Kapatılan İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan ve İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen bugünkü duruşmada okunarak aleniyet kazanan 128 sayfalık iddianamede El Kaide'nin dünü ve bugünü anlatıldı.El-Kaide'nin birçok ülkeden üyelere sahip, dünya genelinde faaliyet gösteren çokuluslu bir yasadışı örgüt olduğu belirtilen iddianamede, örgüt elebaşı Usame Bin Laden'in 1980'li yılların sonunda Afganistan'da Sovyetler Birliği'ne karşı savaşan Araplar'ı biraraya getirerek finansal yardımda bulunduğu ve Afgan direnişi için radikal düşünceleri doğrultusunda eğittiği belirtildi. Örgütün, İslami grupların faaliyet gösterdiği bölgelerde global bir radikalizmi, bu tarz radikal grupların olmadığı bölgelerde ise öncelikli olarak radikal bir anlayışın geliştirilmesini amaçladığı ifade edilen iddianamede, Afganistan, Bosna, Çeçenistan, Tacikistan, Somali, Yemen, Kosova ve Filistin'de savaşan islami grupları desteklediği, ayrıca Endonezya, Mısır, Sudan, Filipinler, Cezayir ve Eritre gibi ülkelerde faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarının eğitimlerini sağladığı vurgulandı. El-Kaide'nin amacının, dünyadaki tüm müslümanların katılımı ile silahlı mücadele yöntemini kullanarak, şer'i hükümlerle yönetilen bir devlet kurmak olduğu belirtilen iddianamede, batı güdümündeki tüm müslüman hükümetleri yıkmayı, sınırları kaldırmayı ve böylelikle bir halife yönetiminde panislamizm doğrultusunda kendisine yakın aşırı İslamcı gruplarla işbirliği yaparak, batılı güçleri İslam ülkelerinden özellikle de Suudi Arabistan topraklarından çıkartarak dünya çapında bir din devleti kurmak olduğu bildirildi. -TEMELİ MAK'LA ATILDI- Usame Bin Laden'in, 1980 yılında Pakistan'ın Peşaver kentinde Afgan direnişinde yer alan mücahitlere mali destek ve silah yardımı sağlanması amacıyla Filistin Müslüman Kardeşler Örgütü lideri Abdullah Azzam ile birlikte “Mekteb Ül-Kidamat (MAK)” isimli organizasyonu kurduğu belirtilen iddianamede, MAK isimli oluşumun, ardından ABD, Mısır, Suudi Arabistan ve Pakistan'ın da aralarında bulunduğu yaklaşık 50 ülkedeki temsilcilikleri aracılığıyla Afganistan'da savaşmak üzere gönüllüler topladığı ve bu ülkeye gönderdiği, ayrıca Afganistan ve Pakistan'da askeri eğitim kampları açarak finanse ettiği, Afganistan'da yol ve tünel açmak, hastane ve depo inşa etmek üzere ağır sanayi teçhizatları ithal ettiği, Laden'in, MAK'ı desteklemek için ailesinin zenginliği yanında, Körfez bölgesinin varlıklı ailelerinden toplanan bağışları da kullandığı vurgulandı. Laden'in, bütün faaliyetlerini kurumsallaştırarak 1988'de El-Kaide örgütünü kurduğu ifade edilen iddianamede, 1989'da Abdullah Azzam'ın bombalı bir suikast sonucu öldürülmesinden sonra MAK'ın bütün elemanları ve varlığının El-Kaide'ye geçtiği anlatıldı. El-Kaide'nin, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgali sırasında bu ülkedeki müslüman halkı korumak için Ortadoğu ve birçok islam ülkesinden gelen binlerce gönüllü