Güncelleme Tarihi:
Devlet Bahçeli, Pamukkale Richmond Otel'de 2 gündür devam eden MHP İl Başkanları Toplantısı'nın ardından düzenlediği basın toplantısında, il başkanlarıyla Türkiye'nin içinde bulunduğu ağır şartları görüştüklerini, 12 Haziran genel seçimlerinden bu yana geçen süredeki siyasi, ekonomik, sosyal konuları, bölücü terörün ulaştığı kaygı verici seviyeyi, yeni anayasa sürecini ele aldıklarını söyledi.
Türkiye'nin belli başlı kritik meselelerin kanatlarına tutunarak aşırı güç ve derman kaybettiğini ileri süren Bahçeli, şöyle konuştu:
“AKP'nin narkoz işlevi gören kara propagandası maalesef gerçeklerin üzerini örtmekte, hayalin, tezviratın ve dedikodunun gerçekmiş gibi algılanmasını sağlamaktadır. Ülkemiz ağır bir iç kanama geçirirken Başbakan Erdoğan küresel düzlemde sorumsuzca ve pervasızca hareket etmektedir. Başbakan her gün ülkemizde şehitler verilirken kendisini başka coğrafyaların güvenliğine memur etmiş ve adamıştır. Kabaran kibiri Başbakan Erdoğan'ı kendinden geçirmiş, dış yönlendirme ve verilen destek sayesinde adeta 'dünyayı kurtaran adam' rolüne soyunmuştur. Aşırı güveni nedeniyle ayakları yerden kesilmiş, şişen benliği başını döndürmüş, böylelikle ülkemizi ve milletimizi kandırmaktan ve aldatmaktan çekinmemiştir. Başbakan Erdoğan sıkıştığı ve bunaldığı her fırsatta minderden kaçmakta ve kuralları çiğnemektedir. Bu itibarla Türkiye iyi yönetilmediğinden kilitlenmeyle karşı karşıyadır. Başbakan için başarısızlığını kapatacak, aczini gizleyecek ve habis emellerine korunak olacak çıkışlar, diklenmeler ve meydan okumalar can kurtaran işlevi görmektedir. İşte İsrail gerilimi, Suriye resti ve Kıbrıs Rum kesimiyle atışmalar aradığı imkanları kendisine sunmuş ve sahte çıkışlarına müzahir bir zemin oluşturmuştur.”
“TERÖR SALDIRILARI TAHAMMÜL SINIRLARINI ÇOKTAN AŞTI”
Türkiye'deki iç sorunların telafisi çok zor olacak bir aşamaya geldiğini, terörün kaygı verici saldırılarının tahammül sınırlarını çoktan aştığını, hain eylemlerin milletin can ve mal güvenliğini üst düzeyde tehdit ettiğini ifade eden Bahçeli, terörün kanlı yüzünün şehirleri, caddeleri, sokak aralarını yürünmez hale getirdiğini söyledi.
Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Patlayan bombalar, iğrenç tuzaklar, rezil pusular, masum ve mazlum insanlarımızın hayatlarına kastetmektedir. Türkiye deyim yerindeyse ateş çemberine alınmıştır. Bölücü canilere verilen tavizler, uyandırılan umutlar etnik kalkışmanın bahanesi ve gerekçesi haline gelmiştir. Milletimiz çaresizce terörün menfur suikastlarına maruz kalmaktadır.Ankara'nın göbeğinde patlayan bomba ve sonucunda üç vatandaşımızın alçakça şehit edilmesi ve 34'ünün de yaralanması hıyanet şebekesinin insanlık düşmanı eylemlerine hazin bir misal olmuştur. Siirt'te dört genç kızın teröre kurban gitmesi de vicdansızlığın, izansızlığın nerelere kadar ulaştığını açıkça resmetmiştir. Polislerimize yönelik kalleş ve kahpe saldırıların çığırından çıkmasıyla arka arkaya şehit haberlerinin gelmesi milletimizi derinden sarsmıştır.”
