Gülden AYDIN
Oluşturulma Tarihi: Haziran 05, 2011 00:00
Hopa’da AK Parti’nin 31 Mayıs’ta düzenlediği miting öncesi ve sonrası çıkan olaylar, öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümüne, koruma polisi Servet Erkan’ın da yaralanmasına neden olmuştu. Başbakan Erdoğan’ın “Meğerse eşkıya Hopa’ya inmiş. Bir tanesi de kalp krizi geçirerek ölmüş. Kimliğini bilmiyorum, üzerinde durma gereğini de duymuyorum” sözleri ve gözaltıların sürmesi, ilçenin öfkesini artırdı. Hopalılar, 30 Ağustos 1979’da seçim konuşması yapmak için gelen MSP lideri Necmettin Erbakan’a engel olmuştu. Çıkan çatışmada çok kişi yaralanmış, Erbakan askeri birliklerden yardım istemişti. İlçenin genel kanaati, “Tayyip Erdoğan, o günün rövanşını bizden almak için geldi”
Hopalıların Karadeniz otoyolunun üzerinden geçerek denize ulaşabildiği tek yaya üstgeçidi iki taraftan da üzerinde ‘polis’ yazılı bariyerlerle kapatılmış. Cadde ve sokak aralarında resmi üniformalı polis memurları, polis otoları dolaşıyor. Gözaltılar devam ediyor ve gençler endişeyle, “Sıra bana ne zaman gelecek” diye bekliyor. Esnaf, ev kadınları, yaşlılar sokakta, kahvede, parkta, evde olayları değerlendiriyor. Ortak kanı şu: Ortada büyütülecek bir durum olmadığı halde Başbakan’ın çok öfkelenmesi nedeniyle polis sürek avı başlattı. “Sabaha karşı evlerimiz basılıyor, çocuklarımız tartaklanarak götürülüyor. Ne suç işlemişler? Halay çekmek, pankart asmak hangi demokraside suç?” diye veryansın ediyorlar. Bazı Hopalılar da “Başbakan Erdoğan’ı suçlamak istemiyoruz. Kurmayları onu yanlış bilgilendirdiği için böyle oldu” diyor.
Ama istisnasız tüm Hopalılar, Başbakan’ın söylediği ‘Eşkıya’ sözüne çok gücenmiş. Söze eşkıyalık benzetmesinden başlıyorlar. Hopa parkında aralıksız yağan yağmura rağmen masalar dolu. Kimi masalarda üniformalı polis memurları da oturuyor. Gençler, adlarını vermeden konuşuyor. Onlar da evlerinin sabaha karşı basılıp gözaltına alınacaklarından emin. Basında çıkan haberlere itiraz ediyorlar. “Yazıldığı, söylendiği gibi değil” diyor, 31 Mayıs Salı günü yaşananları kendi cephelerinden anlatıyorlar.
ÖLEN ÖĞRETMENİN TAZİYE EVİNDEŞehrin merkezinden, AKP mitinginde ölen öğretmen Metin Lokumcu’nun Hopa’nın Kemalpaşa Beldesi’ne bağlı Dereiçi Köyü’ndeki evine gidiyoruz. Tek aracın geçebileceği dar beton yolda ilerlemek mümkün değil. Çünkü taziye için akın akın ziyaretçiler geliyor. Lokumcu’nun evinin çatısına ‘Metin Lokumcu Devrimci Yolumuzda Yaşayacak’ yazılı bir pankart asılmış.
Eşi Gülay Lokumcu konuşmakta güçlük çekiyor. Üniversite öğrencisi oğlu Ulaş, babasının kalp ve astım hastalığı olmadığını ısrarla söylüyor. “Babamın cenazesinde her görüşten, her kesimden insan vardı. Babam rahatsızlanıp ölünceye kadar şiddet yoktu. Bence olaylar babama yönelikti. Çünkü tanımadığımız takım elbiseli bir adam hep yanındaydı.” Halası Ayşe Lokumcu öfkeli, “Acımızı yaşayamıyoruz. Başsağlığı bile dilemediler. Ağabeyime anarşist muamelesi yapılıyor” diyor.
Kardeşleri, akrabaları, arkadaşları Lokumcu’nun bir metre karda zirvelere tırmandığını, sağlıklı ve sportmen, çevreci bir yaşamı olduğunu anlatıyor. “Hep güçsüzün yanındaydı. Yardımseverdi, karıncayı incitmezdi.” Gülay Lokumcu, bitkinlikten zor duyulan sesiyle anlatıyor. “Savaşı değil, barışı severdi. Doğasever, hayvanseverdi. İnsana insan gibi davranan demokrattı, özgürlükçüydü. Özveriliydi. Kendini düşünmeye vakti olmadı hiç. Eğitimciydi, eğitim uğruna gitti. Dünya halklarının kardeşliğini savunan eşkıya olur mu?” Oğlu Ulaş da babasının, Başbakan Erdoğan’ın babasının memleketi Derepazarı’nda 22 yıl öğretmenlik yaptığını söylüyor. “Başbakan Erdoğan babasına sorsun babamı. İsmi anılmayacak insan mıymış?”
GENÇLER NE DİYOR
HES için halay çektik, eşkıya oldukKaradeniz’de yapılması planlanan yüzlerce HES projesine ve bir türlü açıklanmayan çay fiyatına tepkiliydik. 31 Mayıs Salı günü 11.00’de, AKP mitinginin yapılacağı meydana 20-30 kişi gitti. Taşeronlara ucuza satmak zorunda kaldığımız çayı ve ÇAYKUR’un özelleştirilmesini protesto etmek için esnaf, işçi, öğrenciler halay çekti. Miting, 14.00’e ertelendi. Olacaklara polis de hazırlıklıydı. Çünkü 15 gün önce Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, HES projesi planlanan Çavuşlu Köyü’nde protesto edilmişti. 15 bin nüfuslu Hopa’ya Erzincan, Bartın, Ordu, Kars, Samsun, Trabzon, Gümüşhane, Giresun ve Rize’den binlerce çevik kuvvet polisi getirilmişti.
