İl başkanları toplantısında Seyit Rıza’nın asılmasını anlatırken gözleri dolan Erdoğan, şunları söyledi:
Daha çok beklersin
İşte CHP. Tek partili dönemi koyun bir kenara, ondan sonra bunlara benim halkım hiçbir zaman tek parti iktidarı vermedi. Çünkü halkımın değer yargılarıyla, bunların değer yargıları uymuyor, uyuşmuyor. Şimdi çıkmış diyor ki ‘Ben başbakan olacağım’. Daha çok beklersin. Bizim, Dersim katliamıyla olan ilgimiz, siyasi polemiğe yönelik bir ilgi değildir. Bakın, öyle kitaplar vardır ki hayatınızı değiştirir. Bu kitapta Merhum Üstad Necip Fazıl Alevi, Kürt’, Ermeni dememiştir. Necip Fazıl, Dersim’i ve Dersimlileri, ‘din mazlumları’ sınıfına alarak, sadece insan gözlüğüyle bakarak, bir trajediyi bizlere aktarmıştır.
Alnını karışlarım
Sayın Kılıçdaroğlu, bak ben bunu konuşmuyorum ama sen beni gelip Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtmaya çalışıyorsun. Yazıklar olsun sana. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ı, Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtacak olanın alnını karışlarım. Haddini bil diyorum.
Tehlikeli bir çıban
Bakın şu rapor sadece 100 adet bastırılarak, zata mahsus olarak, bu notla belli yerlere gönderilmiş bir rapordur. Sayfa 201’de şu ifade var: ‘Dersim, Türkiye için cehalet, maişet darlığı, dahili ve harici tesvilat ve Kürtlük temayülatı ile bulaşmış, tehlikeli bir çıbandır. Bu çıbanın kat’i bir ameliyeye tabi tutulması lazımdır. Bunun için evvela silah toplamak, badehu, ardından ıslahat yapmak icap eder.’
Hadi onurunu kurtar
Sayın Kılıçdaroğlu, bunlardan nasıl sıyrılacaksın? Ben mi özür dileyeceğim, sen mi özür dileyeceksin? Eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa ben özür dilerim ve diliyorum. Ancak CHP adına, CHP zihniyeti adına özür dilemesi gereken varsa, şu anda güya ‘Yeni CHP’nin yeni genel başkanıyım’ diyorsun o da sensin, ‘Hem bir Tuncelili olarak, hem bir Dersimli olarak onur duyuyorum’ diyorsun ya hadi onurunu kurtar.
Faciayla CHP yüzleşecek
Dersim, yakın tarihimizdeki en acı, en trajik olaylardan biridir. Dersim, aydınlatılmayı, cesaretle sorgulanmayı bekleyen bir faciadır. Dersim, CHP hükümetlerinin onlarca, yüzlerce faciasından en acısıdır, en kanlısıdır. Ama Dersim faciası karşısında özür dileyecek olan, bu faciayla yüzleşecek olan, AK Parti değil, AK Parti hükümeti değil, bizzat bu facianın, bu kanlı eserin sahibi olan CHP’dir.
Bir kara suratlı
Üstad Necip Fazıl, Dersim’deki facianın tarihte bir benzerinin olmadığını ifade ediyor: ‘Merhamet sahiplerinden biri, 1’le 10 yaş arasında 20 kadar çocuğu alıp bir derenin içine saklamıştır. Vaziyet birden
haber alınıyor. Çocukların öldürülmeleri emri veriliyor. Fakat bu emri yerine getirebilecek kimse bulunamıyor. En katı yürekliler bile böyle müdafaasız masumlara silah kullanamayacaklarını söylemeye mecbur kalıyorlar. Nihayet kara suratlı bir adam bulunuyor ve bir dere içinde titreşe titreşe bekleyen 20 masumun işi bitiriliyor.’
Sessizliğe hitap etti
Dersim vakasının en büyük mazlumlarından Seyit Rıza’nın hikayesi ise ayrıca yürek burkucu. Dönemin Malatya Emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil, bir röportajda bunu şöyle anlatıyor; ‘Son sözünü sorduk; Kırk liram var, oğluma verirsiniz dedi. Bu sırada Fındık Hafız asılıyordu. Seyit Rıza görmesin diye ben arabanın önünü kapattım. Fındık Hafız’ın idamı bitti. Seyit Rıza’yı meydana çıkardık. Soğuktu ve etrafta kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti: Evlad-ı kerbalayıg, bi hatayıg. Ayıptır, zulümdür, cinayettir.’
Dedemden dinledim
Silivri’yi toplama kampı olarak gösteren Sayın Genel Başkan, önce kendi partisinin geçmişine baksın. Geçmişinde bu milletin evlatlarının nasıl toplama kamplarında bir araya getirildiklerini, inim inim inletildiklerini bu millet çok iyi biliyor. Bunları ben dedemden de, babamdan da dinledim. Karadeniz’de bile bunları yaptılar. Tavuk kümeslerinde nasıl saklandıklarını anlattılar.