Siirt'in Pervari ilçesindeki Belenoluk Jandarma Karakoluna düzenlenen hain saldırıda şehit olanlara Allah'tan rahmet, ailelerine ve millete sabır ve başsağlığı, yaralılara acil şifalar dileyen Bahçeli, şöyle devam etti:
“PKK terör örgütü ve şehir uzantılarının ölüm makinesi gibi çalışması ve masum insanlarımızı hedef haline getirmesi çok vahim bir noktaya gelindiğine işaret etmektedir. Ankara ve Siirt'teki vahşet ne ilktir ne de anlaşıldığı kadarıyla son olacaktır. Bölücü terör, hazırladığı kanlı saldırılarla toplumu korkutmak, sindirmek ve teslim almak için her çirkefliğe ve vahşete başvurmaktadır. Ne ibretlik bir çelişkidir ki barıştan, demokrasiden ve özgürlükten bahseden katiller, belirli aralıklarla sivil vatandaşlarımıza gözlerini kan bürümüşcesine saldırılar düzenlemektedir.”
Ankara Kumrular Caddesi'ndeki suikasti PKK terör örgütünün kabul etmediğini ve “hedef saptırmaya hayasızca tevessül ettiğini” ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
“İşin tehlikeli tarafı ise bombalı saldırının PKK üzerinde kalmaması için malum mihrakların el birliği etmişcesine izahlarda bulunmaları ve tevil çabalarına girmeleri olmuştur. Oluşturulmaya çalışılan iyi PKK, kötü PKK tasnifi bir kez daha belirginlik kazanmıştır. Tüple bombayı ayırt edemeyenlerin kamuoyunu yanıltmaya, yönlendirmeye ve PKK'yı aklamak için yoğun gayret sarf etmeye cüret ettikleri manidar bir şekilde görülmüştür. Görüldüğü kadarıyla PKK ile AKP arasındaki görüşmelerin, mutabakat arayışlarının maliyeti çok ağır olmaktadır. Terörle arkalanmış ve güçlendirilmiş pazarlık süreçleri bomba, kurşun, mayın olarak somutlaşarak milletimizin korku ve kaygı girdabına girmesini hedeflemektedir. Bastırdıkça taleplerinin karşılandığını gören bölücü hevesler, özellikle yeni anayasa hazırlık sürecinde ellerindeki kanlı enstrümanlarla sonuç almaya odaklanmışlardır. Hiçbir etkili önlemin alınmadığı bir ortamda bölücü kalkışmanın ve isyan provalarının adım adım ilerlediği açık ve nettir. Şehirlerimize gizlendiği iddia edilen bombaların tehdidiyle milletimizin soluğu kesilmek ve mukavemet gücü eritilmek istenmektedir.”
Terör örgütünün çeşitli tarihlerde sivil vatandaşlara yönelik yaptığı saldırıları anımsatan Bahçeli, son zamanlarda yaşanan terör saldırılarının en büyük dayanağının AKP'nin açılım süreci olduğunu öne sürerek, “PKK'yı aklamak ve siyasallaştırmak adına, bütün değerlerimiz ve milli ilkelerimiz ayaklar altına alınmıştır. Yıkım projesi Türkiye'yi bölme ve milletimizi parçalama niyetinde olanlara altın tepsi içinde imkanlar sunmuş ve ülkemizi geri dönüşü çok zor olacak bir ayrışma ve dağılma sürecine sokmuştur. Bölücülükle tahkim edilmiş terör, dört bir koldan ülkemizi kuşatmışsa bunun sorumluluğu kesinlikle Başbakan Erdoğan ve hükümeti üzerinedir” dedi.
Demokratik açılım konusunda hükümete uyarılarda bulunduklarını anlatan Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik eleştirilerde bulunarak, “Başbakan Erdoğan'a göre devlet bir araç ve sertliğin simgesidir. Bizim için Mete Han'dan beri devam eden kutlu bir geleneğin baş tacıdır. Başbakan Erdoğan'a göre devlet, yeri ve zamanı geldiğinde suçlanacak, örselenecek günah otağıdır. Bizim için devlet ebedi müddettir” diye konuştu.
