Oluşturulma Tarihi: Kasım 27, 2011 00:00
İki ülkenin bilim insanlarının “hayati” konulardaki işbirliği, siyasi krize rağmen sürüyor; tüm dünya için önemli üç bilimsel çalışma ortaklaşa yürütülüyor:
1- Türk narı mucizesi
Sadece “Türk narından” elde edilen suyun diyalize bağlı böbrek hastalarının tedavisinde büyük yarar sağladığı görüldü.
İSRAİL’in Batı Celile Hastanesi’nden Nefroloji Uzmanı Dr. Kristal Batya, geçen yıl Amerikan Nefroloji Derneği’nin sempozyumunda, nar suyunun antioksidan etkisinin, diyalize bağlı böbrek hastalarının iyileşmesine katkıda bulunduğunu kanıtlayan araştırma sonuçlarıyla bu meyveyi tıp gündemine taşımıştı. Bir yıl boyunca 101 diyaliz hastasına haftada üç kez nar suyu içirilerek yapılan araştırmada, hastaların vücudunda enfeksiyon ve zararlı artık maddelerin azaldığı, görüldü. Olumlu sonuçlar sadece Türkiye’de kutulanmış nar suyunda gözlemleniyor. Bu konuda henüz bilimsel bir yayın yapılmasa da, ilk akla gelen varsayıma göre bunun nedeni, Türkiye’deki meyvesuyu üreticilerinin narı beyaz zarıyla birlikte sıkması. Böbrek ve kalbe yararlı maddelerin bu kabuksu yapıda olduğu sanılıyor. Tansiyonu düşürdüğü için diyaliz hastalarının doktor kontrolünde nar suyu tüketmesi gerektiği vurgulanıyor.
Emre KIZILKAYA / NAHARİYE-KUDÜS
2- İki kanser ilacı için finansör sıkıntısıHadassah ile Bilkent profesörleri, karaciğer ve meme kanserine doğal çare arıyor.
KUDÜS’teki Hadassah Hastanesi’nde çalışmalar yapan Prof. Eithan Galun, karaciğer kanserine karşı ilaç geliştirirken bir Türk meslektaşıyla işbirliği yaptığını açıkladı. Prof. Galun, Türkiye’de bulunan 3 binin üstünde bitkiden örnek toplayarak kansere “doğal deva” aramayı düşündüklerini belirtti. Projenin Türkiye ayağını koordine eden Bilkent Üniversitesi Genetik ve Biyoteknoloji Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öztürk’e göre bu dev proje, finansman bulunamaması nedeniyle şimdilik rafa kalktı. Öztürk şunları söyledi:
“Karaciğer ve meme kanseri için belirlenen iki ilaç adayının, Galun’un genetik mühendisliği sayesinde deney hayvanlarında oluşturduğu tümörlere karşı etkisi test edilecekti. Biz de 10’larla ifade edilen sayıda eldeki mevcut bitkilerden birkaç yüz kimyasal molekül saflaştırıp tarayabildik. Şimdi bu moleküllerden elde edilen ilaçları, başka Türk üniversitelerinin de katkısıyla, Prof. Galun’un elinde bulunan bu deneylere uygun tümörlü farelerde deneyeceğiz.”
3- Tüm griplere karşı yumurtasız aşı
İsrail’de, bir Türk doçentin de katkılarıyla tüm grip türlerine karşı etkili ilk aşı için yapılan denemeler son aşamaya geldi.
İngiliz ilaç firması SEEK bir defa uygulandığında tüm hayat boyu bütün grip türlerinden insanı koruyan “Flu-V” adlı bir aşıyı bulduğunu açıklamıştı. Uluslararası medya açıklamaya büyük ilgi gösterdi. Oysa pek bilinmeyen bir gerçek var: İsrail’deki BiondVax firması, benzer bir aşıyı, klinik deneylerin ilk safhalarında olan Flu-V’den önce, muhtemelen 2015’te piyasaya sürecek. Üçüncü ve son faz denemeleri tamamlanmak üzere olan aşının mevcut aşılara göre birçok avantajı var. BiondVax kurucusu Dr. Ron Babecoff, “Bilinen tüm grip türlerine karşı 5 kat daha etkili, yumurtadan üretilmediği için alerji riski yok ve sadece 6-8 haftada üretilebiliyor” dedi. Yeni aşının geliştirildiği İsrail’in Weizmann Enstitüsü’nde 3 yıl görev alan İnönü Üniversitesi’nden Doç. Dr.
Başak Kayhan ise “Tüm insanlığın faydalanacak olmasından dolayı mutluluk duyuyorum” diye konuştu.
Ters lale markajda
Kansere deva aramak için yapılacak bitki tarama projesine finansman bulunabilse, Türkiye’ye özgü onlarca endemik bitki de bu amaçla ilk kez incelenecekti. Bu bitkilerden biri, ters lale.