Güncelleme Tarihi:
Devlet Bahçeli'nin açıklaması şu şekildedir, ''Tarihi gelişmelere sahne olan 2018 yılının sonuna gelmiş bulunuyoruz. Yeni bir yılın heyecan ve umudu hepimizi kavramış ve kuşatmıştır.
2018 yılı, bölgesel ve küresel denge arayışlarının yoğunlaştığı, gerilim ve kutuplaşma dinamiklerinin yaygınlaştığı, huzursuzluk ve ufunet dalgasının yükseldiği bir dönem olarak hafızalara kazınmıştır.
İnsanlık beklediği sulh ve sükûnete 2018’de de ulaşamamıştır.
Küresel siyasetin kırılan fay hatları birçok ülkeyi tartışmalara boğmuş, sıkıntılara sokmuştur.
Almanya’dan Fransa’ya, Birleşik Krallıktan Belçika’ya, Hollanda’dan ABD’ye, Asya-Pasifik’ten Ortadoğu’ya, Kafkaslardan Uzakdoğu’ya kadar yaşanan onca sancılı ve sorunlarla dolu gündem dünyayı adeta ambargoya almıştır.
Küresel adalet derin bir komaya girmiş, küresel vicdan sükût etmiştir.
Demokrasi çok çetin kayalıklara çarpa çarpa, yara bere içinde, düşe kalka var olmayı sürdürmüştür.
Fransa’yı baştan ayağa meşgul eden sarı yelek kalkışması yaşlı kıtanın üzerine kâbus gibi çökmüştür.
Tek bir nedene dayanmayan toplumsal olaylar yanardağı ağzı gibi patlayarak sokak hareketlerini tetiklemiştir.
Görünen gerçek şudur: Dünya buhran güzergâhındadır.
Bir yanda terör örgütlerinin kanlı eylemleri; diğer yanda örtülü operasyonlar, vandal hesaplaşmalar, provokatif oluşumlar, sosyal bunalımlar, ekonomik itirazlar insanlığın görüş menzilini sıfıra indirmiştir.
Adaletsiz paylaşım, ahlaksız kazanç, haksız bölüşüm sosyal ve ekonomik buhranları bileyip büyütmekle kalmamış, kuvveden fiile geçirmiştir.
Ülkeler arasındaki güç ve nüfuz mücadeleleri 2018’de daha da şiddetlenmiştir.
Mazlumların çığlığı, yerinden yurdundan edilen masumların feryat-figanlı çağrısı 2018’e neredeyse damga vurmuştur.
Sınır aşan göçler siyasal sistemleri, karar süreçlerini fazlasıyla etkilemiştir.
Uzunca bir süredir Ortadoğu’ya ve İslam toplumlarına hakimiyet kuran kaos derinlik ve genişlik kazanmıştır.
Biteviye devam eden milletler mücadelesi siyasi ve ideolojik cepheleşmeleri kamçılamak şöyle dursun kemikleştirmiş ve keskinleştirmiştir.
Tarihin neyin mücadelesi olduğuna yönelik evrensel soruya her Ülkücünün vereceği tek bir cevap vardır, o da şudur: “Tarih milletlerin mücadelesidir.”
Küresel sistem karmaşa ve kaotik bir görünüm ve gösterimdeyken Türkiye tarihi gelişmeler yaşamıştır.
Milli mutabakat kronik münakaşaları engellemiş, çözümsüzlük zincirini kırmıştır.
Türkiye, 2018 yılında yeni bir sisteme kansız ve kazasız geçiş sağlamıştır.
Bu yıl içinde tarihi bir açılım, iftihar edilecek ruhi bir atılım tezahür etmiştir.
7 Ağustos Yenikapı dirilişinin ve 16 Nisan Halkoylamasının 24 Haziran Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleriyle taçlanması sonucunda Türkiye’nin önü açılmış, ufku aydınlanmıştır.
Birlikten kuvvet doğar sözü geçerli ve gerçek anlamını bulmuştur.
Egemenliğin yegâne sahibi büyük Türk milleti; bizzat tercih ve seçimiyle ağırlıklarından kurtulmak, ayak bağlarından sıyrılmak, tarihin ve coğrafyanın yüklediği sorumlulukları yerine getirmek maksadıyla kutlu iradesini aracısız ve fasılasız şekilde kullanmıştır.