savaşçı için çekim merkezi olduğu kaydedilen iddianamede, örgütün, buraya gelen gönüllü savaşçıların asker olarak eğitilmesinde, mali olarak desteklenmesinde ve Sovyetler Birliği'nin Afganistan'dan çekilmesinde önemli rol oynadığı belirtildi. -PASAPORTUNA EL KONULDU- Usame Bin Laden'in, memleketi Suudi Arabistan'a geri dönerek ailesine ait inşaat şirketinde çalıştığı, Afgan savaşı gazilerine yardım için bir organizasyon kurduğu, bu savaşçıların daha sonra Bosna ve Çeçenistan gibi çeşitli yerlerde tekrar müslümanlar adına savaşmaya gittiği anlatılan iddianamede, Laden'in, Afganistan savaşı sonrası Mısır İslami Cemaati, Yemen Cihad Örgütü, Pakistan El-Hadit Grubu, Lübnan Partizan Birliği, Libya Savaşan İslami Cemaati, Ürdün Beyt-Ül İmam Grubu ve Cezayir İslami Cemaati örgütlerinin katılımıyla oluşturulan Cihad Komitesi'nin başına getirildiği bildirildi. Bu komitenin, adı geçen örgütler için basın yayın faaliyetlerini yürüten Londra'daki Enformasyon Gözlem Merkezi'ni ve yine Londra'da bürosu bulunan Danışma ve Reformasyon Kurulu'nu idare ettiği vurgulanan iddianamede, ancak Laden'in pasaportuna, bölgedeki ılımlı islamcı devletlere karşı faaliyet gösteren militan gruplara destek vermeye devam etmesi ve Afgan savaşı sırasında irtibatlı olduğu radikal isimlerle bağlantılarını kuvvetlendirmesi girişimlerini engellemek amacıyla Suudi Arabistan yetkililerince 1989 yılında el konulduğu belirtildi. -ABD GÜÇLERİNE İLK SALDIRI- 1990 yılında Irak'ın Kuveyt'i işgal ettiği sırada Laden'in, birçok radikal grupla biraraya gelerek El-Kaide'nin burada nasıl bir rol oynayabileceği konusunda tartıştığı anlatılan iddianamede, Suudi Arabistan'ın kutsal topraklarını Amerikan güçlerine açmasına büyük tepki gösterdiği, bu yüzden Suudi rejimi ile aralarının açıldığı kaydedildi. Suudi Arabistan yönetiminin bunun üzerine 1991 yılında devlet aleyhine faaliyetlerinden dolayı Usame Bin Laden'i sınırdışı ettiği belirtilen iddianamede, sınırdışı edilince Laden'in işlerinin bozulduğu, ancak 1991 yılında İslamcı Milli Cephe (NIF) yönetimi lideri Hasan El-Turabi'nin desteği ile Sudan'a yerleştiği, daha sonra varlıklı NIF üyeleriyle hızla iş bağlantıları kurarak, rejimin sivil gelişim projelerini yüklendiği anlatıldı. 1993 yılı Ekim ayında Somali'de meydana gelen patlamada 18 askeri ölen ABD'nin Mogadişu'daki güçlerini çektiği, bu gelişme üzerine Laden'in eylemi Afgan Arapları'nın yaptığını söyleyerek ABD'yi ”kağıttan kaplan”a benzettiği ifade edilen iddianamede, ABD'nin de 1996 yılında bu saldırıyla ilgili Usame Bin Laden'i suçlu olarak gösterdiği kaydedildi. -SUDAN'DAN DA KOVULDU- Laden'in, terörist faaliyetleri desteklediği ve krallığın çıkarları ile komşu ülkelerle olan ilişkilerin zarar görmesine neden olduğu gerekçesiyle Suudi Arabistan yönetimince Şubat 1994'te vatandaşlıktan çıkartıldığı anlatılan iddianamede, Laden'in buna misilleme olarak Temmuz 1995'te merkezi Londra'da olan Öğüt ve Islah Komitesi adına muhalif bir organizasyon oluşturarak, Suudi