Güncelleme Tarihi:
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, İYİ Parti Genel Başkanı Akşener'e yönelik eleştirilerde bulundu.
"Bir siyaset insanı, dikkat buyurunuz insan diyorum, velveleye teslim olmuşsa, gevezeliğe tamam demişse, sanal diklenmelerle günü kurtarmaya heves ediyorsa iradesi insiyakla örülmüş, ifadesi izansızlıkla örtülmüş sayılacaktır." ifadesini kullanan Bahçeli, siyasi Don Kişotların varlığının oldukça düşündürücü olduğunu belirtti.
Bahçeli, "Sahte benlikleri etrafında marazi bir ortam oluşturanlar için her şeyin, her gelişmenin, hatta bütün hadiselerin merkezi kendi nefisleridir. Bunlar çıkarları kimi işaret ediyorsa düğme iliklerler. Asla ilkeleri yoktur, asla ülküleri yoktur, asla çizgileri yoktur." diye konuştu.
Akşener'in, geçen hafta partisinin grup toplantısında milliyetçi-ülkücü harekete yönelik hakaretamiz, hırçın ve hasis sözlerinin zincirleme tepki ve olaylara neden olduğunu dile getiren Devlet Bahçeli, "İP Genel Başkanı'nın kulağına kim fısıldamışsa, kimler tembihlemişse, partisinin ilk grup toplantısında son derece kırıcı, son derece incitici, son derece ilkel ve itici bir şekilde partimize ve dava arkadaşlarımıza saldırmıştır. Bu iftira ve kötü sözlerin hepsini ayağımızın altında çiğniyor, muhatabına aynen iade ediyoruz." değerlendirmesini yaptı.
"ÜSKÜDAR’DA TUZAK KURULMUŞTUR"
Akşener'e sosyal medyadan karşılık verince Türkiye'nin günlerdir konuştuğu hadiselerin vuku bulduğunu anlatan Bahçeli, şunları söyledi:
"Biz cevap verince İP Genel Başkanı sosyal medyadan şahsımı etiketleyip adres verecek kadar çıldırmış, gözü dönmüştür. Bu davet pis bir davetti, tehlikeli bir meydan okumaydı. Türk'ün töresidir; davet varsa icabet eden de çıkacaktı, gerçekten çıkmıştır. Üsküdar ilçe başkanımız ve beraberindeki bir grup ülküdaşımız Küplüce'ye gidip bu kişinin evinin önünde demokratik ve her zaman olabilecek protestolarını yaptılar. Fakat Üsküdar ilçe başkanımızı ve yönetimini il teşkilatımıza ve Genel Merkezimize haber vermeden bu eylemi yaptığından dolayı bekletmeden görevden aldık. Ne olursa olsun tahriklere kapılmayacağız, soğukkanlı ve temkinli tavrımızı koruyup oyunu bir kez daha bozacağız.
İşin tuhaf ve mide bulandırıcı yanı, İP Genel Başkanı'nın evinde çoktan sahnenin kurulup figüranların yerini alması, tuzağın da tesis edilmesidir. Ankara'da adres verip Üsküdar'a konuşlanması, 'evde iki kişiyiz' demesine rağmen karanlıkta kalan üçüncü şahsın arka plandan olan biteni kamerayla kayda alması dikkatli hiçbir gözden kaçmamıştır. Kamera tutan el kimindir, evde kimler hangi gayeyle toplanmışlardır?"
Bahçeli, aynı günlerde Pensilvanya'daki bir silahlı eylemle Türkiye töhmet altında bırakılırken, diğer yandan "Üsküdar vakası" tanımıyla MHP'nin "ahlaksızca yargılanmak istendiğini" dile getirerek, "Hem Pensilvanya vakası hem de Üsküdar vakası ne ilginçtir ki aynı kapıya açılmış, aynı tarihlere denk gelmiştir. Üsküdar'da tuzak kurulmuştur. Küplüce'de gizli ve gizemli eller tezgahlarını açmışlardır. CHP, HDP, yurt dışına kaçan casuslar hemen Küplüce savunmasına geçmişlerdir." değerlendirmesinde bulundu.
