Oluşturulma Tarihi: Eylül 04, 2001 00:00
Bütçenin önemli bölümü, devlet ihaleleri ve çeşitli devlet nimetlerinden yararlanma karşılığı, partilerin aldıkları rüşvetlerden boşalır. Bu kapılardan geçmek giderek zorlaşıyor, ancak henüz tamamen kapanmadı.Ülkemiz uzun yıllardır yolsuzluk bataklığında yaşıyor. Hemen herkes bu mekanizmanın nasıl işlediğini merak eder, ancak çok az kimse yararlanabilir.Buna açıkça “devleti soymak” denir.Ancak bilimsel araştırmalara “devlet nimetlerinin kazandırılması yoluyla kişisel ve parti çıkarı sağlanması” başlığı ile geçer.Türkiye’deki incelemelere ve Dünya Bankası kaynaklarına göre, bu tip uygulamaların büyük bölümü, iktidarı elinde tutanlar tarafından gerçekleştirilir. Bürokrasinin karıştığı yolsuzluklar veya yasalardaki boşluklardan yararlanarak özel kişi veya şirketlerin yolsuzlukları devede kulak kalır.OY İÇİN SEÇMENE VERİLEN RÜŞVETLER1. Devlet bütçesinden kısa bir süre öncesine kadar dağıtılan en büyüt rüşvet, köylü ve esnafa yönelik kullanılmıştır. Taban fiyatlarının piyasanın üstünde tutulması, kalitesiz ürünün satın alınması, devlet bankalarından birliklere, esnafa düşük faizle kredi dağıtılması ve bunların da bir süre sonra silinmesi en yaygın yöntemdi.Bu şekilde seçmene bütçeden milyarlarca dolar dağıtılır, karşılığında da oylarını iktidardaki parti veya partilere vermeleri beklenirdi.Son yasa değişiklikleriyle bu kapının tamamen kapandığı söylenebilir. Tabii siyasiler yeni yöntemler keşfetmez ve kapıların altındaki ince deliklerden sızmayı başaramazlarsa, bu rüşvet dönemi bitmiş sayılabilir.2. Siyasi iktidarların yine seçmene yönelik oy avı çerçevesinde kullandıkları bir diğer yöntem de, devlet kadrolarına partililerini yerleştirmekti. Parti teşkilatında söz sahibi olanlar veya kongre delegelerinin önem verdikleri insanlar, yakınları (yetenekli olup olmamaları düşünülmeden) ya resmi kurumlara veya devletin söz sahibi olduğu kuruluşlara sokulurlar.EN BÜYÜK GELİR, İHALE VE DEV PROJELERDEN AKAR3. Devletin açtığı ihaleler, enerji projeleri, devletin alımları ve son dönemlerde özelleştirmeler yolsuzlukların büyük bölümünü oluştururlar. Bunlar, milyar dolarlık ihaleler ve projelerdir.Bu bölümden daha çok partiler yararlanırlar.İktidarda hangi parti varsa veya ihaleyi yapan kurum hangi koalisyon partisinin sorumluluğundaysa , o parti payını alır. İşin büyüklüğüne, dönen paranın hacmine göre, partinin kasasına ne kadarının yatırılacağı, mütahitlere veya proje sahiplerine açıkça söylenir.Bu mekanizma sadece Bakanlık düzeyinde değil, yerel yönetimler (belediyeler) düzeyinde de aynen uygulanır.Bu paralar partilerin bina kiralarına ve çeşitli faaliyetlerinde harcanır.Dikkat edecek olursanız, özellikle koalisyonlarda partiler para yaratan bakanlıkları (Bayındırlık, Ulaştırma, Enerji, KİT veya Kamu bankalarına bakan devlet bakanlıkları) dikkatle paylaşırlar.Mütahitler veya proje sahipleri, partiliye rüşvet vermelerinin yanısıra, işlerini tamamlatabilmek için ayrıca bürokrasiyi de beslemek zorunda kalırlar. Bürokratlar mekanizmanın nasıl işlediğini bildiklerinden dolayı, yarı şantaj yarı ayak sürüyerek paylarını alırlar.Yerli veya yabancı mütahit ve proje sahipleri de, verdikleri tüm rüşveti maliyete yansıtır.YOLSUZLUK ZORLAŞIYOR, ANCAK HALA AÇIK KAPI VARSon kriz partilere çok pahalıya mal oldu.Dünya bankası ve IMF, bütçeyi eriten kaçakları ve özellikle de yolsuzluk kapılarının kapatılması için dayatmamış olsalardı, herhalde bugün hiçbir şey değişmezdi. Ancak öylesine yasalar çıkarıldı ki, bundan sonra aynı mekanizmaların işlemesi büyük oranda zorlaştı.Açık kalan son delik ihale yasası... Sıra, en büyük yolsuzluk deliğinin kapanmasına geldi.Tabii bir de politikacılarımızın, zeki bazı bürokratlarımızın yardımıyla bulacakları yeni delikler... Yasaya rağmen, uygulamalarda takiyye yaparak, eski yöntemleri sürdürmeleri...Kim kazanacak dersiniz?Türkiye’yi 2000’li yıllara taşıyacak “doğru yönetimden “ yana olanlar mi; yoksa Türkiye’yi dibe çekmeye çalışan açıkgözler mi?Tam bir hesaplaşma yaşıyoruz.
button