ä°spanyolca, Osmanlı Musevisi'nin konuÅŸma ve yazı dili konumunu Cumhuriyet yıllarına kadar muhafaza etti. Ä°spanya ve Portekiz'le olan kültürel ve toplumsal iliÅŸkiler kopmuÅŸtu. Kendisini besleyen kaynaklarından kopmuÅŸ bir akarsu, eÄŸer yeni kaynaklar bulamazsa kurumaya mahkûmdur. Ama Osmanlı Musevisi için böyle olmadı. Türkçe, Rumca, Bulgarca, Fransızca ve baÅŸka dillerden kelimeler ve terimler alındı. 15. yüzyıl Ä°spanyolcası'nın temel yapısı, sözcükleri, terimleri, folklor ürünleri muhafaza edildi. Böylelikle nevi ÅŸahsına münhasır bir dil ve kültür oluÅŸtu.Bir etnik dilin yüzyıllar boyunca varlığını sürdürebilmesi, neyin göstergesi? -Kanımca herhangi bir dilin yaÅŸaması, bu dilin bir iÅŸleve sahip olması ile doÄŸrudan baÄŸlantılı. Yahudi Ä°spanyolcası, Sefarad toplumlarında iletiÅŸim olanağı saÄŸladığı müddetçe varlığını devam ettirdi. Ama bu dil Cumhuriyet'in ilk yıllarında 'sadık bir vatandaÅŸ' olma kavramı ile baÄŸdaÅŸtırılamadı ve yadırgandı. Yeni nesil açısından da Türkiye toplumu içinde saygın bir konuma eriÅŸmeyi köstekleyen bir ayak bağı olarak hor görüldü ve dışlandı. Bu dilin iletiÅŸim fonksiyonun ortadan kalkması, hatta olumsuz bir fonksiyona dönüşmesi ile dilin erozyonu daha da belirgin bir hal aldı. Günümüzde yarım milyar insanın konuÅŸtuÄŸu ve canlı diller arasında saygın bir konumu olan bu dil, Osmanlı-Türk kökenli Yahudiler'in ortak belleÄŸinden tamamiyle silinme tehlikesiyle karşı karşıya. Osmanlı-Türk kökenli Yahudi toplumu açısından bu kitabın anlamı sizce nedir?-Türkiye Yahudi geçmiÅŸi, uzun ve zengin bir maziye sahip. Bu geçmiÅŸin bir kolu, eski Anadolu ve YakındoÄŸu uygarlıklarıyla Roma ve Bizans'a; diÄŸer kolu ise Ä°ber Yarımadası'na uzanır. Judeo espanyol dilinin temelinde, Ä°ber topraklarında geliÅŸen bir kültür kalıtımı yatar. Ne yazık ki, Türkiye YahudiliÄŸi bu altyapıdan koparılmak ve arındırılmak istenmiÅŸ, hatta bu dilde kültür ürünlerine karşı olumsuz bir tavır alınmıştır. Osmanlı-Türk kökenli Yahudiler günümüzde deÄŸiÅŸik ülkelere dağılmış durumda. Yahudi Ä°spanyolcası, aralarındaki iletiÅŸimin yürütülebileceÄŸi bir dil olarak önemli bir konuma sahip. DiÄŸer taraftan Sefarad kültürüne sahip çıkmaya ve bunu temsil etmeÄŸe en çok hakkı olan toplum da, bu toplumdur.Türkiye Yahudisi kimliÄŸini kaybetmemek için çalışıyorGad Nassi, 1937'de Ä°stanbul'da doÄŸdu, Galatasaray Lisesi'nin ardından Ä°stanbul Ãœniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. Ãœniversite yıllarında Åžalom Gazetesi'nin Yazı Ä°ÅŸleri Müdürlüğü'nü yaptı, Ä°srail'in Ä°stanbul KonsolosluÄŸu'nda basın danışmanı olarak çalıştı. Daha sonra Ä°srail'e yerleÅŸen Nassi, burada da Türkiye ile iliÅŸkilerin geliÅŸtirilmesi için çaba sarfetti. Türkiye Yahudisi kimliÄŸini koruyabilmek amacıyla 1986 yılında MORÄ°T adlı bir dernek kurdu ve 1988 yılında Birinci Uluslararası Türkiye Yahudileri Kongresi'ni düzenledi. 2001 yılında ‘‘Jewish Journalism and Printing Houses in the Ottoman Empire and Modern Turkey’’ (Osmanlı Ä°maratorluÄŸunda ve Modern Türkiye'de Yahudi GazeteciliÄŸi ve Matbaacılığı) adlı eserin kısmen yazarlığını, kısmen de editörlüğünü yaptı. Sabetaycılık konusunda pek çok makale kaleme aldı.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!