Üsküdar'da hiçbir Türk kadının heveslenmeyeceği tahrik edici ve terbiye sınırlarını ihlal eden meydan okumalara şahitlik edildiğini belirten Bahçeli, "Toplumun gözü önünde siyaset yapan bir siyasetçi muhataplarına pencereyi açıp da 'erkekseniz gelin ulan' diyebilir mi? Bu nasıl bir şuursuzluktur? Varsa bir rahatsızlığın, varsa bir şikayetin polisi çağırırsın, hukuka müracaat edersin." diye konuştu.
MHP ŞEHİT OCAĞIDIR, YANCI VE PASPAS DEĞİLDİR"
Bahçeli, kendisi tedavi olurken topladığı imzaları partiye gönderenlerin yeni ve vahim bir provokasyon düğmesine bastığını savunarak, bunların siyasi erime yaşadığını, tükenmenin sınır hattında olduğunu söyledi.
Bahçeli, şöyle konuştu:
"Elle gelen düğün bayram diyoruz. Gelecekleri varsa görecekleri olduğunu haykırıyor, hatırlatıyoruz. MHP, şehit ocağıdır, yancı ve paspas değildir. MHP, Türklüğün kıvancı, Türkiye'nin son kalesidir, lastik adamlarla işi olmayacak, kendini adadığı bekaya zarar vermeyi asla aklından bile geçiremeyecektir. Aksini söyleyenler arsızdır, edepsizdir, terbiyesizdir. MHP'nin hükmü şahsiyetine kim dil uzatırsa, kimler el kaldırırsa ya o dili kopartırız ya da eli kırarız. İsteyene, canı çekene ağzının payını bol bol veririz. Gerekirse bir dirhem bal için bir keçiboynuzu çiğneriz. Bizim hisarlarımız tutulan tellere benzemez. MHP toplaşılan tarla değildir, Türk milletinin şeref sembolüdür. Ernest Renan milliyetçisi olanlar bilsinler ki biz son nefesimize, son neferimize kadar kaynağını Türk-İslam ülküsünde bulan Türk milliyetçileri olarak kalacağız.
NATO'cu oldunuz, PKK'lı Demirtaş'ın özgürlüğünü savundunuz, FETÖ'ye sığındığınız, eşit vatandaşlık üzerinden Kürdistan'a göz kırptınız, Diyarbakırlı oldunuz, döndünüz Rumeli türküsü çağırdınız, olmadı Ahlat dediniz, dümen kırıp 'HDP Kürt siyasi hareketinin temsilcisidir' diyerek düğümlendiniz. Gelin görün ki dikiş tutmadınız, adam olamadınız, milli duramadınız, kesinlikle milliyetçiliği hak etmediniz. El öptü diye dava arkadaşlarımızı dışladınız, yola çıktıklarınızı yolda bulduklarınızla değiştiniz.
Ağır konuştuğumu düşünen varsa bugüne kadar sustuklarıma saysın. MHP'ye ha bire saldıranların akıllarını başlarına almalarını hassaten tavsiye ediyorum. Biz kum torbası değiliz, önüne gelenin şamar oğlanı değiliz, her kabalığı, her saldırganlığı sineye çekecek acziyete sahip hiç değiliz. Ayağımıza basan olursa, uyarıyorum, aklını başından alırız. Merak buyurulmasın, fincancı katırlarını ürkütmeye devam edeceğiz. Foyaları meydana çıkarmayı inançla sürdüreceğiz.
Bize düşmanca bakanlara diyorum ki MHP'yle aranıza öyle bir buzdağı diktiniz ki küresel ısınmanın feriştahı gelse eritemez, eritemeyecektir. Alacak nefesimiz olduğu sürece, soracak hesabımız da vardır ve namusumuza zimmetlidir. İP'ten dışlanan ve horlanan, izlenen politikalardan dolayı rahatsızlık duyan, geçmişte bizlere kırgın ve kızgın olsa da pişmanlık duyan her arkadaşımı kucaklıyor, yürekten selamlıyorum. İşte kapı ağzına kadar açık. Kardeş kardeşle kavga etse de uçurumun kenarına gelince mutlaka kucaklar, kucaklayacaktır."
