Güncelleme Tarihi:
Mısır’daki beklenmedik devrim bölge genelinde ve ötesinde otokratların sonunun geldiği şeklinde mi yorumlanmalı? Yoksa bu durum otoriter elitlerin hayatta kalma yeteneğini mi ortaya koyuyor?
Belki de Kuzey Afrika’daki karışıklık sosyal medya platformları sayesinde bilinçlenen kitlelerin demokrasi ve hak taleplerinin Rusya ve Çin’e de yayılması anlamına mı geliyor? Ya da belki de bu son gelişmeler ABD’nin jeopolitik bir güç olarak yaşadığı gerilemenin son işaretidir.
Bugün askeri polisin son protestocuları da Tahrir Meydanı’ndan temizlediği bu ortamda, risk analistleri ile Mısır ve Tunus liderlerinin devrileceğini öngörme konusunda başarısız olmuş uzmanlar bundan sonra olacaklarla ilgili çok farklı tahminler ortaya atıyor.
Birçokları için en iyisi en beklenmedik olanı beklemek.
Royal Bank of Canada’nın yayımladığı bir araştırma notunda, “Mısır’da ve diğer yerlerde önümüzdeki günlerde/haftalarda daha fazla çatışma bekleniyor” denilerek Mısır’daki krizin sona erdiğini öne sürenlere karşı çıkıldı. Notta, “gerçekleşmesi olası çok fazla risk olduğu ve bölgedeki olayların takip edilmesi” tavsiye edildi.
ABD merkezli siyasi risk danışmanlığı grubu STRATFOR’la ilgili en dikkat çekici durum ise hiçbir şeyin değişmemiş olması. Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek görevi bırakmış olabilir, ancak ülke hala üst düzey generallerin elinde. STRATFOR’un analizinde, “Bu hafta başında Mısır yaşlı bir general tarafından yönetiliyordu. Haftanın sonuna geldiğimizde başka yaşlı askerler ülkeyi yönetmeye başladı, hem bu sefer Mübarek’e göre daha fazla yetkileri var” dedi.
STRATFOR analistleri herkesin çok heyecanlı ve mutlu olduğunu belirterek kimsenin neşesini kaçırmak istemediklerini ancak “kitlelere rağmen Mısır’da aslında çok fazla şey yaşanmadığını” söylemek zorunda olduklarını ifade etti. Raporda, “Bu yaşanmayacak demek değil, henüz yaşanmadı” denildi.
Birçok analist Mısır’ın komşularının, özellikle kasası boş ve nüfusu öfkeli, şehirli gençlerden oluşanların benzer olayların yaşanma riski altında olduğunu belirtiyor. Ancak ayaklanma dalgaları büyüyecek mi yoksa devrimci ruh ölecek mi bu konuda bir anlaşmazlık söz konusu.
Nomura’nın siyasi analisti Alastair Newton, “Öyle ya da böyle Tunus ve Mısır’daki son olayların bölge geneli için önemli bir dönüm noktası olduğunu düşünüyoruz. Ancak diğer rejimlerin değişime ne kadar zamanda zorlanacağını ve bu değişimlerin yönünün ne olacağını zaman gösterecek” dedi.
Bundan sadece üç hafta önce Tunus’ta yaşananların Mısır’da tekrarlanmasının zor olacağını söyleyenler bugün bölgede bir domino etkisinden bahsediyor. Bu uzmanlar iktidardaki elitlerin koltuğu kaybetmemek için ellerinden geleni yapacağını belirtiyor. Alarma geçmek için sebep arayanların önünde liderleri yaşlanan, iç çatışmalar yaşayan ve küresel petrol arzı üzerinde yıkıcı bir etkisi olabilecek Suudi Arabistan duruyor.
Uzmanlar Bahreyn’deki ayaklanmaların bir erken uyarı işareti olabileceği görüşünde. Liberaller, radikaller, delifişekler ve uzun zaman boyunca bölgedeki diktatörlerin yıkılışını umut eden akademisyenler için, ayaklanmalar tarihin doğru tarafında oldukları anlamına geliyor.
Bazılarının gözünde bu durum Irak’a zorla demokrasi ihraç etmeye çalışıp felaket sonuçlar yaratırken dünyanın diğer yerlerindeki diktatörlere arka çıkan ABD’nin yüzüne vurulmuş bir diğer tokat. Londra City Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Profesörü Rosemary Hollis, “Bu ABD’nin bölge genelindeki gücü için bir dönüm noktası. Washington bu otokratik rejimler aracılığıyla bölgede iktidar kurmuştu ama şimdi dalga tersine dönüyor” dedi.
Aklını Çin’in yükseline takmış olanlar için Kuzey Afrika’daki değişimleri değerlendirmenin birçok yolu var. Görünen o ki yaşananların hızı Pekin’de bazı çevreleri rahatsız etti. O kadar ki sosyal ağ sitelerinde “Mısır” kelimesiyle ilgili aramalar engellendi.
Ancak daha varlıklı ve daha hızlı büyüyen bir ülke olan Çin, Mısır’dan çok farklı. Hatta bazıları Kahire’de yaşananların Pekin’in işine gelebileceğini bile belirtiyor. Buna göre Batılı ülkelerin Mübarek’i ve Tunus lideri Bin Ali’yi bir kenara atarak kanlı baskılara destek vermeyeceklerini göstermeleri Washington’ın bazı otokrat müttefiklerinin yeni dost arayışına girmesine neden olabilir.
İngiltere merkezli siyasi risk danışmanlık şirketi Maplecroft’un direktörü Anthony Skinner, “Asıl etki yüzeyin altında. ABD’ye bağımlı olan otoriter devletler endişelenecek. Dolayısıyla destek almak için başka yönlere başvuracaklar. Çin’in yardımı daha karşılıksız” dedi.
Hem İran hem de Myanmar, ayaklanmaları minimum ekonomik zararla kapatmayı başardı çünkü iki ülke de Batı’nın ekonomik yardımlarına ve yatırımlarına bağımlı değildi. Zimbabwe, Sudan, Sri Lanka da Çin’in desteğinin Batının eleştirilerine karşı bir korunma mekanizması sunduğunun farkına vardı.
Ancak bu yakın gelecekteki tehdidi kaçırıyor olabilir. Dün Bank of New York Mellon’ın yayımladığı araştırma notunda Mısır ve Tunus’tan alınacak en önemli dersin artan gıda fiyatlarının yarattığı siyasi tehlike olduğu belirtildi. Notta Çin’deki kuraklığın fiyatları yükseltip gerginliği daha da artırabileceği uyarısı yapıldı.
Ancak Avrasya Grup analisti Ian Bremmer, bazı uzmanların ve medyanın sokaklardaki olayların heyecanına kendini fazla kaptırdığını belirterek her yerde çok fazla sonuca varılmaması uyarısında bulundu. Bremmer, “Kısacası hepimiz Mısırlı değiliz” dedi.
Reuters'ın geçtiği "Surprised by Egypt, experts divided on what next" başlıklı analizden derlenmiştir.
http://twitter.com/HurriyetPlanet