Devlet parasıyla yağcılık

Güncelleme Tarihi:

Devlet parasıyla yağcılık
Oluşturulma Tarihi: Ekim 01, 1999 00:00

Haberin Devamı

Bakan eşini devlet töreniyle karşılayarak gündeme gelen İçel Valisi Şenol Engin'in, her yıl devlet bütçesinden Demirel'e doğumgünü çiçeği gönderdiği ortaya çıktı. Sayıştay denetçileri, Vali'nin eşine gönderdiği çiçeklerin de vilayet bütçesinden ödendiğini belirledi.

Sayıştay denetçileri, kamuoyu gündemine 1998 yılında dönemin İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu'nun eşini devlet töreniyle karşılayarak gelen İçel Valisi Şenol Engin'in ‘yağcılığı’nı belgeledi.

İçel Valisi'nin devlet bütçesinden Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e her yıl doğum gününde çiçek yolladığı, İçel Milletvekili Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın adına da yine bütçeden deprem bağışı yaptığı ortaya çıktı.

Usulsüzlüğü belgelenen Engin ise suçu memurlarına atarten ağzını da bozdu. Engin, ‘‘Böyle boktan şey olur mu? Bunlar dandik, ufacık bir memurun hatasıdır’’ dedi.

Sayıştay denetçileri, İçel İl Özel İdaresi hesapları hakkında yaptıkları incelemelerde, Engin'in Demirel'e doğum günlerinde dev çiçekler gönderdiğini saptadılar.

Aynı raporda, Engin'in vilayet bütçesinden eşine evlenme yıldönümünde, dünya kadınlar günü ve anneler gününde çiçek yolladığı da tek tek belgelendi.

Raporda, Engin'in İl Özel İdaresi bütçesinden Talay adına ayrı ayrı Kızılay'a 240 milyon lira, Malatya Atalar Köyü Vakfına da 650 milyon lira bağışta bulunduğu da saptandı.

Hürriyet'in sorularını yanıtlayan İstemihan Talay, İçel Valisi'nden bu iki bağışı yapmasını kendisinin istediğini söyledi. Talay, ‘‘Bağış makbuzunun Kültür Bakanlığı adına kesilmesi gerekirken, memurun yanlş anlaması sonucu benim şahşım adına kesilmiş. Biz bu parayı Kültür Bakanlığı olarak İçel İl Özel İdaresi'ne gönderdik’’ dedi.

Basın vampir misali...

Bursa Valiliği görevinden son kararnameyle merkeze alınan Orhan Taşanlar, basına ateş püskürdü. Hakkındaki iddiaları yazan basın için ‘‘vampir misali hálá ağızlarındaki kan akıyor’’ diyen Taşanlar, ‘‘en büyük çete’’ olmakla da suçladı. ‘‘Bu şartlar altında bir daha devlet kademesinde görev almayı düşünmüyorum’’ diyerek meslekten ayrılacağının sinyalini veren ve emekliliğini istemesi beklenen Taşanlar, önceki akşam Bursa Sanayici ve İş Adamları Derneği'nin (BUSİAD) onuruna verdiği kokteylde yaptığı konuşmada, basında ve kamuoyunda haksız eleştirilere muhatap olduğunu ileri sürerek kırgınlığını dile getirdi.

Dandik, ufacık memurun hatası

İçel Valisi Şenol Engin, 1998'de bakan eşlerini eskortlarla karşılamıştı. Dönemin İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu ile Orman Bakanı Ersin Taranoğlu'nun eşleri Hacer Başesgioğlu ile Melek Taranoğlu, eskortlar eşliğinde Mercedes otomobillerle taşınmıştı. Bu arada Sayıştay Raporu'ndaki iddialar konusunda Hürriyet'in sorularını yanıtlayan Engin, usulsüzlükler konusunda suçu memurlarına attı. Engin, ‘‘Böyle boktan şey olur mu? Bunlar dandik, ufacık bir memurun hatasıdır. Yaptığım özel harcamaların parasını benden istemesi gerekirken istememişler. Şimdi hemen özel idareyle konuşup bu tür borçlarımı cebimden ödeyeceğim’’ dedi. Engin, eşinin çiçek ve yemek gibi harcamalarının da yine memur hatası nedeniyle il özel idaresinden karşılandığını öne sürdü. Engin, Demirel'e özel idare bütçesinden doğumgünü kutlama çiçeği göndermesinin de yine ‘‘memur hatası’’ olduğunu iddia etti. Engin şunları söyledi: ‘‘Cumhurbaşkanı ile benim özel yakınlığım var. Ben o çiçekleri bütçeden değil, cebimden gönderebilirim. Ama çiçeğin parası benden alınmamış, bu bir memur hatasıdır. Şimdi bu parayı da özel idareye derhal ödeyeceğim. Bu yanlışı yapan memur hakkında da soruşturma açtıracağım.’’