Şehitlerimize Allah’tan rahmet dileyen Bahçeli, "Özellikle kahramanca mücadele verip şehadet şerbetinden içen evlatlarımızın Uzman Çavuş olmaları hakikaten dikkat çekicidir. Bizim için Uzman Çavuşların kadroya alınmaları, özlük haklarının düzeltilmesi, Uzman Jandarmalarımızla birlikte 3600 ek göstergeden istifade etmeleri tarihi ve milli bir hedeftir." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "dünya beşten büyük" dediğini anımsatan Bahçeli, bu değerlendirmenin ahlaken ve esasen isabetli bir tespit olduğunu bildirdi.
"Dünya beşten büyüktür ama Türkiye de hainlerden, hain terör örgütlerinden, mütecaviz niyetlerden kat be kat büyük ve üstündür." diyen Bahçeli, şöyle devam etti:
"Sınır ötesinde, mesela Kandil’de nefret kuluçkasına yatan, ihanet ve melanet üretimi yapan terör elebaşları niye yakalanamaz, niye derdest edilip Türk adaletinin önüne çıkarılamaz? Terörle mücadelede kayda değer gelişmeler yaşanmaktadır. Ama biz bu katillerin kökünün tümden kazınmasını istiyoruz. Savaş uçaklarımız vurdukça kaçıyorlar, mağara deliklerine saklanıyorlar, arazide izlerini kaybettiriyorlar, inlerinden başlarını çıkarmıyorlar. Madem dünya beşten büyükse, Türkiye de her rezil örgütten üstünse, PKK’nın 5 tepe yöneticisinin bir gece ansızın karga tulumba ülkemize getirilmesinin önünde de herhangi bir mani hal bulunmayacaktır. Cemil Bayık, Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Rıza Altun, Bahoz Erdal’dan müteşekkil beşli katil grubunun ve çete başlarının hakkından gelmek, döktükleri kanların hesabını sormak bugün değilse ne zaman olacaktır?
Türkiye muktedir bir ülke değil midir? Bu beş hain ve örgütünden güçlü değil midir? Yılanın başı kopartılırsa bedeni çürüyecektir. Türk devleti nice gözü kara yiğitleri bağrında taşımaktadır. Bizde yiğitlik yapacak deli de veli de çoktur. FETÖ’cüler yabancı ülkelerden teker teker getirilirken, terör örgütünün elebaşları enselerinden tutulup kafaları çuvala sokulduğu gibi Türkiye’ye niye getirilmesin, şerefsizlere hayat neden zindan edilmesin? Analar neler doğurmuştur. Türk milleti kahramanlar bakımından hamdolsun talihlidir, bereketlidir. Bu konuda sayısız misal vermek mümkündür. İzmir’e Türk bayrağını diken Yüzbaşı Şerafettin’in milli mirasına sahip çıkıp Kandil’in tepesine, hıyanetin alnı çatına, husumetin tam kalbine Türk bayrağını dikmek ve dalgalandırmak kahramanca mücadelenin marifet ve mefahiridir."
"NE KADAR İBRETLİK BİR ÇELİŞKİ"
ABD ile Münbiç Yol Haritası üzerinde uzlaşma sağlandığını hatırlatan Bahçeli, bir tarafta devriye turları atılırken, diğer tarafta teröristlerin, Münbiç’i, 2015-2016 yıllarında Doğu ve Güneydoğu il ve ilçelerinde görüldüğü üzere, çukurlarla çevrelediğini, hendeklerle adeta mevzi oluşturduğunu belirtti.
Bahçeli, "Bu ne yaman ne hazin ne kadar ibretlik bir çelişkidir? ABD, PKK/YPG’li hainlerin emel ve eylem hazırlığı içinde olmalarına niye tepkisizdir, hatta neden meyyal ve muğlak bir duruş göstermektedir?" dedi.
ABD'nin, terör örgütü PKK/YPG’ye silah yardım ve takviyesine devam ettiğini aktaran Bahçeli, "Münbiç’in boşaltılmasıyla ilgili değerlendirme ve sözlerin henüz somut ve inandırıcı bir neticesi görülmemiştir. Madem hainler Münbiç’e çukur kazmakla meşguller, o zaman Türk devletinin asalet ve şanına yakışan da hazır çukur kazılmışken içine hainlerin alayını birden gömmektir. Milli vicdanın arzu ve hedefi de budur. Adaletin yerini bulmasını istiyorsak, son terörist, son kanlı silah teslim alınıp veya tenkil edilip bu iş bitirilmelidir." ifadesini kullandı.
