Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin farklı bölgelerinde son üç gün içinde 13 ilde 41 orman yangını daha meydana geldi. Aldığımız her yeni yangın haberi içimizi de yaktı.
Öte yandan yangınlar sadece ülkemizde değil dünyada pek çok ülkenin üzerine kâbus gibi çökmüş durumda. Aşağıdaki haberde orman yangınlarının dünyadaki etkilerini okuyabilirsiniz.
Söz konusu yangınlar bir anda nasıl bu kadar arttı? Hava sıcaklıkları bunda ne kadar büyük etken?
Eğer iklim krizi sıcaklık ortalamalarını 3 derece arttırırsa, Türkiye'de orman yangını çıkabilecek gün sayısı senelik 40 gün daha artacağına dair veriler var. Önümüzdeki günlerde, özellikle Ağustos'un ilk günlerinde Türkiye’yi kavurucu sıcakların beklediğini de biliyoruz.
Tüm bunlara istinaden Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş'e “Bu sıcak havalar orman yangını sayısını daha da artırır mı?” diye sorduk. Sıcak günlerin sayısının, rekor sıcaklıkların, sıcak hava dalgalarının sıklığının, süresinin ve şiddetinin artmasının orman yangını riskini de arttırdığının altını çizen Türkeş esas ve en önemli noktanın ise çıkan yangının büyük yangına dönüşme riskinin artması olduğunu söylüyor:
"Çünkü sıcak, kuru, rüzgarlı ve rüzgarın aniden yön değiştirdiği koşullarda bütün bitki örtüsü kuruyor ve oradaki biyokütle yanıcı madde olarak bekliyor. Yangın çıktığında da büyük yangına dönüşmesi işten bile olmuyor. Koşulların yangınları büyük hale getiriyor olması da sonuç olarak daha fazla yangın anlamına geliyor. Küresel ısınma koşullarında, artan rekor sıcaklık koşullarında yangın riski genel olarak artacaktır."
Aynı konuda görüşlerine başvurduğumuz Meteoroloji Uzmanı Dr. Güven Özdemir de genelde ağustos ayının ilk iki haftasında daha çok hissedilen eyyam-ı bahur sıcaklıklarına dikkat çekiyor. Afrika üzerinden gelen, muson uzantılı Basra alçak basıncının kuvvetli rüzgârlarıyla ülkemize taşınan boğucu sıcaklara verilen isim eyyam-ı bahur. Peki bu denli artacak olan sıcaklık, orman yangıları ihtimalini arttırır mı?
Özdemir'e göre kesinlikle evet.
"Sıcaklıkların aşırı artması orman yangınları ihtimalini arttırır. Hava sıcaklıkları saatte 40 kilometreyi bulan kuvvetli rüzgârlarla Basra üzerinden taşınmakta. Bu rüzgârlar cehennem sıcaklıkları taşırken aynı zamanda yerde ve yerin hemen üstündeki havanın nemini de yok etmekte. Bu nemin azalması ve aşırı kuru sıcaklıkların artması ve devamlı o bölgelere aşırı sıcak havanın pompalanması orman yangınlarının oluşmasına neden olacaktır.
Orman yangınlarının çıkış sebebinin büyük kısmı bu. Sıcak olduğu için kurutuyor ve nemi azaltıyor. Akdeniz bölgesinde şu an nem yüzde 20 civarında. İstanbul ve Karadeniz'de yüzde 50- 60 civarında nem var. Güney ve batı kesimlerimiz bu sıcaklıktan daha çok etkilenecek. Doğal olarak bu sıcaklıklar yangınları da körükleyecek."
'ASIL ÖNEMLİ NOKTA YANGIN ÇIKMASI DEĞİL, BÜYÜMESİ'
Profesör Türkeş “Büyük orman yangını için şunu söylemek istiyorum; yangın her zaman çıkar ya da çıkarılabilir” diyor ve orman yangınları konusunda çok önemli bir noktaya değiniyor:
“Çıkan yangınların büyük yangına dönüşmesi tam da bugünlerde olduğu gibi hava sıcaklıklarının çok yüksek, sıcak hava dalgalarının uzun süre etkili olmasıyla da bağlantılı. Üstelik biz çok kurak bir yaz mevsimine girdik. Var olan sıcak ve kurak yaz mevsimine aynı zamanda geçen seneden kalan kuraklığı da taşıdık.