Özel yetkili savcıların inandırıcılığı muamma olan ihbarlarla, imzasız şikayet mektuplarıyla, teyit edilmesi gereken bilgi ve belgelerle neredeyse önüne geleni tutukladığını iddia eden Bahçeli, terörün tırmandığı bir ortamda bölücülük propagandası ve tahrikçiliği yapan bazı siyasetçilere, köşe yazarlarına ve sözde aydınlara hiç birşey yapılmadığını kaydetti.
Terörün artık herkesi doğrudan doğuya tehdit ettiğini, bundan sonra daha ağır terör hadiselerinin olmasının sürpriz olmayacağını belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Patlayan bombaların azmettiricisi de AKP;nin sözde demokratik açılımından başkası değildir. AKP, PKK'ya yol açmış ve kanlı saldırılarını icra edebilmesi için yığınak yapmasına göz yummuştur. Başbakan Erdoğan, faili olduğu suçları devlete yükleyerek sorumluluktan muaf olamayacaktır. Gelişmeler Yüce Divan dosyasının kabardığını göstermektedir. O tarihi adalet ve hesaplaşma günü geldiğinde, bugünlerde kendilerinden geçen iktidar sahipleri yaptıklarının bedelini hukuk önünde misliyle ödeyeceklerdir.”
ABD ZİYARETİNİ ELEŞTİRDİ
Bölücü terörün artan saldırıları karşısında hükümetin işi ağırdan alarak kamuoyunu oyalamaya dönük taktiklerde bulunduğunu savunan MHP Genel Başkanı Bahçeli, sınır ötesi kara harekatının halen gerçekleştirilemediğini, bölücülükle mücadelede kapsamlı ve etkili bir plan uygulamaya sokulamadığını öne sürerek, “AKP hükümeti teröre karşı tam saha pres yapılacağını iddia etse de, kendi sahasından henüz çıkabilmiş değildir” şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın ABD ziyaretini de değerlendiren Bahçeli, “Yine bildik temenniler, malum tavsiyeler dile getirilmiştir. Başbakan Erdoğan'ın temaslarından ve diyaloglarından milletimiz açısından sevineceğimiz bir gelişme ortaya çıkmamıştır. Kendisinin sırtı sıvazlanmış, her tarafa çekilebilecek ve bir amaca hizmet etmeyecek görüşmelerle günleri heba olmuştur” dedi.
Bahçeli, Başbakan Erdoğan'a şu soruları yöneltti:
“Geçmişte ABD'yle, PKK terör örgütü konusunda bir dayanışma noktasında ve bir nevi işbirliği içinde olduğunuzu ifade ederken neyi kast etmiştiniz? ABD'yle stratejik ortak olarak PKK terörüne karşı daha fazla işbirliği içinde olduğunuzu söylediniz mi, söylemediniz mi? Her defasında, PKK terör örgütüne karşı işbirliğinin daha ileri bir noktaya götürülmesinden bahsettiniz mi, bahsetmediniz mi?Madem terörün önlenmesi konusunda aynı düşünceleri paylaştığınızı 2006 yılında dile getirdiniz, o zaman bugüne kadar hangi terör örgütüyle mücadele ettiniz? 2007 yılında stratejik ortak olarak değerlendirdiğiniz ABD;ye, PKK terör örgütüne karşı hangi işbirliği ve elde ettiğiniz ne gibi sonuçlar için teşekkür ettiniz? Dün stratejik ortaklık dahilinde, minnet duyduğunuz bu devletten hangi kalıcı ve etkili desteği aldınız?”
BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN BM'DEKİ KONUŞMASI
Başbakan Erdoğan'ın Birleşmiş Millerler (BM) Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmaya da değinen Bahçeli, şunları kaydetti:
“Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin karanlık bir tünele girdiği bir süreçte, enerjisini ve nefesini başka ülkelerin menfaatine, haklarını savunmaya heba etmiş ve kendi ülkesini bir kenara itmiştir. Milletimizi çepeçevre kuşatan kriz ve gerilim atmosferi Başbakan'ı fazla ilgilendirmemiş ve bu konuda fazla mesai harcamamıştır.
Özellikle BM Genel Kurulu'nda yaptığı ve yandaş basın tarafından göklere çıkarılan konuşmasında, ülkemizin yaşadığı buhran ve açmazlar hiç gündeme gelmemiştir. Üstelik sahte İsrail düşmanlığıyla kendisine biçilen rolü oynamaya devam etmiştir. Başbakan konuşmasında dünyanın değişik coğrafyalarındaki meselelere vurgu yapmış ancak sıra Türkiye'nin tezlerini, beklentilerini ve milletimize yönelik haksız uygulamaları haykırmaya geldiğinde, bunları hiç hatırına bile getirmemiştir. Başbakan'ı dinleyen herkes neredeyse, Türkiye'de her şeyin yolunda gittiğini düşünecektir.
Filistin'in tanınması ve BM'nin 194'üncü üyesi olması için olağanüstü gayret gösteren bu şahsın, ülkemizle ilgili meselelerde suskun kalması, ipe un sermesi affedilmez bir aymazlık olarak karşımızdadır.”
Filistin'in tanınması ve Birleşmiş Milletler'de hak ettiği yeri almasının en samimi dilekleri olduğunu vurgulayan Bahçeli, Filistin'in tanınmasının önündeki en büyük engelin ABD yönetimi ve İsrail olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın İsrail'e karşı öne sürdüğü tazminat, özür ve Gazze ablukasının kaldırılması şartlarından geri adım atılmaması gerektiğine dikkati çeken Bahçeli, bu konudaki kararlılığın ısrarla sürdürülmesi gerektiğini ifade ederek, “Anlaşıldığı kadarıyla iyi geçtiği iddia edilen görüşmelerde ABD ikna edilememiş ve İsrail'in uluslararası sulardaki kanunsuz girişimi kabul ettirilememiştir” diye konuştu.
Bahçeli şunları kaydetti:
“Başbakan Erdoğan asıl muhatabını nedense hep pas geçmekte ve hiçbir şey yokmuş gibi davranmaktadır. Irak ve Afganistan'da milyonlarca Müslüman'ı katledenlere karşı çekingen ve hareketsiz durmaktadır. İsrail'in fosfor bombası atmasını haklı olarak gündeme getiren Başbakan'ın, kitlesel katliamlara çanak tutanlara karşı neden gözü kör, kulağı sağırdır?
Gazze ablukasını yerden yere vuran ve İsrail'i bulduğu uygun ortamlarda sürekli eleştiren bu zihniyet, Irak'ın kuzeyinde kanlı örgütün elebaşlarını barındıran, canilere kol kanat geren peşmerge yönetimine karşı neden tepkisizdir? Başbakan Erdoğan'ın gerçek kimliği ve asıl amacı esasen ortadadır. Sömürgeci zihniyetlerin yanında saf tutan bu anlayış sahibinin maskesi artık düşmüş ve gerçekler tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, küresel siyaset masalarında imal edilmiş bir figür olarak, işini son derece iyi yapmaktadır. Bir tarafta İsrail'e diklenmektedir. Diğer tarafta füze savunma sistemiyle bu ülkeyi, İran'a karşı korumaya almaktadır. Bunun ödülü olarak da İsrail'i yalnızca sözle hedef tahtası haline getirmesine izin verilmektedir. Gerekirse İsrail'le savaşmaktan bahsetmesi ise bir uydurma ve ucube bir açıklamadan başka bir anlam taşımamaktadır.”
