Deprem tahminlerinin ticareti başladı

Güncelleme Tarihi:

Deprem tahminlerinin ticareti başladı
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 30, 2004 00:00

Bazı bilimciler ‘depremi tahmin etmek için yeteri kadar bilimsel veri toplandı’ gerekçesiyle, kurdukları internet sitesinde yayın yapıyor ve ülkelere, ÅŸirketlere günlük, haftalık, aylık dünyada deprem tahminlerini ücret karşılığı satıyor.Ancak henüz yüzde yüz tutan tahmin yok. Deprembilimciler, ülkemizde Ä°stanbul depremini ve dünyadaki depremleri bilmek için büyük bir çalışma içinde. Temel soru hala ortada: Birgün depremleri önceden tahmin etmek mümkün olacak mı? Sismologlar, istatistiksel veriler ile zemin yapısı bilgilerini bir araya getirmelerine raÄŸmen, depremlerin sırrını çözmede zorlanıyor. Bu konudaki araÅŸtırmalar sürerken uzmanlar ÅŸu aÅŸamada depremden korunmamnın tek yolunun saÄŸlam yapılar olduÄŸuna iÅŸaret ediyorlar. Depremin yıkıcılık derecesini, geliÅŸmiÅŸ ülkelerle geliÅŸmemiÅŸ ülkeler arasındaki fark belirliyor.‘5 Haziran 2003’te, Akdeniz’in batısında Cezayir’in baÅŸkenti Cezayir civarında 5.5 büyüklüğünde bir depremin meydana gelmesi bekleniyor.’ Bu deprem tahmini, 21 Mayıs 2003’teki Cezayir depreminden birkaç hafta önce, internet sitesi geoforecaster.com’da yer almıştı. 21 Mayıs’ta saat 19.45’te 6.7 büyüklüğündeki bir deprem Cezayir’i salladı. BaÅŸkentin 80 km. doÄŸusunda, Afrika ve Asya tektonik plakalarının sürtüşmesi sonucu yıllardır biriken olaÄŸanüstü gerilim, o gün birdenbire boÅŸalmıştı. Thenia’da denizin altındaki fayların sınırları otuz kilometre kadar kaydı. Dışa doÄŸru çıkıntılı su sütunu titreÅŸti. Sismik dalgalar toprağın altında yayılıp Cezayir’in doÄŸusunu sarsarken, Akdeniz kıyılarında gelgit hareketleri meydana geldi. Bir dakikadan daha kısa bir sürede, ÅŸehirler, yüzlerce kasaba ve köy yerle bir oldu: Bilanço, yaklaşık 3000 ölüydü. Geoforecaster deprem tahmin ekibi, bu depremi tahmin etmekle beraber, tarihi ve aletsel büyüklüğü konusunda yanılmıştı. Ekibin tahmin ettiÄŸi tarihle depremin meydana geldiÄŸi tarih arasındaki 15 günlük fark oldukça önemliydi. Ancak yine de Geoforecaster’ın iki kurucusu Michael Kozuch ve Lowell Whiteside’a göre, deprem araÅŸtırmalarında tahminlerde bulunulmasını saÄŸlayacak kadar bilgi derlenmiÅŸ bulunuyor. Ä°nternet sitesinin yetkilileri geçen yıl 18 Åžubat’tan itibaren abonelerine (medya kuruluÅŸları, hükümet kurumları, özel kuruluÅŸlar v.s.) aylık 10 Äž 240 Euro tutarında bir para karşılığı gelecek gün, hafta ve aylarda meydana gelebilecek depremler hakkında haftalık deprem bültenleri hazırlıyor. Sitenin kurucularının iddialarına göre, baÅŸarı oranı yaklaşık yüzde 90. Bunun nasıl baÅŸardıkları ise sır; Kozuch ve Whiteside, yöntemleriyle ilgili hiçbir açıklamada bulunmuyor. Türkiye’deki çalışmalarDeprem denince