Hükümet adeta bizi PKK’yla bir tuttu. Sadece halay çekenlere değil, esnafa da önce tazyikli su, sonra cop ve biber gazıyla saldırdılar. Saat 14.00’te tam da Başbakan Erdoğan’ın miting meydanına girdiği sırada Metin Lokumcu Hoca’nın ölüm haberini aldık. Sevilen, pozitif yaklaşımcı, çözüm üreten adam gibi adamdı. Polis, sadece ana güzergâha değil, ara sokaklara da biber gazı atmıştı. Gaz çok etkiliydi. Tek nefeste ciğerlerimizi kilitlenmişti.
Metin Hoca’nın yakınları “Katiller” deyince polis daha da öfkelendi. “Dağılın!” demedi “Kalp ve astımı olanlar çıksın” deyip saldırdı. Çevik kuvvet şiddet kullanmaya başlayınca Hopalılar tepki gösterdi. Hükümet sola tahammülsüz. ÖDP, ESP, CHP ve Halkevleri’ne ‘İllegal örgüt’ diyorlar. Hepsi de yasal örgütler. Bize de ‘Eşkıya’ diyorlar. Eşkıyalık demokratik haklarını, çayını, suyunu savunmak mı? Bu eşkıyalar halay çekti. Üzerlerinden tabanca ve bıçak çıkmadı. Ötekileştirici bu öfke dili Hopa’da kabul görmez.
Koruma memuru dengesini kaybettiği için düştü
Esnaf A.B. (Beyaz eşya mağazası sahibi): “Her yerde rastlanabilecek türden bir pankarttan bu hadise çıktı. Polisin sertliği hemşerilerimizi hiddetlendirdi. 20-30 kişilik halay grubuna polisin sert müdahalesi bütün bunlara sebep oldu. Koruma polisi Servet Erkan’a taş atılmadı. Bizim evin önünde otobüsten düştü. Otobüsün yanında koşuyordu. Tutunup bindikten sonra otobüs hızlanınca dengesini kaybedip düştü. Başındaki yara, asfalta tepe üstü düştüğü için. Hopa’ya ‘Eşkıya’ deniyor ama burada dükkanlarda kepenk ve alarm yoktur. Kontak anahtarı arabamda duruyor. Burada herkes okumuş, görmüştür, dünyayı bilir.
Hopa üzerinden siyaset yapmasınlarM.B. (Hurdacı): Direkt hükümeti suçlamak istemiyoruz. Demokratik hakkını kullanan 20-30 kişi horon tepti, taşkınlık yapmadı. 2 bin polis memuru etraflarını sarıp sessiz hale getirmek yerine şiddet başvurdu. Sonra da bütün Hopa’yı cezalandırdılar. Lokantaların camını kırıp içeriye biber gazı attılar. Başbakan’ın ilçemizi ziyaret etmesi bir lütuftur. Hopa ve Kemalpaşa’nın CHP’li belediye başkanları çiçek vermek istedi, yanına yaklaştırılmadı. Başbakan’ın bundan haberi yoksa kurmaylarına dikkat etsin. Bıraksınlar, küçük dünyamızda yaşayalım. Hopa’nın üzerinden siyaset yapmasınlar.
ANNE BABALAR NE DİYOR
Hopa’yi OHAL bölgesine çevirdilerGözaltı süresi uzatıldı, yeni gözaltılar devam ediyor. Biri tutuklansa kıyamet kopar. Hopa, kendi çocuklarına sahip çıkar. Sabaha karşı muhtarları evlerinden alıp adres doğrulatıyor sonra evlere baskın yapıyorlar. Çocuklarımızı döverek alıyor, kelepçe takıyorlar. Aranan çocuklarımızı saklıyoruz. Hopa OHAL bölgesi gibi oldu. Bizi durdurup kimlik soruyorlar. ‘Hopa’ yazıyorsa yanıyoruz. Diyarbakır’dan farkımız kalmadı. Sahil tarafında miting vardı. Ta neredeki dükkanlara gelip biber gazı attılar. Hâlâ ciğerlerimiz yanıyor. Öğretmenin cenazesi devlet hastanesine götürülünce oraya akın ettik. Polis iki kez hastaneye saldırıp biber gazı attı. Jandarma polise engel olmasaydı orada 20 kişi ölürdü.
AK PARTİLİLER NE DİYOR
Hopa hep böyle tahammülsüzdüMitinge gelenlerin, araçlarını park edenlerin suçu günahı neydi? Tacize ve taşlara maruz kaldık. Ama Hopa hep böyledir. Erbakan Hoca 1979’da girememişti Hopa’ya. Burada her zaman başka fikirlere tahammülsüzlük, baskıyla susturma vardır. O grubun amacı, Başbakanı şehre sokmamaktı. Olayların çıkacağı belliydi. Taşları akşamdan topladılar. Bunun önlenememesi devletin ve güvenlik güçlerinin zaafiyeti. Hükümetin Artvin’e yatırımı ve oy potansiyeli yükseldi. Hopa’ya bölgenin en büyük hastanesi yapılacak. Bu olaylar AK Parti’nin ekmeğine yağ sürdü. Olaylar ters tepti.