Oluşturulma Tarihi: Ağustos 25, 2001 00:00
MAZHAR OSMAN'ın hayatını okurken, Osmanlı'dan Cumhuriyete geçişin bireysel ve toplumsal bütün sahnelerini bir arada gördüm.Ölümünün 50. yılında çıkan, Liz Behmoaras'ın yazdığı Mazhar Osman -Kapalı Kutudaki Fırtına, sanırım genç kuşaklara bir efsane doktorun meslek ve hayat tablosunu göstermesi açısından gerçekten ilgi çekicidir.Türkiye'de akıl hastalıklarının tedavisi ile Mazhar Osman adı bir arada anılır.1884'te Sofulu'da doğup adı çevresinde efsane yarattıktan sonra 1951 yılında İstanbul'da ölen Mazhar Osman için halkın söylediklerinden birkaçını okuduğunuzda, ününün büyüklüğünü anlarsınız umarım.‘‘Bu adam tam Mazhar Osman'lık. En iyisi bunu Mazhar Osman'a yatırmalı.’’Doğum ve ölüm tarihleri arasındaki zaman dilimi yalnız Türkiye'nin değil dünyanın da savaşlarla çalakalandığı bir dönem.Birinci Dünya Saıvaşı, İkinci Dünya Savaşı ve bir imparatorluktan cumhuriyete geçiş.Mazhar Osman'ın yükseliş çizgisinde, okur, engellemelere, mesleki rekabetten doğan çelmelere dikkat ederse, onun yaşamının renkli ama zor yanını farkedecektir.İnsan kendini mesleğine adadı mı, yaşamıyla mesleği özdeşleşti mi, hiç kuşkusuz aşklarında da, evliliklerinde de başkasını mutlu eden bir düzen kuramıyor.Mazhar Osman'ın kitabından onun da bu genel kuraldan uzak duramadığını anlıyorsunuz.Mazhar meslek seçecekti, istediği idarecilikti ama babası Osman Efendi şu tavsiyede bulundu:‘‘Oğlum mesleklerin en güzeli hekimlik. Hekim ol hiç olmazsa aç kalmazsın, tedavi ettiğin köylü sana tavuk, horoz, yumurta, yağ, süt gibilerinden bir şeyler verir, parası yoksa... Eh, sen de böylece kendinin ve ailenin karnını doyurursun.’’Mazhar Osman, önce kadın hastalıkları konusunda uzman olmak istemiş, gerçekleşmeyince dahiliyeyi seçmiş ama Zoeros Paşa bu konuda onun el becerisi olmadığını anlayıp uyarmış:‘‘İyisin, akıllısın, hafızan kuvvetli ama benim sana hoca nasihatim şu ki, ellerini fazla kullanacağın bir ihtisas dalı seçme.Geçenlerde iğne yaptığın hanım, hareketsiz yatıyor, oğlu da tıbbiyeli olduğu için başımıza meseleler açacağa benziyor.’’Nasihat üzerine Raşit Tahsin Hoca'nın kurduğu Akliye ve Asabiye kürsüsüne gidiyor.Mazhar Osman'ın hekimliğinde kurduğu dostlukların arasında epey ünlü var:Tevfik Fikret, Abdülhak Hamid, Neyzen Tevfik, Fikret Mualla...Hocanın kadınlara sert davrandığı bu kitaptan çıkarılabilinir. Sert erkek olduğu iddiasına da delil bulunabilir.Ben bütün bunları, mesleğinden başka hiç bir şeyi gözü görmeyen insanlara özgü bilinmeden yapılan hoyratlıklar olarak yorumluyorum.Manastır'da doktorluğu sırasında Enver Paşa'nın ordusundan, teşhis koyamadığı bir Osmanlı subayının sorusu, onu ilgilenmediği siyaset üzerine uzun uzun düşündürmüştü:‘‘Sen akıl doktoruymuşsun birader! Belki şu soruma cevap bulursun, çünkü buna cevap için akıl ister.Biz hep dinimiz, vatanımız, milletimiz için çarpışıyoruz. Peki ama vatan neresi? Millet kim? Dindaşlar hangileri? Bizim şimdi savaştığımız bu millet-i Osmaniye'nin bir unsuru değil mi yani? Din kardeşliği diyoruz da, Yemen'le, Arap'la Türk birbirini boğazlamıyor mu? Bunlara bir cevap bulursan, akıllı bir adam, o vesileyle de, iyi bir tabip olduğuna kanaat getiririm.’’Mazhar Osman kitabından Hoca'nın mesleğiyle ilgili bölümleri sanırım ancak uzmanlar değerlendirebilirler. Ben o kuşağın meşakkatli, dirençli yaşamını çok merak ederim, bu açıdan Liz Behmoaras'ın çalışması önemli.Osman Uzman, hiç kuşkusuz bu yüksek tempolu hayatın sonuna ondan iki cümle koyalım:‘‘Hiçbir vakit güneş olamadık, sadece gelip geçici bir fecri kázip (aldatıcı şafak)! Rahat bırakınız ki, sessizce gurub edelim.’’DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİBir Zamanlar Bir Turan... Hüseyin Batuhan İşKazanova Andrew Miller İletişimYetenekli Bay Ripley Patricia Highsmith CanAnkara-İstanbul Karatreni Ahmet Erhan EverestYerdeniz Öyküleri Ursula K. Le Guin Metis
button