hükümetini eleştiren 361 adet broşür hazırlattığı belirtildi. Laden'in daha sonra Sudan'ın Hartum şehrinde El-Kaide için askeri bir üs kurduğu kaydedilen iddianamede, 1996 yılında ABD ve Suudi Arabistan'ın baskısı, BM'nin uyguladığı yaptırımlar sonucu Sudan yönetiminin Laden'i, 3 karısı ve 10 çocuğuyla birlikte sınırdışı ettiği bildirildi. Laden'in, buradan Afganistan topraklarına geçerek Taliban yönetiminin misafiri olarak El-Kaide'ye ait askeri eğitim kamplarında kaldığı belirtilen iddianamede, El-Kaide'nin Amerikan güçlerine karşı ilk eyleminin, Somali'deki ABD askerlerine yapılan saldırı olduğu ifade edildi. SAVAŞ DEKLARASYONU Laden'in, El-Kaide tarafından yapıldığı düşünülen bir dizi eylemden sonra 1996 yılı Ağustos ayında ABD'ye karşı savaş deklarasyonu yayınladığı anlatılan iddianamede, 1998 yılı Şubat ayında Laden tarafından yayınlanan diğer bir demeçte, “Yahudiler'e ve Haçlılar'a karşı cihad için dünya islami öncüsü bayrağı altında mücadele ederek, her yerde sivil ya da asker Amerikan vatandaşlarını ve onların dostlarını öldürmenin tüm müslümanların görevi olduğunu” söylediği kaydedildi. ABD'nin, 1 Ağustos 1998 tarihinde Kenya ve Tanzanya'daki patlamalardan sonra 20 Ağustos 1998'de Afganistan'daki El-Kaide kamplarını bombaladığı belirtilen iddianamede, 1998 yılı Kasım ayında ABD'nin yaptığı bir açıklamada, bu saldırıların sorumlusunun Usame Bin Laden olduğunun bildirildiği anlatıldı. Los Angeles Uluslararası Havaalanı'nda milenyum kutlamaları sırasında bombalı saldırı düzenlemeye çalışan Cezayir asıllı Ahmed Ressam isimli bir kişinin yakalandığı hatırlatılan iddianamede, yapılan açıklamada şahsın, Laden tarafından Afganistan kamplarında şehir gerillacılığı ve patlayıcılar konusunda eğitildiğinin bildirildiği vurgulandı. İddianamede, ABD'de gerçekleştirilen 11 Eylül terörist saldırısından sonra El-Kaide'nin dünyanın en ünlü örgütlerini eylemlerinin büyüklüğü ve dünyada meydana getirdiği etki yönüyle geride bıraktığı kaydedildi. İddianamede, “farklı uluslardan birkaç bin nitelikli mücahit kadroya sahip olan” El-Kaide'nin üst düzey yöneticilerinin yakalanmasının, bazı muhtemel terörist planları kesintiye uğrattığı belirtildi. Bunun yanında, 11 Eylül saldırısının ardından tüm dünyada radikal islamcı örgütlerin El-Kaide'ye sempati duymaya başladıkları, böylece örgütün etki alanını genişletme imkanı bulduğu anlatılan iddianamede, ”El-Kaide, bir yönüyle radikal islamcı grupların toplanma noktası ya da Cemaat-i İslamiye, Özbekistan İslam Hareketi ve Hareket-ül Mücahidin gibi dünya çapında faaliyet gösteren radikal islamcı örgütlerin içinde yer aldığı geniş bir yelpaze olarak nitelendirilebilecek yapıya sahip bir örgüttür. El-Kaide'nin desteklediği diğer örgütler ise Mısır'da El-Cihad, Filistin'de Hamas ve İslami Cihad, Cezayir'de Silahlı İslami Grup, Sudan'da Ulusal İslam Cephesi'dir. Ayrıca, Suudi Arabistan'daki muhalif gruplara da destek sağlanmaktadır” denildi. El-Kaide'nin, dünya çapında hücre