Dikkat! Okul Fobisi

Güncelleme Tarihi:

Dikkat Okul Fobisi
Oluşturulma Tarihi: Eylül 11, 2001 23:21

Okullar açılıyor, bir milyonu aşkın öğrenci okulla tanışıyor. Her tanışma 'mutlu' geçmeyecek, bazı çocuklar 'sorunlar' yaşayacak, 'Okul Fobisi'ne tutulacak. Çocuklarınızı sağlıklı bir şekilde okula teslim etmek istiyorsanız sizin için hazırladığımız rehberi okuyun.


Ders zili çalıyor. Bir milyonu aşkın öğrenci okula ilk adımı atıyor. Kimi korkarak, kimi heyecanla yeni bir ortamda bulunmanın şaşkınlığını yaşayacak. Evle anneden ilk büyük ve ciddi ayrılık olarak yaşamında iz bırakan bu önemli adım konusunda Referans Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi'nden Psikolog Rana Şen,‘‘Okula başlamak çocuğun için geniş ve karmaşık sosyal ortama bir birey olarak katılması demektir. Bu katılım, uyumu gerektirir. Uyum göstermesi için de, zihinsel, sosyal ve duygusal olarak 6 yaş çocuğunun olgunluğuna ulaşmalı‘‘ dedi.

Çocukların okula ilk uyumunun 2-3 haftada tamamlandığını söyleyen Şen, ‘‘Ruhsal ve sosyal gelişimi yetersiz çocuklar, anneye ve aileye aşırı bağımlı olurlar. Bu çocukların uyum süreçleri uzun ve sancılı geçer. Okul öncesi eğitim kurumlarına gitmiş çocuklarda bu süreç kısa ve kolay olur‘‘ diye konuştu.

2-3 hafta geçmesine rağmen çocukların hala okula gitmek istememesi, okul saatlerinde çeşitli bedensel şikayetler (kusma, diare, ateş, karın ağrısı vb.) göstermelerini 'Okul Fobisi' olarak niteleyen Şen şöyle devam etti: ‘‘Sevecen bir öğretmen, kararlı ve tutarlı ebeveyn el ele vererek bu sorunun üstesinden gelebilir. Aksi halde bir uzmana başvurmak yararlı olur. Öncelikle okula gitmek istememenin sebepleri araştırmalıdır. Sorun açık yüreklilikle konuşmalı, çocuğu üzen, kaygılandıran bir durum varsa çözüm getirmeli, çocuk rahatlatılmalı.‘‘

NEDEN KORKUYOR

Psikolog Şen, çocukların okula gitmeme nedenlerini ise şöyle sıralıyor:

Anne-çocuk arasındaki yoğun, sıkı ilişki. Çocuk anneden kopamıyor.

Annenin daha önce bir süre çocuktan ayrı yaşamak zorunda kalması. Bu ayrılık çocukta travma yaratabiliyor (Hastalık, eğitim, bir başka ülkede yaşama zorunluğu... vb nedenler).

Aşırı korunup, kollanarak büyütülen çocuklar. Bu çocuklarda kendine güven duygusu gelişmiyor.

Anne babanın çocuktan yüksek beklenti içinde olması. Çocuk, her zaman başarılı olmak zorundadır. Başarısız olursa anne-babasının hayal kırıklığına uğratacaktır. Bu da onların sevgisini kaybetmek demektir.

Çocuğun, geride bıraktığı kişilerin başına kötü bir şey geleceği endişesini taşıyor olması (ya annem hasta olursa vb.).

Çocuğun okuldayken başına kötü bir şey geleceği korkusu (Beni çalarlar mı, annem gelip beni almazsa, eve giderken kaybolursam vb.).

Yeni doğan kardeş (Çocuk yeni doğan bebeğin annesini elinden aldığını, kendisini okula attığını düşünebilir).

Sevgisiz, toleranssız, cezalandırıcı okul ortamı veya öğretmen.

ÇOCUK ÖNEMSENMELİ

Okula başlayan çocuğa, çabalarının saygıyla karşılandığının anne-baba tarafından hissettirilmesi gerektiğini belirten Şen, ‘‘Okula giden çocuk, öğrenme faaliyetinin ana-babası tarafından önemsendiğini ve değerlendirildiğini bilmelidir‘‘ dedi.

Şen, ailelere şu önerilerde bulundu:

Anne ve baba çocuğu iyi tanıyarak beklenti düzeyini gerçekçi kılabilir.

Okumayı öğrenme ve yazma her şeyden önce duyular arası yolların iyi bir şekilde işleyişini gerektirir. Aynı zamanda motivasyonal olgunluk ve benlik kontrolü ile kas kontrolü de önemlidir.

Çocuk, okula başladığında kelime bilgisini artırma, görsel-işitsel alıştırma, ses-sembol algılaması gibi dil mekaniklerine önem vermeli. Öğretmenin ana amacı, çocuğu yeni, oldukça karışık bir beceriyi öğreteceğinin bilincine vardırmaktır.

Çocuklar, okula başladıklarında ebeveynin tutumları onları fazlasıyla etkiler. Ailenin bu konudaki desteği çocuğun başarısının artmasına yardımcı olabilir.

