Güncelleme Tarihi:
Kale, Baraj, Yavuz Selim ve Örentaş mahalleleri kocaman bir konteyner kent oluşturuyor. Her üç kişiye bir konteyner verilmiş, her bir konteyner 21 metrekare. Yavuz Selim Mahallesi’nde rastgele kapıları çalıp hatır soruyoruz. Samsat’ta kimse kapısını çalanı geri çevirmiyor, bir bardak çay içmeden göndermiyor.
Ayakkabınızı çıkarıp konteyner evlerin zeminine bastığınızda, nemli soğuk sanki ışık hızıyla bacaklarınızdan tırmanıyor, iliğinize işliyor. Halı üzerine atılan minderlerde oturulduğundan soğuktan kaçılmıyor. Her konteynere bir klima takılmış, onunla ısınıyorlar. Kapattığınız an evin içi buz kesiyor. Evlerin içi soğuk ama aynı zamanda havasız. Samsat’ın okulu, çarşısı, belediyesi de ya çadırda ya konteynerde.
HERKES HUZURSUZ
Samsat’ta ilk deprem 2017 Mart, ikincisi 2018 Nisan’da oldu. Küçük çapta da olsa depremler yine başladı. En son 4 Ocak’ta 3.1 büyüklüğündeki depremle sarsıldılar. İlçede herkes huzursuz. Yine büyük bir deprem olmasından korkuyorlar. Kalıcı konutların 22 Aralık 2018’de teslim edileceği belirtilmişti. Verilen tarih geldi geçti ama evler teslim edilmedi. Konutların durumuna bakmak için gittiğimizde bir bölümünün neredeyse bitmiş olduğunu gördük ama altyapı çalışmaları tamamlanmadığından çamur nedeniyle yanlarına yaklaşmak bile mümkün değildi. Bir bölümü ise henüz kaba inşaat halinde, duvarları şiddetli yağmur nedeniyle ıslak. Yakın zamanda içine girip yaşamak imkânsız görünüyor. Samsatlının da bu yönde bir inancı kalmamış. Merkez mahallelerde elektrik ve su faturaları devlet tarafından karşılanıyor ama köylerde durum farklı. Köylerde halk hayvancılık yaptığından herkes kendine verilen konteynerin kendi hayvanlarının yakınına kurulmasını istemiş. Oysa toplu bir mahalle kurulmadığı takdirde faturalar devlet tarafından ödenmiyor. Konteynerleri elektrikle ısıtmak pahalı olduğundan kimi soğukta oturuyor kimiyse tehlikeli olduğu halde kömür sobası kurmuş.
Berber Osman Dilek, taşıma suyla müşteriyi tıraş etmeye çalışıyor. “Aynı havluları tekrar tekrar kullanıyorum. Kaç gündür yıkamak için eve götürüyorum, su yok geri getiriyorum” diyor.
KIŞIN ÜŞÜYORUZ, YAZIN PİŞİYORUZ KONTEYNERİN İÇİNDE
Gülsüm Parlak: İneğimiz, iki buzağımız vardı, sattık. Konteynerlerin arasında komşuları rahatsız ediyor. Hayvanları koyalım diye çadır verdiler ama su yok. Dışarısı çamur içinde evleri temiz tutamıyoruz. Kızıma okula giderken bot yetmedi, çizme aldım. Evlerimiz gitti, kendi evimize yeniden para ödüyoruz. Zaten inşaatlar da durdu, işçilerin bir kısmı işten çıkarıldı. Maddi durumum olsa bir dakika burada kalmam. Eşim işçi, dışarı gidiyor çalışmaya. Dört çocuk, eşim, ben ve kayınbabama iki konteyner verdiler. Isınma klima ile. Yetmeyince komşulardan elektrik sobası alıyorum. Konteynere su sızıyor. Çamaşır makinem çürüdü, yenisini almak zorunda kaldım. Döşekler diğer konteynerde duruyor, akşamları bu odaya taşıyoruz, bir arada yatıyoruz. Suriyelilere acıyorduk, aynı duruma düştük. Buraya deprem bölgesi diyorlar, evleri yine aynı yere yaptılar. Başka yere taşısalardı ya. Hâlâ deprem oluyor, biz o evlere nasıl gireceğiz?
Market sahibi Seyfettin Ercanlar, çadırda bozulmasın diye malzemeyi az az getirdiğini söylüyor: “Donuyoruz bütün gün. Zaten müşterinin de yüzde 50’si gitti.”
Remziye-Mehmet Atabak: Eşyaların bazılarını kurtardık, AFAD’ın verdiği çadırda duruyor ama kullanılmaz hale geldi. Altı kişi iki konteynerde yaşıyoruz. Birinde oturup yemek yiyoruz, diğerinde yatıyoruz. Elektrik ve suyu devlet veriyor, para ödemiyoruz. Tepemizden sular geliyor, çamaşırlar mahvoldu, televizyon mahvoldu. Su gelmesin diye konteynerin üzerini naylonla kapattık. Adıyaman merkeze gidecektik ama kiralar iki katına çıktı. Yeni yapılan konuta 20 senede 195 bin lira ödeyeceğiz. Evleri geçen aralıkta vereceklerdi, şimdi mart diyorlar. Hem sonra burası deprem bölgesi. İlçeyi yine aynı yere kurdular. Yüzde 78’imiz ilçeyi burada istemiyor, imza toplamıştık. Buradaki yaşamak değil, göçebeyiz. Yol yok, her yer çamur. Çamaşır yıkamak için güneş çıkmasını bekliyoruz, kurutacak yer yok. Kışın üşüyoruz, yazın pişiyoruz konteynerin içinde. Tuvaletten koku geliyor. İki üç aydır su gündüz hiç akmıyor. Altyapı çalışması yapıyorlar. Akşam suyu bidonlara doldurup gündüz kullanıyoruz. 18.00-24.00 arası su akıyor, o arada yıkanıyoruz. Musluktan akan su bu aralar bulandı, doktorlar çocuklara vermeyin diyor. Hastalanan çocuklar olmuş. Konteynerin içi hava almıyor, klimayı açınca ağzımız kuruyor, nefesimiz daralıyor.