yapılanmasına sahip olduğu, radikal islamcı gruplarla bağlantısının bulunduğu ve bu gruplar tarafından sürekli desteklendiği belirtilen iddianamede, 2001 yılında koalisyon güçlerinin Taliban'ı iktidardan indirinceye kadar Afganistan'da olan El-Kaide merkezinin, bu tarihten sonra küçük gruplar halinde Güney Asya, Güney Doğu Asya ve Ortadoğu'ya yayıldığı, bu bölgelerde özellikle Amerikan hedeflerine yönelik terörist saldırılara başladığı anlatıldı.ÜST YÖNETİMUsame Bin Laden ve El-Kaide isimlerinin birbiriyle özdeş hale geldiği ve örgütün sadece Laden tarafından tek başına yönetildiği kaydedilen iddianamede, Laden'in, en üst düzeyde Dr. Ayman Al-Zewahiri ve Muhammed Atef isimli 2 danışman ve yardımcıya sahip olduğu bildirildi. Al-Zewahiri'nin, örgütün dini lideri ve Laden'in muhtemel varisi olduğu belirtilen iddianamede, Muhammed Atef'in de örgütün askeri komutanı olduğu ve başlıca sorumluluğunun, örgüte gönüllü savaşçı katılımını sağlamak ve bunların asker olarak eğitilmesi olduğu ifade edildi. Ülkesindeki islami hareketlere 1970'lerin sonunda katılan Mısırlı cerrah Al-Zewahiri'nin, Enver Sedat suikastı ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle 3 yıl cezaevinde kaldığı, serbest bırakılınca Afganistan'a gidip Laden'le tanıştığı, özel doktoru ve danışmanı olarak Laden'in politik düşüncelerinin gelişiminde önemli rol oynadığı kaydedilen iddianamede, bu kişinin, 1997 yılında Mısır'ın Luxor şehrinde 67 kişinin öldürülmesi ve Tanzanya ile Kenya'da bulunan Amerikan konsolosluklarının bombalanması eylemlerinden dolayı suçlu bulunduğu belirtildi. Al-Zewahiri'nin, 1998 yılında Usame Bin Laden'in ABD vatandaşlarına karşı saldırı emrini onaylayan 5 islami liderden biri olduğu anlatılan iddianamede, Al-Zewahiri'nin, Mısır tarafından ölüm cezasına mahkum edildiği ve halen FBI tarafından arandığı bildirildi.İddianamede, 1980'lerde El-Kaide'ye katılan ve kızı Laden'in oğullarından biriyle evli olan Atef'in de, Kenya ve Tanzanya'daki saldırılardan dolayı suçlandığı bildirildi. HÜCRELERLE GEVŞEK BAĞEl-Kaide içindeki diğer önemli isimlerin Mustafa Hamza, Rifie Ahmed Taha ve Muhammed İslamboli olduğu kaydedilen iddianamede, üst düzey kadroların, kendileri için faaliyet gösteren ve destekleyen yerel hücrelerle gevşek bağlara sahip olduğu bildirildi. Bu nedenle, örgüte yönelik operasyonlarda yerel hücrelerden üst düzey kadrolara ulaşmanın mümkün olmadığı anlatılan iddianamede, her hücrenin bağımsız olarak eylem yapabildiği ve diğer hücrelerde faaliyet gösteren örgüt üyelerinin kimliğini bilmediği vurgulandı. El-Kaide'nin, gerçekleştirdiği eylemleri genellikle diğer örgütler gibi basın açıklaması yaparak doğrudan üstlenmediği ifade edilen iddianamede, bunun yerine Usame Bin Laden'in eylemlerle ilgili ”takdir edici” açıklamalarda bulunduğu hatırlatıldı. İddianamede, El-Kaide'nin, üst yönetimin kendine has yapılanması dışında 3 bölümden oluştuğu, bunlardan biri olan “hücreler”in, örgüt tarafından özel eğitim verilmiş ve