Güncelleme Tarihi:
O şimdi American Ballet Theatre’da
Amerika'nın en önemli bale topluluğu Türk dansçı Giray Atalay'a kapılarını açtı
Giray Atalay henüz 24 yaşında ama, arkasında uzun bir klasik bale geçmişi var. Altı yıllık konservatuar eğitiminden sonra, iki yıl İngiltere'de Royal Ballet School'da eğitim görmüş. Bir gaflet anında verdiği kararla kendini İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde bulmuş. Üç yıl boyunca çeşitli rollerde dans ettiği kurumun kadrolu dansçısı olmayı başaramamış. Her türlü riski alarak New York'a gitmiş. Ve uzaydan dilediği dilek olmuş. O artık Amerika'nın en önemli bale topluluğu American Ballet Theatre (ABT)'da dansediyor ve büyük bir alçakgönüllülükle bunu bir mucize olarak niteliyor. Oysa, on altı yıl boyunca Amerika'da yaşamış ve Martha Graham'da dans etmiş balerin Zeynep Tanbay o kanıda değil. ‘‘İnanılmaz iyi bir tekniği olduğunu hemen farketmiştim,’’ diyor Tanbay. ‘‘O gerçekten bunu hakediyordu.’’
11 yaşında baleye başlamışsınız. Siz mi baleyi seçtiniz, bale mi sizi?
- Bale beni seçti. Babamın görevi nedeniyle Kıbrıs'taydık. Ankara'ya tayini çıkınca bana okul bakılmaya başlandı. Konservatuarda hala hoca olan bir tanıdığımızın aklına geldi konservatuara girebileceğim. Piyano da çalıyordum. Piyano mu olsun, bale mi olsun denildi. Kültür derslerinin daha az olduğunu öğrenince bale cazip geldi. Sınava 200 kişi katıldı 13 kişi alındı. Biri de bendim.
Şans ilk günden yüzünüze gülmüş demek ki.
- Gerçekten de hep çok şanslı oldum. 1986'da Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı'nda başladım öğretime. Altı yıl orada okudum. Sonra İngiliz bir öğretmenimin ve British Council'ın yardımlarıyla 1992 yazında Royal Ballet School'a gittim iki aylığına. İki ayın sonunda bana kalmamı teklif ettiler, burslu olarak. Böylece iki buçuk yıl da orada eğitim gördüm. Aile ve Türkiye özlemim ağır basınca döndüm.
AMERİKA HAYALDİ
İlk hatanızı da böylece yapmış oldunuz!
- Evet ama bilmiyordum. Ailem İstanbul'da olduğu için İstanbul'a geldim ve 1995'de İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde çalışmaya başladım. Bir iki yıl burada kalıp Avrupa'ya dönmekti niyetim. Amerika ulaşılmaz bir hayaldi benim için. Evdeki hesap çarşıya uymadı ve İstanbul'da üç yıl kaldım. Bu üç yıl süresince bir türlü kadro alamadım, yövmiyeli olarak çalıştım. İlk maaşım 1.5 milyondu. Bir de askerlik problemi vardı. Bu nedenle Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı yüksek bölüme yazıldım ama bana hiçbir şey katmadı açıkcası. Sonuç olarak her şey kötü gidiyordu. Yakın bir arkadaşım New York'daydı. 1997 sonunda kararımı verdim, ‘‘gitmeliyim, buraya daha fazla dayanamayacağım’’ dedim.
SENİ GÖRMELERİ LAZIM
Kadronuzu almış olsaydınız mutlu olabilecek miydiniz?
- Evet, öyle bir durum vardı. İstanbul Devlet Balesi çok büyük. 200 dansçı var, 50, 60 elemanı dans ediyor en fazla. Dünyanın her yerinde ilk baleye girdiğinizde çömezsinizdir. Biraz burnunuz sürter. Yavaş yavaş insanlar size güvenir ve yükselirsiniz. Maalesef bu Türkiye'de daha farklı, her şey daha alenice ve çirkince yapılıyor. Güdülen politika olsun, rol dağılımı olsun, her şeyde dostluklar ve iş ilişkileri birbirine karışmış durumda.
New York macerasına dönelim.
Sonuçta hiçbir bağlantı kurmadan o arkadaşımın yanına gittim. New York en büyük hayaldi benim için. Türkiye'de geçirdiğim üç yıl içinde katettiğim yol yok gibi bir şeydi. Maalesef balenin yaşı çok kısıtlı, belli bir yaştan sonra bırakıyorsunuz. New York'ta 6 aylık bir zamanım vardı iş bulabilmem için, vizem bu kadardı. Gittiğimin ertesi günü özel stüdyoda bale derslerine başladım. Hocalarla diyaloğum kısa sürede ilerledi, çok yardımcı oldular bana. Stuttgart balesinde dans etmiş önemli bir dansçı olan Simon Dow, ‘‘American Ballet Theatre'a gitmek zorundasın, seni görmeleri lazım’’ dedi. Öyle imkansız görünüyordu ki ‘‘Nasıl yani’’ diye sordum. Düşünün herkes bana, ‘‘sen çok iyi dansçısın, nereden geldin’’ diyor, ben ‘‘yok ben daha yeni geldim, iyi dansçı değilim’’ filan diyorum. Dans ettiğim Steps adlı stüdyonun burs imkanı vardı. O bursu aldım. Derken Simon, Dow American Ballet Theater'da ders vermeye başladı. Bana çok büyük destek vererek ilişki kurmamı ve orada sınava girmemi sağladı.
