Güncelleme Tarihi:
Elleri dert görmesin, Ertuğrul Bey (benim de burada aynen yayımladığım) birinci yazısında özetle şöyle diyordu:
Hürriyet Gazetesi, Milli Eğitim Vakfı, ODTÜ, Yıldız Teknik Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, İTÜ ve Boğaziçi Üniversitelerinin birlikte yürüttüğü OKULLARIMIZ YIKILMASIN KAMPANYASI çerçevesinde deprem riski en yüksek 17 ilde 132 devlet yatılı okulunun depreme dayanıklılığı test edildi. ORTAYA ÇOK VAHİM BİR TABLO ÇIKTI. Bu 132 okuldan 70’ine ait 123 binanın ACELE GÜÇLENDİRİLMESİ gerekiyordu.
2004 başında tehlikeli okulların listesi MİLLİ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK’e teslim edildi. 2004 Mayıs ayında da (programda olmamasına rağmen), söz konusu okulların Güçlendirme Projeleri hazırlanarak verildi.
ÇELİK DE BU OKULLARIN DERHAL GÜÇLENDİRİLEREK 2004-2005 EĞİTİM YILINA YETİŞTİRİLECEĞİ SÖZÜNÜ VERDİ.
Ama neticede, Bakanlığın bu iş için hazır parası olmasına rağmen... HİÇBİR ŞEY YAPILMADI ve binlerce öğrenci, ilk depremde yıkılma tehlikesi olan okullara gidiyor.
Yazının özeti buydu.(Hürriyet, 1 Şubat 2005)
*
İkinci yazısında, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in “mazeretlerine” yer veriyordu.
İşte İhale Kanunu gereği, okullar 10 yaşını bulana kadar tamirat-tadilat ihalesi açılamıyormuş, müteahhidi bulup ona yaptırmak gerekiyormuş, ama müteahhitlerin izi bile bulunamıyormuş, zaten, İhale Kanunu gereği, en ucuz fiyatı verene yaptırmak gerekiyormuş, çalan müteahhidle tamir eden aynı adammış... (Hürriyet, 4 Şubat)
Bakan’ın mazeretleri – benim gibi işin gerçeğini bilenler için – kabul edilebilir gibi değil.
Ama bu konuya şimdilik girmek istemiyorum, Hakkari beşik gibi sallanıyor, duyduğuma göre bir okul (Merkez Akçalı YİBO) depremde ağır hasar görmüş ve tahliye edilmiş, insanlar zaten huzursuz, valiliğin işini zorlaştırmanın âlemi yok.
Ciğerim yanarak, bağrıma taş basarak... bir müddet daha susacağım!
Benim bugün söyleyeceğim başka.
*
Bu iki duyarlı ve sorumlu yazıdan sonra, Ertuğrul Bey bu kez de yatak odasına kadar giren hırsızlarla ilgili bir yazı yazdı. Ardından da bu yazısına gelen tepkileri anlattı, diyordu ki:
Bazen yazdığınız bir yazının yarattığı etkiyi görünce kendiniz bile şaşırıyorsunuz.
Dün bütün günü okurlardan gelen telefonlara cevap vererek geçirdim.
Meğer hırsızlık ve kapkaç olayları insanlarımızı ne kadar bezdirmiş.
Öfkeleri ne kadar burnundaymış.
Sadece tanımadığım okurlar değil.
Yakından uzaktan tanıdığım birçok insan isyan halinde.
Sanki bu şehirde evine hırsız girmemiş, yakını kapkaç kurbanı olmamış insan yok.
Ben kendi başımdan geçen bir hikáye anlattım.
Bin hikâye dinledim.
Yatak odasına kadar hırsız girenler, evinin kapısında soyulanlar, mahallesinde sokağa çıkamayanlar, otobüste, metroda, trende kapkaç saldırısına uğrayanlar. (Hürriyet, 6 Şubat)
*
Bugün, açıp sordum Ertuğrul Bey’e:
- Hırsızlıktan, kapkaçtan şikayet edenler çok muydu gerçekten, yazınızın üzerine sizi arayanlar?
- O kadar çoktu ki, anlatamam, meğer millet ne kadar hassasmış bu konuya!
- Peki, Milli Eğitim Bakanı’nın “Depremde yıkılma ihtimali çok yüksek 84 yatılı okul var. Ama devlet, bunların 49’unun bir taşını bile yerinden oynatamıyor” itirafı sözleri üzerine, sizi arayan oldu mu?
Bir ön düşündü Özkök:
- Hayır Serdar, hiç arayan olmadı!
*
Ben de İstanbulluyum. Ben de, canımdan vazgeçtim, kızım, karım, oğlum sokağa çıkarken korkar oldum, akşamları pencerede dönüşlerini gözlüyorum, aman bakmadan kapıyı açmayın demekten dilimde tüy bitti.
Tabii ki, askerlerin dediği gibi ‘en büyük tehlike en yakın tehlikedir’ ama...
Ama binlerce çocuk, üstelik bölge şartları sebebiyle yahut da fukaralıktan, başka okullara gitme şansı olmayan binlerce fakir Anadolu çocuğu, DEVLETE EMANET çocuklar...
Türkiye’nin en büyük gazetesinin genel yayın yönetmeni “OKULLAR YIKILABİLİR, ÇOCUKLARIMIZ ÖLEBİLİR, DEVLET BİR ŞEY YAP(A)MIYOR, SEYREDİYOR!” diye yazıyor ve...
VE BÜYÜK BİR SESSİZLİK!
New York Times’ın genel yayın yönetmeni “Amerika’da (bırakın 84’ü) bir okul yıkılmak üzere, Hükümet hangi okul olduğunu biliyor ama bir şey yap(a)mıyor” diye yazsa, ne olur biliyor musunuz?
9 şiddetinde deprem olur Amerika’da, on metrelik tsunami olur...
YER YERİNDEN OYNAR!
Gazeteler, gazeteciler, sivil toplum örgütleri, politikacılar, Amerika ayağa kalkar!
Ya Türkiye?
Bir kişi arayıp da tepki göstermiyor bu yazıya. Tek bir sivil toplum örgütünden ses çıkmıyor. Hani utanmasan, belediyenin zehirlediği bir sokak köpeği kadar kıymeti yokmuş binlerce çocuğun diyeceğim. Bir tek gazete, Allah için bir köşe yazarı (Hürriyet’te yazanlar da dahil) topa girmiyor, her halta maydanoz ATO’dan, İTO’dan gık çıkmıyor, türban konusunda bile âlî fikirlerini duyduğumuz Mimarlar vesaire odasından da öyle...
Tek bir gazeteci, tek bir köşe yazarı, tek bir milletvekili, tek bir eğitimci açıp da sormuyor HANGİ OKULLAR diye.
Niye?
Konunun reytingi yok diye mi?
Ölecek olanlar fakir fukara çocukları, köy çocukları, BAŞKASININ KUZULARI diye mi?
Film galasında çıkan ölümsüz, yaralanmasız yangının YILDIRIM BASKI ile duyurulduğu, on gazeteye MANŞET olduğu Türkiye’de, gözlerden gönüllerden uzak, Anadolu çocukları...
Helâl olsun bize!