Yeni valilere Baba nasihatı

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, valilerden, ‘‘devletin kapısını herkese açmalarını ve herkesi kucaklamalarını’’ istedi. Başbakan Vekili Devlet Bahçeli de, valilerden millet ile devlet arasındaki yabancılaşmayı ortadan kaldırmalarını istedi.

Cumhurbaşkanı Demirel, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ile beraberindeki yeni atanan 39 ilin valisini kabul etti. Tantan ve yeni valiler ile Çankaya Köşkü Protokol Kapısı'nda fotoğraf çektiren Demirel, daha sonra valilere şu nasihatlarda bulundu:

Ülkenin her köşesindeki çocukların okuması gerekir. Yani okul olmalıdır, öğretmen olmalıdır, bu okullar huzur içinde öğretim yapmalıdır. sınıflar 60-70 kişilik değil 30 kişilik olmalıdır.

Ülkenin her köşesindeki hastanelerin kapısı açık olmalıdır. Ve (paran vardı, paran yoktu) tartışmalarına vatandaşlar girmeden hiçkimse hastane kapılarından geri çevrilmemelidir.

Sosyal Yardım Fonu'nu iyi kullanın. Bu surette Türkiye'de cami avlularından dilenci kalkmıştır.

Her köye ebe ve içme suyu götürün. Çocuk ölüm oranı ve nüfus artışının düşürülmesi için çalışın.

Benim başında olduğum devletin valisisiniz. Hepinizin devletin kapısını, benim şu kapım gibi, herkese açmanızı istiyorum.

Demokratik, laik, hukuk devletinin bölünmez bütünlüğü ile birlikte korunması için itinanızı istiyorum, hassasiyetinizi istiyorum.

BAHÇELİ'YE ZİYARET

Tantan başkanlığındaki valiler, Başbakan vekili Devlet Bahçeli'yi de ziyaret etti. Bahçeli, şunları söyledi:

Milletimizle devletimiz arasındaki uçurumu, yabancılaşmayı ortadan kaldırabilecek en önemli görev üstlenmiş makamı valiler olarak kabul ediyorum.

Bu bakımdan valilerimizin bütün vatandaşlarımıza eşit mesafede, ama mümkün olduğunca en yakınında bulunmasının ülkemiz açısından büyük yararı olacağı kanaatindeyim.

Recep Yazıcıoğlu

Üzülmedim diyemem

Başarılı çalışmalarının yanı sıra, keskin çıkışları ve eleştirileriyle tanınan Recep Yazıcıoğlu, Erzincan Valiliği'nden merkeze alınmasınyla ilgili olarak şöyle diyor: ‘‘Ölünceye kadar vali olacak değildik. Bana sürpriz olmadı. Ama insan 31 yıl süren görevden hemen pasifize edildiği zaman ‘hiç üzülmedim' demek mümkün değil.’’

Partilerde konuşmak daha zor

Eleştirel konuşmalarıyla dikkat çeken ve Valiler Kararnamesi’yle sürpriz bir şekilde merkeze atanan eski Erzincan Valisi Recep Yazıcıoğlu, siyasi partileri ‘yasakçı’ olarak niteledi. Genel başkanlara biat edemeyeceği için siyasete atılmasının zor olduğunu belirten Yazıcıoğlu, halkı da ‘‘Milletimizi de pek anlayabilmiş değilim’’ diyerek eleştirdi. Yazıcıoğlu, ‘‘Biz bu işleri, 31 yıl tarafsız yapmaya çalıştık, bertaraf olduk. Bize, epey bir zaman tanındı. Ben devletime teşekkür ediyorum. Bana 31 yıl tahammül etti’’ diye ekledi.

Atatürk Havalimanı'nda gazetecilerin A'dan Z'ye sorularını yanıtlayan Yazıcıoğlu, parti kurmak konusunda da ‘finansörün durum vaziyeti’nin sorun olduğunu söyledi. Eleştirel konuşmalarını ‘Biri konuşsun dediler’ diye tanımlayan Yazıcıoğlu, merkeze atanmasını da ‘Biri konuşmasın dediler’ diye özetledi. Konuşmaya devam edeceğini belirten Yazıcıoğlu, şunları anlattı:

PARTİLER YASAKÇI Partilerden, bizi arayanlar var. Partilere girmek bir şey değil de biz disiplinel yapısıyla nasıl bağdaşacağız. Partilerde konuşmak yasak, partiler yasakçı. Biz de konuşan bir adamız. Bu partilerle de işimiz zor gibi görünüyor. Memurken daha rahat konuşuyorduk. Partinin programı var, genel başkanının söylemleri var. Bunlara biat edeceksin. Bizim biat işlerimiz biraz zayıf. O işlerde biraz müşkülat var gibi.

KONUŞMA KUYRUĞU Parlamentoda bile konuşmak mümkün değil. Biliyorsunuz millet bazen battaniyeye sarılıp, 5 dakika konuşmak için kuyruğa giriyor. Biz bürokraside konuşuyorduk. 30 yıldır iyi konuştuk. Ama bu herhalde bir mesajdır. Bu kadar konuşanın başına pek de iyi şeyler gelmiyor.

PARTİ KURMA PARAYLA Konuşabileceğimiz parti var mıdır bilmiyorum. Türkiye'de yarın ne olur? Herkes bir arayış içinde gibi. Parti parayla kuruluyor. Parayla parti kurdun mu, bu sefer o para, finansörün durum vaziyetiyle irtibatlı oluyor. Yani parasız olmaz, paralı olmaz. Bu demek ki Türkiye'de siyaset çok zor bir zanaat. Kurulan tek kişilik partileri gördük. Hepsi boyunun ölçüsünü aldı. Söylemse söylem, paraysa para vardı onlarda, işe yaramadı. Milletimizin derdini pek anlamış değiliz. Derdi var mı o da belli değil.

KONUŞSUN- KONUŞMASIN Kaymakamken de rahat durmuyorduk. 30 yıldır konuşuyorum. ‘Bu yeni icat oldu’ diyorlar. Benim söylemediğim şey hiç olmadı ama neden şimdi göze battı, onu pek anlamış değilim. Özal döneminde dostlarımız, ‘Biraz frene bas’ derlerdi. Biz frene basamıyoruz. ‘‘Adamın biri konuşsun’’ dediler, şimdi ‘adamın biri konuşmasın’’ deniyor. Öyle lüzum görülmüş, biz de saygı duyuyoruz.

SİVİL TOPLUM ADINA Tabii polis devletiyle ilgili söylemlerimiz oldu, yazılar yazdık. Dedik ki ‘Sivil emniyet müdürü Türkiye’de zaten söz konusu değil. Ama sivil görevlere bazen emniyet müdürleri de geliyor. Şüphesiz içinde başarılı olanlar var. Ama bir kapı sonuna kadar açılmamalı.' Bunlar sivil toplum adına söylenen şeylerdi.

A TAKIMIYLA ÇALIŞMAK Merkez valisi olan 120 kadar arkadaşımız var. Geçmiş yıllarda da söylemiştim. Bu arkadaşlarımızın birikiminden neden genel müdür, danışman, müsteşar olarak yararlanılmıyor. Ama müsteşarlar da genel müdürler de siyasetten geliyor. Yani odacılık bile neredeyse siyasi kurum olacak. Bu kadar siyasete bulaşmış bir yapıdan verim çıkmaz. Halbuki tek politikacı bakandır, onun yanındakiler teknisyendir. Bakana, yanlışlarında karşı çıkacak kişilerdir. Biz de ‘başüstüne’den başka bir şey yok. Rahmetli Özal'ın, A takımıyla çalıştığı zamanki verimiyle, B takımına terfi olduğu zamanki verimi farklıdır. Ama hiç kimse A takımıyla çalışmak istemez.

LİYAKAT DEĞİL MENSUBİYET Türkiye'de çok güzel insanlar var ama her zaman liyakat geçerli olmuyor, mensubiyet geçerliliklerin önüne geçiyor.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!