Yeterlilik duygusu olan bir çocuk kendi kendine yetmeyi ilk 6 yılda öğrenmiş, yeterince sorumluluk üstlenmeyi ve kendi başına karar verebilmeyi yaşamışsa okul ortamına kolaylıkla uyum sağlayacaktır. Çünkü, okulun kurallarına uyabilecek, özgürlüğünün başladığı ve bittiği noktaları kolaylıkla kestirebilecektir.

Sağlıklı iletişim ortamından gelen çocuk, okula başladığında kendini tanıyan, kabul eden, seven, kendisiyle barışık, olumlu düşünen bir birey olarak başarılardan keyif alacak, her başarı ona bağlı olarak yakın çevresinden aldığı geri bildirim onu yeni başarılara yöneltecektir.

AİLEYE ÖNERİLER

Şen, okuldan uzaklaşan veya gitmek istemeyen çocuğun ailesine yönelik ise şu önerilerde bulunuyor:

Çocuğunuzun içine girdiği bu yeni çevre ve ortama uyum sağlaması için biraz sabırlı olun.

Okul açılmadan önce çocuğunuzla gideceği okulu ziyaret edin. Okulu gezin, sınıfını gösterin. Mümkünse öğretmeniyle tanıştırın.

Çocuğunuza öğretmenini korkulup çekinilmesi gereken caydırıcı bir unsur gibi tanıtmayın. Sevip, sayması için zemin hazırlayın.

Çocuğunuzun okul alışverişine onunla birlikte çıkın. Kullanacağı eşyaları kendi zevkine göre seçmesine izin verin.

Okulun ilk günü, okula çocuğunuzla birlikte gidin. İnsan hayatında ilkler çok önemlidir. Bu mutlu günü onunla paylaşın. Kaygıları, korkuları varsa kendini güvende hissetmesini sağlayın.

Okul başlamadan bir hafta önce çocuğunuzun uyku programını okul saatlerine göre ayarlamaya başlayın. Sabahları rahat hazırlanabileceği süreyi ona tanıyın. Kahvaltı ederek okula gitme alışkanlığı kazandırın.

Çocuğunuzu okula huzurlu yollayın. Sabahları tartışma ve telaştan kaçının. Son dakika hatırlatmalarından vazgeçin, bu çocuğunuzun iç gerilimini arttırır, huzursuz eder.

Okuldan yorgun gelen çocuğunuza dinlenmesi için süre tanıyın. Bırakın rahatlasın.

Okuldan gelen çocuğunuza, ‘‘Bugün derste başarılı mıydın, sınavdan kaç aldın, kaç soruyu bilemedin‘‘ sorularını sormak yerine, ‘‘Hoşgeldin, günün nasıl geçti‘‘ diye karşılayın.

Çocuğunuza öğrenme konusunda baskı yapmak yerine, destek olun. Okula yeni başlayan çocuğun hala oyun çocuğu olduğunu unutmayın. Arkadaşlarıyla oynamak, Tv seyretmek, ödev yapmak için gereken zamanları ayırın, çocuğunuzla bir program yapın ve bu programa uymaya çalışın.

Kendi sorumluluğunu alması için imkan tanıyın. Çeşitli sebeplerle yapamadığı ödevlerini siz yapmayın. Yardım istemedikçe ev ödevlerine karışmayın. Unutmayın, nasıl başlarsa öyle gider.

Çocuğunuzu, özgüvenini geliştirmesi için kendini kanıtlayabileceği etkinliklere yöneltin (Bale, spor, dans, enstrüman çalma vs.). Çocuğunuzun tüm yaşamı okul olmamalı.

Çocuğunuz okul, öğretmen ve arkadaşlarıyla sorun yaşadığında hemen okula giderek müdahale etmeyin. Bırakın sorunlarını kendisi çözmeyi öğrensin.

VERİMLİ DERS İÇİN

Psikolog Rana Şen, verimli ders çalışabilmesi için çocuğun belli alışkanlıklarının küçük yaşta edinmiş olması gerektiğini söyleyerek, bu konuda şu önerilerde bulundu:

Çocuğunuz gürültülü ve dikkat dağıtan faktörlerin olduğu bir ortamda verimli çalışamaz.

Verimli ders çalışabilmesi için çocuğun bir odası veya bir ders çalışma köşesi olması gerekir. Bu yer aydınlatılmış olmalı, bir çalışma masası ve bir sandalye bulunmalı. Kalem, silgi, sözlük, imla kılavuzu, atlas gibi ders araçları elinin altında olmalı. Çocuğun bunları araması sık sık masadan kalkması, dikkatini dağıtır.

Ders çalışılan ortam sessiz olmalı. Televizyon, telefon gibi uyarıcılar uzakta durmalı.

Çocuğun ders çalışma saatleri bir programla düzenlenmeli.

Çocuğunuzla birlikte oturun ve okuldan eve döndüktün sonra kalan zamanlarını ne şekilde planlamak istediğine karar verin

Ödevlerini hangi saatte yapmak istediğini irdeleyin. Ne kadar zamana ihtiyacı olduğunu belirleyin. Buna göre bir çizelge hazırlayın ve çocuğun yaptığı bu plana uyması için onu destekleyin.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!