4 belge sundu
DERSİM’le ilgili 4 belge sunan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
Tunceli için kanun
Belge 1: 1935’te bir kanun çıkarılıyor. Tunceli vilayetinin idaresi hakkında kanun. Kanunun ilk maddesinde şu belirtiliyor: ‘Tunceli vilayetine, ordu ile irtibatı baki kalmak ve rütbesinin salahiyetini haiz bulunmak üzere komutan rütbesinde bir zat vali ve kumandan olarak seçilir.’ Sonra, bu vali ve kumandana yasada çok enteresan haklar tanınıyor. Mesela vali ve kumandan gerek görürse, aileleri bir yerden bir yere göç ettirebilir. Mesela idam hükümlerinin vali ve kumandan tarafından teciline gerek görülmezse hemen idam edilir. İşte bu kanunun ardından, hazırlıklar yapılıyor, 1937, 1938 ve 1939 yıllarında Dersim’de maalesef büyük bir dram yaşanıyor. Havadan, karadan, toplarla, hatta gaz bombalarıyla, Dersim’de hareket eden her şey, çocuklar, kadınlar katlediliyor.
13 bin 806 ölü
Belge 2: 8 Ağustos 1939 tarihli bir belge. Jandarma Umum Komutanlığı’ndan başvekalet yüksek makamına gönderilmiş. Dersim’e yapılan müdahalenin bilançosunu veriyor, kat’i netice alınıncaya kadar baskınların devam edeceğini bildiriyor. Ekte de bir cetvel var. Ölü, diri, teslim olanların rakamlarını gösteriyor. 1936, 1937, 1938 ve 1939’da, toplam 13 bin 806 kişinin öldürüldüğü ifade ediliyor. Deprem felaketinden bahsetmiyorum, öldürülenlerden bahsediyorum. Belgenin altındaki imza çok ilginç. Faik Öztrak. Dahiliye vekili, yani İçişleri Bakanı.
11 bin 683 sürgün
Belge 3: 23 Aralık 1938. Tun-celi’den 11 bin 683 kişinin sürüldüğünü belirten, 2 bin kişinin daha sürülmesini karara bağlayan Bakanlar Kurulu kararı. Tunceli’den garba nakillerine karar verilen cem’an 12 bin kişinin, 11 bin 683 kişinin mürettep mahallerine sevk ve iskanları icra edilmiş ise de muhtelif mahallerde aynı evsafı haiz ve sevke hazır bir vaziyette bulunan 514 şahısla birlikte yekunu, kararnamelerle tespit edilen miktarı geçeceğinden dağlarda ve mağaralarda saklanmaları ve kış münasebetiyle barınamayarak dehaletleri umulanlarla beraber daha 2 bin kişinin ilişik listede yazılı yerlere sevk ve iskanları, dahiliye vekilliğinin teklifi üzerine icra vekilleri heyetinin toplantısında onanmıştır. İmza: Reisicumhur İsmet İnönü. Başbakan Celal Bayar.
Sason’da yine CHP
Belge 4: Dersim operasyonlarının hemen ardından, Sason’da yapılan temizlik ve takip operasyonlarının raporu. Sason bölgesinde 384 kişinin öldürüldüğü, diri tutulan ve teslim olanların tamamının batıya göç ettirildiği ifade ediliyor. Halen Sason yasak bölgesi içinde hiçbir ferdin kalmadığı, operasyonun da böylece sonlandırıldığı ifade ediliyor. 28 Eylül 1938. İmza kim biliyor musunuz? İçişleri Bakanı Şükrü Kaya. Yine CHP.
KCK operasyonunu destekliyorum
BAŞBAKAN Erdoğan KCK operasyonlarıyla ilgili şöyle konuştu: “KCK operasyonlarını bir Başbakan olarak ben bugüne kadar destekledim ve destekliyorum. Zira milli birliğimiz, beraberliğimiz ve kardeşliğimiz için yapılan bu operasyonda işte birçok şeyler dökülüyor artık meydana. Yargı gereğini yapmaktadır, yürütme de yargının verdiği bu talimatta gereğini yerine getirmektedir. Bütün bunların hepsi milletimizin huzuru içindir, milletimizin refahı içindir. Birliğimiz, beraberliğimiz içindir.”
Muhalefetten tepkiler Atatürk’ü tartıştırıyor
Okan KONURALP - Umut ERDEM
Başbakan psikoloğa görünmeli
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Sayın Başbakan topluma kin ve nefret tohumları ekti. Dinlerken ‘Acaba Türkiye Cumhuriyeti’ne düşman bir kişiyi mi dinliyorum?’ diye kaygıya kapıldım. Nasıl olur da bir ülkenin başbakanı kendi yurttaşları arasında kin ve nefret tohumları eker. Sayın Başbakan’ın kesinlikle ama kesinlikle bir psikoloğa görünmesi lazım.
Tehlikeli bir oyun oynanıyor
MHP Milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri: Elindeki kitaplar, tartışmalı kaynaklar. Orada insanların ölmüş olması üzüntü belirtilebilecek hadise ama Başbakan Cumhuriyet tarihini, Atatürk’ü, milli kahramanları tartışmaya açmıştır. Türkiye’de şu anda bir etnik bölücülük var. Yanına bir de mezhep bölücülüğü eklemek gibi tavır oluşmuştur. Tehlikeli bir oyun oynanıyor.
Bu özür sayılmaz
BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan: Ne olayların failidir, ne mağdurudur, ne de tanığıdır, yaşı yetmez. Yaptığı açıklama da özür sayılmaz. ‘Devlet adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olarak özür diliyorum’ desin.