Uğur ERGAN yazıyor
Oluşturulma Tarihi: Haziran 05, 2009 20:01
Hiç lafı uzatmadan baştan söyleyelim: Bu bir kandırmacıdır, bir göz boyamadır. Yaşamının yaklaşık 15 yılını Almanya’da gazetecilik yaparak geçirmiş bir insan olarak daha da vahimini söylüyorum: “Almanya Büyükelçiliği’nin açıkladığı şartlar ne Alman, ne de Avrupa Hukuku’nda yeri bulunan, aksine suç unsuru olan “ayrımcılığın” daniskasıdır. Sen kim oluyorsun da, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarını TIR şoförü, sanatçı, sporcu, bilim adamı vs. gibi sınıflandırıyorsun? Kim sana veriyor bu hakkı? Türkiye’nin ekonomik olarak şu anki konumuyla silip, süpüreceği Bulgaristan veya Romanya, daha AB ile müzakere sürecini | Uğur ERGAN YAZIYOR |
|
yürütürken, bu ülke vatandaşlarına üç ay tüm AB ülkelerinde serbestçe seyahat hakkı tanınırken, gittin mi böyle bir ayırıma? Daha tam üyelik müzakerelerine bile başlamadığın Sırbistan’ın vatandaşlarına vize kolaylığı getirirken yaptın mı aynı şeyi? Evet bir ses versenize Sayın Merkel, Sayın Büyükelçi Cuntz… Veremezsiniz. Çünkü ne yazık ki, işinize geldiğinizde sizin için ilk sırada yer alan hukukun üstünlüğünü, sıra Türkiye veya Türk vatandaşları gelince görmezden geliyorsunuz. Bilmiyorsanız hatırlatalım. Avrupa’nın en üst hukuk makamı olan Avrupa Adalet Divanı’nın kararı özü itibariyle son derece net ve açıktır: “Türkiye ile o zamanki adı Avrupa Ekonomik Topluluğu olan birlik arasındaki anlaşmalar, Türk vatandaşlarına vize uygulamasını hukuken geçersiz kılmaktadır.” 30 yıla yaklaşan zaman dilimi boyunca Türk vatandaşlarına haksız yere vize uyguladığınız yetmiyormuş gibi, şimdi kalkmış, “Alın size müjde, Türklere vizeyi kaldırdık” havası yaymaya çalışıyorsunuz. Kusura bakmayın ama yemezler. Allahınız aşkına bakar mısınız getirdikleri kolaylıklara. Bir Türk bilim adamı Almanya’ya iş amaçlı giderse vizeye ihtiyaç duymayacakmış. Sanırsınız ki, lacivert pasaportu gösterdi mi elini kolunu sallayarak, sınır kapısından geçecek. Geçin efendim… Anlatayım değerli Türk bilim adamı yapacaklarını: 10 gün önceden Büyükelçiliğe veya başkonsolosluğa ben Almanya’ya gidiyorum diyeceksin. Gerekli evraklarını toplayacaksın. Diplomanı göstereceksin (Sen YÖK’müsün ey Almanya?), Türkiye’de çalıştığın yeri ibraz edeceksin, “Vallahi, billahi Türkiye’ye geri döneceğim” yemini edeceksin… Yapacaksın da yapacaksın… (Utanmasalar, Allah geçinden versin bir de mezar yerinin tapusunu isteyecekler.) Hadi diyelim bunları yaptın, çıktın yola, vardın Almanya ellerine. Yine gireceksin sınırda AB dışı ülkeler bankosunda ip gibi kuyruğa. Sıra sana geldi mi, sınır polisi Hans bakacak pasaportuna… Evirecek, çevirecek sayfaları “vize nerde?” diye soracak. Başlayacaksın derdini anlatmak için bülbül gibi İngilizce konuşmaya. Şimdiden söyleyeyim alacağın yanıt “What?”dan öteye gitmeyecek. Yani değerli Türk bilim adamı, Almanya’ya girişin sınırda polisin inisiyatifinde olacak. Arkadaş uygun görürse Almanya’ya ayak basacaksın. Görmedi mi geldiğin uçakla gerisin geriye Türkiye’ye… Lafı belki çok uzattık ama, Almanya Büyükelçiliği’nin açıklamasının anlamı şudur: “Bütün evrakları topla getir. Eğer sana güvenirsem pasaportuna vize vurmayayım. Ama benden aldığın güven yetmez bir de sınır polisini ikna etmen lazım. Ama ona ben karışamam. Kapıdan geri dönersen sorumluluk benim değil.” Böyle şey olur mu? Vizeli giderim, hiç olmazsa kendimi garantiye alırım daha iyi be kardeşim. İşte bundan dolayı Ankara’ya şimdi daha büyük görevler düşüyor. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, bu kandırmacaya karşı en sert tepkisini göstermeli, vatandaşlarına açık desteği vermeli, göstereceği yollarla hem Almanya’nın hem de diğer AB üyesi ülkelerin iç hukukunu abluka altına aldırmalı. Kısacası haklı olduğu davada “göz boyayıcıları” pes ettirmeli. Son bir söz de Almanya Büyükelçiliği’ne: Madem sanatçıdan da vize istemiyorsanız, yardımcı olalım. Marmaris’te Türkiye’nin AB’deki haklarını 30 yıl önce satan bir ressamımız mevcut. Kolaylık gösterin kendisine NETEKİM!!!