Bahçeli, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Zorluklara teslim olmuş, sıkıntılara havale edilmiş, çelişkilere bezenmiş bir yılı daha geride bıraktıklarını belirten Bahçeli, geriye dönüp bakıldığında kaybolan hayallerden, çöken ümitlerden ve yara almış beklentilerden başka bir şey görülemeyeceğini savundu.
Bahçeli, şöyle konuştu:
“2012 yılında Türkiye; geriye gitmiş, hezimete uğramış ve skandallarla sarsılmıştır. 10. yılını dolduran AKP hükümeti, Türkiye'yi her yönüyle çıkmaza sürüklemiş, milletimizi her açıdan mağduriyete mahkûm etmiştir.
Siyaset kirlenmiş, ekonomi tökezlemiş, sosyal yapı zayıflamış, toplumsal ahlak çatırdamış, işbirliği ve dayanışma duyguları ne yazık ki körelmiştir. 10 yılda Türkiye her alanda ters yüz edilmiştir. Vefasızlığın dibine batmış, samimiyetsizliğin çukuruna düşmüş AKP iktidarı ülkemizi hazin verici bir ortama sürüklemiştir.”
“Gasp için fırsat”Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a yönelik suikast iddialarını anımsatan Bahçeli, şöyle dedi:
“19 Aralık 2009 tarihinde bir başbakan yardımcısını hedefine alan suikast iddialarının düzmece olduğu anlaşılmış, üstelik sözkonusu zat bu kadar tahribat ve operasyondan sonra suikasta inanmadığını da bizzat teyit etmek durumunda kalmıştır.
Halihazırda daha iyi fark edilmektedir ki suikast iddiaları kozmik odalara girilmesi, buralardaki bilgi ve belgelerin gasp edilmesi için fırsat ve imkan olarak değerlendirilmiştir.”
“Terör kana doymadı, doymayacak”Bahçeli, terörün Türkiye'nin öncelikli sorunlarından biri olduğunu, kana doymadığını ve doymayacağını söyledi.
“AKP politikaları bölücülüğe can vermiş, el uzatmış ve ayağa kaldırmıştır” iddiasında bulunan Bahçeli, bundan dolayı terörün müsait bir ortam bulduğunu ve arkası arkasına ölüm saçtığını savundu.
Bahçeli, şunları kaydetti:
“Şüphesiz verdiğimiz kayıplar, karşılaştığımız şehadetler bu yılla sınırlı olmayacak, bu yılla bağlı kalmayacaktır. Biliyoruz ki terör kana doymamış ve doymayacaktır. Cinayetlerinden katiyen vazgeçmemiş ve vazgeçmeyecektir. Çünkü PKK sırtını sağlama almış, dayatmalarının karşılanacağı müsait bir zemine kavuşmuştur. Üstelik İmralı canisi AKP'nin müzakere ortağı olarak iyice sivrilmiş, kanın durması, silahların susması ve çözümün sağlanması bahaneleriyle Türk devleti ölüm çetesinin muadili haline getirilmiştir.
AKP zihniyeti devlet olmanın şeref ve itibarını yere çalmıştır. 2012 yılında terör altın yılını yaşamış, melanet amaçlarına biraz daha yaklaşmıştır. Ayrılma hazırlıkları ve bölünme planları yapanlar bu yılı iyi değerlendirmişlerdir. Sözde Kürdistan paçavraları Türk bayrağının karşısına dikilmiş, cenazelerin dahi üzeri Ankara'da başka, Cizre'de başka örtülmüştür.”
Partisinin, Türk bayrağına yapılan saygısızlıkları, “kan ve şiddet payesi bez parçalarının rest çekercesine orada burada sallanmasını” unutmayacağını ve sabıkalı bölücülere de hakkını helal etmeyeceğini bildirdi.
Erdoğan'ın ustalık dönemi...Bahçeli, “Başbakan Erdoğan'ın ustalık dönemi, Türkiye'nin çöküş ve yıkılış şifrelerini içinde barındırmış ve hayal olan ne varsa gerçeğe çevirmiştir” dedi.
Bu yıl, Türk milletine tuzak kurmaya, çelme takmaya ve önünü tıkamaya çalışanların yüzünün güldüğünü ifade eden Bahçeli, hangi zaviyeden bakılırsa bakılsın 2012'nin güçlüklerin çoğaldığı, kamplaşma ve cepheleşmelerin zirveye taşındığı bir dönemin adı olduğunu ifade etti.