dünyada ilk akla gelen ülkelerden biri de ülkemiz ve tabii ki Ä°stanbul. Marmara Denizi içinden geçen fayın kırılacağı, 7’nin üzerinde bir deprem üreteceÄŸi ve önemli ölçülerde can va mal kaybına neden olacağı kesin. Bu konuda ciddi bütün yerbilimciler görüş birliÄŸi içinde.Ama depremin ne zaman olacağı konusunda bir bilginin olmaması, sinirleri bozuyor. Bu konuda yapılan tek bilimsel tahmin çalışması, Aykut Barka’nın da içinde bulunduÄŸu Amerikalı bir bilim grubunun imzasını taşıyor ve bu kestirime göre önümüzdeki 30 yıl içinde 7’nin üzerinde deprem olma riski, artı-eksi 15 olasılığı ile, yüzde 62.Ama Ä°TÜ’de bir gurup jefozikçi ve yerbilimci depremi tahmin için çalışmalar yapıyor. Kayaçlar arasındaki elektriksel gerilimleri kaydeden cihazları ile bazı depremleri önceden tahmin ettikleri biliniyor. Ancak geliÅŸtirilen cihazın göremediÄŸi depremler de var.Öte yandan, Tokyo’da jeofizik profesörü olan Robert Geller gibi daha radikal sismologlar ise, depremlerin önceden bilinmesini saÄŸlayacak hiçbir mantıklı yöntemin gündemde olmadığını kaydediyorlar. Orta-Pireneler Gözlemevi’nden sismolog Alexis Rigo da günümüzde depremlerin fırtınalar gibi önceden kestirilmesinin bilimsel açıdan mümkün olmadığını kaydediyor. Bilim adamlarına göre Geoforecaster’ın kurucuları istatistiklerle oynuyor. Aktif fayları ve bunların sismik tarihini bildiklerinden, genelde yüzde 30 ila 70 arasında deÄŸiÅŸen bir olasılıkla sismik hareketleri tahmin edebiliyorlar. Aktif bölgelerin sürekli olarak hafif sallandığı ve belli belirsiz hissedilen 3 büyüklüğündeki depremlerin oranının 4 büyüklüğündeki depremlerden on kat, 5 büyüklüğündeki depremlerden ise 100 kat daha sık meydana geldiÄŸi göz önüne alındığında sismik hareketlerin büyük bir bölümünü önceden kestirmek mümkün. Ancak bizleri asıl ilgilendir büyük depremler. Bu büyük depremlerin zamanını bilmek için meydana gelme sıklığının yüzde 70’in üzerinde olması gerekiyor.Ä°ki yaklaşımGünümüzde sismologlar bunları tahmin edebilmek amacıyla birbirinden çok farklı ancak aynı zamanda birbirini tamamlayan iki yaklaşım benimsiyor: Bunlardan biri, bütünüyle teorik olan niceliksel, diÄŸeri ise zeminle ilgili niteliksel yaklaşım. Ä°statistikçilerin benimsediÄŸi birinci yaklaşım, sismik hareketlerin devirleriyle ilgili. Dünyanın genel anlamdaki iÅŸleyiÅŸi hakkındaki bilgiler bu devirleri açıklıyor. Gezegenimizin merkezi içteki ısıyı çekirdekle kabuk arasındaki katmanın yumuÅŸak kayalarının ağır ağır karışmasıyla yüzeye doÄŸru boÅŸaltır. Bu hareket dünyanın kabuÄŸunu meydana getiren tektonik plakaları tetikler. Ancak bu palakalar kırılgandır. Çekildiklerinde ya da gerilim altında kaldıklarında yarıklar oluÅŸur. Bu faylar, tektonik hareketlerden doÄŸan gerilimlerin biriktiÄŸi kırılgan bölgeleri oluÅŸtururlar. Gerilim çok fazla olduÄŸunda