Güney Kıbrıs Rum yönetiminin Doğu Akdeniz'de doğal gaz aramaya başladığını, İsrail'in de Rum yönetiminin yanında yer alarak Akdeniz'i kriz merkezi haline getirdiğini belirten Bahçeli, “Şüphesiz Güney Kıbrıs Rum yönetiminin bu tutumu asla kabul edilemeyecek küstahlıktır” diye konuştu.
Hükümetin buna misilleme yaparak KKTC ile Kıta Sahanlığı Anlaşması imzaladığını ve eski teknolojiye sahip sismik araştırma gemisi olan Piri Reis isimli gemiyi bölgeye gönderdiğini ifade eden Bahçeli, şunları söyledi:
“Şüphesiz Rum yönetiminin kaba, fırsatçı ve yangına körükle giden tutumu amacına ulaşamayacak ve rüzgar ektiği yerden fırtına biçecektir. Türk milleti böylesi mütecaviz girişimleri ve dayatmaları asla hoş görmeyecek ve karşılıksız bırakmayacaktır. Rum kesiminin ittifak halinde olduğu güçlerin durumu ve konumu ne olursa olsun bizim Akdeniz'de terk edeceğimiz bir yer yoktur ve asla olmayacaktır. AKP hükümeti Türk milletinin haklarına ve varlığına sahip çıkacak adımları kararlılıkla atmalı, klasik tavırları olan taviz, boyun eğme gibi küçültücü davranışlardan mutlaka uzak durmalıdır. Ne var ki bugün Rumların densizliklerinin gerisinde yine AKP'nin acziyeti, teslimiyeti ve ataleti vardır. Özellikle 2004'te Annan Planı'nın oylanması sırasında Başbakan ve hükümetinin 'Yes be annem' diyerek kimin safında mücadele ettikleri hepimizin malumudur.Rumlara karşı alttan alan pısırık ve sünepe politikalarla Doğu Akdeniz'in fiilen işgal ve ekonomik bölge ilan edilmesi arasında doğrudan bağlantı olduğu şüphesizdir. Başbakan Erdoğan'ın yanlışlar üzerine bina ettiği dış ve iç politikaları çökmüş ve başında bulunduğu hükümet siyaseten iflas etmiştir. Özellikle sıfır sorun politikası tükenmiş ve hükmünü kaybetmiştir. AKP, ülkemizi çok sancılı ve sarsıntılı bir yola itmiştir.”
“MHP olarak Başbakan'ın hayalci, temelsiz, başkalarının hak ve menfaatini gözeten politikalarına sonuna kadar karşı duracaklarını ve tüm
güçleriyle mücadele edeceklerini Denizli'den muhataplarına duyurmak istediğini”
kaydeden Bahçeli, “Sonu ve bedeli ne olursa olsun Türkiye'ye sahip çıkacağız ve milletimizi yüzüstü bırakanların yakalarından tutarak hak ettikleri dersleri eninde sonunda vereceğiz. Ne mutlu Türküm diyene” dedi.
SORULAR
Basın açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bahçeli, Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili soru üzerine, “Süreç üzerinde başta sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere yetkili savcılar ve ilgililer durmaktadır. Tartışmanın boyutu çok ileri aşamaya gelmiştir. Geriye dönülmeyecek bir şekilde sonuna kadar götürülmesinde yarar vardır ve bu da bugünkü siyasi iktidara ve yargıya düşmektedir” diye konuştu.
Terör örgütü PKK ile MİT arasında geçtiği iddia edilen görüşmeyle ilgili ses kaydına ilişkin soruya ise Bahçeli, “Bu derin muhabbete devam etsinler” yanıtını verdi.
Bahçeli, siyasi partileri ve kamuoyunu aydınlatma görevini sürdüreceklerini belirterek, “1 Ekimden itibaren MHP bir eksiğiyle TBMM'de bulunacaktır. İnşallah Engin Alan Paşa da kısa bir dönem sonra aramıza katılır diye ümit etmekteyiz” dedi.