TRUMP'A ELEŞTİRİ
ABD’nin güven vermeyen, sözünde durmayan, samimi olmayan duruş ve tutumuna bakarak terörle mücadelenin sürdürülemeyeceğine dikkati çeken Bahçeli, şu değerlendirmelerde bulundu:
"ABD’nin başkanlık koltuğunda Trump gibi bir maceraperest oturduğu sürece kalıcı ve istikrarlı, müttefiklik hukukunun ahlak ve mirasına dayalı bir ilişki ağının kurulması oldukça zor ve netamelidir. Teröristlere silah veriyorlar, Türkiye’de attırıyorlar. ABD Başkanı, Türkiye’yi tek kullanımlık çay poşeti gibi gördüğü, eline vurup ekmeğini aldığı, beraberce kılıç dansı yaptığı ülkelerle karıştırmasın. Ona buna parmak sallayarak korkutmasına fazla güvenmesin. Altını kalın bir şekilde çizerek ifade etmek isterim ki; ABD Başkanı’nın geçtiğimiz günlerde, Suudi Arabistan Kralı Selman’a bir miting sırasında sarf ettiği sözleri tüyler ürpertici, skandal niteliklidir. Trump diyor ki: 'Bak Kral, biz olmasak iki hafta bile koltuğunda oturamazsın. ABD ordusu seni koruyor. Bu yüzden bize ödeme yapmalısın.' Şu dilin çirkinliğine, şu üslubun küstahlığına bakar mısınız? Hayırdır, okyanus ötesinde mafya devleti kurulup önüne geleni haraca bağladı da biz mi duymadık, bizim mi haberimiz olmadı? Bu nasıl bir rezalet, nasıl bir cürettir?
Ecdadımızın çekirge yiyerek savunduğu kutsal toprakların bugün içine düştüğü ağır hasarlı ve hazin manzarası hakikaten kahredicidir, hakikaten de onur kırıcıdır. Nerededir Hz. Hamza cesareti? Nerededir Hz.Ömer adaleti? Nerededir zalimlere meydan okuyan kudretli asırlar?
Koltuğu muhafaza için bırakınız haraç vermeyi, bunu aklından geçirmek; başkalarının insaf ve merhametine sığınmak ne İslam’la ne iman kaideleriyle, ne de bağımsızlık haysiyetiyle bağdaşır. Her gün ölüp ölüp dirileceğine, bir gün ölürsün, fakat adam gibi, kahraman gibi, mükafatı yalnız Allah’tan bekleyen iman eri gibi ölürsün. Dünyanın gözü önünde egemen bir devletin kralından haraç isteyen, onu aşağılayan, adeta tacını ve tahtını başına geçiren bir devlet adamına, bir siyaset anlayışına herkes suskun kalsa da Milliyetçi Hareket susmaz, herkes minderden kaçsa da Milliyetçi Hareket kaçmaz, kaçmayacaktır. ABD Başkanı sorumsuz ve şuursuz tavrıyla, uluslararası toplumun geleceğini ipotek altına almak için durmadan nifak saçmaktadır. Trump geldiğimiz bu aşamada küresel güvenlik sorunu haline dönüşmüştür. Bu malum sorun giderek derinleşmekte, giderek genişlemektedir."
"KAYIP GAZETECİNİN AKIBETİNİ MERAK EDİYORUZ"
Bahçeli, 2 Ekim 2018 Salı günü, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğuna girdikten sonra bir daha çıkmayan ve kendisinden günlerdir haber alınamayan gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın akıbetini de merak ettiklerini belirtti.
Bahçeli, gazetecinin hakkında çıkan vahim haberlerin doğru olup olmadığının, Konsolosluktan çıkıp çıkmadığının acilen teyit ve ispata muhtaç olduğunu aktardı. Bahçeli, "Türkiye mafyavari yöntemlerin, bölgesel komplo faillerinin, kanlı hesaplaşmaların, örtülü operasyonların geçiş güzergahı veya sahne alanı değildir. Eğer ortada suç varsa, suçlular da belirlenmişse gereği derhal yapılmalı, işlenmiş bir cinayetin tespiti halinde caniler mutlaka cezalandırılmalıdır." dedi.