ise kendilerini akışa bırakırlar: Ä°ki kenar kayar, birleÅŸir ya da ayrılır. Fayda biriken gerilimler yeniden yüklenip bir baÅŸka depreme yol açmadan önce boÅŸalırlar. Karmaşık bir oyunTektonik yer deÄŸiÅŸtirme oldukça düzenli olduÄŸundan (yılda birkaç santimetreye karşılık birkaç milimetre) depremlerin de düzenli olduÄŸu düşünülebilir. Nitekim Kaliforniya, Parkfield’de tarihsel gözlemlerin ardından 80’li yıllarda zeminin 150 yıldan beri her 22 yılda bir sallandığı ortaya konuldu. Bu saptamanın ardından da, bu basit kuralı benimseyip kolları sıvayan bilim adamları 1988’de depremleri tahmin iÅŸine soyundular; ancak bu o kadar basit deÄŸildi. Çünkü faylar karmaşık bir oyun sergilerler: GeniÅŸ ve kıvrımlı aÄŸlarla birbirlerine baÄŸlı, katı sayılabilecek jeolojik katmanlarda oluÅŸan ve zıt kuvvetlere maruz kalan faylar rastlantısal bir biçimde kırılırlar. Sadece saymak yeterli deÄŸilFransız Ulusal Bilimler Akademisi’nde (CNRS) araÅŸtırma sorumlusu Didier Sornette yine de depremlerin kesinlikle tahmin edilemeyeceÄŸini söylemenin doÄŸru olmadığını ifade ediyor. Fransız bilim adamına göre bu tür büyük depremler bir dizi küçük çaplı sarsıntının eÅŸgüdümüyle oluÅŸan çok geniÅŸ çaplı bir hazırlığın sonucudur. Kısacası Sornette büyük depremleri bağımsız hareketler olarak deÄŸil bir zincirin halkası olarak görüyor. Büyük bir deprem geniÅŸ çaplı bir fay ağında gerilimlerin birikmesi sonucu kritik noktaya ulaşılmasıyla meydana geliyor. Ä°statistikçilerin amacı ise bu sarsıntıları hesaplamak. Bunun için de sismograflardan elde edilen verileri deÄŸerlendiriyorlar. 21 Mayıs 2003 CezayirCibuti ve Santa Cruz’deki sismografların Cezayir’deki depremle ilgili kayıtları. Ä°lk algılanan dalgalar toprağın derinliÄŸinden geçen P ve S; daha sonra da yüzey dalgaları kaydedilmiÅŸ. Bu yüzey dalgaları en yıkıcı olanlar. Japonya’da ilk dalgalar ortaya çıkar çıkmaz alarm sistemi devreye giriyor.Bu ölçümler, küresel ölçekte ele alınıp veri tahmin algoritmalarının oluÅŸturulmasında kullanılıyor. Bu algoritmaların tahmin gücünün belirlenmesi için aylarca süren testler yapılıyor ve iyileÅŸtiriliyor. Yöntemin amacıYöntemin amacı olası depremlerin yeri, tarihi ve büyüklüğüyle ilgili olabildiÄŸince kesine yakın tahminlerde bulunmak. Ancak Paris’teki Fizik Enstitüsü’nden Pascal Bernard sadece depremlerin sayılmasının yeterli olmadığını, ilk önce yer altındaki kayaların birbirleriyle etkileÅŸimlerinin bilinmesi gerektiÄŸini kaydediyor. Bu yaklaşım doÄŸrultusunda, kırılmayla sonlanan hazırlık aÅŸamasının bilinmesi için önce fayların hareketini incelemek gerekiyor. Nitekim, sismologlar son yılarda fayların birbirleriyle baÄŸlantılı olduÄŸu fikrini iyice benimsemiÅŸ bulunuyorlar. Åžimdiye kadar kabul edilen fikrin tersine deprem sırasında ortaya çıkan gerilimler bütünüyle yok olmuyor; bunların büyük bir bölümü sadece yer deÄŸiÅŸtiriyor.