Bahçeli, şunları söyledi:
“MİT-KCK arasındaki kuşkulu ilişkiler ağı bu yılda açığa çıkmıştır. Devlet kurumlarındaki çatışma, yargı bağımsızlığına vurulan darbe bu yıl iyice kemikleşmiştir. Bu yılda, sözde darbe davalarında verilen kararlar haksızlığı, adaletsizliği ve vicdansızlığı tescillemiştir. Rejim ve sistem hazımsızları, millet ve milliyetçilik düşmanları bu yılda iyice şımarmışlardır. Bölgesel kaos, Suriye'deki kanlı hesaplaşmalar, Irak'taki sürtüşmeler bu sene kontrolden çıkmıştır. Milli bayramlara tahammülsüzlükler, Cumhuriyete karşıtlıklar bu yıl daha da belirginleşmiştir. İsyan elebaşları övülmüş, hainler bu yılda da kutsanmıştır. Otoriter arzular, tek adamlığa duyulan özlemler, demokrasiye muhalif tavırlar bu yıl içinde eşikleri aşmıştır. Gündeme getirilen başkanlık sistemi, kabul edilen Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nu federasyon modelinin ön hazırlıkları olarak bu yıla mühür vurmuştur. PKK'ya af çağrıları, İmralı canisinin temize çıkarılma sinsilikleri, militanları aklama düzenekleri, terörle müzakere kararlılıkları, dağa çıkmayı meşrulaştırma hezeyanları ve teröristlerle kucaklaşmalar bu yılda da sürmüştür.
Başbakan Erdoğan'ın ustalık dönemi, Türkiye'nin çöküş ve yıkılış şifrelerini içinde barındırmış ve hayal olan ne varsa gerçeğe çevirmiştir.
Hükümetin, Kandil'e hoşgörülü olması, İmralı'ya dostane yaklaşması, siyasi bölücülere sütre gerisinden sıcak mesajlar vermesi ve Barzani'ye kucak açması taviz döngüsünün birbirini tamamlayan parçaları olarak görülmedir. Bu çerçevede AKP 10 yılda Türkiye'yi elemiş ve her değerini öğütmüştür.
Demokratikleşme sözü caniliğin saklandığı kılıf, sivilleşme beyanları Türk Silahlı Kuvvetleri ile hesaplaşmanın kamuflajı, öldürmek meşru hak arama yolu olarak formüle edilmiştir.”
“AKP'nin kazancı uzun sürmeyecek”Milleti esaret altına almaya çalışanlar, sağduyusunu tersten okuyanlar, tepkisizliğini yanlışa yoranlar, haram lokmanın ve haramla yoldaş olmanın bedelini elbette bir gün ödemek durumunda kalacaklarını belirten Bahçeli, şöyle devam etti:
“2012 yılında; hayat pahalılığı, perişanlık, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve ekonomik yoksunluk kazanmış; refah, istikrar, iş ve aş talepleri kaybetmiştir. Küresel sömürü çarkı, devlet malı deniz anlayışı, uzayan kol bizden olsun mantığı kazanmış; milletimiz kaybetmiştir.
Baskıcı ve dikta arayışları kazanmış; demokrasi, çoğulculuk ve özgürlük beklentileri kaybetmiştir. İftiralar, ithamlar, suç imalleri, asılsız ihbarlar, mesnetsiz
haberler kazanmış; erdem, itibar, ahlak ve insaniyet kaybetmiştir. Etnik bölücüler kazanmış, kardeşlik hukuku kaybetmiştir. Müzakere kazanmış; mücadele kaybetmiştir. Erbil, Washington, İmralı ve Kandil kazanmış, Ankara kaybetmiştir. Kavga, karanlık ve kaos kazanmış; huzur, asayiş ve güvenlik kaybetmiştir. BOP eşbaşkanlığı, medeniyetler ittifakı, küresel çıkar lobileri kazanmış, insanlık ve gelecek tasavvurları kaybetmiştir. Anadilde eğitim ve savunma lobisi kazanmış, Türkçe kaybetmiştir.
Şimdilik AKP kazanmış, Türkiye ve Türk milleti kaybetmiştir. Fakat bilinsin ki AKP'nin bu kazancı uzun sürmeyecek, erken zafer turlarına eşlik eden pervasızlıkları ve hadsizlikleri yanına kalmayacaktır.”
Başbakan Erdoğan'ın dinlenmesiDevlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, dinlendiğine ilişkin sözlerini “Başbakanın dinlenmesi doğal ve malum bir akıbettir” şeklinde değerlendirdi.
Hangi ülke olursa olsun, bir başbakanın dinlenmesi, özel veya siyasi konuşmalarının kayıt altına alınmasının bir skandal olduğunu vurgulayan Bahçeli, olayın 1 yıl öncesine dayandığını belirterek, “Başbakan Erdoğan madem dinlenmiştir, madem karanlık niyetler çalışma ofisine, özeline ve dibine kadar nüfuz etmiştir, o halde bunu neden şimdi gündeme getirme gereği duymuştur?” diye sordu.