dünyanın birçok ülkesine dağılmış gruplardan oluştuğu, “mücahitler-mücahit gruplar”ın, Afganistan savaşından Filistin gibi dünyanın birçok bölgesinde meydana gelen ve süregelen çatışmalara cihat yapmak amacıyla katılan kişilerden meydana geldiği, “yerel örgütlenmeler”in de, bir kısmı El-Kaide çatısı altında faaliyet gösteren, bir kısmı da doğrudan veya dolaylı irtibat halinde bulunan değişik islam ülkelerindeki radikal islamcı gruplardan oluştuğu anlatıldı. İddianamede, örgütün üst yönetimi ve yapılanması içinde bulunan kurullardan “Danışma Kurulu”nun, büyük kararlar ve faaliyetlere onay verdiği, “Askeri Komite”nin askeri konuları onayladığı, “Ticari Komite”nin mali işlerle ilgilendiği, “Dini Komite (Fetva Komitesi)”nin dini konuları görüştüğü, “Medya Komitesi”nin de basın ve yayınla ilgili konularla ilgilendiği belirtildi. ÖRGÜTÜN STRATEJİSİ“İman”, “hicret” ve “cihat” konularının örgüt stratejisinde öne çıkan unsurlar olduğu kaydedilen iddianamede, Laden'in, buna bağlı olarak hem kendi örgütü, hem de ilişkili olduğu diğer örgütlerin eylem ve saldırılarını desteklediği, bu kapsamda Afganistan, Sudan, Yemen ve Pakistan'da bulunan eğitim kamplarında eğitim almalarını sağladığı, buralarda yetiştirilen kişileri değişik ülkelerde hücre şeklinde yapılandırıldığı ve bu şekilde oluşturulan hücreleri kendi başlarına eylem yapmaya teşvik ettiği anlatıldı. El-Kaide'nin başlıca amacının, “Amerikalılar'ı ve Amerikan etkilerini müslüman ülkelerden özellikle Suudi Arabistan'dan dışarı atmak, İsrail'i yok etmek ve Ortadoğu'da Amerikan güdümündeki yönetimleri devirmek” olduğu belirtilen iddianamede, Laden'in böylelikle dünyadaki tüm müslümanları biraraya getirerek, cihat etmek yoluyla tek halife önderliğinde şer'i kurallara göre yönetilen bir devlet kurmayı hedeflediği anlatıldı. El-Kaide'nin dünya görüşünün ise, kısaca Muhammed İbn-i Abdulvehhab tarafından ortaya konulan “Vehhabilik” çerçevesinde ”cihad etmek” olduğu belirtilen iddianamede, örgütün terörizm kavramının kuralsız, global ve adem-i merkeziyetçi bir hale gelmesinde önemli rol oynadığı kaydedildi.TEHLİKENİN İPUCUEl-Kaide'nin, diğer birçok terörist örgütten farklı olarak, herhangi bir devlet tarafından tümüyle desteklenmediği ve bölgesel bir terörist faaliyet yürütmediği ifade edilen iddianamede, örgüte yönelik daha sonra şu tespitlerde bulunuldu:“Örgütün alt yapısı küçük, mobil ve adem-i merkeziyetçi niteliktedir. El-Kaide üyeleri, Araplar ve diğer müslüman milletlere ait radikal anlayışa sahip, daha çok dünyada devam eden bölgesel savaşlara katılmış kişilerdir. Bu yönüyle El-Kaide'nin, çok uluslu bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. 11 Eylül'de Pentagon'a ve İkiz Kuleler'e yapılan saldırıların niteliğine bakıldığında, bu eylemliliklerin o güne kadar görülmedik şekilde çok sabırlı, titiz bir istihbarat çalışması ve ön hazırlık gerektirdiği görülmektedir. Bu da El-Kaide'nin, ne kadar tehlikeli bir örgüt olduğu konusunda ipuçları içermektedir.”
button