"TEHDİT SÖNMÜŞ DEĞİLDİR"
Türkiye’nin ekonomi cephesinin düşürmek ve ortaya çıkan mağduriyetin ve kayıpların siyasi tepkiye dönüştürülmek istendiğini belirten Bahçeli, şu görüşlere yer verdi:
"Büyük bir oyun oynanıyor. Yaklaşık 3 aydır dövizdeki fiyat artışlarıyla Türkiye’nin kundaklanması amaçlanıyor. 24 Haziran Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçiminin rövanşını kur, faiz, borç, enflasyonla almaya teşebbüs ettiler. Amaç, ekonominin surlarını infilak ettirip sosyal çözülmeyi sağlamak, siyasal kaosu ateşlemek, ardından yeni hükümet sistemine karşı tetikte bekleyen ve sokağı adres gösteren işbirlikçileri harekete geçirmekti. Tehlike geçmiş değildir. Amaç, 15 Temmuz’da alamadıkları sonucu ekonomik alaborayla almaktı. Tehdit sönmüş de değildir."
Yüzde 25’e varan politika faizinden, üretim tesislerinde çıkan normal olmayan yangın haberlerinden, artan konkordato ilanlarından, tüketici enflasyonundaki yüzde 24,52’lik tırmanıştan, yeni ekonomi programının kısa sürede tartışmaya açılmasından, kabaran dış borçlardan, azgınlaşan hayat pahalılığından kendilerinin de rahatsız olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Ancak bu ülke hepimizin, bu millet biziz, bu devlet bizim. Turpun büyüğü heybede diyerek felaket tellallığı yapan gafiller soruyorum sizlere, turpa bu kadar merakınız nereden kaynaklanıyor? Olur da başımıza çığ düşerse kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz? Çatı çökerse yakayı kurtaracağınıza mı inanıyorsunuz?" sorularını yöneltti.
"BİZİM MCKİNSEY DİYE BİR DERDİMİZ YOK"
Bu yaklaşım ve kavrayışla, hükümetin daha önce anlaştığını söylediği ABD’li denetim ve danışmanlık şirketi McKinsey ile çalışmasını kendi içinde tutarlı bulduklarını anımsatan Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:
"Mevzi bakmadık, yüzeysel davranmadık. Ayrıca McKinsey müdafaasının bize düşmeyeceğini önemle ifade ettik. Ancak, McKinsey’in yeni bir IMF, kayyum, kozmik oda vakası, kapitülasyon veya Duyun-u Umumiye olmadığını da söyledik. Hemen eleştirmeye, açığa düştüğümüzü söylemeye koro halinde başladılar. Nasıl olsa Cumhurbaşkanı 'biz bize yeteriz' demişti. Tek kaldığımızı söylediler, baltayı taşa vurduğumuzu ileri sürdüler. Be hey zır cahiller, pek çok ülkede faaliyeti olan, ülkemizde de yıllardır faal halde bulunan McKinsey bir denetim ve danışmanlık şirketidir. Akıl ve irade milli olduktan sonra istişari nitelikli sunduğu teklif ve görüşlerine ister uyar ve uygularsınız, isterse de teşekkür edip gerisin geriye iade edersiniz. McKinsey’e Duyun-u Umumiye demek, IMF demek, kozmik oda vakası demek, kayyum demek, kapitülasyon demek, cehalet değil, gaflet değil, su katılmamış ümmiliktir. Ve çok tehlikelidir, bizim de itirazımız buna yöneliktir.
Bizim McKinsey diye bir derdimiz yoktur, işimiz de yoktur, olamayacaktır. Bizim bakışımız Türk, durduğumuz yer Türkiye, dua ve mücadelemiz Türk milletinin lehinedir. İpsizi sapsızı, CHP’si HDP’si, gitsinler dertlerini Cibali Karakoluna anlatsınlar, buldukları taktirde Marko Paşa’ya içlerini döksünler. Bizi alakadar etmez, bize sökmez. Hükümet McKinsey yollarını ayırsa da bizim düşüncelerimiz, değerlendirmelerimiz asla değişmeyecek, tutarlı ve gerçekçi tespitlerimiz hükmünü muhafaza edecektir. Unutmayınız ki, doğru bilinç, doğru birikim, doğru bakış açısı, doğru proje, doğru insan, doğru uygulama, doğru strateji, yerli ve milli irade her güçlüğün üstesinden muhakkak gelecektir."