Güncelleme Tarihi:
İşte tüm bu sebeplerden dolayı, dijital dönüşüm “olmazsa olmaz” bir kavram olarak yaşamımızda, özellikle iş hayatında etkisini artırmakta. Peki, dijital dönüşümün ne kadar bilincindeyiz, bu “hayati” kavramı gerçekten özümsüyor muyuz; işlerimizi geleceğe, doğru taşımak adına yeterince kullanmakta mıyız?
hurriyet.com.tr için hazırladığım son yazımda dijital dönüşüm özelinde, dünyada öne çıkan, son istatistikleri derlemiştim ve oldukça çarpıcı sonuçları paylaşmıştım. Bunlardan bir kısmı şunlardı (https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/sirketler-dijital-donusum-sureclerinde-ne-asamada-41479697):
Bu istatistiklerin de oldukça çarpıcı bir biçimde işaret ettiği üzere, dijital dönüşümün önemini bilen, kavrayan; dahası yıkıcı etkisini gören liderlerin bile çoğu organizasyonlarının dijital dönüşüme hazır olmadığının farkında. Corona sürecinde daha da önemli hale gelen dijital dönüşüm yol haritasını çok hızlı ve net olarak belirlememiz gerekiyor; fakat dijital dönüşüm hala çoğunlukla yanlış anlaşılmakta, yanlış yorumlanmakta ya da hiç anlaşılmamakta. HBR’da (Harvard Business Review) yayınlanan bir makalede belirtiği üzere (Coronavirus Is Widening the Corporate Digital Divide - Coronavirus Kurumsal Dijital Bölünmeyi Genişletiyor) Covid-19 süreci, insanlar ve şirketler arasında inanılmaz bir oranda dijital dönüşümden kaynaklı farklılıkları derinleştiriyor olacak.
Dijital dönüşümden bahsederken, şunun bilincinde olmamız gerekiyor. Bu kavram, sadece süreçlerin dijitalleşmesini ya da dijital araçlar kullanmayı değil; işin yeni dünyaya göre adapte edilmesi için tüm süreçlerin dijital araçlar göz önünde bulundurarak baştan tasarlanmasını; organizasyon kültürünün değişmesini; risk alma ve inovasyonlar ortaya çıkarma yeteneğinin geliştirilmesini; işbirliği ortamının oluşturulmasını ve rekabetçi pazarlara adapte olmayı ifade etmekte.
Dijital dönüşüm süreçlerinde, müşteriler ile olan iletişimden pazarlama ve satış çalışmalarına, müşteri geri bildirim sistemlerinden, tedarik ve dağıtım ağlarının yönetimine, raporlama ve izleme sistemlerinden, tahmin ve planlama sistemlerine kadar çok geniş bir alanda süreçleri yeniden tasarlamak gerekiyor. Bununla birlikte, pazara giriş stratejisinden, inovasyon odaklarına, iş modellerinin değişiminden, yeni pazarlara girmeye kadar farklı amaçları da belirlemek gerekiyor. Yani, dijital dönüşüm, şirketin ve organizasyonun tüm birimlerini ve bölümlerini içine alan, etkileyen, bütünsel, holistik bir bakış açısı ile yönetilmesi gereken bir süreci içeriyor.
Dijital dönüşüm, genellikle teknoloji odaklı düşünülse de sürecin başarılı olması adına “insan faktörü”nü tüm süreçte göz önünde bulundurmak ve önceliklendirmek gerekiyor. Prof. Peter Drucker’ın oldukça populer ve sık paylaşılan: “Kültür, stratejiyi kahvaltıda yer” (Culture eats strategy for breakfast) sözü de bu süreçte kültürün ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatıyor. Dijital dönüşüm sürekli devam edecek olan bir yolculuk ve bu yolculukta başarı sağlamak, sadece, organizasyonun DNA'sını değiştirerek mümkün…
Coronavirus döneminde bir çok davranışımızın ve iş yapma şeklimizin radikal olarak değiştiğini kabul etmemiz gerekiyor. Yaşadığımız süreç, dijital uygulamalara karşı herkesi hızlandırdı, ancak yaşanan değişikliklerin ne kadar ciddi olacağını ve sürecin ne kadar süreceğini kimse bilmiyor. Anlık ve mecburi olarak hayata geçirdiğimiz uygulamaların da ne denli sürdürülebilir olduğunu ve etkisini doğru gözlemlemek gerekiyor.
Bu dönemde dönüşüme adapte olamayan endüstriler ve işletmeler için felaket senaryoları yaklaşırken, her kriz gibi bu süreç de yeni fırsatları getiriyor olacak. Bu doğrultuda, öncelikli olarak aşağıda belirttiğim alanlarda düşünmeye başlamak ve soruların yanıtlarını kurumsal dinamikler açısından, dijital yeteneklerin de getirilerini akılda tutarak detaylandırmak gerekiyor:
Bu süreci verimli kullanmak, dijital dönüşüm odağında farkı ve gecikmeyi kapamak, hatta rekabet avantajı sağlamak adına bu soruların yanıtlarından yola çıkıp kurumsal dijital stratejiler oluşturmak iyi bir başlangıç olabilir.