Bütün bunlar üst üste geldiğinde Toroslar Dağları’nın güney yamaçlarında daha sıcak hava koşullarını oluşturan kuzeyli rüzgarlar yani fön rüzgarları etkili olduğunda çıkan yangın ne yazık ki kuru, sıcak hava ve rüzgâr nedeniyle çok hızlı yayılıyor, kontrol edilmesi zorlaşıyor, büyük yangına dönüşüyor.”
‘ÜLKEMİZDE SICAKLIKLAR REKOR ÜZERİNE REKOR KIRIYOR’
Rekor sıcaklık seviyeleri artan ülkeler arasında Türkiye’nin de yer aldığını anlatan Türkeş, “Türkiye’de 2020 Mayıs’ında ciddi sıcaklık rekorları kırıldı. Türkiye’de rekor sıcaklıkların, sıcak hava dalgalarının şiddetinin, süresinin, sıklığının arttığını, rekor yüksek sıcaklıklarının rekor üzerine rekor kırdığını söyleyebiliriz” diyor.
Murat Türkeş, ortalama, en yüksek, en düşük sıcaklıların oranının hızla arttığının da altını çiziyor ve “Bu yaz da yaklaşık 1,5 aydır Türkiye’nin Batı, Güney ve Doğu’sunda sıcak hava dalgalarını yaşıyoruz. Bazı istasyonlar Güneydoğu’da rekor kırdı” ifadelerine yer veriyor.
KÜRESEL ISINMANIN ROLÜ NE?
Bu noktada konu yine iklim krizine ve ona bağlı sıcaklık artışlarına geliyor. Birleşmiş Milletler dünyanın, iklim değişikliğini, sanayi üretimine geçilmeden önceki dönemin ortalama sıcaklıklarının 1,5 santigrat derece üzeri ile sınırlaması gerektiğinin altını çiziyor.
Prof. Dr. Murat Türkeş yaptıkları çalışmaların, dünyanın ortalama sıcaklığının hızlı bir şekilde 1,5 santigrat dereceyi önümüzdeki 10 yıl içinde geçeceğini gösterdiğini söylüyor. Şu anda son 100 yılda küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışın bile 1,2 santigrat dereceye ulaştığından bahseden Türkeş, “Paris Anlaşması’nın da küresel ısınma hedefi küresel ortalama yüzey sıcaklıklarını 2 santigrat derecenin altında tutmak, olabiliyorsa 1,5 santigrat derecede durdurmak. Ancak bugünkü dünyaya baktığımızda küresel ısınmayı önleyecek, sera gazı salımlarını 1990’lı-2000’li yıllara çekecek kolektif bir niyet ortada gözükmüyor” diyor.
Prof. Dr. Murat Türkeş “İklim değişikliğinin en önemli göstergesi küresel, bölgesel ve ülkesel sıcaklıklardaki artıştır. Eğer iklim değişikliği ile mücadele edemezsek yani sera gazı salımlarını azaltamaz, ormanlar ve bitki örtüsü gibi yutakları geliştirip arttırmayı başaramazsak sıcaklıklar çok hızlı artacak ve 100 yılın ortasına geldiğimizde en iyi ihtimalle 2,5-3 santigrat derecelik bir küresel ısınma, 100 yılın sonunda da belki 4,5-5 santigrat küresel ısınma gerçekleşmiş olacak” diyor ve ekliyor:
“Ülke bazında baktığımızda ise 100 yılın sonunda Türkiye’de yüzey sıcaklıklarının, yılın büyük bir bölümünde günümüze oranla 3-7 derece daha sıcak olacağını öngörüyoruz.”
SONUÇ: KURAKLIK, ÇÖLLEŞME, SELLER, HEYELANLAR…
“Sıcaklıklarının 3-5 santigrat derece artması ile dünyayı bekleyen çok fazla felaket var demek hiç de yanlış olmaz” diyen Murat Türkeş, o felaketleri şöyle anlatıyor: