Devlet dersi verdik

Güncelleme Tarihi:

Devlet dersi verdik
Oluşturulma Tarihi: Kasım 23, 1999 00:00

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Demirel, AGİT zirvesinde Başbakan Ecevit'le örnek bir işbölümü yaptıklarını söyledi. Demirel, ‘‘Türkiye, evvela kendi devletindeki ahengi sergilemiştir’’ dedi.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ABD Başkanı Bill Clinton'un geçen haftaki ziyareti ve AGİT zirvesi toplantıları sırasında Başbakan Bülent Ecevit ile tam bir uyum sergilediklerini vurguluyor.

Demirel, Başbakan Ecevit ile gezi öncesi örnek bir işbölümü yaptıklarını anlatarak, şöyle konuşuyor:

‘‘Sayın Clinton, hem Cumhurbaşkanı, hem de Başbakan'dır. Bizde ise ikisi başka müesseselerdir. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın ayrı olduğu hallerde ziyaretçilere uyguladığımız protokol ve program ile her ikisinin birlikte olduğu hallerdeki programı biz değişik yaparız. Şunu ifade edeyim ki, bütün bu ziyaretlerin hepsi çok iyi tasarlanmıştır. Hariciye mutfağında çok iyi bir hazırlık yapılmıştır; Cumhurbaşkanı neyi yapacak, Başbakan neyi yapacak diye... Bu işbölümü büyük bir ahenk içinde yapılmıştır. Kimsenin kimseyle itişip kakışmasına lüzum olmadan Türkiye evvala kendi devletindeki ahengi sergilemiştir.’’

İŞİNİN SAHİBİ İNSANLAR

Demirel, Ecevit'le Clinton'la hangi konuları kimin konuşacağı konusunun ‘‘çok güzel taksim edildiğini’’ belirterek, Çankaya Köşkü'ndeki görüşmelerde kendisinin daha çok Türkiye'nin konumunu değerlendirdiğini, Başbakan'ın ise ekonomik konularla ilgili önemli bir sunuş yaptığını belirtiyor.

‘‘Bunun sonucu bir duplikasyon (tekrar, üst üste çakışma) olmadı’’ diyen Demirel, ekliyor:

‘‘Misafirimize Türkiye'de devletin kurumlarının ahenk içinde olduğu, işinin sahibi insanlar vardır intibaını verdik.’’

TEK SES KONUŞTUK

Cumhurbaşkanı'na göre, bu ahenk daha sonra yapılan AGİT zirvesinde de aynen sürdü:

‘‘Burada da şöyle bir işbölümü yaptık aramızda. Davet sahibi ülke Türkiye'dir. Cumhurbaşkanı olarak ben bir akşam yemeği vereceğim. Toplantıyı açıp kapatacağım. Türkiye adına konuşacağım. Sayın Başbakan bir öğlen yemeği verecek. Ondan sonra gelen yabancı konuklardan kim hangimizle konuşmak istiyorsa, onunla konuşacağız. Sonuçta konuklarla hem Sayın Başbakan konuştu, hem ben konuştum. Bu konuşmalarımızın hepsi kayda geçti. Birbirimizi haberdar ettik. Konuklarımıza karşı tek ses konuştuk. Yani bir harmonik koordinasyon sağlanmıştır.‘‘

Türkiye'nin bu morale ihtiyacı vardı

AGİT toplantısı Türkiye'ye ne sağladı? Demirel'e göre, depremden sonra yurtdışında ‘‘Eh, artık Türkiye Devleti belini doğrultamaz. Deprem Türkiye'yi uzun bir süre birşey yapmaktan alıkor’’ diye bir bakış şekillenmişti.

Demirel, ‘‘Evet, deprem bir gerçektir. Türkiye büyük ızdırap çekmiştir, çekmeye de devam ediyor. Ama Türkiye bunun altında ezilmemiştir. Türkiye'de hayat normaldir, yoluna devam etmektedir. AGİT toplantısı bir kere bunu göstermiştir’’ dedikten sonra, şunları ekliyor:

‘‘İstanbul'da deprem ha oldu, ha olacak diye senaryoların, tartışmaların yapıldığı bir zamanda 54 ülkenin burada temsil edilmiş olması Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni itibarı bakımından da fevkalade güzel bir hadisedir. Türkiye'nin morale ihtiyacı vardır ve bu morali bulmuştur. Ayrıca bu toplantının büyük bir nizam içinde cereyan etmiş olması da çok önemlidir.’’

Demirel, bu noktada AGİT organizasyonunda Dışişleri Bakanlığı'nın mesaisinin teslim edilmesi gerektiğini belirtirken, toplantının Türkiye'de yapılması kararının alınmasında büyük emeği geçen Türkiye'nin AGİT nezdindeki daimi delegesi Büyükelçi Yalım Eralp'in rolünü altını çizerek vurguluyor.

Ahtisaari'den Demirel'e Helsinki öncesi mektup

Adaylık için 5 hayati koşul

1İnsan hakları, AB ile diyalogda önemli bir yer tutmaktadır. AB buna özel bir önem atfetmektedir.

2Türkiye, AB'nin ortak dış ve güvenlik politikasına uyum sağlamalı.

3Tüm AB mali yardımları tek çerçevede koordine edilmelidir.

4Ulusal hukuk, AB'nin ortak hukuğuna uygun olarak düzenlenmeli ve bunun gerçekleşebilmesi için katılım ortaklığı sağlanmalı.

5Türkiye, AB'nin diğer kurum ve birimlerine katılım için ortak projelendirmeye açık olmalı.

İSTANBUL'daki AGİT Zirvesi'nin hemen ardından Ankara'ya gelen Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanı Finlandiya'nın Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e Türkiye'nin adaylığı için 5 şart içeren kritik bir mektup sundu.

Helsinki Zirvesi'ne sayılı günler kala getirilen bu mektup diplomatik çevrelere bomba gibi düştü.

Demirel önceki gün aldığı AB mektubunu Başbakan Bülent Ecevit'e sunarken, mektubun içerdiği koşullar hükümette ciddi sıkıntılara neden oldu.

Tek sayfalık mektubun ilk pragrafında, Türkiye'nin ‘AB’ye üyeliği' konusu işlendi. AB, ‘Kopenhag kriterleri’ni ismen geçirmeyerek, ‘siyasi kriterler’den bahsetti. İlk paragrafta, ‘Türkiye’nin birliğe üyelik müzakerelerini başlatabilmesi için ‘gerek şart statüsündeki siyasi kriterler’i yerine getirmesi' özellikle vurgulandı.

Mektupta daha sonra adaylık sürecine değinildi. Lüksemburg ve Cardiff Zirvelerinde Türkiye'nin adaylığı yolunda AB önerilerine dikkat çekilerek, üyeliğe uyumlu hale getirmek için Ankara'ya ilk etapta 50 milyon Euro'luk yardımdan bahsedildi.

KOŞULLAR NE ANLAMA GELİYOR?

1'İNCİ VE 4'ÜNCÜ MADDELER: PKK, Abdullah Öcalan ve Kıbrıs konularına isim verilerek değinilmedi. Ancak mektubun birinci ve dördüncü maddeleri, AB'ye açık cephe stratejisi çerçevesinde Türkiye'ye birçok noktadan baskı imkanı veriyor. AB'nin Milli Güvenlik Kurulu (MGK) yapısının değiştirilmesi veya kaldırılması, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin rolünün azaltılması, Kürt sorununun çözülmesi için kültürel hakların verilmesi ve idam cezasının kaldırılması konularında Türk Hükümeti'nden istekte bulunmasına kesin gözüyle bakılıyor.

2'NCİ VE 3'ÜNCÜ MADDELER: Bu maddeler Türkiye'yi, AB'nin Yunanistan ve Kıbrıs politikasına uymak zorunda bırakacak. Böylelikle AB, Atina ile Ege ve Kıbrıs'ta yaşanan krizlerde Türkiye'yi taviz vermeye zorlayacak. Üçüncü madde ile mali yardımları tek çervede toplayacak olan AB, Türkiye'nin özellikle Gümrük Birliği'nden doğan alacaklarını da hasıraltı edebilecek.

5'İNCİ MADDE: Bu maddeyle de Türkiye'deki kurum ve kuruluşlar Avrupa standartlarına çekilecek. Sivil toplum kuruluşlarının sistematik biçimde örgütlenmisine imkan tanınacak.

AB'den bir diplomat Hürriyet'e, ‘‘Türkiye müzakerelere başlamak istiyorsa, Avrupa normlarına ve belirtilen kriterlere uymak zorunda’’ dedi.

Lirik Tarih gösterisi liderleri ‘uçurmuş’

Cumhurbaşkanı Demirel, ‘‘Lirik Tarih’’ gösterisini izleyen Clinton ve Chirac'ın ‘‘Böyle şey olmaz. Bu dünyanın dışına çıkan bir olay’’ diye tepki verdiklerini anlattı.

Cumhurbaşkanı Demirel'e göre, AGİT toplantısının başarısında geçen çarşamba akşamı düzenlenen ‘‘Lirik Tarih’’ gösterisinin de büyük rolü oldu.

Demirel, tasarımı Yekta Kara ve Ali Taygun tarafından yapılan bu gösteriyi şöyle değerlendiriyor:

‘‘Kültür mü? Türkiye'de var. Uygarlık mı? O da var. 500 kişilik bir salonu var, orada size Ortodoks Kilisesi'nin korosunu, Sinagog korusunu koyuyor, yanlarına bir Türk ilahi grubunu koyuyor, Mevlevileri koyuyor ve size bir sanat hadisesi gösteriyor. Eğer bir parça sanat merakınız varsa bu sizi şaşırtacak bir olaydır. Bu Türkiye'nin dünyaya verdiği en iyi vesikalardan biridir. Burası bir uygarlık memleketidir. Bir kendine ait kültürü, kişiliği olan bir memlekettir. Aynı zamanda dünyayla bütünleşmiş bir görüntüdür bu. Türkiye'nin görüntüsü hem çarpıcı, hem de şaşırtıcıdır. Çünkü Türkiye'nin dışardaki imajını çarpık bir imajla geliyor. Bakıyor ki burada başka birşey var. Büyük bir otelin penceresinden karşıya Asya ile Avrupa'nın değiştiği yere baksa o intibaı alıyor. Bana gelen bilgilere göre çok çarpılmışlardır.’’

Demirel, lirik tarih gösterisini izleyen Başkan Clinton'un o anki hislerini kendisine İngilizce şu sözlerle ifade ettiğini anlatıyor:

‘‘Out of this world...’’ (Bu dünyanın dışına çıkan bir olay)

Demirel, ‘‘çarpıcılık’’ başlığında Franca Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın tepkisini de şöyle aktarıyor:

‘‘Swissotel'deki akşam yemeğinde Chirac altı defa 'böyle şey olmaz' dedi. 'Bravo bravo' diye beni karşıladı, beni kucakladı.’’

Demirel'e göre, en çok etkilenenlerden biri de Hillary Clinton. Demirel, bayan Clinton'u şöyle anlatıyor:

‘‘Hillary Clinton enterasan bir hanım. Çok keskin müşahadeleri var. Aspendos'u, Side'deki antik tiyatroyu gördü, geldi. 'Antalya'da müzeyi gördün mü?' diye sordum. ‘Bu heykeller müthiş bir olay' dedi. Antalya Müzesi'nde dünyanın hiçbir yerinde olmayan mermer heykeller vardır. Heykellerin birinde kanatlarını açmış bir kadın heykeli var. Dedi ki: 'Ben böyle birşey görmedim, sanki taş uçuyor.' Dedim ki: 'onlar mevcut olanların onda biri, onda dokuzu toprağın altında, işte burası böyle bir memleket.' Türkiye'nin zenginliğini görmesi bakımından bunu çok önemsedim.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!