Bahçeli, şunları belirtti:
“Açıkça söylemek lazımdır ki Başbakanın dinlenmesi milli güvenlik sorunudur ve şayet tarafı olduğu diyaloglarda devlet veya hükümet sırları seslendirilmişse bunlar belirli mahfillerin eline geçmiş demektir. Kim ya da kimler hangi amaçla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını dinlemiş ve hakkında bilgi toplamıştır? Yoksa gündem belirlemenin başbakan olmak için şart olduğunun düşünülmesi yeni bir gündem mimarisini mi gerektirmiştir?
Başbakan Erdoğan'ın yanına kadar sokulmuş, başucuna kadar girebilmiş, odasında bulunma yetki ve iznini alabilmiş kişi ya da oluşumların ellerinde ne tür bilgi ve ses kayıtlarının olduğu muammadır. Bize göre Türkiye açık bir tehdidin ve çok yönlü bir kuşatmanın altındadır. Başbakan Erdoğan'ın dinlendiğine dair iddiaları, adalet bakanının 'Ben de dinlendim' sözleri bir şeyleri kapatmaya veya tevil etmeye çalışmanın telaşı ve ön alması olarak da yorumlanmalıdır. Yürüyen bazı darbe davalarında gizli dinlemelerle elde edilen bilgilerin kullanılması ve hukuki neticelere etki yapması bu sayede normal karşılanacaktır. Anayasa Mahkemesi'nin hukuka uygun olmayan dinlemelerin delil sayılamayacağıyla ilgili kararının nasıl sonuç doğuracağı ise yakın zamanda net olarak anlaşılacaktır.
Türkiye; ya yabancı istihbarat örgütleri tarafından bölgesel dizayn amacıyla meşgul edilmekte ve tartışmalara gömülmek istenmektedir. Ya da Başbakanın izah edemeyeceği ilişkileri, açıklayamayacağı sözleri ve milli varlığımıza aykırı karar ve hareketleri vardır. 'Böceği devam ettirmeyelim' açıklaması aslında sakladığı, örtmeye çalıştığı bir şeylerin varlığına delalettir.
Başbakanın dinlenmesi doğal ve malum bir akıbettir. Bu yolu kendisi açmış, bu mecranın kapısını bizzat kendisi aralamıştır. Dinleme, gözetleme ve özel hayatı kayıt altına alma rezillikleri AKP'yle her tarafa yayılmıştır.”
MHP'ye kurulan tuzaklarPartisine tuzak kuranların hala ortaya çıkarılmadığına işaret den Bahçeli, şöyle konuştu:
“Başbakan Erdoğan; genelkurmay başkanları dinlenirken rahatsız olmamıştır. İnternette çarşaf çarşaf yayımlanan konuşmalardan hicap duymamıştır. Mahkemelerdeki beyanların sızdırılmasından, tanık ve sanık ifadelerinin deşifre edilmesinden gocunmamıştır. Anamuhalefet partisi genel başkanlığı yapan bir şahsiyetin özel hayatı ahlaksızca didiklenirken hiç müdahalede bulunmamış, aksine bunu siyasi malzeme yapmıştır. Ve partimize kaset tuzakları kurulurken, parti binamızın etrafında siyah camlı dinleme araçları gezerken suspus halde hiç renk vermemiştir.
Siyasete şekil vermek, siyasete istikamet çizmek, partilerin ahlaksızca itibarsızlaştırılmasına sessiz durmak, aynı zamanda darbe vurulmasına ve buhrana sürüklenmesine ön ayak olmak ara rejim yönetimlerinin bile aklına gelmeyen kepazelik ve çirkefliktir. MHP'ye kurulan tuzakların failleri, özel hayatları hercümerç eden pespayelerin kimlikleri henüz tam anlamıyla netliğe kavuşmamıştır.
AKP hükümeti, demokrasiye sürülen kara lekeyi üzerine almamış olacaktır ki yaşanılan rezaletleri görmezden gelmiş ve belirsizliğe bırakmıştır. Kaset tezgahında, sanal alem kanalıyla yürütülen fitne ve dedikodu sarmalında şüpheli olarak gündeme getirdiğimiz AKP'li bazı kişiler hakkında ne yapıldığı, hangi kalıcı tedbir ve önlemlerin alındığı vuzuha ermemiştir.
Partimizin bazı eski yöneticileriyle ilgili ahlaksızca yapılan dinleme ve gözetleme iğrençliklerinin sürüncemeye bırakıldığı ve yürüyen tahkikatın hala yerinde saydığı ayrı bir kördüğüm olarak karşımızdadır.”