Ä°stanbul hedefteAlexis Rigo, Kuzey Anadolu fay hattının baÅŸlı başına bir okul olduÄŸunu belirterek her sarsıntıda gerilimin DoÄŸu’dan Batı’ya hareket ettiÄŸine iÅŸaret ediyor. Rigo, buna göre Ross Stein’ın 1997’de Ä°zmit’te deprem olacağına dair bir tahminde bulunduÄŸunu, nitekim 1999 yılında böyle büyük bir depremin yaÅŸandığını kaydederek, ÅŸimdi sıranın Ä°stanbul’da olduÄŸuna dikkat çekiyor.Niteliksel yaklaşım uzun vadeli tahminleri güçlendirirken gittikçe artan sayıda potansiyel belirtiyle ilgilendiÄŸinden kısa vadeli tahminlerin sahasına da giriyor: Dünya kabuÄŸunun deformasyonu, bölgesel mikro-sismik hareketlerin hızlanması, bölgesel sismik hareketlerin olmaması v.s. Ancak burada en büyük sorun hiçbir ÅŸeyin sistematik olmaması, bu belirtilerin darbeden sonra belirlenebilmesi...Ama yine de yakından incelendiÄŸinde bu parametrelerin arasında bir baÄŸ olduÄŸu görülüyor. Nitekim bu baÄŸlantılardan yola çıkarak çok ilginç bir keÅŸifte bulunulmuÅŸtu. 1994’te Bavyera’da bilimsel bir delme çalışmasında 9.1 km’ye inilmiÅŸti. Uzmanlar bu derinlikte kayaların basıncının her tür kırılmayı önlediÄŸini düşünüyorlardı. Oysa çatlakların suyla dolu olduÄŸu gözlendi! Suyun rolüGerçekten de faylar minerallerle kapanmadığında büyük bir bölümü suyla doluyor. Su, kayaların geçirgenliÄŸine göre az çok birbirine baÄŸlı gözenek ve çatlak ağında dolaşıyor. Derin yerlerde su yüzeye çıkmak için kayaları delecek bir basınca ulaÅŸabiliyor. Kısacası su sarsıntıların tetikleyicisi olabiliyor. Pascal Bernard bu görüşün ÅŸimdilik teori aÅŸamasında olduÄŸunu, ancak depremin ardından büzüşmüş kayalık bölgelerin suyu fırlatıp nehir ve kaynakların su seviyesini yükselttiklerini kaydediyor. Bilim adamı, suyun sarsıntılardaki rolü aydınlatılmadığı sürece bizi ÅŸaşırtmaya devam edeceÄŸini de sözlerine ekliyor. Nitekim, araÅŸtırmacılar bu savı doÄŸrulamak için Korint Körfezi’nde çok iyi bilinen faylar üzerinde çalışıyorlar. Amerikalılar ve Japonlar da son birkaç yıldır sismometreler ve manyetometreler aracılığıyla bazı aktif bölgelere odaklanmış durumdalar. Ölçümler GPS uyduları aracılığıyla dünyanın kabuÄŸunun deformasyonunu belirlemeye yarıyor. Ancak bu çalışmalar büyük paralar ve büyük bir sabır gerektiriyor: Sismik çevrimler bazen yüzlerce bazen de binlerce yıla yayılabiliyor!BeÅŸ megapol tehdit altındaBütün bu çalışmalar deÄŸerlendirildiÄŸinde, çabaların yaÅŸam kurtarmaya yetip yetmeyeceÄŸi merak ediliyor. Günümüzdeki bilgiler risk altındaki bölgelerin haritasını çıkarmak için yeterli; iÅŸin vahim tarafı ise buraların son derece kalabalık yerler olması. Tektonik ve insan yerleÅŸimleri arasındaki bağı inceleyen Geoffrey King, özellikle sismik alanlardaki bereketli ve sulu toprağın insan ve hayvan topluluklarını cezbettiÄŸine