24 Haziran 2018 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü evresine demokratik olgunlukla geçilmiştir.
9 Temmuz 2018’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi resmen inşa edilmiş ve hayata geçmiştir.
Tam yüz yıl önce, yani 1918’de Birinci Dünya Savaşı’nın ağır ve vahim sonuçları konuşuluyordu.
Midilli Adası’nın Mondros Limanı’nda rezil bir mütarekeye imza atılmıştı.
İngilizlerin Gambot Diplomasisinin hedefinde Türk milleti vardı.
İstanbul ve İzmir’in işgal edilmeyeceğinin güvencesi istenmiş, sözler alınmış, ama kısa bir süre sonra zalimlerin verdikleri sözleri çiğnediklerine şahit olunmuştu.
Böylelikle Osmanlı İmparatorluğu fiilen yıkılmıştı.
350 bin asker kaçağı, dağılmış ordular, çaresiz zabitler, bezgin ve bitkin millet, şaşkın yönetim, şımaran hainler, azgınlaşan işbirlikçiler o dönemin gerçekleri arasındaydı.
İmparatorluğun egemenlik hakları yok sayılmıştı.
Kolları sırmalı, göğüsleri nişanlı nazırların başları eğik, umutları sönüktü.
Mondros karanlığındaki mütehakkim sömürge zihniyeti Türk vatanını, Türk milletini paylaşma ve işgal planlarını yalanlarla dolanlarla muhataplarına kabul ettirmişti.
Üstelik bu alçak mütareke şuursuzca başarı diye takdim ve tevil edilmişti.
Her yerden çekiliyorduk, her taraftan Anadolu’ya sığınıyorduk.
Gövdemiz yaralı, dallarımız kırıktı.
Zalimler yalnızca ahitlerine değil, vaitlerine de ihanet etmişler, mütarekeyi mahvımıza çevirmişlerdi.
Bilad-ı Şam diye bilinen bugünkü Suriye’den ayrılmış, Hicaz’dan kopmuş, Irak’tan Yemen’e kadar her yeri kaybetmiştik.
Daha vahimi ise Anadolu’nun elimizden alınma tehlikesiydi.
Bir düne bakılmalı, bir de bugün yorumlanmalıdır.
Önce 1918’i analiz etmek, sonra 2018’i değerlendirmek mukayese açısından elzemdir.
Türk milletinin 100 yıl içinde geldiği aşama muazzam bir mevkii, muazzez bir mertebedir.
Hiçbir dış telkin görülmeden, hiçbir zalim müdahale olmadan, hiçbir baskı ve dayatmaya maruz kalmadan Türkiye’nin yeni bir sistem mimarisiyle buluşması Türk milletinin övünç madalyasıdır.
Bu suretle 2018’de tarih yazılmış, müstesna bir Türk destanı yaşanmıştır.
1918’in hezimeti tamamen temizlenmiş, enkazın geride kalan tortuları bütünüyle ayıklanmıştır.
Nitekim istiklalimiz sağlam esaslara bağlanmıştır.
Geçmişin mirası geleceğin parlak ufkuyla birleşmiştir.
1918’den 2018’e kadar geçen birinci beka mücadelemiz şimdi yerini ikinci beka aşamasına bırakmıştır.
1918’den 1923’e kadar süren kurtuluş mücadelemiz, 2018’den 2023’e kadar sürmesini ümit ettiğimiz yükseliş safhasıyla daha da temellenecektir.
Bunu başaracak irade ise gücünü ve güvenini Türk milletinden alan Cumhur İttifakı’dır.
Artık hesap veren bir ülke değil, hesap soran bir Türkiye vardır.
Arayan değil, aranan; çekilen değil çevik bir iradeyle ileriye atılan; korkan değil kahramanca duran, ya istiklal ya ölüm, ya beka ya da bela diyen bir seviyeye tırmanan bir ülke ortadadır.
Yabancıların ağzına bakan bir devlet değil, dost-düşman herkesin ağzından ne çıkacak diye merak ettiği bir devlet hamd olsun ayaktadır.
Direne direne, doğrulup devleşerek bu noktaya gelinmiştir.
Hiçbir şey elbet kolay olmamış, milli birlik ve kardeşlik bağlarını güçlendirerek bu aşamaya tebcil edilmiştir.