Bahçeli, konuşmasında TBMM'nde bir araştırma komisyonu kurularak geniş çapta dinleme ve gözetleme suçlarının üzerine gidilmesini ve “Türkiye'nin bağrının böcek, sinek,
akrep ve yılanlardan temizlenmesini” istedi.
Derin devlet“Bizim anlayışımıza göre, devletin derini, sığı, düzü, eğrisi olmaz, olmayacaktır” diyen Bahçeli, hukukla sınırları tayin edilmiş, kurum ve kurallarıyla gelenekleri olan bir devlette virüsler varsa ve yanlış ilişki ağları tesis edilmişse bunun tamamen yöneticilerin kusur ve kabahatinden dolayı olduğunu bildirdi.
Bahçeli, şunları kaydetti:
“Devlet dediğimiz soyut organizasyonu günah keçisi haline getirmek, tüm kötülüklerin merkezi olarak tanıtmak kurnaz ve basit bir siyasetin ve siyasetçinin geçim kapısıdır. Devleti yöneten, sevk ve idare eden hükümettir. Bir sorun varsa bunun vebali her şeyden önce hükümetin sırtındadır. İlle de derin bir yapılanma aranıyorsa hükümete bakmak ve derin hükümet hakkında kafa yormak lazımdır. AKP kendi derinliğini çoktan oluşturmuş, ayak oyunlarıyla millet iradesini temsil ettiğini zannetmiştir.”
ODTÜ'deki olaylarBahçeli, Göktürk-2 uydusunun fırlatılması öncesinde Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde yaşanan olaylara değinerek cereyan eden taşkınlıkların tabiatıyla uydu fırlatılmasının önüne geçtiğini söyledi.
“Öğrenci oldukları ileri sürülen kalabalıklar polisle çatışmış, ortaya çok ilkel ve kabul edilemez görüntüler çıkmıştır” diyen Bahçeli, “Üniversitede olay çıkacağının, bu yönde hazırlıkların ve kışkırtmaların yapılacağının neden istihbaratı önceden alınamamış ve gerekli tedbirler niçin geliştirilememiştir? İster istemez aklımızın bir köşesinde, AKP'nin bilerek ve isteyerek böylesi bir ortamı sağlamak için planlar yaptığıyla ilgili ihtimaller yer etmiştir” iddiasında bulundu.
Bahçeli, “ODTÜ, ilim ve irfan merkezlerimizden birisi olup, teröristlerin sığınacağı ve eylem sahası haline getireceği bir yer değildir ve olmamalıdır. Ne var ki ODTÜ'de Kandil uzantıları, yasa dışı Marksist-Leninist örgütler zehirlerini kusmuşlardır. Kaldı ki PKK, ODTÜ'deki şiddet sahnelerini selamlamış ve destek vermiştir. Bize göre ODTÜ'deki saldırganların öğrencilikle bağlantısı ve ilişkisi yoktur” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın öğretim üyeleriyle ilgili kullandığı ifadelerin yakışık almadığını belirten Bahçeli, olaylardan sonra bazı üniversitelerden yapılan açıklamaları da eleştirerek, “ODTÜ yönetimini eleştiren ve hükümet dalkavukluğuna soyunan üniversite yönetimleri, bu zamana kadar acaba hangi önemli konularda görüş belirtme gereği duymuşlardır?” diye sordu.
“
MHP, masadan kalkamayacak”Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Bahçeli, “İmralı ile görüşmelere devam edileceği” yönündeki açıklamaları nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, “Doğru bulmuyoruz, fakat Sayın Başbakan, ne İmralı'dan vazgeçiyor ne de İmralı'yı unutuyor” yanıtını verdi.
Bahçeli, yeni anayasa konusunda görüşmelerin tıkandığını ve AK Parti'nin kendi teklifini vereceği yönündeki açıklamaların hatırlatılması üzerine, “Kendilerinin bileceği iş. MHP, anayasa değişikliği komisyonundaki değerli üyeleri ile yapılmak istenileni, inandıklarını yine komisyon çalışmalarında dile getireceklerdir. Masadan kalkmayı düşünmüyoruz. Recep Tayyip Erdoğan Bey ne yaparsa yapsın bizi ilgilendirmiyor, biz yolumuza devam edeceğiz” dedi.
Dokunulmazlıkların kaldırılması konusundaki bir soruyu yanıtlarken de Bahçeli, bu konudaki ısrarlı tutumunun sadece partisinde ve görüşlerinde kararlı olduklarını ve devamı noktasında her türlü katkıyı sağlayacaklarını bildirdi.