Banu Tuna, Samsatlıların sorunlarını dinledi.
GELECEK İÇİN PLANLARIM VARDI ARTIK VAZGEÇTİM
Erdoğan İletişim’in sahibi Hasan Erdoğan, “Gelecek umudum kalmadı” diyor: “dükkânım yıkıldı. Tespit filan yaptılar, yardım alacaksınız dediler ama sonra bir ses çıkmadı. Bilgisayardan çıkış almam gerektiğinde önce kağıtları sobada kurutmam gerekiyor. Zaten bir tane yazıcıyı çöpe attım, nemden bozuldu. AFAD dükkânların temelini attı, üstünü biz yapacağız ama para yok. Depremden sonra müşteri de kalmadı. Çadırdan ne zaman çıkarım bilmiyorum. Depremden evvel 165 metrekare bir evim vardı, o zaman satmak için 50 bin lira istemiştim. Şimdi yapılan konutlara 195 bin lira ödeyeceğiz. Gelecek planları yapıyorduk, hepsinden soğudum, vazgeçtim.”
Konteynerde eğitim veren Merkez İlkokulu’nun öğrencileri yağmur suyu giren sınıflarda üşümekten ve içerdeki kokudan şikâyetçi. “Dersi dinleyemiyoruz” diyorlar.
YANGIN ÇIKSA NASIL SÖNECEK
SAMSAT’ta kiminle konuşsak sıkıntılı. Özaltun Ticaret’in sahibi Yusuf Altun “Depremden sonra hasar tespit çalışması yapıldı ama ödeme yapılmadı. En çok televizyon ve küçük ev aletleri, elektrik sobası satıyoruz. Bu dükkânların hepsi naylon çadır, yarın öbür gün kar yağsa ağırlıktan üzerimize çöker. En çok yangından korkuyorum. Bir yangın çıksa kimse söndüremez. Gece çıkarken herkese tembih ediyorum şalterleri indirin diye. Yeni yapılan evlerin çıplak duvarları bu yağmurda hep su çekti. Bu halde bitse de eve giremeyiz” diyor.
Ovacık Köyü’nden Yeter Ertan ise şunları söylüyor: “Evimiz ilk depremde yıkıldı. Burada anamla ben iki kişi yaşıyoruz. Fırtına olduğunda klimanın pervanesi dönmüyor, konteynerin içi ısınmıyor. Elektrik faturasını biz ödediğimizden elektrik sobası yakmaya da korkuyoruz. Gece yorganın altında ısınmaya çalışıyoruz. Çoğu kez uyuyamıyoruz. Yine de 115 lira fatura geliyor. Su faturasını da biz ödüyoruz. Hastalanmamak için klimanın çalışabildiği, iyi havalarda banyo yapıyoruz. Babam 2018’de vefat etti, ondan gelen 300 liralık Bağ-Kur maaşıyla ödemeye çalışıyoruz. Her yağmurda halıları topluyoruz, içeri su giriyor. Kapının altından, pencere kenarından, tavandan...”
ÖYLE FERYAT ETMİŞİM, SESİM KISILDI
Rahime Ertan “Üç yıldır bu vaziyetteyiz” diyor ve şunları anlatıyor: “Dizimize kadar çamurdayız. Ekmeğimizi bile yapamıyoruz. Deprem yetmezmiş gibi iki ay evvel sel geldi keçilerimizi aldı götürdü ama afet kapsamına almadılar. O vakit öyle feryat etmişim, sesim kısıldı bir daha geri gelmedi. Elektrik faturası ödeyemediğimizden konteynerin içine soba kurduk. Zehirlenirsek, yanarsak pisi pisine gideceğiz artık. Rabbim kimseyi kula muhtaç etmesin.”
403 KONUT BEKLENİYOR
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ilçede kalıcı afet konutlarının yapımına ilk depremden bir yıl sonra, 23 Mart 2018’de başladı. Afetzedeler için bir ve iki katlı olmak üzere toplam 403 konut yapımına başlandı. Evlerin 22 Aralık 2018’de hak sahiplerine teslim edilmesi gerekiyordu. CHP Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, plan ve bütçe görüşmeleri sırasında sorduğu soruya 21 Kasım 2018’de verilen cevap da aynı tarihi tekrarlıyordu. Samsat Belediyesi yetkilileri, bu yıl bölgede kış koşullarının ağır geçtiğini belirterek, yağışlar nedeniyle altyapı çalışmalarının bitmediğini ve evlerin de yetiştirilemediğini söyledi.