Güncelleme Tarihi:
Anayasa Mahkemesinin 55. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonu'nda gerçekleştirilen törene, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Binali Yıldırım, Genelkurmay Bakanı Orgeneral Hulusi Akar, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Başbakan Yardımcıları Numan Kurtulmuş ve Tuğrul Türkeş, Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Maliye Bakanı Naci Ağbal, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP Parti Sözcüsü Osman Baydemir ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a gelişi esnasında Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan eşlik etti. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan törende, Anayasa Mahkemesi ile ilgili tanıtım filmi izlendi.
PERİNÇEK PROTOKOLDEKİ YERİNİ BEĞENMEDİ
Perinçek'in protokol yerini beğenmemesi nedeniyle program başlamadan salondan ayrıldığı öğrenildi.
ZÜHTÜ ARSLAN: 15 TEMMUZ SONRASI BAŞVURULAR...
Zühtü Arslan törende yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi: "Anayasa Mahkemesi OHAL KHK'larını denetleme yetkisine sahip değildir. AYM'den anayasal sınırların dışına çıkması beklenmemelidir. Darbe teşebbüsü mahkememizi de etkilemiştir. Bireysel başvuru sayısı 15 Temmuz sonrası ciddi şekilde artmıştır. OHAL döneminde bireysel başvuru incelemesinin nasıl yapılabileceğine dair teknik ve hukuki çalışmaya aylar öncesinden başlanmıştır. Bu çalışma tamamlanmak üzeredir. OHAL kapsamında iki grup başvuru olduğunu söyleyebilirim. Birincisi, OHAL KHK'ları ile yapılan işlemlere ilişkin başvurulardır. Bu nedenle OHAL İnceleme Komisyonu'na başvuru imkanının tanınması ve komisyon kararlarına karşı yargı yolunun açık tutulması önemli bir gelişmedir.İkincisi, doğrudan OHAL KHK'ları ile yapılmayan işlemlere karşı da başvurular yapılmaktadır. Bunlar da tutuklamalara yönelik başvurulardır. Başvuruların makul bir şekilde karara bağlanması gerekmektedir. Mahkememiz 15 Temmuz darbe girişimi sonrası dönemde de işleyişini kesintisiz sürdürmüştür. Avrupa'nın merkezinde dünyanın gözleri önünde halkı katledilirken Aliya halkına şöyle sesleniyor; İnsan olmak ve insan kalmak Allah'a ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur. Aliya aynı zamanda bunu politik dile de çevirmiştir. İnsan olmak ve insan kalmak kavramı siyasi dilde çoğulcu şekilde formüle edilmiştir. Umarım akıl ve vicdan tutulması yaşayan insanlık Aliya İzzetbegoviç'in bu evrensel mesajına kulak verir."