Oluşturulma Tarihi: Haziran 04, 2004 00:00
DÜNYA Gazeteler Birliği’nin (WAN) üç gün süren 57. Genel Kurulu ve 11. Dünya Editörler Forumu (WEF) başarıyla sona erdi.Bu süre içinde dünyanın gözü İstanbul’a çevrildi; 90 ülkeden 1000’den fazla gazete patronu ve gazeteci Türkiye’yi tanıdı; kafalarındaki Türkiye imajı değişti.Türkiye’deki değişimin göstergesi WAN toplantısında açıkça görüldü. Daha birkaç yıl öncesine kadar böyle bir kongrenin Türkiye’de yapılmasında çekinceli davranan örgüt, yönetimde başkanvekili olarak yer alan Aydın Doğan’ın gayretleriyle buraya taşındı; sonuç itibarıyla çok da iyi oldu.Gazete çalışanları ve çalıştıranlarının bir arada olduğu toplantılarda, dünya medyasının önüne çıkan en çarpıcı tablo, herhalde açış konuşmasını yapan Yaşar Kemal oldu.‘Türkçe’de bir söz vardır; biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar. Biri yiyor, milyonlar bakıyor, kıyametin kopmasını mı bekleyelim’ sözünden bütün konuklar etkilendi.Türkiye öylesine bir değişim süreci yaşıyor ki... 12 yıl önce DGM’de yargılanan Yaşar Kemal, bu toplantılarda ‘çağının tanığı’ olarak yer aldı.Alman Der Spiegel dergisinde ve ‘Düşünceye Özgür-lük’ adlı kitapta yer alan ‘Zulmün Artsın’ başlıklı yazısında, etnik ve ırk ayrımına teşvik ettiği gerekçesiyle TCK’nın 312. maddesine göre yargılandı. Daha sonra davayı AİHM’ye götürdü ve kazandı.Oysa, bu konuşmayı yaptığı günde DGM’ler kaldırıldı. Türkiye nereden nereye geldi.Yaşar Kemal’le bu konuyu konuşurken;‘O zaman DGM’de yaptığım savunma daha iyiydi. Kongrede yazılı metinden okurken heyecanlandım; irticalen daha iyi konuşurdum ama usul böyleymiş’ dedi. Yaşar Kemal bugün hálá dimdik ayakta duruyor; onu yargılayan mahkemeler ise artık yok.NELER OLDUDünya medyasının kalbi İstanbul’da atarken, toplantının sonuçları ne oldu?Toplantıların ana gündeminde şu soru ortaya çıktı; şiddetlenen TV ve internet rekabeti karşısında gazeteler ne yapmak zorunda?Bu yolda yeni teknolojilerden nasıl yararlanılabilir? Bu konuda başarılı örnekler üzerinde duruldu. Örneğin, İngiltere’deki ciddi Independent gazetesinin büyük boyuttan tabloid boyuta geçmesi. Buna ‘compact edition’ adı veriliyor. Bu yolla tiraj alınabilir ama içerik zengileştirilemezse bunun bir yararı olabilir mi; görülecek.Bu arada yeni dağıtım ve satış teknikleri patronlar açısından önemliydi.Kamuoyunun pek algılayamadığı bir olay da şu: Gazete sahipleri ve genel yayın müdürleri, bir iki kez bir araya geldiler ama farklı sorunlarını görüştüler. Patronlar parasal ve teknik konuları görüşürken; genel yayın müdürleri ise gazetelerinde içerik açısından neler yapılabileceğini tartıştılar. Patronların sayısı 800’ü bulurken, genel yayın müdürleri 400 dolayındaydı.Batıda uygulanan, genel yayın yönetmenleri ile yayıncıların ayrı ayrı olması genel kabul gören bir uygulama olduğu için herkesin bu modele yöneldiği dikkat çekti.Bir başka önemli konu da; gazetelerin hayatta kalma mücadelesiydi... Dünyada genel olarak gazeteler tiraj kaybediyor; kesin bir çözüm ortaya çıkmış değil.TV’ler karşısında reklam gelirleri düşüyor. 10 yıl kadar önce reklam pastası hemen hemen eşitti; ancak bu oran 2/3 oranında TV’ler lehine öne çıktı. Farkın daha da büyüyeceği görülüyor.Çarpıcı bir tespit de; en temel