iÅŸaret ediyor. Uzmanlar, Tokyo, Los Angeles, Mexico, Ä°stanbul gibi megapollerin orta vadede yıkıcı deprem tehdidiyle karşı karşıya bulunduÄŸunu da vurguluyorlar. BaÅŸka bir deyiÅŸle, depremlerin önceden tahmin edilebileceÄŸi günleri beklerken ÅŸu aÅŸamada korunmanın tek yolu saÄŸlam yapılar inÅŸa etmek. Science et Vie bilim dergisinde yer alan araÅŸtırmada (7/03) şöyle deniyor: Nitekim, Cezayir’de meydana gelen 6.7 büyüklüğündeki deprem özellikle gecekonduların yer aldığı fakir bölgeleri yerle bir edip 3000 kiÅŸiyi öldürürken bu sarsıntıdan birkaç gün sonra Tokyo’da meydana gelen 7.1 büyüklüğündeki depremde hiç can kaybı olmamıştı.Bir sarsıntının deÅŸifre edilmesiSismolojik istasyonlar yeryüzünde takip ettikleri yol ve özellikleri farklı olan çeÅŸitli dalga türlerini kaydederler:P dalgaları (ya da ilk dalgalar) en hızlılarıdır.S dalgaları (Ä°kinci dalgalar) P dalgalarından birkaç dakika sonra kaydedilir. Üçüncü istasyondaki sismogramda S dalgalarının eksikliÄŸi sıvı bir ortama rastladıkları için emildiklerine iÅŸaret ediyor.Yüzey dalgaları. Yüksek bir geniÅŸlikle dünya kabuÄŸuna yayılırlar. YaÅŸam kurtarmak için özellikle P dalgaları izlenir çünkü bunlar depremin yıkıcı evresini belirler.Tektonik plakaların sınırlarındaSarsıntıların büyük bir bölümü tektonik plakaların sınırlarında meydana geliyor. Bunlar üst üste binebiliyor (And’ların ve Japonya’nın altındaki Pasifik plaka), çarpışabiliyor (Avrasya plakasının Afrika, Arap ve Hindistan plakalarıyla çarpışması Pireneler’den Birmanya zincirine uzanan bir kuÅŸakta ÅŸiddetli sarsıntılara yol açıyor) ya da kayabiliyorlar (Kaliforniya’da San Andreas fayı ve Türkiye’de Kuzey Anadolu fayı).Su çukurunun faaliyetiKayalardaki su birikimi pek çok depremin tetikleyicisi olabilir. Basınç altında geçirgen kayalardaki su fayın kuru kısmına sızıyor. Burada yavaÅŸ yavaÅŸ ilerleyerek çatlakları geniÅŸleten büyük bir basınç yaratıp fayı yerinden oynatıyor ve sonuçta deprem meydana geliyor.SON 13 YILDA MEYDANA GELEN DEPREMLERTarih Yer Ölü sayısı Büyüklük20 Haziran 1990 Ä°ran 40.000 50.000 7.716 Temmuz 1990 Filipinler, Luçon Adası 1621 7.819 Ekim 1991 Hindistan (kuzey) 2000 7.012 Aralık 1992 Endonezya, Flores Adası 2500 7.529 Eylül 1993 Hindistan (güney) 10.000 6.316 Ocak 1995 Japonya (Kobe) 5.500 6.927 Mayıs 1995 Sakhalin Adası 2000 7.510 Mayıs 1997 Ä°ran (kuzey) 1560 7.54 Åžubat 1998 Afganistan-Tacikistan 2400 6.130 Mayıs 1998 Afganistan-Tacikistan 4000 6.917 Temmuz 1998 Papua Yeni Gine 2183 7.125 Ocak 1999 Kolombiya 1185 6.317 AÄŸustos 1999 Türkiye 17.118 7.620 Eylül 1999 Tayvan 2400 7.626 Ocak 2001 Hindistan 20.000 7.725 Mart 2002 Afganistan (HindikuÅŸ) 1000 6.121 Mayıs 2003 Cezayir (Cezayir) 2000-3000 6.726 Aralık 2003 Ä°ran, Bem 40.000 50.000 6.8Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!