Devletine küskün millet, milletine mesafeli devlet anlayışı tarihin çöplüğüne fırlatılmıştır.
Milletçe kenetlendik, tek nefes olduk, yürekler toplu vurdu, zalimlerin oyunu bozuldu.
Bilinmelidir ki, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye Cumhuriyeti’nin beka kilidi, beraberlik ümidi; huzur, istikrar, bereket ve refah aşısıdır.
Yeni sistem katılaşmış anlaşmazlıkları zaman içinde çözecektir.
2018’de Türk milleti büyük bir başarıya imza atmış, gıpta edilecek bir demokrasi atılımı yapmıştır.
Geçmişten ders alınmış, sonuç çıkartılmıştır.
1918’den 1923’e kadar hem kurtuluşumuzun hem de kuruluşumuzun çatısı örülmüştü.
2018’den 2023’e kadar da her alanda kalkınmış, iç huzurunu, iç barışını, iç denge ve düzenini tam olarak temin etmiş bir halde bölgesel ve küresel çapta zirveye gözünü dikmiş bir Türkiye hedefini gerçekleştirmek önümüzdeki en temel milli görevdir.
Bölgesinde lider, küresel zeminde sözü ve nazı geçen bir ülke durumuna ulaşmak sadece zaman meselesidir.
Cumhuriyet’in yüzüncü yılında bin yılların omuzlarımıza yüklediği tarihi görevleri onurla yerine getirmemiz mümkündür.
Terörü yenmiş, ekonomik saldırıları kökünden püskürtmüş, kur oyunlarını hepten bozmuş, faiz lobisinin entrikalarını bertaraf etmiş bir ülke olarak yeni bir Türk mucizesine imza atılabilecektir.
FIRAT'IN DOĞUSU
Fırat’ın doğusuna yapılacak haklı ve meşru harekâtla milli bekamız üzerinde oynanan oyunların bozulması, Menbiç’te sahne alan sinsi tiyatroların, kirli pazarlıkların, danışıklı dövüş süreçlerin bitirilmesi milli gaye olmalıdır.
Türkiye hem masada hem de sahadadır.
Tarihin çağrılarına kulak tıkamak imkansızdır.
Uyanan milli şuurun hedeflerini söndürmek akıl dışılıktır.
Kimin nereden çekildiği değil, önemli olan Türkiye’nin nereye ve hangi hukuki sebeplerle girip mazlumların ümidi olacağıdır.
Cumhur İttifakı, 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimlerine milletine hadim bir ruhla, bekasına bağlı ve sadık bir anlayışla hazırlanırken inanıyorum ki tarihin istikametini etkileyecek, bir kez daha tayin edecektir.
Nitekim 1 Nisan 2019 sabahı büyük Türk milletinin gelecek ülkülerinin, güçlü ve kutlu yükselişinin bir mührü olacaktır.
Bu güç bizde vardır.
Bu potansiyel bizde vardır.
Bu irade bizde vardır.
Bu kararlılık, bu dirayet, bu hamiyet, bu cesaret aziz Türk milletinde ziyadesiyle meridir, mevcuttur.
2018’den geleceğe baktığımızda son derece umutluyuz, arzu doluyuz.
Dünyayı siyasal ve ekonomik çalkantıların beklediği önümüzdeki yıllarda bir güven, istikrar ve güvenlik burcu olarak sivrilebiliriz.
Karamsarlık bizim kitabımızda yazmayacaktır.
Kötümserlik salgını bizim semtimize asla uğrayamayacaktır.
Nice badireden çıktık, nice belaları alt ettik.
Anka kuşu gibi, her seferinde küllerimizden yeniden doğduk.
Yaparız, başarırız, Türkiye’yi hak ettiği, layık olduğu, gelişmişlik ve medeni noktalara elbirliğiyle, işbirliğiyle, güç birliğiyle, Cumhur İttifakı’nın ahlak, muhteva ve müktesebatıyla taşıyabiliriz.
Bu duygu ve düşüncelerle aziz vatandaşlarımın, Türk-İslam aleminin, mazlum milletlerin, tüm insanlığın Yeni Yılını can-ı gönülden tebrik ediyor, sağlık, selamet, esenlik ve daimi mutluluklar diliyorum.
2019 ve daha nice yıllarda Allah yar ve yardımcımız olsun diyorum.''