haber kaynağı olan gazetelerin, TV ve internetin ardından üçüncü sıraya düşmesi... Yayıncı ve gazeteciler buna karşı çare aradılar; herkes bilgi ve deyenimlerini ortaya koydular.Yazılı basın çıkış yolu arıyor.Ayıp olmuyor mu?MARMARA Üniversitesi Senatosu, 5 Mayıs’ta bir bildiri yayınlayarak, üniversitenin Maltepe-Başıbüyük Kampusu’ndeki hastane inşaatı ile ilgili olarak yer alan ve ilgililerce resmen tekzip edilmeyen haberler ve hastanenin geleceğine ilişkin yorumların üniversite camiasını rahatsız ettiğini açıklamıştı.Taraflar sessizliğini hálá sürdürüyor.Sükut ikrardan mı geliyor?Bilindiği gibi MÜ Hastanesi, kendisine ait olmayan binalarda hizmet veriyor. Bayübüyük Kampusu’ndeki hastane inşaatı 13 yıldan beri ödenek yetersizliğinden tamamlanamıyor. Bu arada Kadir Has, geçmişte hastanenin yapımı için bağışta bulunması nedeniyle bu yerin adına kurulu özel vakıf üniversitesine devrini istiyor. Nitekim bu konuda hemşerisi Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ü devreye sokmak istiyor, Başbakan Erdoğan’la görüşmek için. Ancak Marmara Üniversitesi Rektörlüğü, bu yerin her ne isim altında olursa olsun başka bir yükseköğretim kurumuna veya benzeri bir kuruluşa devredilmesine karşı çıkıp tepki gösteriyor.Bir yıldır öğrenci almayan KMÜ ancak tıp eğitimi vermekte ısrarlı; öğrenciler ise fakültelerinin kapatılmasından üzüntü duyduklarını söylüyorlar. ‘Bir üniversitenin kapatılmış fakültesinden mezun olmak hangi yararı sağlayabilir’ diyorlar.Buna karşılık MÜ Tıp Fakültesi’nden bazı öğretim üyeleri, şu görüşü belirtiyorlar:‘Kadir Has’ın davranışını bilim adına etik bulmuyoruz. Oraya yaptığı bağış yüzde 10’u zor bulmasına karşın buraya talip olabiliyor. Kamu adına yapılan bir bağış geri istenir mi? Dünyada her üniversite tıp fakültesi kurmaz. Örneğin; Harvard Üniversitesi’nin tıp fakültesi yoktur. KHÜ, tıp fakültesi açacaksa, öğrencilerini bu konuda uzmanlıklarını kanıtlamış İÜ ve MÜ Tıp Fakültelerinde okutturabilir. Zaten baştan aldığı öğrenciler bizim Marmara’nın tıp fakültesinde; hatta Türk Kardiyoloji Vakfı’nın hastanelerinde eğitim görüyorlar.Başbakan’ın okuduğu bir üniversitenin Başıbüyük’teki tıp fakültesi binalarının inşaatının bitirilmesi için ödenek sorununu çözümlemek Maliye Bakanı Unakıtan’a düşüyor. MÜ Rektörü Prof. Tunç Erem de, inşaatın ödeneğinin artırılması için hükümet kanadıyla görüşüyor.Marmara Üniversitesi öğretim üyeleri rahatsız eden bu durum karşısında Kadir Has’ın sessizliğini bozarak kamuoyuna inandırıcı bir açıklama yapması gerekmiyor mu?GÜNÜN SÖZÜ‘Bindirim değil, indirim bakanıyım.’(Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım)
button