DÖRT AYDA KONTRAT
Bir mucize mi?
Ama, çok ümitsizdim, çünkü doğal olarak, o kadar Amerikalı dansçı varken yabancı birini almaları mümkün değildi. American Ballet Theatre'daki sınavdan iki hafta sonra beni tekrar çağırdılar. Onların on beş kişilik bir de genç grupları var. Bana asıl büyük toplulukta yer olmadığını, küçük grupta çalışıp sonradan geçebileceğimi söylediler. Tam dört ay sonra asıl topluluk için benimle kontrat imzaladılar. Bir mucizeydi açıkcası.
American Ballet Theatre'ı Barişnikov yönetiyordu, değil mi?
- Evet, uzun yıllar Barişnikov yaptı direktörlüğünü, ama sonra kendi topluluğunu kurdu. Son altı yıldır direktörlüğü Kevin McKenzie yapıyor. Çalışma koşulları ağır. Normal programımız dışında, her yıl Metropolitan Opera House'da, sekiz hafta, haftada sekiz temsil program var. Çok yoğun bir tempo. Bunun dışında da hem tüm Amerika'da hem yurtdışında turnelerimiz oluyor. Geçen yıl Japonya ve Paris'teydik. Bu yaz İtalya'da olacağız. Kısacası çok mutluyum. Dansçıya gerçekten dansçı gibi davranılan bir topluluk American Ballet Theatre.
Maddi açıdan tatmin edici mi peki?
- Genç toplulukta çok tatmin edici değildi açıkcası. Ama şu anda iyi. Özellikle de beş yılı doldurduğunuzda çok önemli bir artış oluyor. Hele solist olursanız fazlasıyla tatmin edici. Bir yerlere gelebilmek zaman alıyor tabii. Ben dikkat çektiğim kanısındayım. Biz aynı zamanda workshop'lar da yapıyoruz. Son yaptığımız workshop'ta, direktör ‘‘aramızda bir koreograf var, önümüzdeki yıl sen bize bir koreografi yapabilirsin’’ dedi. Tabii ben bunu bir iltifat olarak aldım başta. Ama sonradan bunun ciddi olduğunu söylediler. Bu Şubat sonu genç toplulukla bir çalışma yapmaya başlayacağız.
SEVİNÇ DEPRESYONU
Açıkcası bu benim en büyük hayalimdi. New York'a gittiğim zaman yüksek bir gökdelenin tepesindeydik bir arkadaşımla birlikte. Orada bilgisayarlarla uzaya yayın yapabiliyorsunuz. Ben de dileğimi yolladım ve ‘‘Ey evren, senden ABT'ye girmemi diliyorum’’ dedim. Ama ortada hiçbir ihtimal yoktu ve gerçekleşti. Gerçekleşince dört beş ay boyunca depresyona girdim.
İDOB HAKKINDA
Genel bir disiplinsizlik var, bu kesin. Ama bu biraz da sistemden kaynaklanıyor.
Devlete bağlı olmak, kadro alınca ense yapmak, hayat boyu garanti mantığı, maalesef çok kötü.
Maddi olarak da çok kötü. Bir kordobale elemanıyla bir solist aynı parayı alıyor.
İnsanları motive eden hiçbir şey yok.
En büyük yanlış kontrat düzeyinde. Örneğin ABT'de bizim kontratımız her yıl yenileniyor. Eğer o sene herhangi bir gelişme kaydetmediyseniz, performans göstermediyseniz kontrat feshediliyor.
Darsçılarda da galiba Akdeniz ülkeleri insanına özgü bir gevşeklik, kendine iyi bakmama, düzenli bir hayat sürmeme gibi özellikleri de var.
Ünlülerin balesi
Amerika'nın en önemli klasik bale topluluğu olan American Ballet Theatre, bundan tam 60 yıl önce kuruldu. Nureyev, Natalia Makarova, Barişnikov, Agnes de Mille ve Jerome Robbins gibi dünyaca ünlü dansçıların yıllarca dans ettiği topluluk dünyanın her yerinde temsiller veriyor. Barişnikov'un altı yıl boyunca direktörlüğünü yaptığı American Ballet Theater'ın şimdiki direktörü Kevin McKenzi.
YORUCU TEMPO
Sabah erkenden bale derslerine, egzersizlere başlıyoruz. Akşam 7'ye kadar da provamız sürüyor. Akşamları temsil de varsa, gerçekten çok yorucu bir tempo oluyor. 12 saatim o binanın içinde geçiyor.